6 Haziran 2014 Cuma

YALÇIN KÜÇÜK/ Osmanlı Aydınlanması'nda iki okul

yalcinkucuk
 
l'Alliance Israèlite & El Tiempo
Erdoğan'ın bir yakını ölmüştü, göz yaşları sel olmuştu, bir üçlü var, gidecekler, ellerini kaldırıp dua edecekler. Hamza, Kemal, Tekin adlarındadırlar, hazırlandılar ve kravatlarını attılar. Kravatları atık, elleri havada ve duadadırlar. Birgün gelecek, kravatı takarız. Kuşku duymuyorum. Bizde kravat takma usul ve adeti var.
 
İsrailoğulları "Hasbelah", İngilizler "Enlightenment"; Fransızlar "Lumière" diyorlar ve bizde Aydınlanma'dır, geç Osmani'de isim olarak "enver" ve "münevver" biliyoruz. Bizde, 1850 yıllarından, 1840 yıllarında Tercüme Odası kurulmuştu, başlatabiliriz. Alyans okulları çok ciddi eğitim kurumlarıydı; Fransızca, El Tiempo, gazete ama ek dergileri de var, "El Amigo de la Familia" bunlardan birisi, dili Ladino, güçlü eğitim veriyorlardı. Hem Alyans ve hem El Tiempo, pek modernist ve laiktiler; Türkiye'de laik dalganın başlangıcını da buralarda arayabiliyoruz. Kısaca haber veriyorum.
 
Bir Jön-Mustafa Kemal
Moiz Franco, çalışmasını, sinagog arşivlerine ve çok güvenilir tanıklıklara dayandırmıştı ve şunu da okuyoruz: "Nous désirons que les Musulmans ne soient considérés comme tels que dans les mosquées, que les Chrétiens ne soient que les chrétiens que dans leurs églises et les israélites ne soient israélites que dans leurs synagogues." Bu sözler ikinci Mahmut'a ait, müslümanları sadece mescitte müslüman, Hıristiyaları sadece kilisede Hıristiyan ve İsrailoğlulları da yalnızca sinagoglarda oldukları gibi olmalıdırlar; onları oralarda görmek isteriz, anlamındadır. Müslümanlık, Hıristiyanlık, Yahudilik yeri mescit'tir, doğrusu "cami" değil budur, kilisedir ve sinagog'tur; büyük ilkeyi koymuş oluyor. Ekliyorum, Mahmut, bir Jön-Mustafa Kemal'dir.
 
II. Mahmut'un tasfiyeleri
İkinci Mahmut, Yunaniler "bize" isyan edince, Patrik Gregoire'ı İstanbul'un ortasında astırmıştı ve sonra Yeniçeri güruhunu, gerici ordu idi, tasfiye etti, biliyoruz. Sonra gerici ordu ile ekonomik işbirliği ve dayanışma içinde olan pek büyük Yahudileri ortadan kaldırdı; bunlar nerede ise dünyanın en zengin Yahudileriydiler, "Bağdatlı, Gabay, Mizrahi ve Acıman" ahfadı hâlâ aramızdalar, Karmona, adları ile yetiniyorum. Yahudi tarihinde pek önemlidir ve tarihimizde Mahmut'un kötülenmesini buna bağlayabiliyoruz. Demek ki şimdilerde çubuğu tersine büküyorum.
 
Alliance Israèlite Okulları
Alyans Okulları'nın kurulmasında inisiyatif Moses Montefiore ve Evelina de Rothschield'e aittir; çok zengin olan Montefiore, bir de "sir" olmuştu, Rothschield Hanedanı'na damat gitmişti ve okulları ilk önceleri Filistin de denilen, Israel'de açtılar. Daha sonra Fransa'da sistemleşti ve Fransa'dan yönetilen okullar oldular. Bütün Osmanlı illerine yayıldılar; Bursa, Selanik, İstanbul, Edirne, İskenderiye, Kahire, Halep ve Şam, Alliance Israèlite okullarıyla doldular.
 
Yobaz Yahudiler karşı çıktılar; kız-erkek öğrenciler okudular, kızların giysileri Cumhuriyet'in ilk günlerindeki bizim okullarımızı hatırlatıyor, kısa saç, cekete yakın bluz, beyaz gömlek ve eteklidirler. Erkekler kravat takıyorlar, tabii ceket pantalonlarıyla çok temizdirler.
 
Laisizme bağlı Yahudiler
İstanbul'da doğmuş, Alyans'tan mezun olmuş, Angèle Guéron, daha sonra çok büyük Edirne Alyans'ta müdirelik yapmış, binası şimdi lise; günlük tutmuş ve bunlardan, hahamlarla hep mücadele halinde olduğunu öğreniyoruz. Laisizme bağlılar, kendisine "Türk" demiyor ve "Osmanlı" tabir ediyor, çok bağlı, "yurt" biliyor, Osmanlı felaketlerinden acı duyduklarını anlıyoruz.
 
Öğrencileri ve yöneticileri Yahudi ve Yahudiler'in dinsel açıdan hiç sevmeseler de "dönme", artık "sabetayist" diyoruz, öğrencileri olduğunu da biliyoruz. Şunu da biliyorum, Alyans'ta okuyup da Türkiye Cumhuriyeti'nde en yüksek mevkilere çıkanlar mevcuttur; ileriye, mahsus kitaplarıma saklıyorum. Yalnız "filozof" ve meşhur hürriyet mücahidi, Rıza Tevfik Bölükbaşı bu okullardan mezundur ve buralarda öğretmenlik de yapmıştır; ansiklopedik bilgi olduğu için saklamıyorum, siyonist idi, bunu ekliyorum. Bir diğer ansiklopedik bilgi de, Talat Paşa'nın, Edirne Alliance Israèlite'de öğretmenlik yaptığıdır. Burada duruyorum; hepsi Fransızca biliyorlar ve Fransızcaları pek akıcıdır. Kültürlüdürler.
 
El Tiempo
İki dil var, "Yiddish", Eşkenaz Yahudileri konuşuyorlar, Alman Yahudicesi diyebiliriz; Rusya'dan Amerika'ya göçenler de Yiddish ve Ladino, bizim Yahudilerimiz ve tabii "dönme" ve sabetayistlerimiz, aslı İspanyolca, seferad ama İbrani ve Türkçe ile karışmış haldedir. Bizdeki gazete El Tiempo, 1872-1930, pek uzun ömürlü ve dergiler, El Amigo de La Familia, 1881-1896, Ladino yayın yaptılar. Bunlar için, El Tiempo'nun yavrusu pek çok dergi vardı; Sarah Abrevaya Stein, bir kültürel transformasyon, "cultural transformation" yaptıklarını söylüyor ve "and expanded the central goal of the Alliance Israèlite Univesalle", Alyans Okulları'nın temel hedefini yaydıklarını ekliyor ki çok doğru ve yerindedir. "Bizi" anlamamız için büyük bir işarettir, perdeleri kaldırıyorum.
 
Yahudilerin modernizasyonu
Sarah Abrevaya Stein'in, "Making Jews Modern" adlı çalışmasına unutulmuş diyemem, ama pek değerli diyebiliyorum; Rusya ve Osmanlı Yahudilerinin modernizasyonları üzerinedir. Hedef modernizasyondur ve bizimki bir tesadüf, Tanzimat'ta hemen sonra ve Islahat Fermanı arasında başlamaktadır. "The Franco-Jewish bourgeoisie" model alınıyor, "The way of life" veya "La mode" örnektir ve bir tür taklit yoluyla "Osmanlı Yahudi Burjuvazisi" yaratılacaktır. Nasıl ütü yapılır, "örgü işleri öğrenelim mi", bunlarla başlıyorlar. Sarah Abrevaya, sömürgeci planını saklamıyor ve ancak yaptıklarına bakıyor. Bir okuldur, gazete ve dergilerle gidiyor, sanki internet üzerinden üniversitelerin öncüsüdürler; didaktik bir dilleri var. Bunu, bilgiççe ve ağdalı-tumturaklı bir üslup olarak anlayabiliyoruz.
 
Kitap ampirik, pek çok coupure var, gazete reklamları çok güzel; ince belli, korselerinde hanımlar, pek şık erkekler, hepsi hepsi İstanbul'da büyük mağazalarda ve on dokuzuncu yüzyılın sonlarındayız. Çok hoş, gazete ve dergilerde, Yahudi şeriatının yasakladığı yemekler, tereyağı ve süt ile yan yana tanıtılıyor ve teşvik edilmektedir, pek laiktirler. Yahudi yobazları hoşlanmıyorlar. Hem Alyans ve hem de "El Amigo de Familia" karşıtıdırlar.
 
Birleşik kaplar yasası
Bunlara ekleyeceklerim şudur; birleşik kaplar yasası işlemektedir. Yahudileri sabetayistlerden ve sabetayistleri çıkmakta olan Türk burjuvazisinden ayırt edemeyiz. Daha ileri gidebilir miyim, dilimizdeki bazı söyleyişlerin Ladino'dan geçtiğini tespit edebiliyorum, ancak Ladino'yu henüz öğrenemediğim için açıklayamıyorum; şüphesiz kitabı var, Paris'ten bir türlü getirtemiyorum, yazan, bizim Sabetay Varol'un eşi ve Fransız Komünist Partisi yöneticisidir. Güzel, böylece şu noktaya gelmiş oluyorum, geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet modernitesinde, Alyans'ın ve El Tiempo'nun etkisi çok çok büyüktür. Gizlice haber ediyorum.
 
Romanlar arasında
Koğuş malumatımız şudur, Eşi Nurhan Hoca Hanım, Fatih Hoca'ya romanlar gönderiyor ve içlerinde Ayşe Kulin'inkiler de var; bu aileden Orhan Kulin'i pek severdim, hatırlıyorum. "Füreya", koğuşa yeni gelenlerden birisidir; "Aylin" romanını okumuş ve eksik bulduğumu yazmıştım. Belki bu nedenle olabilir, Fatih Hoca'ya, okurken, filmi daha önce görmüş bir çocuk misli, ne olması gerektiğini söylüyordum. Böylece bu aileleri tanıdığımı gösteriyordum. Fatih Bey, pek rahatsız olmuyordu ve sanki memnundu, ekliyorum. Söz konusu olan "Kabaağaç" Ailesi, sadrazamları ve paşaları mevcuttur, Şirin devrim, Cevat Şakir, nam-ı diğer "Halikarnas Balıkçısı", Bodrum'u Açan Adam, bu ailedendirler ve peki nereye koyacağız, asıl sorudur ve öyleyse ben bitiriyorum.
 
Aliya & Medina
Bir, "Füreya" değil ama güzel, aslı "Freya", Yahudi adıdır. İki, Cevat Şakir, nam-ı diğer Halikarnas Balıkçısı, solculuktan değil, babası ile kendi karısını aynı yatakta yakalayıp kurşunladığı için hapse atılmış ve Bodrum'a sürülmüştü, işbilmez birisi idi. Üç, Macar Yahudisi kemancı Berger ile evli Aliye'nin adı İbrani'dir, yükseğe çıkış ve "uçuş" anlamına geliyor. Yalnız ekliyorum, bu ara "Medina" uzmanı olmak üzereyim, Peygamber Muhammed, Medine'ye göçtüğünde "Aliya" denilen mahalle ev kurmuştu, yüksek yer demek olup aynı anlamdadır. "Kent" anlamında olup, Coca-Cola ceo'su Muhtar Kent'in de soyadıdır ve Muhtar, oraya İbrani asıllı olduğu için getirilmiştir. Epizoddan hisse çıkarıyorum. Necdet Kent'in oğludur, cenazesinde Erdoğan bulunmuştu, kafa makinamda kayıtlıdır.
 
Dört, ailede Yahudi adları çoktur ve "Sarah" adının birden fazla olduğunu görüyorum. Beş, Arap Prensi'ne gelin giden Kabaağaç için Ayşe Kulin, "Nissa" yazıyor ki memnun oldum; bende "Fakri" veya "Hayri" ön-eklerini atıyorum, geriye bir İbrani adı bırakıyorum. Altı, evde nerede ise hep Fransızca konuşuyorlar ve yedi, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e barışçıl bir geçiş görüyoruz. Aile Mustafa Kemal'i şahsen tanıyor ve yürekten destekliyorlar. Sevgileri yüksektir ve aynı yükseklikteyiz.
 
Asimilasyon & Acculturation
Nihayet, Yahudi demiyorum, sabetayist demiyorum, işte budur; bunu söylüyorum. Asimilasyon mu, acculturation mu, Sarah Abrevaya, zaman zaman bunu soruyor. Ben de Yahudi ve İslami şeriatı bir araya gelmişler, işte bu insana ve kültürüne düşman olmuşlar, bunu söylüyorum ve şimdi buradayız. Peki, bu kültüre düşman mı, misal mi; peki Daniel Oral'u nasıl bulursunuz; beğenmezseniz başkasını sürerim. Çok çokturlar, tür türler.
 
Kravatsız Kılıçdaroğlu
Şunlara bakınız, hiç unutmuyorum, Recep Erdoğan'ın bir yakını ölmüştü, çok üzgündü, göz yaşları sel olmuştu, bir üçlü var, gidecekler, ellerini kaldırıp dua edecekler, olur, ama hazırlandılar. Üçü de, Hamza, Kemal, Tekin adlarındadırlar, hazırlandılar ve kravatlarını attılar. Ve hiç unutmuyorum, kravatları atık, elleri havada ve duadadırlar. Bu resmi hiç unutmuyorum. Kravatları atık ve elleri havada. Ve fotoğraflarıdır.
 
Hiç unutmuyorum.
 
Birgün gelecek, kravatı takarız. Kuşku duymuyorum.
 
Bizde kravat takma usul ve adeti var.
 
AYDINLIK / Çarşamba, 06 Kasım 2013