10 Haziran 2014 Salı

İSMAİL HAKKI PEKİN/ Hedef, genetiği ile oynanmış Türkiye mi?

ismailhakkipekin
 
NATO'ya alınan Türkiye'nin Soğuk Savaş dönemindeki görevi Sovyetler Birliği'nin güneyden çevrelemek, Ortadoğu ve Akdeniz'e inmesini engellemekti. Batı ittifakı yeni dönemle birlikte Türkiye'ye civarındaki petrol ve doğalgaz gibi enerji kaynaklarının bekçiliğini vermişti. Enerjinin Avrupa'ya ulaştırılmasında geçiş ülkesi rolünü oynaması gereken Türkiye'nin, bu rol ve bekçilik için yeniden yapılandırılması gerekti. Bu maksatla 1980'den itibaren kapitalist sisteme eklemlenen ülkede 2002 yılından sonra A dan Z ye her şey yüklenen bu görev doğrultusunda değiştirildi ve değiştirilmeye devam ediyor.
 
Türkiye'nin kontrolü için Batı tarafından desteklenen PKK terör örgütü, 30 yıl boyunca "Demokles'in Kılıcı" gibi üzerimizde sallandı ve sallanmaya da devam ediyor. Ekonomi, PKK terörü ve Alevi sorunu ülkenin kontrolunda birer araç olarak kullanılmakta. Zaten biz de ülke ve millet olarak sorun yaratmak ve mevcut yaraları kanatmak gibi bir özelliğe sahip olduğumuzdan, kullanılmaya elverişli bir ülkeyiz. Yani bu konuda büyük bir potansiyele sahibiz. Ancak bu kritik coğrafyada, ulus devlet kurma gibi bir "gaflete" düşmüşüz! Milli birliğimizi sağlamış ve çağdaş bir devlet olma yönünde çok önemli adımlar atmışız. Bu topraklarda yaşayan insanların eşit yurttaş olduğu bir Cumhuriyet kurmuşuz. Halbuki bu coğrafyada milli birliğini tamamlamış, güçlenmiş bir ulus devlet, Batı ve onun bölgedeki işbirlikçilerinin menfaatleri açısından kabul edilemez. Batı menfaatleri doğrultusunda kullanılacak ve kendini kullandıracak ülkelere ihtiyaç var. Ulus devlet çok tehlikeli! Çünkü ulus devletin yönetiminden, ekonomisine, eğitiminden, silahlı kuvvetlerine kadar her şeyi milli olur. Milli politika yürütür. Böylesine kritik bölgede milli bir devlet, Batı'nın çıkarları açısından büyük bir tehdittir. Bölgede Batı adına politikalar yürütecek, taşeronluk ve bekçilik yapacak ve söz dinleyecek bir oluşuma olan ihtiyaç nasıl karşılanacak? O zaman gelsin genetiği ile oynanmış TC'si atılmış Türkiye.
 
Batı'nın ulus devlet düşmanlığı
Batı bu coğrafyada bir süre daha bütünlüğü ortadan kalkmamış ama parçalı bir Türkiye'ye ihtiyaç duyuyor. Özellikle de Rusya ve Çin'in önünün kesilmesi için böyle bir bekçi ve taşerona ihtiyaçları var. Üstelik bu göreve talip bir iktidar ve ideoloji de mevcut. Zaten ülkenin etnik ve mezhepsel anlamda bölünmesi için gereken adımlar atılmaya devam ediyor. Bölgesel şartlar da Kürt etnisitesinin ayrışması için uygun fırsatlar sunuyor. O halde daha önce planlananlar için düğmeye basmanın zamanı gelmiştir. Etnik ve mezhepsel anlamda federal bir yapıya dönüştürülecek ve ümmet ideolojisi ile yönetilecek Türkiye, hem Batı'nın bölgeyi sömürmeye devamına imkan verecek hem de daha sonraki planları için imkanlar sunacaktır. Türkiye'nin iç savaşla sonuçlanacak bir etnik ve mezhepsel kaosa girmesi, mevcut durumda Batı'nı tercih edeceği bir yöntem olamaz. O zaman menfaatlerini riske atmış olurlar. Bütünlüğünü muhafaza eden ama ulus devlet özelliğini kaybetmiş bir Türkiye, bölgede görmeyi arzu ettikleri Türkiye'dir.
 
Etnik ve mezhepsel bir federasyon haline gelen Türkiye, hem petrol ve doğalgaz kaynaklarının, bunların boru hatlarının bekçiliğini yapacak, hem de Suriye, Irak ve İran'dan kopacak Kürtlere, kendi içindeki Kürtlere, kurulacak büyük kürdistan için ana rahmi olarak hizmet verecektir. Yani Batı bir taşla birkaç kuş vurmayı planlamaktadır. Gerçi tarih boyunca yapageldikleri budur. Bir planı uygularken daima bir sonraki planın temellerini atmayı ihmal etmezler. Türkiye bekçilik ve yataklık görevini bir süre yürüttükten sonra bu görevi, yaratılmasını sağladığı "büyük Kürdistan'a" devredecektir. "Büyük Kürdistan'ın" Akdeniz ve Karadeniz'e çıkışı olacağını söylememe gerek yoktur herhalde. Görevi biten ve güçlenmesi istenmeyen Türkiye, bu görevini "Büyük Kürdistan'a" devredecek ve tarihin çöplüğünde yerini alacaktır. Kürt milliyetçilerinin iştahını kabartan bu plan, Batı'nın yüzyıllardır bölgede ve dünyanın diğer bölgelerinde sürdürdüğü sömürü oyununun devamıdır.
 
Etnik-mezhepsel bölünme tuzağı
Batı yüzyıllardır insanların iktidar hırslarını kullanarak istediği düzeni yaratmakta, oyunu istediği gibi kurmakta, kendini akıllı zanneden muktedirlerle işbirliği yaparak sömürü düzenini devam ettirmektedir. Bugün de Türkiye'de ve bölgemizde yapılan budur. Sömürü düzeni devam ederken, yeni sömürü düzeninin temelleri atılmaktadır. Batı 50-100 yıllık hesaplar yaparken, Türkiye'deki AKP iktidarının ve bölge ülkelerindeki iktidarların kendi süreleriyle ilgili sığ hesaplar peşinde koşmaları kabul edilemez. Türkiye ve bölge ülkeleri yeni bir sömürü düzenine doğru hızla itilmekte, adeta kendi liderleri ve muktedirlerinin elleriyle bu düzen içine atılmaktadırlar. Ne için? İktidarda kalabilmek ve kendilerine verildiğine inandıkları misyonu yerine getirebilmek için. Bütün bunların Türkiye'ye, bölge ülkelerine ve bölge insanına getirisinin sadece acı, kıyım ve felaket olduğunu görememek çok üzücü. Tabii olanlar karşısında şikayet etmek, ağlamak bir şey ifade etmiyor. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak sürüklenmeye çalışıldığımız felakete karşı topyekûn mücadele etmek durumundayız. Söz konusu mücadelede Türk, Kürt vb. farklı etnisite ve/veya farklı mezhepten olmanız fark etmiyor. Çünkü hepimizin sorunu aynı. Sömürülüyoruz ve insan gibi yaşama hakkımız elimizden alınıyor. Hem de yerli işbirlikçilerinin marifetiyle. Yüzyıllardır devam eden bu oyundan kurtulmanın yolu birlik olmak ve birlikte mücadele etmektir. Türkiye olarak bölge ülkeleri olarak sorunlarımıza(etnik, mezhepsel vb.) ulus devlet bütünlüğü içinde çareler üretmek durumundayız. Aksini düşünmek bile istemiyorum. Çünkü aksi parçalanma, sömürülme, köle haline gelme ve yok olmadır. Türkiye'de ve bölge ülkelerinde siyaset etnik, dinsel ve mezhepsel farklılıklar kullanılarak değil eşit yurttaşlık bazında yürütülmeli, insanca bir yaşam, insan hakları ve barış hedef alınmalıdır. Etnik, dinsel ve mezhepsel bazda bölünme ülkemizde ve bölgemizde bazı kişi ve gruplara iktidar sağlayabilir ama ülkeleri ve insanları sömürü düzeninin kölesi haline getirir. Ülkemizin ve bölgenin bu sömürü düzeninden kurtuluşu, birlik içinde mücadeleden geçmektedir. Bence sihirli sözcük birlikte mücadeledir.
 
AYDINLIK / 10.06.2014