Türk Konsolosluğu’nun basılmasından sonra Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan tüm açıklamalarda dikkat çeken bir ayrıntı vardı: Ahmet Davutoğlu’nun başında bulunduğu bakanlık, “IŞİD mensupları” diyor ve ısrarla “terörist” sıfatını kullanmıyordu.
AKP-IŞİD ilişkisi
Bu ayrıntı çok şey anlatıyor. En başta da, Suriye’de rejimi devirme operasyonunda AKP’nin terörist örgütlerle girdiği ilişkileri:
1) MİT TIR’ları IŞİD ve benzeri örgütlere silah yardımı götürüyordu. “Türkmenlere insani yardım” gerçek değildi. Zaten “insani yardım” olsa gizlenmez ve Kızılay’la ulaştırılırdı.
2) Konya-Adana hattında yakalanan roket parçaları, sarin gazı yapımında kullanılabilecek kimyasallar belgelidir.
3) Yaralanan IŞİD komutanlarının Hatay ve Kilis hastanelerinde tedavi edildiğinin fotoğrafları vardır.
4) Bosna’dan Afganistan’a kadar dünyanın pek çok yerinden IŞİD ve benzeri örgütler içerisinde Esad’a karşı savaşmak için gelen teröristler, AKP hükümetinin sağladığı imkânlarla Suriye’ye geçti. Ellerinde silahlarla sınırı geçip, sabah geri dönen teröristlerin görüntüleri internette bolca vardır.
5) ABD’li senatör Richard Black açık açık CIA’nın Libya’dan Türkiye’ye silah sevk ettiğini, MİT’in de bu silahları Türkiye’den Suriye’ye taşıdığını belirtmektedir. (Örneğin İskenderun Limanı’na terörist ve silah boşaltan Al Antisar gemisi). Black, her ay 250 İslamcı militanın CIA tarafından Türkiye’de eğitildiğini söylemektedir.
6) IŞİD, ele geçirdiği Suriye’nin Rakka şehrindeki petrolü, Türkiye’de satmaktadır.
IŞİD’in doğduğu şartlar
AKP-IŞİD ilişkisine dair daha pek çok kanıt var ancak yerimiz yok. Biz bu ilişkinin siyasi boyutuna odaklanalım:
1) IŞİD, 2006’da ABD’nin Irak’ı işgali koşullarında ortaya çıktı ve büyüdü.
2) IŞİD, Erdoğan hükümetinin Esad’ı devirme hedefinin bir parçası olarak Suriye’ye geçti ve büyüdü.
Son 1 yıldır ABD’den yükselen “cihatçı örgütlere silah gitmesin” lafları gerçekçi değildir. IŞİD ve benzeri cihatçı örgütler ABD’nin yarattığı siyasal iklimde ortaya çıkar, ABD’nin ihtiyaçları doğrultusunda iş yapar ve işi bitince de “terör örgütü” listesine alınarak postundan yararlanılır. ABD son olarak IŞİD’i AKP hükümetini Suriye’de PKK-PYD’ye mecbur etmenin bir aracı olarak kullanmaktadır.
CIA’nın SSCB’ye karşı Afganistan’da İslamcı Cihatçı yetiştirmesinden bu yana bu ilişki böyledir. Bu tür örgütler ABD’nin “ılımlı İslam” projesini uygulayabilmesinin de aracı yapılmıştır: Radikal İslam’ın panzehri, Ilımlı İslam olmuştur!
Erdoğan’ın kendisi de böyledir: ABD’nin Ilımlı İslam projesinin bir aracı olarak 2002’de iktidar yapılmıştır. Bu nedenle de çok övündüğü gibi “ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanı” olmuştur.
Böylece Hikmetyar’ın dizinin dibinde başlayan siyasi yolculuğu, Esad karşıtı cephede IŞİD’le buluşmasına kadar sürmüştür.
IŞİD hamlesi geri tepecek
Kimi AKP sözcülerinin bugün IŞİD hatta ABD karşıtı görüntülü açıklamaları aldatmacadır: IŞİD, projesini ABD’nin yaptığı, Erdoğan’ın liderliğine oturtulduğu, Şii hilal karşıtı Sünni eksen oluşturma hedefinin bir eseridir!
Ve Erdoğanların sürüldüğü “stratejik derinlikli” projelerin sonucu şudur: IŞİD Musul’u, Barzani de “IŞİD’e karşı savunacağım” bahanesiyle Kerkük’ü işgal etmiştir!
Stratejik hedef en başında olduğu gibi Irak’ı üçe bölmektir: 1) Bağdat’ı kapsayan, Basra merkezli Şii Arap bölgesi. 2) Musul’u kapsayan Felluce merkezli Sünni Arap bölgesi. 3) Kerkük’ü kapsayan Erbil merkezli Kürt bölgesi.
Ancak bu stratejik hedef Suriye’de Esad kayasına çarpmıştır. Bugünkü hamle, taktik bir hamledir: Kerkük-Musul petrolleri üzerinden Bağdat’ı sıkıştırma, Tahran-Bağdat-Şam eksenini bölme, Türkiye’yi Suriye’de Rojava’ya razı etme, Türkiye’yi Ortadoğu’da Fars ve Araplara karşı Kürtlerle zorunlu cephe kurmaya mecbur etme hamlesidir.
Ancak geri çekilme ve savunma içinde bir hamledir, başarı şansı yoktur. Hatta denilebilir ki bu zayıf hamlenin yenilgisi, Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı, Ahmet Davutoğlu’nun Başbakan ve Hakan Fidan’ın Dışişleri Bakanı olma hayalini de noktalayacaktır!
AYDINLIK / Cuma, 13 Haziran 2014