FETHULLAH GÜLEN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
FETHULLAH GÜLEN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Şubat 2016 Cuma

FETÖ hücrelerinde hareketlilik başladı

AKP Hükümeti FETÖ’ye yönelik mücadeleyi yavaşlattı. F tipi örgüt elemanları harekete geçti. Soruşturmalar engellenmeye, örgütle mücadele eden emniyet ve yargı mensupları da yıldırılmaya çalışılıyor. Hükümet üyeleri ise sessiz...



F tipi örgütle mücadele eden güvenlik birimlerine gereken desteğin verilmediği bildirildi. F tipi örgütün kendini gizlemeyi başaran üyelerinin iktidarın zaaflarından yararlanarak çıkış arayışında olduğu ifade edildi.

Aydınlık’ın edindiği bilgilere göre, Ahmet Davutoğlu Hükümeti FETÖ’ye yönelik mücadeleyi yavaşlattı. Bunda AKP içindeki mücadelenin etkili olduğu belirlenirken gelişmelerden rahatsız olan AKP içindeki bazı yöneticilerle F tipi örgütle mücadelede eden güvenlik güçlerinin ve bazı yargı mensuplarının konuyu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a ilettikleri öğrenildi. Konu ile ilgili olarak bilgi veren kaynaklar, “Son dönemde emniyette yaşanan tarikat savaşı tehlikeli bir boyut kazandı. Okuyucu, Yazıcı, Menzilci, KÖZ’cü, ... gibi gruplar F tipi örgütten boşalan yerleri ele geçirmek için uğraşıyor. Bu kavgadan yararlanan F tipi örgüt elemanları da bu tarikat ve grupların içine sızarak F tipi örgüte karşı yürütülen mücadeleyi yavaşlatıyor” dedi.

ÖNLEM ALINMAZSA ZAAF DOĞAR

Benzer durumun yargıda da yaşandığını vurgulayan kaynaklar, “F tipi örgütle mücadele eden bir grup emniyet ve yargı mensubunun gelinen nokta ile ilgili olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir rapor ilettiklerini duyduk. Hükümetin F tipi örgütle mücadeleye desteğini azalttığı da bu raporda yer almış. Özellikle emniyette yaşananlar ayrıntılarıyla anlatılmış. F tipi örgütle mücadele eden emniyet ve yargı mensuplarının çok zor koşullarda görev yaptıkları, yalnız bırakıldıkları, bir an önce gerekli önlemler alınmazsa örgütle mücadelede ciddi zaaflar ortaya çıkacağı bildirilmiş” bilgisi verdi.

KIPIRDANMA BAŞLADI

Diğer tarikat ve grupların içine sızan F tipi örgüt üyelerinin kıpırdanmaya başladığını vurgulayan kaynaklar şunları söyledi: “Son günlerde F tipi örgüt elemanlarının organize bir şekilde harekete geçtikleri açıkça görülüyor. Bazı soruşturmalar için engelleme görevi bile yapanlar var. F tipi örgütle risk alarak mücadele eden emniyet ve yargı mensuplarını yıpratma, itibarsızlaştırma, yıldırma faaliyeti içindeler. 

Amirler ise gelişmelere zamanında ve etkili bir şekilde müdahale etmiyorlar. Hükümet üyeleri gelişmeleri bildikleri halde sessizler. Bu da örgütün emniyet ve yargı içindeki elemanlarını cesaretlendiriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a rapor gönderenler raporun Erdoğan’a ulaşıp ulaşmadığını merak ediyor.”

Aydınlık / Ankara / 22.02.2016

30 Ekim 2015 Cuma

Casusun holdingi ve TV’si olur mu?

Söyleyin, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne suikast düzenleyen bir yapı casus örgütü değil midir?

Söyleyin, dini bir cemaat intihar komandoları gibi yetiştirdiği müritlerle poliste, yargıda ve bütün devlette niye kadrolaşır?

Söyleyin, ABD gibi emperyal bir güç Fethullah Gülen’i niye sahiplenir?

Söyleyin, İslamcı bir cemaat dünyanın 150 ülkesinde İngilizce eğitim veren okullar niye açar?

Söyleyin, Fethullah Gülen İsrail’i bir kere olsun niye eleştirmez?

CHP İLE MHP NİYE KALKAN?

Uzatmayayım artık her şey kanıtlı, bu cemaatin tepesi tıpkı 150 yıl öncesinin Vahhabileri misali İslam’ın bağrına hançer sokmak amacıyla emperyallerin devşirdiği bir ajan güruhudur.
Buradan hareketle bunların tasfiyesi Türkiye ve hatta temiz inancımız adına beka sorunudur. Dolayısıyla başlatılan operasyonları alkışlıyoruz.

Dünyada hangi devlet bir casus teşkilatı ya da terörist yapıya holding kurdurup TV yayını yaptırır?

İşte Koza Grubu’na kayyum atanması olmazsa olmaz olan bir karardır. Benzer el koyma ve atamalar örgütün diğer şirketleri için yapılmalıdır.

Anlayamadığım CHP ile MHP’nin bu kiralık çeteye Tayyip Erdoğan’dan ötürü kalkan olma gafletidir.

RUM’LA SAVAŞMAK GİBİ

Tayyip Erdoğan’a yıllardır en büyük muhalefeti biz yaptık ve hâlâ yapıyoruz ama bu iş başka!

Zehir saçan bir yılanın başı eziliyorsa, ezenin kimliğine bakılmaz!

Türkiye’nin geleceğine ipotek koyan büyük bir bela def ediliyor ise muhalefet köstek olmaz, destek verir!

Ha Kıbrıs çıkarmasında Rum’la savaşıyorsunuz ha FETÖ ile vuruşuyorsunuz hiçbir fark yoktur!

Tamam operasyonu yapanlar şahsi kin ya da intikam alma adına yapıyor ama o bizi ilgilendirmez.

Bizim istediğimiz bağcı dövmek değil, üzüm yemek yani kahpe bir ajan örgütünün bertaraf edilmesidir.

Hem Tayyip Erdoğan siyasi figür, sandıkla gider peki bunlar öyle mi?

HA IŞİD, HA FETÖ!

Ayrıca kanıtlandı, bu örgütün mensupları IŞİD’liler misali afyonlanmış yani kesin inançlı ki, tahliye kararı veren 2 hakim örneği ortada!

Dolayısıyla bunların behemehal yok edilmesi gerekiyor.

Pardon ama PKK aynı şeyi yapsa yani holdinglerle televizyon kanalları kursa susulacak mı?
Sakın ikisi aynı şey mi demeyin, FETÖ de PKK da küresel kumpanyanın enstrümanlarıdır.

Buradan hareketle CHP ile MHP parti yönetimlerinin bu örgütü sahiplenmeleri seçimde bu cemaatten alacakları birkaç oyun dışında onlara verilen emperyal görev gibi görünüyor.

YAZICIOĞLU’NUN KATİLİ!

Hele hele Muhsin Yazıcıoğlu’nun kurduğu partinin FETÖ’ye kuyruk olması akıl alacak gibi değil, ki o malum kaza ya da cinayetin faili FETÖ’dür zira Merhum Yazıcıoğlu’nun, Hrant Dink cinayetinde Alperen Ocaklarına mensup gençleri kullanan Pensilvanya’ya telefon edip, “Sizin gerçek yüzünüzü millete açıklayacağım” dediği biliniyor... İlaveten Yazıcıoğlu sonrasında BBP’nin cemaatin şubesi olması yine her şeyi açıklıyor.

Hülasa FETÖ’nün holdingleriyle tele-vizyonlarına yapılan operasyonlar örgütü bitirme adına atılan önemli adımlardır. Dileriz devamı gelir...

Sabahattin ÖNKİBAR- Aydınlık/28.10.2015

29 Ekim 2015 Perşembe

Gülen’in okullarında CIA ajanları saklanıyordu

ABD’de bu hafta “The Gulen” ve “Aşk Bir Eylemdir” isimli, Fethullah Gülen hakkında hazırlanmış iki belgesel gösterime girdi. Gülen, Türkiye’nin de son dönemde en çok tartışılan isimlerinden. Kimileri için melek, kimileri için de şeytan. Jeo-politik araştırmacı William Engdahl, uzun süredir, Gülen Cemaati’nin kökleri hakkında çalışıyordu. Onun da söyleyeceği birtakım şeyler var.

Alman asıllı, ABD’li araştırmacı ve yazar William Engdahl’ı sayfalarımıza “Gizli Tohum Ambarı Projesi” ve Dünya Sağlık Örgütü’nün domuz gribi skandalını deşifre ettiği araştırmalarla sayfalarımıza konuk etmiştik. Engdahl bu kez bizi çok daha yakından ilgilendiren bir çalışmayla karşımızda. Gülen Cemaati’nin CIA ve ABD hükümetiyle olan bağlantılarını deşifre ettiği kitabını kısa süre sonra çıkartacak olan Engdahl’la öncesinde oldukça ilgi çekeceğini düşündüğümüz bir röportaj yaptık.

- Sanırım, Gülen Cemaati hakkında araştırmalarınıza, Türkiye’ye bir konferans için geldiğinizde başlamışsınız. Bu yapı hakkında ilginizi çeken neydi?

- Jeo-politik bir araştırmacı ve yaklaşık 30 yıllık bir yazarım. Zamanımın çoğu, dünya üzerindeki gücün, kim tarafından, nasıl ve ne amaçla organize edildiğini araştırarak geçiyor. Kitaplarımdan biri hakkında, konuşmak için Türkiye’ye geldiğimde, bir gazeteci arkadaşım, ülkede neler olup bittiğini anlamak istiyorsam, Gülen Cemaati’ne bir göz atmamı söyledi. Bu da, Gülen ve müridlerinin, göründüğünden çok daha derin olan ajandalarını görmemi sağlayan, uzun bir çalışmanın başlangıcı oldu.

- Gülen’le ilgili ilk bildiğimiz, komünizme karşı mücadele için kurduğu vakıftı ki, bu da NATO’nun soğuk savaş dönemindeki stratejisiyle örtüşüyordu. Dolayısıyla, Gülen, NATO ve CIA arasındaki ilişkinin sandığımızdan çok önce başladığını söyleyebilir miyiz?

- Evet tüm kanıtlar, NATO’nun Türkiye’deki Gladyosu’nun, Gülen’i yıllar önce, kullanışlı bir unsur olarak belirlediğini söylüyor. SSCB’nin dağılmasından sonra stratejisini revize eden oluşum, Gülen için de yeni bir rol biçti ve bu rolü oynaması için tüm kapılar kendisine açıldı. Bu yüzden Gülen Cemaati’nin, CIA’nın Langley Virginia’daki karargahında üretilen bir projeden fazlası olmadığını söyleyebiliriz. Projenin ana fikri de, “dini, kendi istedikleri şekilde yozlaştırabilecekleri ve David Rockefeller’ın dediği gibi “Tek dünya Devleti projesine uyumlu” bir hale büründürmekti. CIA, Afganistan’daki Mücahitleri ve Bosna’daki Naser Oriç’ten farklı olarak, Gülen’e çok daha radikal bir imaj çizmeyi tercih etti. Gülen, dünyaya, insan eti yiyen, kafa kesen bir örgütün başı değil, sevgi ve barış elçisi olarak tanıtıldı. (Hatta bu imajını tazelemek için Papa II Jean Paul’la bir fotoğraf çektirip, bunu internet sitesinde bile yayınladı.) Gülen Cemaati, Washington’daki, en pahalı, halkla ilişkiler uzmanlarından birisini, George W. Bush’un seçim kampanyasının yöneticisi, Karen Hughes’u, ılımlı islam imajını pekiştirmek için işe aldı.

- CIA Gülen Okulları’nı nasıl kullanıyordu?

- Öncelikle, Rusya’nın 1999’da CIA, Çeçen terörünü başlattığında, Gülen Okulları’nı yasakladığını not etmek gerekir. 80’lerde, Washington’da İran’a silah satışı skandalı patlayınca, Fuller, görevinden ayrılıp, CIA ve Pentagon’un finanse ettiği RAND isimli düşünce kuruluşuna geçti. Bu kurumun güvencesi altında, Gülen hareketinin, eski Sovyet-Asya bölgesine sızması için planlarını yapmaya başladı. Fuller’ın RAND için yazdıklarının arasında, Türkiye, Sudan ve Afganistan gibi ülkelerdeki kökten İslamcılık hakkındaki düşüncelerini ve Gülen’i öven sözlerini bulabilirsiniz. Sovyetlerin çöküşünden sonra ortaya çıkan başıboşluk, Gülen Okulları’nın bu bölgelere açılması için büyük bir fırsattı. Bu sayede, CIA de yüzlerce ajanını, Gülen Okulları kamuflajı altında bu bölgeye sokabilecekti. 1999’da Fuller, şunları söylüyordu. “İslamı dönüştürme çabamız, Afganistan’da Ruslara karşı çok iyi işledi. Bu strateji hala bölgede kullanılabilir durumda.” Gülen, eski bir CIA yetkilisi tarafından, “CIA’nın Orta Asya’daki operasyonlarının en önemli figürü” olarak tanımlanmıştı. 90’larda okullar, Orta Asya’daki ajanlar için de, “İngilizce öğretmenleri” kılığında saklanabilecekleri bir karargah işlevi görmüştü. Osman Nuri Gündeş’e göre, Gülen Okulları, Kırgızistan ve Özbekistan’da 130 CIA ajanını saklamıştı.

- Peki Gülen Cemaati, Türkiye’de CIA için ne gibi çalışmalar yaptı?

- Bu çok daha uzun bir tartışma. Burada asıl önemli olan, şu anda Gülen ve Tayyip Erdoğan arasında ne kadar büyük bir ayrışma olduğu. Gördüğüm kadarıyla, Erdoğan’ın kendi gizli ajandası, artık CIA’nin Türkiye için öngördükleriyle ters düşmeye başladı.

- AKP şu sıralar, Gülen hareketine karşı ciddi bir polis operasyonu düzenliyor ve devlet birimlerindeki, Gülen yandaşlarını ayıklamaya çalışıyor. Ancak Türk halkı, bu operasyonlara şüpheci yaklaşıyor, çünkü her ikisi de 17 Aralık’a kadar işbirliği içinde görünüyordu. Peki AKP ve CIA için de “bir zamanlar ortaktılar” diyebilir miyiz?

- Türkiye bir NATO ülkesi, dolayısıyla herhangi bir hükümet, NATO’nun çıkarları dışında davranırsa uzun ömürlü olamaz zaten. Erdoğan örneği de böyle, -vatana ihanete kadar varan- tüm suçlarına karşın, ABD medyası Erdoğan’ı şeytani göstermek için Gülen’le ittifakının bozulmasını bekledi. Ancak bence bu ayrılık, zaten çok önceden gerçekleşmişti. Devlet içindeki sızıntıların arkasında kim vardı, Büyükelçi Francis Riccardione, bu amaçla ne gibi işler yaptı? Bunlar ilginç sorular.

- Peki CIA, Gülen’in tarafındaysa, AKP’yi durdurmak için ne yapacaktır?

- Zaten ortaya çıkan skandallar bunun içindi. Türkiye, doğal olarak, yolsuzluk ve Erdoğan’ın işlediği suçlarla ilgileniyor. Ancak burada benim skandaldan kastım ve ABD hükümeti için asıl önemli olan, Türkiye’nin, İran’a karşı uygulanan petrol ambargosunu delmesiydi. Nitekim, 17 Aralık yolsuzluğu da bu ihlalin bir sonucuydu. Bunların ortaya çıkarılması da aslen ABD’nin çıkarlarına aykırı olan bu ticaretin durdurulması amacını taşıyordu.

- Gülen’in CIA ve diğer gizli servislerle ilişkileri Türkiye’de de uzun süredir tartışılıyor. Bunu kanıtlayacak veriler var mı?

- Bu sırf benim görüşüm değil, istihbarat kanallarındaki pekçok önemli isim, MİT’in eski önemli isimlerinden, Osman Nuri Gündeş, eski FBI çalışanı, Türk kökenli Amerikalı, Sibel Edmonds ve daha pek çok kişi Gülen’in, CIA’in etkili isimlerinden Graham Fuller’la olan yakın ilişkisiyle ilgili belgeleri açıkladı zaten. Gülen, 1999’da Türkiye’den -vatana ihanet suçlamasından kurtulmak için kaçtığında, kendisine iltica hakkı tanıyabilecek onca İslam ülkesindense, ABD’yi tercih etti. ABD’ye girmeyi de yine CIA sayesinde başardı. ABD Dışişleri Bakanlığı, Gülen’in “eğitim konusundaki yetenekleri dolayısıyla verilen kalıcı vizeyi”, beşinci sınıf mezunu bir dolandırıcı olduğu ve İslam konusunda herhangi bir eğitim sertifikası olmadığı gerekçesiyle, engellemeye çalıştı. Ancak, CIA kanadından gelen itirazlar sonrası, üç CIA çalışanının Dışişleri ve İçişleri nezdinde yaptığı görüşmelerle, Gülen’e Yeşil Kart verildi. Bu üç CIA üyesi, George Fidas, eski CIA Yönetici Vekili, eski Ankara Büyükelçisi ve en kibar tabirle, “Resmi-olmayan” CIA görevlisi olarak tanımlanabilecek Morton Abramovitz ve kurumun has adamı Graham Fuller’dı. Gülen böyle iltica hakkı kazandı ve sırf bu bağlantı bile aradaki sıkı bağları göstermek için yeterli.

- Gülen ve CIA arasındaki ilişki, iki tarafın çıkarlarına mı dayanıyordu? CIA, Gülen Vakfı’nı büyütmek için neler yaptı?

- Gülen ve yandaşları için büyük bir iş imparatorluğunun önünü açtı. Bunun için de Türkiye’nin devlet kurumları içine stratejik noktalara adamlarını yerleştirmesini sağladı. Orta Asya’daki Gülen Okulları, CIA’nın desteğiyle açıldı. ABD ve Avrupa içinse, CIA, CNN gibi büyük medya kurumlarını etkileyerek, Gülen’in okullarını rahatça açabilmesi için tanıtımlarını yapmasını sağladı. Çünkü Gülen, CIA için, sırf Kemalist Türkiye rejimini yıkmak adına kullanılan bir araç değil, aynı zamanda Afganistan’a kadar uzanan uyuşturucu trafiğinde okulları sayesinde lojistik destek sağlayan ve Asya’da ABD “derin devleti”ni rahatsız eden hükümetlere karşı kullandığı bir taşerondu. Sibel Edmonds, Abramowitz ve Fuller’ı, İstanbul’dan Çin’e kadar uzanan Türk dünyasında kanlı bir “derin yapı” oluşturmak için Türkiye’deki bağlantılarını seferber eden entrikacılar olarak tanımlıyordu. Bu bağlantı ağı da yine Edmonds’un belgelediği üzere, Afganistan’dan çıkan uyuşturucunun yolunun tam üzerinde duruyordu. Abramovitz, Dışişleri Bakanlığı’ndan istifa ettikten sonra, ABD kongresi tarafından finanse edilen, Demokrasi için Ulusal Bağış kurumu’nda yöneticilik yaptı. Aynı zamanda Soros’la birlikte, Uluslararası Kriz Grubu’nun kurucusuydu. Her iki kurum da, 90’lardan beri ABD hükümeti tarafından desteklenen, Sovyetlerin dağılmasından, Yugoslavya’daki OTPOR hareketine, Arap Baharı’ndan, Ukrayna’daki darbeye kadar dünya üzerindeki çok sayıda “turuncu devrim”in sorumlusuydu. Fuller ise, 80’lerden beri, CIA’nın İslam ülkelerinde kurduğu cihatçı örgütleri organize ediyordu. CIA operasyon sorumlusu olarak Türkiye, Lübnan, Suudi Arabistan ve Yemen’de 20 yıl geçirmişti. Tıpkı Gülen gibi, Müslüman Kardeşleri de Arap dünyasında kullanmak için organize etti.

DENİZ ÜLKÜTEKİN / CUMHURİYET / 8 ŞUBAT 2015


Gülen okulları cihatçı havuzu

William Engdahl: Tüm deliller Fethullah Gülen’in, Türkiye’deki kurumlarda darbe yapmak ve Avrasya bölgesinde istikrarsızlık yaratmak için kullanılan bir CIA unsuru olduğunu gösteriyor

Jeopolitika üzerine araştırmalar yapan ABD’li gazeteci William Engdahl, Fethullah Gülen’le ilgili bulgularını “The GULEN - Bir Gladyo Projesi” belgeselinde anlattı: “Uygur öğrencileri arasından asker topladılar, Türkiye’deki Gülen okullarına götürdüler. Militan olarak çıkan gençleri, Suriye’ye savaşa gönderdiler.”

İŞTE ENGDAHL'IN ANLATIMLARI

Yönetmenliğini Serkan Koç’un yaptığı The GULEN belgeselinde, Cemaat’in 1970’lerde İzmir Kemalpaşa’da kurduğu kamp yerine ve tanıklara ulaşıldı. Gülen’in Gladyo unsuru olduğunu kanıtlayan belgeler yayınlandı; Türkiye’deki görevi farkedilince Amerika’ya kaçırıldığı ve operasyonlarını oradan nasıl sürdürdüğü anlatıldı.

Yönetmen Yardımcısı Beste Gül Öneren, Gülen hareketini yakından takip eden gazeteci William Engdahl ile internet üzerinden görüştü. Engdahl, ulaştığı bilgi ve belgeleri şöyle aktardı:

Amerikan’ın “Demokrasiyi geliştirmek” kisvesi altındaki operasyonlarının, Ortadoğu’da sınırları tekrar çizmek ve yükselen bağımsızlığın önünü kesmekle alakalı olduğunu tespit ettim. Gülen’in de bu stratejinin bir parçası olduğunu anladım.

Gülen’e 3 kişinin araya girmesiyle, kendisine üstün meziyetli yabancı statüsünde kalıcı oturma izni verildi: Eski Türkiye Büyükelçisi Morton Abramowitz, CIA ile bağlantıları olan George Fidas ve CIA’nın kritik isimlerinden Graham Fuller.

Fuller, CIA ve Pentagon’un İslamcı cihadı silah olarak kullanma ve dünya çapında kaos yaratma politikasının mimarıdır. Orta Asya ve Kafkaslar’da Gülen’in açtığı Türk okullarındaki İngilizce öğretmenleri CIA ajanıydı. İlk olarak 500 “öğretmen maskeli” ajan, bu okullar sayesinde Orta Asya’ya sızdı.

Tüm deliller Gülen’in, Türkiye’deki kurumlarda darbe yapmak ve kendilerinin “Doğu Türkistan” dediği, Çin’e kadar uzanan Avrasya bölgesinde istikrarsızlık yaratmak için kullanılan bir CIA unsuru olduğunu gösteriyor.

UYGUR GENÇLERİNİ EĞİTTİLER

Gülen hareketi, Orta Asya’ya sızdıktan hemen sonra Çin’in Sincan bölgesini hedef aldı. Genç Uygur öğrencileri arasından asker topladılar. Onları Türkiye’ye, özel Gülen okullarına, üniversitelerine götürdüler. Ve belgelenen durumlara göre, buradaki eğitimden cihatçı olarak çıkan gençleri, El Kaide ile birlikte savaşmak üzere Suriye gibi yerlere gönderdiler.

RABİA KADİR'İN BAĞLANTISI

Sincan, CIA’nın uzun zamandır hedefinde. Dünya Uygur Kurultayı, Washington’da kuruldu. Dünya Uygur Kurultayı Başkanı, milyoner Rabia Kadir, CIA’nın renkli devrimler için kullandığı NED adlı kurum ile sıkı mesai içinde. Sincan bölgesi, Çin’in petrol ve doğalgaz yatağı, Rusya ve Kazakistan’dan gelen tüm petrol ve gaz hatları bu bölgeden geçerek Çin’in doğusuna akıyor.

(Çin’de 14 Ocak günü 10 Türk vatandaşı, Uygurların çıkışına sahte pasaport temin ettiği için tutuklandı. Çin basını, Uygurların Türkiye’ye, buradan da cihada katılmak üzere başka ülkelere geçeceğini yazdı.)

ABD-GÜLEN-ERDOĞAN

William Engdahl, Türkiye’de gelişmeleri de şöyle değerlendirdi:

Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin farklı bir ittifak yapısına ihtiyacı olduğunu görüyordur. CIA’nın Türkiye vekili; polis teşkilatında, yargıda ve sahte davalarla eski generallere, istihbaratçılara, gazetecilere ve CIA’nın Türkiye planına muhalefet kim varsa yollarından çekmek üzere yaptığı gibi, bütün kurumları ele geçirmek istiyor.

CIA da Gülen’i destekledi. Çünkü Erdoğan, Washington’daki bazı insanlar için hareketleri tahmin edilemeyen biri olmaya başlamıştı. Suriye’ye askeri müdahale gerçekleşemedi. Washington’un yapılmasını istediği birçok şeyde yavaş hareket etti ve Erdoğan’dan kurtulma zamanı geldiğine karar verdiler.

Erdoğan, Ankara’daki Amerikan Büyükelçisini eleşirdiğinde ve “İstenmeyen adam” ilan edilebileceğini söylediğinde doğru yapmıştı. Erdoğan’ın hatası, Büyükelçiyi “istenmeyen adam” ilan etmemesiydi. Çünkü bütün bulgular, ABD Büyükelçisi’nin, Türkiye’deki istikrarı bozmaya yönelik operasyonlarda kilit isim olduğu yönünde.

Önder Öztürk
23 Ocak 2015 Cuma / AYDINLIK

CIA-Gülen-eroin ağı

Eski FBI Danışmanı Williams anlattı: Türkiye’de uyuşturucuyu kontrol eden Babalar ile CIA, Gladyo ve Gülen arasında ilişki var. Obama’nın dini danışmanı bile Gülenci... Birçok kişi Gülen hakkında olumlu düşünüyor

Önder Öztürk
Tarih 25 Eylül 2009. Washington DC, Senato binası önü. Günlerden cuma. Kitle, senato binasına dönerek namaz kılıyor... Bu görüntüleri izlerken, bir anda filmin içinde buluyorsunuz kendinizi. Fethullah Gülen’in daha önce kamuoyuna yansımamış konuşmaları geliyor ve bir solukta izleyeceğiniz belgesel başlıyor: “The GULEN, Bir Gladyo Projesi”.
PENSİLVANYA’DA ÇEKİM YAPILDI
Yönetmenliğini Serkan Koç’un yaptığı belgeselin hazırlığı 3 yıl sürdü. Çekimler için Kazakistan, İran, Moskova, Almanya, İngiltere ve ABD-Pensilvanya’ya kadar gidildi. FBI’da görev almış isimlerle konuşuldu. Gülen hareketini yakından takip eden devlet görevlileri ve gazetecilerden bilgi alındı. Rusya’daki Gülen okullarında ders veren öğretmenlerle görüşüldü. Eski FBI Danışmanı Paul Williams, belgeseldeki en önemli isimlerden biri: Vatikan arşivinde çalışma yaparken Gladyo’nun izine rastlamış; Gülen ile aynı kasabada yaşıyor ve uzun yıllardır onu takip ediyor. Williams, Yönetmen Serkan Koç ve Yardımcı Yönetmen Beste Gül Öneren’i Pensilvanya’daki evinde ağırladı ve bilgilerini paylaştı.
Williams, söze şöyle başlıyor: “Araştırmacı gazeteciyim. Beş yıl FBI ile çalıştım. Bu röportajı yapıyorum çünkü şu anda uluslararası alanda Gülen, CIA ve Türkiye’de olup bitenden daha önemli bir hikâye yok.” Bundan sonrasını Williams’dan dinleyelim:
İŞTE WİLLİAMS’IN ANLATIMLARI
Gülen’i araştırmaya başladığımda birkaç şey beni hayrete düşürdü; Bill ve Hilary Clinton tarafından destekleniyordu. Duruşmasını inceledim ve düşünmeye başladım. Nasıl oluyor da 3. Sınıf eğitimi olan böyle bir adam CIA tarafından korunuyor? Neden bu kadar çok parası var? Önce komşularıyla konuşmaya başladım. Dediler ki, “Bu adamın kale gibi bir evi var. Bu yerleşkeden geceleri silah sesleri duyuyoruz.” Gün içerisinde yerleşkeyi kontrol eden bir helikopterin bölgede gezdiğini de söylediler.
HEDEF: DOĞAL KAYNAKLAR
Fethullah Gülen’in CIA ile bağlantısına bakarken Orta Asya’daki okullarında CIA ajanları olduğunu keşfettim. Yeni kurulan Rus cumhuriyetlerinde geniş petrol ve doğalgaz rezervleri var. Avrasya, dünyadaki en zengin bölgelerden biri. ABD, bu doğal kaynakları kontrol etmek istiyordu. Bu kaynaklara ulaşmanın en iyi yolu Gülen Hareketi’ydi.
Resmi tüm Amerikan soruşturmalarında defalarca kanıtlandı ki, tüm CIA gizli operasyonlarının kaynağı eroin. Hep öyleydi. Gladyo’yu sermaye eden de bu. CIA’nın tüm dünyada kara bankalar kurduğunu biliyoruz. Yani CIA’nın gizli operasyonlarına kaynak yaratmak üzere dolaşan, Gülen gibi insanlara aktarılan milyarlarca dolarlık CIA gizli ödeneğinden bahsediyoruz.
GÜÇLÜ LOBİ OLUŞTURDU
Türkiye’de uyuşturucuyu kontrol eden Babalar ile CIA, Gladyo ve Gülen arasında doğrudan ilişki var. CIA ve Gülen’in var olmayan bir ülke yaratmış olmaları çok şey anlatıyor. Adı, Türkistan. Yok böyle bir ülke. Sadece CIA haritalarında ve Fethullah Gülen’in hayal dünyasında var. Çin’in bir parçası. Öncü birliklerin şu anda yaşadıkları yer, İslamcılar... Burası doğal kaynaklar açısından oldukça zengin bir yer.
ABD hükümetindeki birçok kişinin Gülen hakkında olumlu kanaatleri var. Çünkü Gülen, Washington D.C.’de çok güçlü lobi grupları oluşturdu. Washington D.C.’de sayısı 6 bini aşan kongre üyesi, senatör ve asistanları Gülen’den nemalanıyor. Şu anda bile başkan Obama’nın dini danışmanı bir Gülenci (“Amerikan ve Müslüman İşbirliği Projesi” kapsamında çalışmalar yürüten Dalia Mogahed kastediliyor).

22 Ocak 2015 Perşembe / AYDINLIK

27 Kasım 2010 Cumartesi

HANEFİ AVCI: 8 yıla kadar hapsi isteniyor

Cumhuriyet 27.11.2010
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - “Devrimci Karargâh Örgütü” soruşturması kapsamında tutuklanan Emniyet Müdürü Hanefi Avcı hakkında “Haliç’te Yaşayan Simonlar Dün Devlet Bugün Cemaat” adlı kitabında “İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer’e hakaret ettiği ve iftirada bulunduğu” iddiasıyla hazırlanan iddianame mahkemeye gönderildi.

Ankara Cumhuriyet Savcısı Abdulvahap Yaren, Yılmazer’in suç duyurusunun ardından başlattığı soruşturmayı tamamladı. Yaren’in hazırladığı iddianamede, Avcı’nın “Haliç’te Yaşayan Simonlar Dün Devlet Bugün Cemaat” adlı kitabında Yılmazer’in toplumda küçük düşürülmesine neden olduğu ifade edilerek Avcı’nın “kamu görevlisi görevinden dolayı yayın yoluyla hakaret” ve “iftira” suçlarından 2 yıl 8 aydan 8 yıl 4 aya kadar hapis cezasına çarptırılması istendi. Avcı, iddianamenin kabul edilmesi durumunda Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanacak.