Yaşadığınız ülke dünyanın neresinde olursa olsun, ister Ortadoğu’da, ister Afrika’da, ister Asya’da, isterse Güney Amerika’da olsun, eğer yaşadığınız ülke emperyalizmin baskı, denetim veya sömürü tehdidi altında bulunuyorsa, tek düşmanınız emperyalizmdir.
Başka düşman aramanıza gerek yok.
Yukarıdaki coğrafyalarda herhangi bir ülkede yaşayan herhangi bir etnik topluluksanız, sizin düşmanınız o ülkenin milli devleti değildir.
İran’da Azeri, Irak’ta Türk, Rusya’da Çeçen veya Çin’de Uygur Türkü iseniz, sizin devletiniz İran, Irak, Rusya ve Çin’dir. Sorunlarınız olabilir, kimliğiniz reddedilebilir, diliniz ve dininiz engellenebilir ama kesinlikle ama kesinlikle düşmanınız o ülkenin devleti olamaz; çözümünüzü içerde birlikte yaşadığınız diğer halklarla birlikte arayacaksınız, emperyalistlerden medet ummayacaksınız.
Emperyalizm çağında, etnik temelli her “kalkışma” baş destekçi olarak arkasında emperyalizmi buluyor, bunun bir anlamı olmalı.
Etnik temelli sorunlar öncelikli sorun haline gelirse, baş müttefikiniz, sizin sorunlarınızı içtenlikle görecek ve sizinle ortak çözüm arayacak parçası olduğunuz millet değil ama emperyalizm olacaktır.
Eğer bu sorunları çözmek için silaha başvurulursa, en önemli müttefik gerek “siyasi gerekse de silahi” açıdan emperyalizm olacaktır. Bölgemizdeki ve dünyadaki son yüz yıllık etnik temelli silahlı kalkışmalar bunu kanıtlıyor.
Türkiye olarak bunu defalarca kendi topraklarımızda gördük, Türkiye’de bu yüzyılın başında ayaklanan Ermenilerin müttefiki İngilizler ve Ruslardı. Bu yüzyılın başında ayaklanan Kürtlerin müttefiki İngilizlerdi. Bugün PKK marifetiyle gelinen noktada PKK’nın destekçilerine bakınız; ABD, Fransa, İngiltere ve tüm Batı emperyalizmidir.
Silah arkadaşı olarak emperyalistleri seçen bir ırk, devrimci ve başı dik bir ulus yaratabilir mi?
Emperyalistlerden silah, para ve siyasi destek alarak “bağımsız” bir millet olunur mu? Diyelim ki oldunuz, daha sonra emperyalistlerin hangi amaçları için taşeron olunacaktır; emperyalistler bir yardımı “insan hakkı” diye yapar mı?
“Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser” dövizini her yere yazarsınız ama aynı emperyalizm size silah verirken hangi amaçlar için vermektedir; düşünülemez mi bu? Acaba emperyalizm etnik bir sorunu destekler ve büyütürken sizin hangi gölgenizi satacaktır; yeryüzünde emperyalistlerin desteğiyle bir ulus inşa edildiğini gördünüz mü hiç?
Etnik temelli sorunlar pragmatik yöntemlerle çözülemez, “bizim amacım bağımsız olmaktır ve bu amaç için herkesle işbirliği yaparız; emperyalizmle hedefim çerçevesinde bir olurum” denemez.
Emperyalistlerle işbirliği içinde yapılan bir kalkışma sonrası hakların kazandığı hiç görülmedi ama İsrail gibi taşeronlar yaratıldı. İsrail elli yıldır elinde hem Musevi kanı hem de Arap kanıyla yaşıyor; biz Kürtlerimize böyle bir şeyi yakıştıramayız; siz yakıştırıyor musunuz?
ABD’ye direnen Yugoslavya, şehir devletlere parçalandı; içinde yaşayan tüm milliyetler kaybetti. Yugoslavya’da kazanan ABD oldu, kaybeden Yugoslav milleti oldu. İsterseniz parçalanma sonrası o topraklarda kurulan NATO üslerinde dalgalanan bayrağa bakınız. Balkanlarda aşağılık görevler için silah başındadırlar. Yugoslavya’da inen milli bayrağın yerine çekilen bayrak NATO bayrağıdır, etnik milliyet bayrakları ancak onun gölgesinde utangaçça ve yüzleri kızarmış bir şekilde durmaktadırlar.
Dün Diyarbakır’da Hava Kuvvetleri Karargâhı’nda indirilen Türk bayrağının yerine sizce hangi bayrak dikilecektir?
Yanıtlanması gereken soru budur!
Ezilen ülkeler coğrafyasının altın kuralıdır. Eğer kendi halkına ve emekçisine dayanan emperyalizm karşıtı bir devrim yapmamışsanız, inen bayrağın yerine asılan bayrak, emperyalizmin bayrağı olacaktır. Eğer halkçı bir devrim yaptıysanız, o milli bayrağı indirmez daha da yükseklere çekersiniz.
Dün Diyarbakır’da o bayrağı indiren gencin eli, bizim Kürdümüzün eli değil ama emperyalizmin elidir.
Bugün gerek ulusal gerekse de uluslar arası alanda açılan Türkiye karşıtı cepheye bakınız. ABD, Fransa ve İngiltere bu cephenin dış oyuncularıdır, içeride ise AKP-PKK ve Fetttullahçı Cephe aynı görevi yapıyor; bu oyuncuların hepsi Türkiye’de milli devletin yıkılması için çalışıyor. Bu cephenin hedefinde yıkılması gereken iki sembol var; Atatürk ve Türk bayrağı!
Bu saldırılara gerekçe ise “insan hakları veya etnik haklardır”; sizce bu doğru mu?
Elbette” insan hakları ve etnik haklar” bir perdedir ve Türk bayrağı ve Atatürk geçtiğimiz yüz yılın başında emperyalizmi döven en önemli güçlerin sembolü oldukları için hedeftedirler. Eğer başarabilirlerse, Türk bayrağından boşalan yere emperyalizm bayrağı ve Atatürk’ün yerine ise Şeyh Said ve Saidi Nursi’ler gelecektir.
Boş hayale kapılmayın; her şey zıddıyla vardır ve bu denklemden bağımsızlık, kardeşlik, refah ve uygarlık çıkmaz.
Bu topraklarda Atatürk ve Türk bayrağının karşısında hep gerilik, hep emperyalizm olmuştur ve şu anda da aynı güçlerle karşı karşıyayız
Türk bayrağının zıddı, Kürt bayrağı değildir. Kürdümüze bu denklemde bağımsız ve başı dik bir gelecek yoktur; Türk bayrağının zıddı, yeni Sevrcilerin bayrağı olan NATO flaması veya ABD bayrağıdır. Gönderlere çekilmek istenen bu bayraklardır.
Göndere çekilecek NATO bayrağı bu coğrafyaya kan getirecektir ve getirmektedir. Saidi Nursiler ve Seyid Rızalarla sembolize edilen gelecek ise gericilik ve Ortaçağ ilişkileri içinde yok olmaktır.
Biz Kürdümüze layık görülen bu geleceğe itiraz ediyoruz, üzerinde devrim yapacağımız toprakların bölünmesine izin vermeyeceğiz; Güneydoğumuzu emperyalizmin alanı haline getirtmeyeceğiz.
Tekrar ediyoruz, Türk bayrağının indirilerek boşaltılması planlanan gönderlerimize çekilecek bayrak NATO ve ABD bayrağıdır.
Türkiye’de bir gün göndere çekileceği iddia edilen bayrak karşı devrimin bayrağıdır; adı ne olursa olsun, hangi etnik topluluğu sembolize ettiği söylenirse söylensin Türk bayrağının zıddı emperyalizmin çıkarlarını sembolize eder.
Ve o kahrolası emperyalist bayrak, ülkemize 15 Mayıs 1919’da İzmir’in işgalinden sonra asla ikinci kez çekilemeyecek!
Kubilay Kızıldenizli
Teori Dergisi Yazı Kurulu Üyesi
Salı, 10 Haziran 2014