Yine de Allah bilir ama Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu'nu CHP ve MHP'nin kulağına fısıldayan ve Çankaya'ya tavsiye edenin Esad olmadığı kesindir. Ancak Esad, 2005 tarihinde ilk kez bir seçimle Genel Sekreter seçen İslam Konferansı Örgütü'ne (İKÖ) İhsanoğlu'nu aday gösterip bu göreve gelmesine en büyük katkıyı yapan kişidir. Bu teşkilat, ismi var cismi yok misali, İslam dünyasının yaşadığı sorunlara karşı aciz ve özellikle İsrail'e karşı tavır almada pasif olmuştur. Örgütün en büyük finansörü Suudi hanedanlığıdır. Daha sonra örgütün ismi, İslam İşbirliği Teşkilatı olarak değiştirilmiştir. İhsanoğlu, bu teşkilatın 2005-2013 dönemi Genel Sekreterliği görevini yürütmüştür. O tarihe kadar Suudi hanedanlığın tavsiyesi üzerine atama yoluyla gerçekleşen görev dağılımı, Suriye ve dostlarının müdahalesi sonucu Genel Sekreterlik makamının seçimle belirlenmesi kabul edilmişti. Henüz Erdoğan ve şürekâsı ile yaşadığı "kardeş ve dost" muhabbetinin iyi paketlenmiş bir kumpas olduğunu idrak edememiş olan Esad, Türkiye'nin Arap ve İslam dünyasındaki etkinliğini artırmak için Türk asıllı olan, Kahire ve Şam'da da iyi bilinen İhsanoğlu'nun uygun aday olacağını telkin eder. İran'ın da ikna edilmesi ile Suudi adayına karşı yarışan İhsanoğlu bu makama seçilir. Bu gerçeğin idrakinde olan İhsanoğlu, Şam'a yaptığı ziyaretler esnasında Suriye ve Esad'a duyduğu memnuniyeti her daim yâd etmiştir. Görevini 1 Ocak 2014'te, tekrar atama yolu geleneği devreye sokularak, Suudili eski Kültür Bakanı ve Suudi Şûra Meclisi üyesi İyad Emin Medeni'ye devretti.
İHSANOĞLU İZLENİMİM
İsmi ilan edilince, Suriye'de birkaç kez görüştüğüm İhsanoğlu ile Şam'da yaşadığım yüzeysel tecrübeleri paylaşmak istedim. Şam'da organize edilen ve çok hararetli geçen Osmanlı tarihi konferansında aynı paneldeydik. Osmanlı hayranı olduğundan bu hanedanlığın Suriye idaresini güllük-gülistanlık bir dönem olarak arz etti. O buluşmaya kadar Osmanlı dönemini "işgal ve yıkım" olarak telkin eden Suriyeli akademisyenlerden bazıları, Suriye-Türkiye dostluğu adına o gün akademik objektifliği rafa kaldırmış, İhsanoğlu'na yalakalıkta yarışan garip mahlûklar olmuşlardı. İhsanoğlu'nun konuşması ve meslektaşlarımın bu acayip tavırlarını eleştiren bir konuşma yapmıştım. Yemekte de bir araya geldiğimiz İhsanoğlu bilgili, latif, gösterişsiz ve babayani bir intiba bırakmıştı. Nâzım Hikmet'i Arapçaya tercüme edecek kadar Arapça ve Arap kültürüne haiz birisi olduğunu öğrenmiştim.
ELEŞTİRİLER HAKLI
CHP ve MHP Genel Başkanlarının ortak aday olarak tedavüle soktukları İhsanoğlu'nun herkesin ortak adayı olmadığı tespiti doğrudur. İhsanoğlu'nun ithal bir aday olduğu uyarısı yerindedir. İhsanoğlu'nun bir zamanlar başkanlık yaptığı İslâm Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi'nin (IRCICA) şaibeli ilişkiler içinde olduğu uyarısı önemlidir. Papa ile görüştüğü doğrudur. ABD ve Gülen'nin Truva atı görevi için kullanılan dinlerarası diyaloğu savunduğu ve ABD dahil birçok ülkeden ödüller aldığı doğrudur. Bazı CHP ve MHP milletvekillerinin İhsanoğlu isminin her iki partinin organlarında tartışılmadan dayatıldığını söylemeleri haklı bir eleştiridir. Bir medya patronunun önerisine binaen İhsanoğlu üzerinde mutabık kılınmış ise sorumsuzluğun daniskasıdır demek yerindedir. Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin temel ilkeleri ile bağdaşmayan söylem ve eylemler içinde olduğu eleştirisi yerindedir. Cumhuriyet'i kuran parti olmakla övünen CHP'nin Erdoğan'a karşı çareyi "İslamcı kimlikte" bulması akıl alacak gibi değildir, demek yerinde bir eleştiridir. İhsanoğlu seçeneğinin CHP'de önemli bir kırılma yaratacağı analizi yerindedir. Ancak Mustafa Mutlu'nun çok önemli eleştirilerde haklı olmasına karşın, İhsanoğlu'nu Mısırlı, şeriatçı El-Ezher mezunu olduğu ve Arapçayı Türkçeden daha iyi bildiğini söylemesi ayaküstü yapılan bir eleştiridir. İhsanoğlu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Bir Türk ailenin evladıdır. Mısır Ayn El-Şems üniversitesi Fen bölümü mezunudur. El-Ezher'de Arapça öğrenmiş, İslami dersler almıştır. Eşi türbanlı değildir. Türkçesi anadili Türkçe olan birisi kadar çok iyidir. İhsanoğlu'nun bir Amerikano-Suudi projesi olup olmadığını araştırmak elzemdir. Ancak, eleştirilerin merkezinde İhsanoğlu değil Türkiye'nin ihtiyacı olan devrimci, laik, demokratik hukuk değerlerini özümsemiş bir ortak aday için çaba harcamayan CHP ve MHP lider kadrosu olmalıdır. Türkiye'yi ölümle korkutup sıtmaya razı etmeye çalışan güruha karşı Türkiye solunun ortak bir aday gösterme kudretine halen sahip olamaması eleştirilmesi ve üzerinde düşünülmesi gereken en önemli husustur. CHP'de 20 yurtsever vekil çıkmaz ve Cumhurbaşkanlığı seçimi Erdoğan ve İhsanoğlu arasında yapılırsa tavrımız ne olmalıdır?
AYDINLIK / 18.06.2014