Musul işgalinin 7 hedefi olduğunu yazmıştık dün. Ancak bu hedeflerin gerçekleşmeyeceğini de belirtmiştik.
Kuşkusuz sonuçları da olacak...
Bugün ABD'nin "taşeron koalisyonunun" IŞİD üzerinden yaptığı Musul hamlesinin Irak, Türkiye, bölge ve dünya dengeleri açısından sonuçlarını öngörmeye çalışacağız:
IRAK AÇISINDAN SONUÇLAR
IŞİD'in Musul'u işgali, merkezi yönetiminin güçlü olması gerektiği gerçeğini bir kez daha ortaya çıkardı. ABD'nin işgal rejimiyle ortaya çıkan özerk yapılı, zayıf merkezli Irak değişmeye ve yeniden bir milli devlet olmaya başlayacak.
Yani Irak'ın birliği gelişecek. Kaldı ki Nuri el Maliki "Irak'ın birliği" konusunda geride kalan 4 yılda önemli bir sınav verdi.
30 Nisan seçimlerinden de güçlenerek çıkan Maliki'nin "geniş tabanlı koalisyon hükümeti" kararı, bu birlik hedefini daha da pekiştirecektir.
Goran'ın, hatta KYB'nin bu hükümet içinde yer alma isteği, Barzani'yi yalnızlaştıracak ve "bağımsızlık" hedefini rafa kaldıracaktır.
Öte yandan IŞİD üzerinden hedeflenen Sünni-Şii eksenli bir çarpışma da gerçekleşmeyecektir. Nitekim Sünni aşiretler, IŞİD'e karşı Irak Ordusu'nu destekleme kararı almaya başladılar bile...
TÜRKİYE AÇISINDAN SONUÇLAR
AKP Hükümeti IŞİD'in Musul işgalinden sorumludur: hem ABD'nin "taşeron koalisyonunun" bir bileşeni olduğu için, hem de Suriye'de Esad'ı devirsin diye IŞİD'i desteklediği için...
IŞİD'in Musul'u işgali, ABD projesi içinde uygulanan dış politikamızın ne denli başarısız ve bölgeyi tehdit eder nitelikte olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Erdoğan rejimi, Türkiye'yi bölgede herkesle düşman yaptı.
Ancak yeni bir süreç başladı ve bunun Türkiye açısından ilk sonucu Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı, Ahmet Davutoğlu'nun Başbakan ve Hakan Fidan' ın Dışişleri Bakanı olamayacağıdır.
BÖLGE AÇISINDAN SONUÇLAR
ABD'nin Suriye'ye taşeronları aracılığıyla başlattığı savaş, bölgede bugüne kadar olmayan çok önemli bir gelişmeyi doğurmuştu. İlk defa İran, Irak ve Suriye yönetimleri bir hat oluşturmuştu!
Suriye'nin emperyalizme karşı direnişini de besleyen bu stratejik konumlanma, yeni süreçte daha da derinleşecektir. Hatta AKP Hükümeti'nden kurtulmayı başaracak bir Türkiye de bu hattın içine girecektir.
Bu durumun en önemli kazancı ise Kürt sorununa tüm halklar yararına getireceği bölgesel çözüm olacaktır!
ABD'nin taşeronlarından Suudi Arabistan ve Katar'ın bölgeye düşmanlık etkisi, yeni süreçte daha da zayıflayacak.
Öte yandan Mısır'da devrim rejiminin oturmaya başlamasıyla birlikte dengeler daha da bölge lehine kaymaya başlayacak.
İran'ın eli güçlenecek, İsrail'in eli zayıflayacak. El Fetih ile Hamas ortaklığını doğuran gelişmelerin çoğalması, Filistin konusunda yeni kazanımlar ortaya çıkaracak.
ABD AÇISINDAN SONUÇLAR
IŞİD'in Musul işgali, ABD açısından iki gerçeği ortaya çıkardı:
1) ABD'nin zayıflaması, hem NATO gibi silahlarını kullanamaz hale getiriyor, hem de AB gibi transatlantik ortaklarıyla ayrışmasını sağlıyor.
2) ABD ile Çin-Rusya bloku arasındaki dünya çapında kamplaşma daha da belirginleşiyor.
Özellikle son 2 yıldır, sorunlara müdahil olamayan bir ABD görüntüsü daha çok gözlenirken, Çin ve Rusya'nın sorunlu alanlarda daha aktif olduğu görülüyor. Bu tablo yeni süreçte pekişecek.
Bu durum ABD'deki "gerçekçiler" ile "müdahaleciler" arasındaki çarpışmayı daha da keskinleştirecek.
ABD STRATEJİK SAVUNMADA
Peki, sonuçlar neden ABD lehine olamıyor? "ABD'nin 'taşeron koalisyonu' 7 hedef için Musul hamlesi yaptı" diyorsak, bu hamleden neden ABD değil de bölge yararlanabiliyor?
Musul işgalinin ilk gününden beri dikkat çekiyoruz: Bu hamle, ABD'nin stratejik savunma içindeki bir taktik atağıdır; geri çekilmeyi engelleyebilmek içindir, mevzilerini koruyabilmek adınadır...
Dolayısıyla son tahlilde ABD savunmadadır, statükonun korunmasından yanadır ve adım adım güç erozyonuna uğramaktadır. Bu şartlarda kazanma şansı yoktur!
AYDINLIK / Pazar, 15 Haziran 2014
AYDINLIK / Pazar, 15 Haziran 2014