Musul; M.Ali Güller etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Musul; M.Ali Güller etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Haziran 2014 Salı

MEHMET ALİ GÜLLER/ Erbil, Amman ve İstanbul toplantıları

mehmetaliguller
 
IŞİD'in Musul'u işgalinin ABD, AKP ve Barzani'yle ilişkili olduğunu belirten yazılar yazdık. Musul işgali şu koşullarda yaşanmıştı:
 
Irak'ın kuzeyinde 9 ay önce seçim olmuş, ancak henüz hükümet kurulamamıştı. Irak'ta 45 gün önce seçim olmuş, Başbakan Nuri el Maliki güçlenmiş ama henüz hükümet kurulamamıştı. Erdoğan ile Barzani, Maliki'ye karşı 50 yıllık "petrol kaçakçılığı" anlaşması yapmış ve bunu yasadışı yöntemlerle uygulamaya çalışıyordu. ABD, istemediği ama mecbur kaldığı Maliki'yi hizaya sokmak, burnunu sürtmek istiyordu.
 
Ve IŞİD'in Musul işgali geldi...
 
MALİKİ DÜŞMANLIĞINDA ORTAKLIK
 
İşgalle birlikte tüm aktörler, operasyonel kuvvetler, ABD'nin "taşeronlar koalisyonu" Irak Başbakanı Nuri el Maliki'yi hedef almaya başladı:
 
IŞİD Musul'u rahatça alsın diye güvenlik kuvvetlerine "Müdahale etmeyin" emri verdiler, IŞİD'in işgaline "devrim" dediler... Ama Maliki'yi mezhepçilikle suçladılar, Irak'ın iyi yönetilmediğini savundular, fırsattan yararlanıp Kerkük'ü işgal ettiler vs.
 
Hatta son olarak ABD Kongresi'nde, Cumhuriyetçiler ve Demokratlar, ancak Maliki'nin istifası halinde Irak'a yardım edilebileceğinde uzlaştılar!
 
Kaldı ki Los Angeles Times'ta yazdı: ABD Büyükelçisi Robert S. Beecroft ile Dışişleri Bakanlığı üst düzey yetkililerinden Brett McGurk, Maliki karşıtlarından Ahmet Çelebi ve Usame Nuceyfi ile görüştü. Yine Foxnews, Beyaz Saray yetkililerinin Maliki'yi istifa ettirmek için baskı yaptığını haber yaptı.
 
'ULUSAL GÜÇLER İTTİFAKI' ÇALIŞMASI
 
Gelin en iyisi ne anlatmak istediğimizi ortaya koyan bir haberi, daha doğrusu belgeyi inceleyelim.
 
IŞİD'in Musul'u işgalinden 15 gün önce, Irak El Kanun haber sitesi çok önemli bir operasyonu deşifre etti: Nuri el Maliki'nin yeniden başbakan seçilmesini önlemek için Erbil, Amman ve İstanbul'daki otellerde bazı gizli toplantılar yapılıyordu.
 
İlginçtir, tam da o günlerde Barzani, Maliki'nin yeniden başbakan olması halinde Irak'tan ayrılacakları tehdidini savuruyordu.
 
El Kanun'a göre Maliki'yi devirmeye çalışan bir lobi, Meclis'te "ulusal güçler ittifakı" adı altında muhalefeti birleştirmeye çalışıyordu.
 
Yine ilginçtir, benzer faaliyet daha önceki seçimde de yapılmış, hatta Ahmet Davutoğlu'nun da itiraf ettiği gibi Maliki karşıtı liste bizzat onun evinde düzenlenmişti!
 
Neyse, konuyu dağıtmayalım ve El Kanun'un haberine devam edelim.
 
MALİKİ KARŞITLARININ 4 HEDEFİ
 
Habere göre Maliki'yi devirme bloku, "ulusal güçler ittifakı"nın hedeflerini şöyle belirlemişti:
 
1) "Genel af yasası çıkarılması, BAAS'çıların temizlenmesi yasasının kaldırılması ve Tarık Haşimi ve Ahmed el-Ulvani gibi hakkında yargı kararı bulunan eski yetkililere yeniden görevler verilmesi.
 
2) "Kerkük'ün ve tartışmalı bölgelerin Kürdistan Bölgesi'ne bağlanması. Petrol kaçakçılığının sürdürülebilmesi için Irak merkezi hükümetinin, Kürdistan Bölgesi karşısında zayıf konumda tutulması.
 
3) "Birinci derecede Türkiye'nin lehine olacak şekilde Irak'taki ekonominin ve siyasetin kırılgan bir yapıda tutulması.
 
4) "Katar ve Suudi Arabistan'ın isteği doğrultusunda Irak'taki demografik gerçekliğe aykırı bir şekilde azınlıkların siyasi konumunun güçlendirilmesi." (YDH, 28 Mayıs 2014)
 
AKP'NİN ELİNDEKİ REHİNELER
 
IŞİD'in Musul'u işgal etmesinden sonra gelişen olaylarla, "Erbil, Amman ve İstanbul'da yapılan Maliki'yi devrime toplantılarının" hedefleri arasındaki benzerlikler ne kadar çarpıcı, değil mi?
 
Kerkük işgal edildi, kaçak petrol İsrail'e satıldı, Haşimi ortaya çıktı, Batı'da Irak'ın bölünmesi konuşuluyor vs.
 
Bağdat'ın somut istihbaratına dayanan El Kanun'un haberi ortaya koymaktadır ki, Musul işgalinin arkasında gerçekte ABD ve taşeronları var.
 
AKP'nin Suriye'de IŞİD'e verdiği destek ve Erdoğan'ın Barzani'yle petrol kaçakçılığı ortaklığı, Musul işgalindeki sorumluluğunun kanıtlarıdır.
 
Bu durumda IŞİD'in elindeki 95 yurttaşımız da gerçekte IŞİD'in değil, AKP'nin elinde rehindir!
 
AYDINLIK / Pazar, 22 Haziran 2014

MEHMET ALİ GÜLLER/ AKP'nin Musul taktikleri

mehmetaliguller
 
IŞİD önce 31 TIR şoförümüzü rehin aldı, 24 saat sonra da Musul Konsolosluğumuzu basarak, 49 yurttaşımızı rehin aldı. Hatta son olarak da 15 işçimizi...
 
Peki, tüm bu süreçte AKP Hükümeti nasıl bir kriz yönetimi izledi? Daha doğrusu Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu ve Hakan Fidan'dan oluşan Erdoğan rejimi nasıl bir çizgi izledi, hangi taktikleri üretti?
 
İnceleyelim:
 
IŞİD MASKELENDİ OPERASYON PERDELENDİ
 
1) Öncelikle IŞİD'e terörist denmekten kaçınıldı. Erdoğan, Davutoğlu ve bakanlık açıklamalarında "IŞİD mensupları" ifadesi kullanıldı.
 
Tepki çeken bu durum, AK Medya'da "ellerinde vatandaşlarımız varken terör örgütü diyemeyiz" diye maskelenmeye çalışıldı. IŞİD'in terör örgütü olmadığını kanıtlamaya çalışan TV programı bile yapıldı!
 
2) Ardından olayı neredeyse olmamış saymaya yöneldiler. Davutoğlu "Irak'ta kaos yok" derken, yardımcısı Naci Koru IŞİD'in elindeki yurttaşlarımızın "rehine" olmadığını açıkladı.
 
Nitekim Ak Medya'da da IŞİD kaynaklarına dayandırılarak "Türkler rehine değil misafirimiz" haberleri yapıldı.
 
3) Dahası Erdoğan Musul'da yaşananları "görmememizi, yazmamamızı, konuşmamamızı" istedi! Erdoğan'ın sözlerini emir sayan RTÜK, Musul baskını haberlerine yayın yasağı koydu!
 
4) Ardından Erdoğan rejimi, elindeki tüm medyayla topu Esad ve Maliki'ye atmaya yöneldi.
 
Esad'ı devirsin diye her türlü destek verdikleri IŞİD'in, Musul Konsolosluğumuzu basmasını Maliki'nin Irak'ı yönetememesine ve Esad'ın gizli desteğine bağlamaya çalıştılar! Hatta Maliki'nin IŞİD ve benzeri örgütler konusunda CIA'yı yanılttığını yazanlar bile oldu!
 
5) 31 TIR şoförümüz rehin alındıktan sonra bile Musul Konsolosluğu için harekete geçmeyen Davutoğlu, günler sonra Irak'ın en güneyindeki Basra Konsolosluğumuzu boşaltma kararı aldı!
 
6) Erdoğan rejimi, son olarak da El Nusra'yı terör örgütü listesinden çıkardı. Karar dünkü Resmi Gazete'de yayımlandı.
 
SUÇ ORTAKLIĞI BELGESİ
 
Peki, tüm bunlar ne anlama geliyor?
 
1) Yukarıda özetlediğimiz 6 maddelik Erdoğan taktikleri, aslında Erdoğan rejiminin IŞİD'in Musul baskınındaki rolünü ortaya koyuyor.
 
IŞİD, çok hedefli bir operasyonun aracı olarak Musul'da kullanıldı. Bunun en önemli kanıtı da Erdoğan'ın koruması altında yaşayan Tarık Haşimi'nin rolü ve Musul baskınını "devrim" olarak nitelemesidir. Diğer yandan Irak Başbakanı Nuri El Maliki'ye karşı darbede Haşimi'ye ortaklık yapanların açıklamaları da önemli bir kanıttır.
 
Hatta Vali Atil Nuceyfi'nin Musul baskını öncesinde güvenlik kuvvetlerine gönderdiği "müdahale etmeyin" genelgesi de önemli bir kanıttır. Nitekim Vali, anında Erbil'e kaçmıştır!
 
IŞİD'in Musul baskınıyla, KDP'nin Kerkük işgaline soyunması da AKP'nin içinde yer aldığı çok hedefli bir operasyonun sonucudur. Erdoğanların Bağdat'a ve Maliki'ye rağmen, Barzanilerle "petrol kaçakçılığına" soyunması, Musul operasyonuyla doğrudan ilgilidir.
 
Ve son tahlilde Erdoğan'ın eş başkanı olduğu ABD projesine göre Irak zaten üçe bölünmelidir! Erdoğan-Barzani ortaklığı ve IŞİD silahı bunun için vardır.
 
ERDOĞAN, CUMHURBAŞKANI OLAMAZ
 
2) Diğer yandan yukarıda özetlediğimiz 6 maddelik Erdoğan taktikleri, aynı zamanda Erdoğan'ın dar bir ekiple yönettiği Türk devletinin aciz durumda olduğunun bir göstergesidir.
12 yıl içinde Cumhuriyet'i ve Türk devletini yıkmışlardır. Kurumları en beceriksiz adamlara teslim etmişler ve devleti en sonunda terör örgütleriyle işbirliği yapar hale getirmişlerdir.
 
Türkiye, tüm komşularıyla düşman olmuş, terör ihraç eden bir ülke konumuna sürüklenmiştir.
 
Erdoğan'ın bir başbakan olarak ülkeyi getirdiği durum buyken, varın bir de onun cumhurbaşkanı olduğunu düşünün!
 
Türk milleti, sadece Türkiye'nin güvenliği için değil, bölgenin güvenliği için de Çankaya'yı Erdoğan'a ve benzerlerine kapatmalıdır!
 
AYDINLIK / Perşembe, 19 Haziran 2014

MEHMET ALİ GÜLLER/ Musul'u almak Diyarbakır'ı vermektir

mehmetaliguller
 
IŞİD'in Musul'u işgali, Musul fetihçilerinin iştahını açtı. AKP'den başlayarak kimi Sol Kemalist çevrelere kadar uzanan bir yelpazede yine "Musul'u almalıyız, Atatürk'ün vasiyetidir" fikirleri işlenmeye başladı.
 
Mustafa Kemal'in Cumhuriyet mirasına ve onu koruma vasiyetine değil de, Musul vasiyetine sahip çıkanlar kuşkusuz bizi şaşırtmıyor. Ama kimi Cumhuriyetçilerin, üstelik Özal'ı da referans göstererek "Musul'u almalıyız" demesi düşündürücüdür.
 
YALÇIN KÜÇÜK'ÜN TEZİ
 
AKP'nin "merkez" gazetesi Sabah da "Musul fetihçiliğine" soyunanlardan...
 
Ferhat Ünlü, dünkü "Ankara-Erbil ittifakı" başlıklı yazısını bu konuya ayırmış. Hem de Yalçın Küçük'ün "Musul'u almazsanız, Diyarbakır'ı verirsiniz" tezine sarılarak...
 
Yalçın Küçük bu tezini çok uzun bir zamandır savunuyor. Hatta Cemaat'in 2009'daki Abant toplantısını Erbil'de yapmasını da bu tezi doğrultusunda olumlu değerlendirmişti: "Eğer Musul'u almazsanız Diyarbakır'ı verirsiniz. Söylenenler, Musul ile Diyarbakır'ın birleşmesi yönünde bir ataktır. Fethullah Hoca taraftarlarının Erbil'de yapmış oldukları toplantı Musul'la Diyarbakır'ı birleştirmeye yöneliktir." (Odatv, 18 Şubat 2009)
 
'TÜRKİYE'Yİ KÜRTLERLE BÜYÜTME' YALANI
Ferhat Ünlü ise bu teze şu farkla sarılıyor: "Yalçın Küçük'ün Diyarbakır-Musul öngörüsü küçük ama önemli bir farkla gerçekleşti. Küçük, belki de eski devletin düşünsel kodlarını taşıdığı için Musul'un Kürtlere verilmemesi gerektiğini söylüyordu. Ama bugün Türkiye Musul'u alacaksa bunu ancak Kürtlerle yapabilir. Yani Türk-Kürt ittifakı tam anlamıyla gerçekleşirse Türkiye esneyerek büyür. Gerçekleşmezse Türkler de Kürtler de kaybeder."
 
Ünlü'nün bu söyledikleri, aslında Erdoğan'ın eşbaşkanlığında uygulanan ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi'nin ana tezlerinden biridir: Ortadoğu haritası, Türk-Kürt ittifakı ile yeniden çizilecek!
 
AKP'nin Kürt Açılımı da, Suriye düşmanlığı da, Erbil'i Bağdat'tan koparmaya çalışması da hep bu nedenledir...
 
Ve bu nedenle de AKP sözcüleri uzunca bir süredir hep "Türkiye'yi Kürtlerle büyütmek" tezlerini işlemektedir.
 
IRAK VE SURİYE BÖLÜNEMEDİ
 
Bu tezler birkaç nedenle yanlıştır:
 
1) Bu tezin Yalçın Küçük versiyonu da, Özal versiyonu da, Erdoğan versiyonu da "Irak'ın bölüneceğini" esas almaktadır.
 
Ancak Irak (ve Suriye ile İran) bölünmemiştir, bölünmeyecektir. Hatta denilebilir ki Irak artık birlik yönünde ilerlemektedir. Dolayısıyla Yalçın Küçük'ün Musul'u Kürdo-Judaik'lere kaptırma endişesi gereksizleşmektedir.
 
2) "Türkiye'yi Kürtlerle büyütmek", ABD'nin "Türkiye himayesinde Kürdistan" planının bir başka adıdır.
 
Irak'ı işgal ederek kuzeyinde bir yapı kurmaya çalışan ABD, bu yapının ancak Türkiye tarafından himaye edildiği takdirde yaşayabileceğini saptamıştı.
 
3) "Türkiye'yi Kürtlerle büyütmek" pratikte Türk ve Kürt'ü, Fars ve Arap'la düşman yapmaktır! AKP iktidarında Türkiye'nin aynı anda hem İran'la, hem Irak'la ve hem de Suriye'yle düşman olması bu nedenledir.
 
Zira "Türkiye'yi Kürtlerle büyütmek" bu ülkelerdeki Kürtlerin çoğunlukta yaşadığı coğrafyalara göz dikmektir.
 
4) Türkiye'de Kerkükçülük ve Musulculuk, gerçekte Türkçülük değildir. Nitekim AKP hükümetinin 12 yıllık iktidarı aynı zamanda Irak Türkmenlerinin unutulmasının tarihidir. Barzani, Erdoğan'la ortaklığına güvenerek Kerkük'ü işgal edebilmektedir.
 
MUSUL'U ALMAK TÜRKİYE'Yİ BÖLER
 
Bize göre ise Musul'u almak, Diyarbakır'ı vermektir!
 
Musul'u alan, daha doğrusu Erbil merkezli Kuzey Irak'la genişleyen bir Türkiye, hadi sürekli bölgede savaşmak zorunda kalacağı gerçeğini geçtik, ama bir süre sonra Diyarbakır merkezli olarak bölünecektir.
 
Irak, İran ve Suriye'deki Kürt çoğunluklu coğrafyaları Bağdat, Tahran ve Şam yönetimlerinden koparabilen bir Ankara, bu coğrafyalara gerçekte egemen olamayacaktır. Bu coğrafyalar, Diyarbakır merkezli olarak "Büyük Türkiye"den kopacaktır.
 
Bu durumda "Türkiye'yi Kürtlerle büyütme" hedefi de küçülmüş Türkiye ile sonuçlanacaktır!
O tehlikeyi gördüğümüz için de sık sık belirtiyoruz: Türkiye, İran, Irak ve Suriye'nin birliği, Kürt sorununa barış ve kardeşlik temelinde bir bölgesel çözüm getirecektir!
 
AYDINLIK / Pazartesi, 16 Haziran 2014

MEHMET ALİ GÜLLER/ Musul işgalinin sonuçları ne olur?

mehmetaliguller

Musul işgalinin 7 hedefi olduğunu yazmıştık dün. Ancak bu hedeflerin gerçekleşmeyeceğini de belirtmiştik.
 
Kuşkusuz sonuçları da olacak...
 
Bugün ABD'nin "taşeron koalisyonunun" IŞİD üzerinden yaptığı Musul hamlesinin Irak, Türkiye, bölge ve dünya dengeleri açısından sonuçlarını öngörmeye çalışacağız:
 
IRAK AÇISINDAN SONUÇLAR
 
IŞİD'in Musul'u işgali, merkezi yönetiminin güçlü olması gerektiği gerçeğini bir kez daha ortaya çıkardı. ABD'nin işgal rejimiyle ortaya çıkan özerk yapılı, zayıf merkezli Irak değişmeye ve yeniden bir milli devlet olmaya başlayacak.
 
Yani Irak'ın birliği gelişecek. Kaldı ki Nuri el Maliki "Irak'ın birliği" konusunda geride kalan 4 yılda önemli bir sınav verdi.
 
30 Nisan seçimlerinden de güçlenerek çıkan Maliki'nin "geniş tabanlı koalisyon hükümeti" kararı, bu birlik hedefini daha da pekiştirecektir.
 
Goran'ın, hatta KYB'nin bu hükümet içinde yer alma isteği, Barzani'yi yalnızlaştıracak ve "bağımsızlık" hedefini rafa kaldıracaktır.
 
Öte yandan IŞİD üzerinden hedeflenen Sünni-Şii eksenli bir çarpışma da gerçekleşmeyecektir. Nitekim Sünni aşiretler, IŞİD'e karşı Irak Ordusu'nu destekleme kararı almaya başladılar bile...
 
TÜRKİYE AÇISINDAN SONUÇLAR
 
AKP Hükümeti IŞİD'in Musul işgalinden sorumludur: hem ABD'nin "taşeron koalisyonunun" bir bileşeni olduğu için, hem de Suriye'de Esad'ı devirsin diye IŞİD'i desteklediği için...
 
IŞİD'in Musul'u işgali, ABD projesi içinde uygulanan dış politikamızın ne denli başarısız ve bölgeyi tehdit eder nitelikte olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Erdoğan rejimi, Türkiye'yi bölgede herkesle düşman yaptı.
 
Ancak yeni bir süreç başladı ve bunun Türkiye açısından ilk sonucu Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı, Ahmet Davutoğlu'nun Başbakan ve Hakan Fidan' ın Dışişleri Bakanı olamayacağıdır.
 
BÖLGE AÇISINDAN SONUÇLAR
 
ABD'nin Suriye'ye taşeronları aracılığıyla başlattığı savaş, bölgede bugüne kadar olmayan çok önemli bir gelişmeyi doğurmuştu. İlk defa İran, Irak ve Suriye yönetimleri bir hat oluşturmuştu!
 
Suriye'nin emperyalizme karşı direnişini de besleyen bu stratejik konumlanma, yeni süreçte daha da derinleşecektir. Hatta AKP Hükümeti'nden kurtulmayı başaracak bir Türkiye de bu hattın içine girecektir.
 
Bu durumun en önemli kazancı ise Kürt sorununa tüm halklar yararına getireceği bölgesel çözüm olacaktır!
 
ABD'nin taşeronlarından Suudi Arabistan ve Katar'ın bölgeye düşmanlık etkisi, yeni süreçte daha da zayıflayacak.
 
Öte yandan Mısır'da devrim rejiminin oturmaya başlamasıyla birlikte dengeler daha da bölge lehine kaymaya başlayacak.
 
İran'ın eli güçlenecek, İsrail'in eli zayıflayacak. El Fetih ile Hamas ortaklığını doğuran gelişmelerin çoğalması, Filistin konusunda yeni kazanımlar ortaya çıkaracak.
 
ABD AÇISINDAN SONUÇLAR
 
IŞİD'in Musul işgali, ABD açısından iki gerçeği ortaya çıkardı:
 
1) ABD'nin zayıflaması, hem NATO gibi silahlarını kullanamaz hale getiriyor, hem de AB gibi transatlantik ortaklarıyla ayrışmasını sağlıyor.
 
2) ABD ile Çin-Rusya bloku arasındaki dünya çapında kamplaşma daha da belirginleşiyor.
Özellikle son 2 yıldır, sorunlara müdahil olamayan bir ABD görüntüsü daha çok gözlenirken, Çin ve Rusya'nın sorunlu alanlarda daha aktif olduğu görülüyor. Bu tablo yeni süreçte pekişecek.
 
Bu durum ABD'deki "gerçekçiler" ile "müdahaleciler" arasındaki çarpışmayı daha da keskinleştirecek.
 
ABD STRATEJİK SAVUNMADA
 
Peki, sonuçlar neden ABD lehine olamıyor? "ABD'nin 'taşeron koalisyonu' 7 hedef için Musul hamlesi yaptı" diyorsak, bu hamleden neden ABD değil de bölge yararlanabiliyor?
 
Musul işgalinin ilk gününden beri dikkat çekiyoruz: Bu hamle, ABD'nin stratejik savunma içindeki bir taktik atağıdır; geri çekilmeyi engelleyebilmek içindir, mevzilerini koruyabilmek adınadır...
 
Dolayısıyla son tahlilde ABD savunmadadır, statükonun korunmasından yanadır ve adım adım güç erozyonuna uğramaktadır. Bu şartlarda kazanma şansı yoktur!

AYDINLIK / Pazar, 15 Haziran 2014

MEHMET ALİ GÜLLER/ Musul işgalinin 7 hedefi

mehmetaliguller
 
IŞİD'in Musul işgali, ABD'nin "taşeron koalisyonunun" geri çekilmeyi durdurabilmek adına yaptığı nafile hamlelerden biridir. Fakat çok bileşenlidir ve çok hedeflidir.
 
Önce bileşenleri, yani Ankara ve Erbil toplantıları da yapılan bu "taşeron koalisyonunun" parçalarını ortaya çıkaralım:
 
KOALİSYONUN BİLEŞENLERİ
 
1) Koalisyonun en önemli parçası AKP'dir, Erdoğan'dır.
Anımsarsınız, bu köşede Barrack Obama'nın West Point Harp Akademisi konuşmasını incelerken, Washington'un başta Türkiye olmak üzere dört ülkeye Suriye konusunda yardım yapacağını ilan ettiğine dikkat çekmiştik. Demek ki "eş başkan" görevi başındadır!
 
2) Irak'ın Sünni ayrılıkçıları.
Allawi, Haşimi ve Nuceyfi Erdoğanların Irak'taki en önemli ortaklarıdır. Nitekim Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bu isimlerin başında olduğu bir seçim listesini kendi evinde hazırladıklarını itiraf etmişti.
 
Bir diğer itiraf da dün Bülent Arınç'tan geldi. Arınç bir yanında Haşimi'nin, diğer yanında Nuceyfi'nin olduğu bir toplantıda, Irak seçimlerini ele aldıklarını anlattı.
 
Irak Meclis Başkanı olan Usame Nuceyfi'nin federalizmi savunduğunu ve yakın zamanda Türkiye'de AKP yetkilileriyle özel görüşmeler yaptığını anımsatalım. Kardeşi Musul Valisi Atil Nuceyfi'nin de IŞİD'in işgalindeki özel bir rol aldığını önemle belirtelim.
 
Haşimi ise zaten Irak'ta idamla yargılanmış ve kaçarak Erdoğan'a sığınmış biridir. İstanbul'da saklanan Haşimi, IŞİD'in Musul'u işgaline "devrim" demiştir!
 
3) Kürt örgütleri.
Musul hamlesinde KDP'nin başı çektiğini, PKK'nin ise pozisyonu gereği bu koalisyonun doğal parçası olduğunu belirtmeliyiz.
 
Talabani'nin partisi KYB'nin pozisyonu İran etkisi nedeniyle oynaklık gösteriyor. Son süreçte KYB bürolarına birçok intihar saldırısı düzenlenmesi de bu oynak tutumu nedeniyledir.
 
Diğer yandan Kuzey Irak seçimlerinde ikinci parti olan Goran Hareketi ise Maliki'nin kurmaya çalıştığı geniş tabanlı hükümet koalisyonunda yer almaya istekli göründüğü için konumu diğerlerinden farklıdır.
 
4) IŞİD ve benzeri örgütler.
Dün uzun uzun anlattığımız için üzerinde durmayacağız. Ancak ABD'nin bu tür örgütleri gerektiği zaman "terör örgütü listesine" bile dâhil ederek kullanabildiğini yeniden vurgulayalım!
 
Öte yandan Dışişleri Bakanlığı Konsolosluğumuzu işgal edenlerden "IŞİD mensupları" diye söz etmekte, Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç IŞİD'in Türkiye'yi hedef almadığını söylemekte ve hükümetin gazetesi Yeni Şafak "IŞİD bizimkileri rehin almadı, misafir ediyor" şeklinde haberler yapmaktadır! Önemlidir.
 
MUSUL HAMLESİNİN 7 HEDEFİ
 
Taşeron Koalisyonu'nun Musul işgali hamlesinin saptayabildiğimiz 7 hedefi vardır:
 
1) Suriye'de kaybeden ABD, Ukrayna cephesini açarak hamle üstünlüğü elde etmeye çalışmıştı ancak bunda da başarılı olamadı. Obama'nın son konuşmasından anlaşıldığına göre ABD yeniden Ortadoğu'da mevzi kazanmaya dönük hamleler yapacaktır. İşte IŞİD'in Musul hamlesi bunlardan biridir.
 
2) ABD açısından Suriye ile Irak içinde petrol bölgesi olan bir yayı sorunlu hale getirmek, yani Basra'dan Doğu Akdeniz'e uzanan İran, Irak, Suriye hattı içinde gedik açmak önemli bir jeopolitik kazanımdır.
 
3) Bu sorunlu bölgeye dayanarak Irak'ın Şii, Sünni ve Kürt bölgeleri olarak üçe bölünmesi kolaylaşacaktır.
 
4) Kerkük ve Musul'u bu hamleyle Bağdat'tan koparmak, "Türkiye himayesinde Kürdistan"ın önünü açacaktır. Böylece Erdoğan ile Barzani işbirliği, petrolden öteye geçecek, daha da ete kemiğe bürünecektir.
 
5) "Türkiye'yi Kürtlerle büyütme" adı altında Fars-Arap bloğuna karşı düşmanlık sürdürülecektir.
 
6) Türkiye Suriye'de Rojava'ya yani Suriye Kürdistanı'na razı edilecektir.
 
7) Washington için Maliki'nin ABD'den yardım istemek zorunda kalması önemli bir hedeftir. ABD, böylece "katlandığı" Maliki'yi bir parça hizaya sokabilecektir!
 
Ancak tüm bu hedeflerin gerçekleşme şansı yoktur. Dünya Atlantik merkezli değil, Asya merkezli dönmektedir ve ABD'nin bu hamleleri nihai sonucu değiştiremeyecektir.
 
AYDINLIK / Cumartesi, 14 Haziran 2014

MEHMET ALİ GÜLLER/ IŞİD'in Musul işgali ne anlama geliyor?

mehmetaliguller
 
Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütü, önce Musul'u, ardından da Kerkük'ün güneyini aldı. Böylece "Cihatçı" örgüt, Suriye'deki Rakka'dan Irak'ın El Anbar ve Felluce hattına uzanan bölgenin hâkimi oldu. Örgütün bu hattın yukarısında, Gaziantep'ten Mardin'e uzanan dört sınır kapısını da kontrol ettiğini belirtelim.
 
Peki, bu tablo nasıl oluştu? IŞİD'in işgalleri ne anlama geliyor?
 
Önce olgulara bakalım:
 
IŞİD: Barzani bölgesine saldırmayız
 
1) IŞİD'in hem Suriye'de hem de Irak'ta yüklendiği bölgeler petrol bölgeleri!
 
Önce Musul, ardından da Kerkük'ün güneyini alan IŞİD'in hedefinde "cihat" yerine "Kerkük-Yumurtalık" hattı olduğu anlaşılıyor.
 
Ankara'nın Erbil'le, Bağdat'a rağmen 50 yıllık anlaşma yaptığı ve Irak petrolünü kaçak olarak satmaya çalıştığı bir süreçte bu hamlenin gelmesi önemli. Tabii şu olguyla birlikte...
 
2) Barzani'nin partisi KDP'nin Meclis Grup Başkanı Ümit Hoşnav, Musul'daki durumun Maliki'nin suçu olduğunu ve peşmergelerle IŞİD arasında bir çatışma istemediklerini açıkladı. Barzani'nin yayın organı Rudaw'a konuşan IŞİD sözcüsü de, Kürt bölgesine saldırı planları olmadığını açıkladı.
 
3) Bu arada Mesut Barzani'nin müsteşarı Kifah Mahmut, Bağdat'ın ABD'den yardım istemesini önerdi!
 
4) Bu noktada da ilginç bir tablo oluştu: Maliki uluslararası örgütlerden yardım istedi. Ancak Irak Meclis Başkanı Usame Nuceyfi, ABD'nin devreye girmesi gerektiğini savundu.
Şu notu da belirtelim: Nuceyfi Irak'ta federalizmi savunuyor ve Musul'dan hızla kaçan Vali de, Nuceyfi'nin kardeşi, Atil Nuceyfi'dir!
 
5) Bu arada Barzani ile IŞİD arasındaki saldırmazlık açıklamalarıyla birlikte şu ayrıntı da önem kazanıyor: Kerkük ve Tuzhurmatu'da Talabani'nin peşmergeleri var; Barzani'nin değil.
 
IŞİD'e karşı AKP-PKK birliği modeli
 
6) Bu arada PKK de "Güney Kürdistan"'ı savunmaya hazır olduklarını açıklayarak, arası bozuk olduğu KDP'ye el uzattı.
 
7) Türkiye'deki kimi Açılım sözcüleri de IŞİD'in Musul'u almasını fırsat bilerek, "IŞİD Suriye'de hem AKP hükümetinin hem de PKK-PYD'nin düşmanıdır; ortak düşmandır" özetli çıkışlar yaptılar.
 
Bu sözcüler, ABD'nin yeni Suriye planına oldukça uyumlular: Suriye'de cihatçı kılıklı IŞİD ve Nusra'ya karşı ABD-AKP-PKK cephesi oluşturulmaya çalışılıyor. Nusra'nın son olarak Ankara'nın terör örgütü listesine sokulması anlamlı.
 
Böylece ABD, IŞİD ve Nusra'yı çok maksatlı kullanmış olacak. Hatta Washington IŞİD'in Musul işgalini de, Irak Başbakanı Nuri El Maliki'yi biraz da hizaya sokabilmenin fırsatı olarak kullanmaya çalışacak.
 
Türkiye, Irak, Suriye ve İran ortaklığa mecbur
 
Kuşkusuz emperyalizmin projeleri üzerinden yürüyen bu tür işbirliği modelleri hem yıkılmaya, hem de bumerang etkisi görmeye mahkûmdur. AKP hükümeti sayesinde Türkiye de bunu yaşamıştır: Esad'ı devirsin diye MİT TIR'larıyla yardım gönderilen IŞİD şimdi Musul'da Türk TIR şoförlerini rehin almış oldu!
 
Bu, "stratejik derinlik" diye çıkılan Suriye macerasının önce "değerli yalnızlığa" şimdi de "çaresizliğe" dönüşmesidir.
 
Ancak Türk milleti açısından da derslerle doludur: Türkiye'nin, Irak'ın, Suriye'nin ve İran'ın siyasal birliği ile toprak bütünlüğü birbirine göbekten bağlıdır. Birinin aşınması, diğerini de etkiler. Birinin bölünmesi, diğerlerini de bölünmeye götürür.
 
Bu coğrafyada Türk, Fars, Arap ve Kürt halklarını barış içinde yaşatacak tek proje, emperyalizme karşı birlikte cephe kurma projesidir!
 
O cephenin önündeki en büyük engel ise sadece Türkiye için değil, Ortadoğu için de güvenlik sorunu olan AKP hükümetidir!
 
AYDINLIK / Perşembe, 12 Haziran 2014