rafet ballı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
rafet ballı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Nisan 2014 Salı

RAFET BALLI SORDU; PERİNÇEK YANITLADI: 6


Çankaya Atatürk’ün Çankaya’sı olacak

İşçi Partisi (İP) Genel Başkanı Doğu Perinçek’le söyleşimizin bugün son bölümünü yayınlıyoruz.
 
Üç konuyu konuştuk.
 
Bir: Haziran halk hareketi.
İki: CHP ve Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu.
Üç: Cemaatlere karşı tutum.
 
Bu genel çerçevede Perinçek, lider “isim”lere karşı tutum konusunda önemli bir tespit yaptı.
 
- Cumuhurbaşkanlığı seçimiyle erken seçimin birlikte yapılacağı söyleniyor.
 
Her şeye hazırız. Çankaya Atatürk’ün Çankaya’sı olacak. Bunun için gerekeni yapıyoruz.
 
- Bu konuda daha çok tartışılacak. Hele farklı tarafların politikaları netleşmeye başlasın... Dolayısıyla Haziran halk hareketine gelelim. O sırada hapisteydiniz. Taksim’de yeni ve büyük bir olay başladığını ilk nasıl fark ettiniz?
 
Biz İP olarak, 2013 Nisan-Mayıs aylarında bir halk patlaması olacağını 2012 yılı sonlarında saptadık. Hatta Ocak 2013’te Merkez Karar Kurulu’na bir mektubum var. Orada açıkça Nisan-Mayıs’ta büyük bir halk hareketi olacağını belirtiyoruz. Partinin ona göre mevzilenmesini söyledim.
 
Nisan’daki Milli Merkez Toplantısı’nda da Hasan Basri Özbey (İP Genel Başkanvekili) ve diğer arkadaşlarımız İlker Yücel, Çağdaş Cengiz, hepsi konuşmalarında bunları vurguladılar. Yani beklediğimiz bir olaydı.
 
Haziran hareketi: Bekliyorduk ama
 
- Bu çapta olacağına ihtimal veriyor muydunuz?
 
Tabii halk hareketi, beklentilerimizin de ötesine geçti. En sonunda Türk bayrağı altında, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganında birleşti. Bu, umduğumuzun üstündeydi.
 
- Cezaevindeydiniz. İzlerken neler hissettiniz?
 
Ulusal Kanal olayları canlı bir şekilde vermeye başladı. Kendimizi olayların içinde hissettik... Öncesinde, umutsuz olan çok sayıda tutuklu ve subay arkadaşımız ile aramızda iddialaşmamız vardı. Hatta koridorlarda, bazı arkadaşlar, benimle karşılaştıkları zaman, “Halk ayaklanması geliyor” diye şaka yapıyorlardı. “Patladı patlayacak” şeklinde şakalar...
Olaylar patlayınca...
Herkes çok mutlu oldu. Herkes karanlıkların yırtıldığını gördü.
 
Özellikle subaylar?
 
Tutuklu subayların bilinç olarak nasıl halkla bütünleştiklerini, Atlantik sisteminden koptuklarını gözlemledik.
 
Baykal’a haber gönderdik
 
- Biraz da CHP’yi konuşalım. Önce Baykal’a tertip kaseti...
 
Bunun tertip olduğu ortadaydı. Çok ilginçtir. 20 gün veya bir ay kadar önce, partimizin Merkez Karar Kurulu’na yazdığım mektupta CHP yönetiminin, Baykal yönetiminin hedef alınacağını tahmin olarak yazmıştım.
 
- Niçin hedef olacaktı?
 
Çünkü Baykal, Ergenekon tertibine karşı tavır alıyordu.
 
- Baykal ile 1960’lardan gelen bir arkadaşlığınız var. Kendisini şahsen uyarmayı düşünmediniz mi?
 
Kaset açıklandı. Sanıyorum ertesi gün pazartesiydi. Cezaevinden dışarıya haftalık telefon görüşmemiz vardı. Şule’ye (Perinçek) Ferit İlsever arkadaşımızın derhal Sayın Baykal’a telefonla ulaşmasını rica ettim.
 
- Niçin?
 
Bu tertibe meydan okumasını arkadaşı olarak hararetle önerdim. “Birlikteyiz, yanındayız” dedim. “Hiç korkacak bir şey yok. Bu, Türkiye’yi hedef alan bir kasettir” dedim.
 
- İlsever aramış mı?
 
Evet. Bu düşüncelerimizi iletmiş.
 
Kılıçdaroğlu’na nasıl tutum almalı?
 
- Kılıçdaroğlunun genel başkanlığa geldikten sonra, sizin haftalık Aydınlık’ta da çıkan bir mektubunuzu okudum. Taslağını. Tartışmaya açmıştınız. Orada Kemal Kılıçdaroğlu’na yüksek sayılacak bir kredi açmıştınız. Sorum şu: Denenmemiş bir isim. Kapalı kutu. Hiçbir müktesabatı yok. Bürokratlığının dışında. Fikirleri hiç bilinmiyor. Nasıl bu kadar geniş kredi açabildiniz?
 
Yerinde bir soru. Ama köşe yazarı değilim. Bir savaş veriyoruz. O savaşta CHP yönetiminin milletin cephesinde olması çok önemli. Siz yeni yönetimi iterek kakarak değil, dostlukla o cephede tutabilirsiniz. O nedenle o tavır doğrudur. Zamanla, sınandıkça Kılıçdaroğlu’nun kendi cephesini belirlemesiyle uyumlu olarak elbette eleştiriye daha büyük ağırlık verdik. Ama bir önyargıyla onu karşı cephede görmemiz çok yanlış olurdu. Çünkü CHP’nin Cumhuriyet kuvvetleri safında olmasını istiyoruz ve siyasetlerimiz de buna hizmet etmeli.
 
- Sizi ilk tereddüde düşüren davranışı ne oldu?
 
Hürriyet gazetesine tam sayfa bir röportaj verdi. Liberalizmi açıkça savundu. 27 Mayıs’a şiddetle karşı çıktı. Bunlar bende soru işaretleri yarattı.
 
- Şimdi Kemal Beye kapıları bütünüyle kapattınız mı? Hiç ümidiniz yok mu?
 
Öyle bir döneme giriyoruz ki, bir Türkiye cephesi inşa edeceğiz. Böyle dönemlerde kapı hiç ama hiç kimseye kapatılmaz.
 
- Tayyip Erdoğan’a da mı? Abdullah Gül’e ve Fethullah Gülen’e de mi?
 
Herkesin ne yapacağı üç aşağı beş yukarı bellidir. Sınıfsal bağlantılar var. Atlantik bağlantıları var. İşlenmiş suçlar var. Ama önümüzdeki dönemin ihtiyaçları açısından vurgulamak istiyorum: Vatanseverliği hiç kimseye yasaklayamazsınız.
08.04.2014- Aydınlık

RAFET BALLI SORDU, PERİNÇEK YANITLADI:5


Başbuğ’un hedefi Çankaya mı ?

İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek’le söyleşimize devam ediyoruz. Bugün, TSK’ya ilişkin değerlendirmelerini vereceğiz.
 
Perinçek’e göre subaylar, Ergenekon sürecinde derin bir bilinç değişimi yaşadı. “Mustafa Kemal’in askerleri oluyorlar” diye özetledi bunu.
 
- Çok sayıda subayla hapisane arkadaşı oldunuz. Aynı ya da benzer davalarda yargılandınız. Subaylar nasıl bir sınav verdi?
 
İçeriye düşen komutanlar başarılı bir sınav verdiler.
 
- Hep öyle miydiler?
 
Başlangıçta siyasi hatları düzgün değildi. Önce bir şaşkınlık... Acı dönemi yaşadılar. Onların acısını ben çok yakınlarında yaşadım. İki sene kadar özel kuvvetlerin seçkin subaylarından Emekli Albay Levent Göktaş, Deniz Kuvvetleri SAT komandalarının komutanı Emekli Binbaşı Levent Bektaş ile bitişik hücrelerde kaldım. 24 saatimiz beraber geçti. Duruşmalarda diğer komutanlarla beraber oldum. Mektuplaşıyorduk da.
 
Devletin hançerini hesaplayamadılar
 
- ”Şaşkınlık” dediniz. Önemli bir tespit. Bir subay niye şaşırır?
 
Kafalarındaki şemaya oturmayan bir saldırı ile karşılaştılar. Devletin silahlı kuvvetlerinin mensubuydular. Fakat devletten gelen çok şiddetli bir saldırıyla karşılaştılar.
 
- ”Acı” dediniz...
 
Çok derin bir ihanete uğramışlık duygusu yaşadılar. Bizim bilincimiz farklı. Bu devletin Atlantik denetiminde olduğunu biliyorduk. Milli devlet olmadığını biliyorduk. Tecrübelerimizle biliyorduk. Sürecin doğası bizi şaşırtmadı. Hazırlıklıydık.
 
- Subayların farkı?
 
Onlar düşmanın karşı cepheden atacağı füzelere, mermilere göre eğitilmişlerdi. Ankara’daki devletten sırtlarına bir hançer saplanacağını hesaplamamışlardı. Bu, onlara çok acı geldi.
 
Mustafa Kemal askeri oldular
 
- Ergenekon-Balyoz musibetlerinin, subayın bilincini değiştirdiğini söyleyebilir miyiz?
 
Elbette. Onları yeniden Mustafa Kemal’in askeri konumuna getirdi. Omuzlarındaki yıldızları kaybettiler. Anadolu göklerindeki yıldızlara kavuştular. Pasinler yaylasındaki bir çobanın veya Şarkışla’daki bir köylünün veya Lüleburgaz’daki bir çiftçinin yıldızlarıyla buluştular. Halklaştılar.
 
- Sadece içeridekiler mi?
 
İçeridekilerle sınırlı değil. Türk ordusunun bütün subayları ve astsubayları için geçerli bir süreçtir bu. Suriye ile savaş tehlikesi çıkınca, birçok komutana sordum. ‘Suriye ile savaş çıkarsa, kimin tarafındasınız’ diye. Hepsi ‘mazlum Suriye’nin tarafındayız’ cevabını verdiler.
 
- Bir de Haziran (2013) halk hareketini yaşadık.
 
2013 Haziran-Temmuz’unda halk ayaklanması olunca, Silivri’den ortak bir bildiri yayınladık. Halk ayaklanmasını desteklediğimizi belirttik. TSK’ya da halkın üzerine sürülmeyi kabul etmemesi için çağrıda bulunduk. Korgeneraller dahil hepsi imzaladı. Bildiriyi beraber yazdık.
 
‘Or’lar niye imzalamadı?
 
- Niye orgeneral ve oramiraller imzalamadı?
 
O komutanlarımızın çeşitli sorumlulukları var. Çok iyi biliyoruz ki, gönülleri halk hareketinin başarısından yana.
 
- Mustafa Balbay, Mehmet Haberal da imzalamadı?
 
Onlar da bildirinin içeriğini destekliyor, halk hareketinin başarısını kuşkusuz istiyordu. Ancak CHP yönetiminden etkiler nedeniyle geri durdular.
 
Subay ya devrimcidir ya da...
 
- Subaylarla Silivri’de birlikte yargılandınız. Artı ve eksileriyle subayları nasıl buldunuz?
 
Türk subayı ya devrimcidir ya da subay değildir. Çağdaş Türk ordusunun oluştuğu yakın tarihe bakarsak bunu çok iyi görürüz. Kuşkusuz binlerce yıllık imparatorluk geleneği var. Ama çağdaş Türk Ordusu bu geleneklerden beslenerek son 200 yılın milli demokratik devrim sürecinde yeniden kuruldu. O nedenle devrimcilik ile Türk subayı kavramları örtüştü.
 
- Ama bir de NATO süreci var...
 
Evet, Atlantik döneminde NATO bağlantıları bu geleneği belli ölçülerde tahrip etti. Ne var ki, Türk ordusuna karşı son Ergenekon-Balyoz tertipleri Türk subayının devrimci karakterini canlandırdı. Türk subayı Atlantik saldırısı karşısında milletiyle, halkıyla buluştu. Zindanlarda devrimcileşti. Bu yalnız duvarlar arasında kalmadı. Bugün Türk ordusu Mustafa Kemalleşiyor. ABD’nin Türk ordusu üzerindeki ideolojik hegemonyası büyük ölçüde yıkıldı. Türk subayı devrimci köklerine kavuşmaktadır. Bu, Türkiye’nin geleceği açısından çok ama çok önemli bir gelişmedir. Tayyip Erdoğan’ın ordusu yok. ABD’nin Türk ordusu için güvenilir dayanakları da kalmadı. ABD’nin bir çıkmazı da buradadır.
 
Başbuğ’un hedefi Çankaya mı?
 
- İlk Başbuğ ile aynı davada yargılandınız. Diyaloğunuz oldu mu?
 
Orgeneral İlker Başbuğ çok değerli bir komutanımız. ABD ve Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül yönetimi de onun hakkında gerçekçi bir değerlendirme yapmışlar ki, hedef aldılar. Hapse attılar.
 
Bu olgu onun değerini anlamaya yeter. Çok sıcak dostluğumuz, arkadaşlığımız vardı. Güzel sohbetlerimiz oldu.
 
- Duruşmalardaki tutumu?
 
Özellikle hükmün okunduğu 5 Ağustos 2013 duruşmasındaki tutumu hatırlanmalıdır. Biz duruşma salonunu terk ettikten bir süre sonra Sayın Komutanımız da, Orgeneral Sayın Hurşit Tolon ile birlikte mahkemeyi protesto ederek salondan ayrıldılar. Biz tutukluların salondaki konuşmalarını bütün milletimizin duymasını çok isterdim.
 
- Buyurun nakledelim.
 
Salona geldi. Önemli bir konuşma yaptı. Buşbuğ’un sağlam karakter ve devrimci kişiliğini o gün daha derinden anladık. Büyük devrimci Atatürk üzerine yazdığı kitaplar incelenmelidir. Türkiye’nin bir devrimle kurulduğunu çok güzel anlatmaktadır.
 
Komutanın sorumluluğu
 
- ‘Türk Ordusunda Strateji Sorunu’ kitabınızda Başbuğ’u da eleştiriyorsunuz. Bu konu Silivri’de hiç gündeme geldi mi?
 
O Genelkurmay Başkanıydı. Omuzlarında önemli yükler taşıyordu. Biz ise hukuk devleti ve insan hakları vurgularıyla Ergenekon ve Balyoz saldırısının defedilemeyeceğini görüyorduk. Farklı konumlardan farklı sorumluluklar dile getiriliyor.
 
- Doğrudan sorayım. Hapisaneden çıktıkta sonra bir İlker Başbuğ portresi var. Dava sürecini toptan mahkûm edip hesap sorulmasını istiyor. İçerideki arkadaşları özgür olmadan kendinin özgür olmayacağını söylüyor. Sessiz çığlık eylemlerine katılıyor. Silivri nöbet çadırını ziyaret ediyor. İmza günlerine katılıyor. Algı: Başbuğ bir kampanya başlattı. Cumhurbaşkanlığı kampanyası. Yanlış mı söylüyorum?
 
İlker Başbuğ bir komutandır. Bugün savaş devam ediyor. O da komutan konumunda kendisine görevler tanımlıyor. Ama bu tanımların içeriğini kişisel amaçlar belirlemiyor.
 
ABD, PKK’yı ikram edecek!
 
- Sormak farz oldu. O zaman ABD neye dayanak parlamento dışı modellere yönelebilir?
 
Onun için ABD’nin çıkmazından söz ediyoruz. Yönelmek serbest. Ama başarı şansı yok.
 
- ABD bunu göremiyor mu?
 
Görmesi yetmez. Şansını deneyebilir. Hatta Türk ordusuna bazı başarılar armağan ederek geçici uzlaşmaları da deneyebilir. Bütün bunlara hazırlıklı olmamız lazım.
 
- Sözlerinizden, ABD, PKK’yı Türk ordusuna ikram edecek iması seziyorum.
İkram edebileceği başka bir şeyi var mı?
 
TSK neredeyse o taraf kazanacak
 
- Hapisanede generallerle, amirallerle ilişkileriniz nasıldı?
 
General ve üst rütbeli subay diye bir ayırım yok. Hepsiyle ilişkilerimiz akadaşçadır. Onlarla silah arkadaşı olduk.
 
- Seçimden sonra 300’e yakın general/amiral ve subay partinize destek bildirisine imza attı. Ama “or” rütbesinde kimse yoktu. Neden?
 
0 imzalar 24 saatte toplandı. Orgeneral ve oramirallerden de bildirinin içeriğini yürekten benimsediğini söyleyen komutanlarımız var.
 
- Niye sadece subaylar? Asker partisi mi oldunuz? Diğer meslek grupları niye yoktu?
 
Sendikacılar, işçi önderleri, sanatçı ve aydınlar, üniversite kadroları da böyle bir bildiri yayınlayabilirdi. Komutanların bildirisini kendileri yazdı. Bu bildirinin önemini önümüzdeki aylar ve yıllarda anlayacağız. Önümüzdeki süreçte TSK hangi tarafta ise o kazanacak. Halkın tarafında ise halk kazanacak, Amerika’nın tarafında olursa geçici olarak ABD kazanacak. Ama göreceksiniz. Türk ordusu kesinlikle Türk milletinin ordusu olduğunu bir kez daha kanıtlayacaktır.
 
Balyozcuları da karşılayacağız
 
- Balyoz davalarındaki subaylar hâlâ içeride. Onlar ne olacak?
 
Çok yakında komutanlarımızı Silivri kapısında, Maltepe Baransel Kışlası önünde, Mamak’ta, Sincan’da, Hasdal’da, İzmir Şirinyer’de davulla zurnayla karşılayacağız. Silivri Nöbet Çadırı hâlâ görevi başındadır. Onların nöbetindeyiz. Hiçbir kuvvet, komutanlarımızı duvarların arkasında tutamayacaktır.
 
07,04,2014- Aydınlık

RAFET BALLI SORDU, PERİNÇEK YANITLADI:4


ABD, PKK’yı ateşe sürecek

‘PKK’nın ABD’ye alet olmak dışında tek bir seçeneği vardır. O da silahları bırakması, örgütünü dağıtmasıdır. Akıllı davranır, kan dökülmesine neden olmaz ve gidişatı görürlerse, Hakkari’den Edirne’ye bütün yurtta halk yönetimleri kurulması sürecine katkıda bulunurlar’

İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek’le söyleşimize yine Kürt meselesiyle devam ediyoruz. Bu kez sorunu PKK bağlamında konuşuyoruz.

Perinçek’in temel iddiası: ABD, PKK’yı feda etme etmeye hazırlanıyor.
 - PKK gelişmeleri göremiyor mu? Neden sürekli fiili özerklikten söz ediyor?

Gelişmeleri göremez. Gözleri bağlı çünkü. ABD politikalarına bağlanmış durumda. PKK’nın çıkmazı da bu zaten. ABD koruması kalktı mı, PKK’nın sonu gelir. O nedenle ABD dayatması bu.
 
- PKK’yı özerkliğe ABD mi yönlendiriyor?
 
Evet, PKK’yı ateşe sürüyorlar.
 
- Amacı ne ABD’nin?

Parlamenter seçenekler ABD için tükeniyor. Önümüzdeki süreçte bunu hızla göreceğiz.
 
ABD, PKK’yı önce sahaya sürecek
 
- Bununla PKK arasında bağ kuramadım?
 
Kapıdaki ekonomik kriz koşullarında düşünelim. PKK kentlerde özerklik sloganıyla bölücü kalkışmalara başlayınca, Tayyip Erdoğan ne yapacak? Çıkmazda. O zaman Türkiye bu kalkışmaları etkisiz kılacak bir hükümet arayışına girecektir.
 
- Bu kez de ABD ile bağını kuramadım...
 
Türkiye’yi bölemeyen ABD, eninde sonunda PKK’yı feda edecektir. Onun derdi artık ekonomik krizde Türkiyeyi elinden kaçırmamaktır. Nasıl İran’ın bütünlüğünü kabul etmek zorunda kaldı, nasıl Beşar Esad’ı tanımak zorunda kaldı, Türkiye’nin bütünlüğünü de sineye çekmek durumunda kalacaktır.

- Sözlerinizden şunu mu anlamalıyım: ABD, PKK kalkışmaları bahanesiyle parlamenter olmayan modeller mi deneyecektir?

PKK’nın kentlerde kalkışmalara yönelmesinin arkasında başka bir proje göremiyorum. PKK burada Kürt halkı için bir iş yapmayacak. Amerika planlarında verilen rolü oynayacak. Kürdümüzün özellikle dikkatini çekiyorum. Çünkü oyun Kürtlerimiz üzerinden oynanıyor.
 
Bu da Perinçek’in Kürt açılımı
 
- PKK bu role mecbur mu?
 
Kağıt üzerinde mecbur değil. PKK’nın ABD’ye alet olmak dışında tek bir seçeneği vardır. O da silahları bırakması, örgütünü dağıtmasıdır. En sonunda zaten oraya gelinecektir. Eğer akıllı davranır, kan dökülmesine neden olmaz ve gidişatı görürlerse, Hakkari’den Edirne’ye bütün yurtta halk yönetimleri kurulması sürecine katkıda bulunurlar.
 
- İyi de dağdakiler, Kandil’dekiler ne olacak?
 
Silahları bıraksınlar, PKK’yı örgüt olarak dağıtsınlar, bir genel af Türkiye’de barış ve kardeşliğin gereği haline gelir.
 
- Affa Öcalan da dahil olur mu?
 
Hukukta kişiye göre yasa olmaz. Yasalar geneldir. Mesele, cezalandırmak değil, yurtta barış ve dirliği sağlamaktır.
 
Erdoğan açılımından farkı
 
- Halk yönetimleri diyorsunuz, genel af diyorsunuz, silahların bırakılmasından söz ediyorsunuz. Tayyip Erdoğan’ın şimdi yürüttüğü açılımdan farkı ne?
 
Erdoğan, ABD’nin Türkiye’yi bölme planı içinde açılım yaptı. PKK’nın Güneydoğu’da hükümetçikler kurmasını sağladı. Biz Türkiye’nin bütünlüğünü gerçekleştireceğiz. PKK hükümetçiklerine son vereceğiz. Bütün Türkiye’de halk yönetimleri kuracağız. Türkiye’de Türk ordusundan başka bir silahlı gücün varlığına son vereceğiz. Bu iki program cephe cepheyedir. Onlarınki ABD programı, bizimki millidir.
 
- ABD’nin bölme politikasının artık yürümeyeceğini söylediniz. Bu durumda Erdoğan’ların açılımı da risk olmaktan çıkmaz mı?
 
ABD güdümlü AKP-PKK açılımı zaten yürümedi. Şimdi Türkiye’nin birlik ve dirlik açılımı geliyor.
Bölücülüğün sonu geldi. Bölücülük silahsızlandırılacak ve tasfiye edilecektir. Kürt yurttaşlarımız özgürleşecek Ve Türkiye’nin bütünlüğünün güvencesi olacak.
 
- “Bütün yurt düzeyinde halk yönetimleri kuracağız” dediniz. Bir tür yerinden yönetim mi?
 
Öncelikle Türkiye Türkiye’den yönetilecek. Bağımsız olacak. Bununla birlikte Ortaçağ kalıntıları temizlenecek. Türkiye şeyhler, müritler, ağalar, efendiler ülkesi olmaktan kurtulacak. O zaman mahalle ve köylerden Ankara’ya kadar gerçek halk yönetimlerinin koşulları oluşacak. Halk yönetimleri özgürleşen halkla olur. Marabayla, yanaşmayla, müritle, cemaatle, etnik ve mezhepsel bölünmelerle halk yönetimi olmaz.
 
‘Kandil beyaz bayrak çekecek’
 
- Yazılarınızda genellikle “Türkiye halkı” diyorsunuz. Neden?

Çünkü Türkiye halkıyız. Halktan söz ederken, yaşadığımız coğrafyaya vurgu yapmak daha kucaklayıcı. Ama Türkiye halkı, Atatürk’ün de çok dile getirdiği gibi bir devrimle millet haline geldi. Cumhuriyeti kurmak bir devrimdir. Hep birlikte devrim yaptık. Devrim bizi birleştirdi ve kaynaştırdı. Atlantik’ten gelen karşı devrim bizi böldü. Şimdi devrimle yeniden kaynaşma sürecine giriyoruz.

- Tekrar PKK konusuna dönelim. “PKK için zemin kalmadı, sona geldi” diyorsunuz. Bu o kadar kolay mı?
 
Milli hükümet İran, Irak ve Suriye ile bölücü teröre ve haçlı gericiliğe karşı işbirliği yapacak. O zaman Kandil beyaz bayrak çekmekten başka ne yapabilir? Batı Asya Birliği yalnız güvenlik ve bölge barışı için değil, ekonomik kalkınma ve çağdaşlaşma alanında da büyük gelişmelere yol açacak. Batı Asya dünya uygarlığının köklerindeki kaynaklarını sonuna kadar değerlendirecek. Dünyanın önemli güçlerinden biri haline gelecek.
 
- Kimler olacak bu birliğin içinde?
 
Öncelikle Türkiye, Suriye ve Irak. Ve elbette İran. Bu birliğe Azerbaycan, Lübnan, Filistin ve hatta Mısır’ı da katabilirsiniz. “Beş ülke 5 deniz” diyoruz. Karadeniz, Akdeniz, Hazar, Kızıldeniz ve Umman denizi.
 
Bir Perinçek bilançosu: 52 kitap, binlerce makale
6 yıldan 10 gün eksik. Perinçek’in Ergenekonda mahpusluk süresi.
Giriş: 21 Mart 2008. Çıkış: 10 Mart 2014.
Öncesi de var. Hem de biraz “fazla”.
12 Mart 1971 dönemi: Mamak Askeri Cezaevi.
12 Eylül 1980 dönemi: Mamak Cezaevi ve Askeri Dil Okulu.
1990: Diyarbakır Cezaevi.
1999: Polatlı Cezaevi.
“5 kuşakla hapis yatan tek politikacıyım” der.
1968’in devrimci gençlik önderiydi.
O günden bugüne: Partisinin başında kalan tek politikacı.
Hep devrimciliği tebliğ etti. Bu amaçla dergiler, gazeteler çıkardı:
Ulusal Kanal’ın kuruluşuna önderlik etti.
Aydınlık bir yazısını sansürlemiş
Ergenekon sürecini özetliyor:
“Cezaevinde yazmak insanı diri tutuyor.”
“8 kitap. Onlarca dergi makalesi. Önce haftalık yazdım (152 kadar).”
“Aydınlık 1 Mart 2011’de günlük oldu. Tahliyeme kadar her gün bir yazı kaleme aldım” (1150 kadar).
Bir yazısını Aydınlık sansürlemiş!
Önceki Genel Yayın Yönetmeni Serhan Bolluk’un kararıyla.
Yazıda bir okuyucu mektubuna yer vermiş.
İşçi Partisi Genel Başkanlığını bırakmasını öğütleyen bir mektup.
Perinçek hep yazan bir lider.
Ben 52 kitabını tespit edebildim.
Şimdi şikayetçi.
“Çıktıktan sonra bir-iki gün ancak yazabildim. Vakit bulamıyorum.”
 06.04.2014- Aydınlık

RAFET BALLI SORDU, PERİNÇEK YANITLADI:3


Rafet Ballı sordu Doğu Perinçek yanıtladı:
Amerikancı darbe uyarısı

‘Bölünme süreci sona erdi. Tek tek bölge ülkelerinin bütünleşme süreci başladı ve ilerliyor. Bu durumda BOP bozguna uğradı. Şimdi bölge ülkelerinin ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ geliyor. Buna biz Batı Asya Birliği diyoruz. Obama yönetimi geri çekilmek zorunda’
 
İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek’le görüşmenin ikinci bölümünde, daha çok gerileyen ABD ve Kürt meselesini konuştuk.
 
‘Kürdistan’ planı çöktü
 
- PKK’nın özerklik söylemi belli. Ciddiye alıyor musunuz?
 
Bazı ABD makamları da özerkliği destekleyen demeçler verince, ciddiye almak durumundayız.
 
- ABD, bir Kürt özerkliğine niye yatırım yapsın?
 
Bunun üzerinde düşünmeliyiz. Çünkü ABD’nin “Kürdistan” planı bozguna uğradı. Suriye’yi bölemedi; Irak’ı iki kez işgal etti, bölemedi. İran’a ne zaman saldıracak diye yıllarca konuşuldu. Hiçbir şey yapamadı. Bu durumda Kürt koridoru artık bir hayal. Akdeniz’e bir Kürt koridoru açılamayınca “Kürdistan” planı çöktü.
 
ABD’nin parlamenter seçeneği kalmadı.
 
- Madem çöktü. Mesele yok. “Özerklik inşa edeceğiz” açıklamalarından niye rahatsız oluyorsunuz?
 
Büyük olasılıkla, burada önümüzdeki ekonomik deprem koşullarında ortaya çıkacak iktidar sorununa bir cevap hazırlığı var.
 
- Nasıl?
 
Çok açık belirteyim. PKK ateşe sürülüyor.
 
- Ne demek?
 
Ortaya çıkacak vatan krizinde yeni hükümet projeleri gündeme gelecek.
 
- Özerklik söyleminin bu projelerde rolü ne olacak?
 
Türkiye’nin yakın geleceğinde derin bir hükümet krizi var. Her kuvvet, kendi hükümetini oluşturmaya bakacak. ABD, Türkiye’yi artık Erdoğan ve Gül’lerle yönetemez. ABD’nin parlamenter yoldan bir başka seçeneği de gözükmüyor. Daha önemlisi ekonomik kriz sopalı yönetimi çağırır.
 
- 12 Eylül -24 Ocak ilişkisi gibi mi?
 
Aynı ilişki. Fakat şimdi 1980’de değiliz.
 
- PKK’nın bir “Amerikancı darbe”de rolü ne olabilir?
 
Artık bundan sonra bir tek darbe gerekçesi olabilir. O da bölücülük. PKK’nın kentlerdeki kalkışmaları.
 
ABD, “bölmeyi” askıya aldı
 
- Tahliliniz çelişkili gibi. Diyorsunuz ki, ABD artık güçten düştü. Kürdistan kuramıyor. Türkiye’de kendisine bağlı hükümet bulamıyor. O zaman işler iyi demektir. Niye endişe ediyorsunuz? Niye hâlâ krizden ürküyorsunuz? Hatta şunu söyleyeyim: Yıllardır “Türkiye bölünüyor” diye milleti niye alarma geçirdiniz?
 
Krizden korkmuyoruz. Yeni bir durum var. Bölgede bölge ülkeleri yararına yeni bir durum oluştu. Bölünme süreci sona erdi. Tek tek bölge ülkelerinin bütünleşme süreci başladı ve ilerliyor. Bu durumda BOP bozguna uğradı. Şimdi bölge ülkelerinin “Büyük Ortadoğu Projesi” geliyor. Buna biz Batı Asya Birliği diyoruz. Bu koşullarda Obama yönetimi daha geri mevzilere çekilmek zorunda.
 
- Yeni bir ABD tanımı yapıyorsunuz. Bunun Türkiye’ye yansıması neler olacak?
 
Savunmaya çekilen bir ABD’den söz ediyoruz. Saldırı sırası Batı Asya ülkelerinde. ABD’nin baş meselesi, Türkiye’ye belli ödünler vererek, Türkiye’deki konumunu korumak.
 
- Çok iddialı. ABD,Türkiye’yi bölme projesinden artık vaz mı geçti?
 
Gelin, ihtiyatlı olmak için, askıya aldı diyelim. Ama ABD artık Türkiye’yi bölemez. İran’ın konumunu dahi kabullenmek zorunda kaldı. Irak’tan çekildi. Irak’ın bütünleşmesini sineye çekiyor. Suriye’de Esad’ı kabullenmeye gidiyor. ABD daha iki yıl önce stratejik olarak Pasifik bölgesinde odaklanacağını ilan etti. Çin ile rekabete yoğunlaşıyor. Bölgemizde yenilgiye uğradı.
 
Gerileyen ABD Suriye’ye saldırttı
 
- İtirazım var. ABD’nin gerilediği doğru. Suriye krizinin başında da “ABD geriledi, Pasifik’e gidiyor” tahlilleri yapıyordunuz. Ama bu durum, ABD’nin bölgedeki gerici kuvvetleri kullanarak Suriye’yi yakıp yıkmasına engel olamadı. Dolayısıyla Türkiye üzerindeki emelleri konusunda bu kadar kestirmeci ve sıçramalı tahliller riskli değil mi?
 
ABD, iki üç yıl önce savunmaya geçti. Suriye’deki harekatı savunma içinde bir saldırıydı. Her geri çekiliş savaşarak olur. Daha geri bir mevzide tutunmaya çalışıyor. Şimdi Türkiye’ye odaklanıyor.
 
- Daha tehlikeli ya. Bu Türkiye için riskleri artırmaz mı?
 
Biz de o nedenle bu yeni konumunu tartışıyoruz. Tayyip Erdoğanlar marifetiyle yönetemeyeceğine göre, yeni bir iktidar seçeneği üretmek zorunda. Hem de ekonomik kriz koşullarında.
 
- İşte bir risk daha...
 
Asıl riske giren ABD. Türkiye’nin önünde sadece ABD’nin hükümet seçeneği yok. Ondan önce Milli Hükümet seçeneği var. ABD’nin telaş nedeni de bu.
 
ABD’yle ilişkilerde roller değişti
 
- Yeni dönemde ABD-Türkiye ilişkileri hangi denkleme oturacak?
 
Bugüne kadar ABD Türkiye’ye kendi projelerini dayatıyordu, şimdi Türkiye’nin ABD’ye kendi porjesini dayatacağı bir döneme giriyoruz. İnisiyatif bize geçiyor. Bu, bir devrim olarak da adlandırılabilir.
 
- Söz aramızda. Şeker gibi ABD tarif ediyorsunuz neredeyse. ABD’nin Türkiye ile bir derdi kalmadı mı?
 
Yenilen güçler inisiyatifi kaybeder. Ama, şimdi ABD ile çelişkilerimiz ekonomi cephesinde yoğunlaşacak. Vatan bütünlüğü cephesindeki savaşı Türkiye kazanmak üzere. Arkasından Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığı gelecek. Atlantik sistemi içinde açlığa, işsizliğe sürükleneceğimiz bir döneme giriyoruz. Türkiye buna isyan edecek. Yeniden Cumhuriyet’in üretim ekonomisine geçeceğiz. Vatanın birliği ile üretim ekonomisi sorunları bütünleşiyor.
 
Birbiri ardı sıra bu sorunları çözeceğiz. Ve ABD’ye rağmen çözeceğiz. O zaman ABD ile ilişkilerimiz olağanlaşacak.
 
- “ABD ile ittifaklar dönemi açıldı” demek üzeresiniz sanki.
 
ABD ile ittifak yok. Türkiye’nin bağımsızlığı var. Türkiye ancak Avrasya’da bağımsız olabilir. ABD ile ilişkilerimizi karşılıklı saygı ve çıkar temeline oturtmamızın şartı budur. Biz Asyalıyız ve yükselen Asya uygarlığı içindeki öncü konumumuzu alacağız. O nedenle İstiklal Savaşı’nın başında Mustafa Kemal Paşa önce siyasal merkezi inşa etti.
 
ABD seçimlere müdahale etmedi
 
- ABD tahlilleriniz kapsamında tekrar sorayım. Seçime bir ABD müdahalesi oldu mu?
 
ABD seçimlere müdahale etmedi. Sonuçlara göre tavır almaya yöneldi. Daha önce 17 Aralıkta Erdoğan’a karşı F örgütünü kullanarak bir uygulamada bulunduğu açık. Ancak, Gül-Gülen-Kılıçdaroğlu projesi gerçekçi değildi ve tutmadı.
 
- “17 Aralık bir uygulamaydı” dediniz. “ABD uygulaması.” Demek ki Washington seçime müdahale etti?
 
Evet, ama o senaryo tutmayınca geri durdu. Belki de amaçları Erdoğan’ı tehdit ederek daha sıkı bir denetim altına almaktı. Her proje, uygulama sürecinde değişikliklere uğrayabilir.
 
- İkinci itiraz, konuşmanızın başında içerideki “işbirlikçi”lerden söz ettiniz. Kim bunlar? Mesela TÜSİAD mı?
 
O da var elbette. TÜSİAD bu kez Erdoğan’ın karşısındaydı.
 
- El Kaide bahanesiyle Suriye’ye savaş niyetleri bu tabloda nereye oturuyor?
 
Suriye’ye savaşı konuşmak bile Türkiye dışı etkeni kanıtlıyor. Ama orada bağnaz bir milliyetçiliğin okşanması da var. Bir kısım MHP oyları böyle avlandı.
 
05.04.2014- Aydınlık

RAFET BALLI SORDU, PERİNÇEK YANITLADI:2


Rafet Ballı sordu Doğu Perinçek yanıtladı: Halk hareketi ekonomiden çıkacak

Yakın geleceği ekonomik deprem belirleyecek. Bu, matematik bir olgu. Sıcak para ekonomisinin sonuna gelindi. Kriz çok yakında büyük halk hareketlerine yol açacak. ABD güdümlü merkezler bunları kullanmak isteyecektir. Ama hareketin doğası, ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ sloganının dile getirdiği yöndedir.
 
Haziran halk hareketiyle Türkiye yeni bir döneme girdi. 17 Aralık operasyonları, Ergenekon tahliyeleri ve 30 Mart seçimleri yeni dönemin 3 önemli başlangıç gelişmesi oldu.
 
Türkiye’nin önünde dört önemli gelişme daha var: İkisi seçim. Biri muhtemel ekonomik kriz. Diğeri PKK’nın özerklik girişimi. Ve bu zeminde yükselmesi beklenen halk hareketi.
 
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’le yeni dönemi konuştuk.
 
- Seçimden başlayalım. Yine AKP kazandı...
 
Bu seçim Türkiye’nin çıkmazını yansıtıyor. Büyük çözüm önümüzdedir. Ve seçim sonuçlarını geçersiz kalacağını önümüzdeki süreçte yaşayacağız.
 
- AKP niçin kazandı?
 
CHP’nin başına Kılıçdaroğlu’nun getirilmesinin doğal sonucunu yaşadık. Zaten Onur Öymen de ABD’de kaleme alınan o raporları açıklamıştı. CHP yönetimi AKP’nin B takımına dönüştürüldü. İktidarla birlikte ana muhalefet de avuca alındı. Seçimi AKP’nin A takımının kazanması kaçınılmazdı. Erdoğan, F örgütüyle savaşarak oy topladı. CHP, F örgütüyle birleşerek kendisini yenilgiye mahkum etti.
 
İP niçin başarılı olamadı?
 
- CHP’yi eleştiriyorsunuz. AKP karşısında başarısız oldular diye. Sizin partiniz de başarılı olamadı...
 
Seçim sonuçları bir çıkmazı yansıtıyor. Seçim, sistemin çıkmazında yapıldı. Seçmen o çıkmazın içine sürüldü. İşçi Partisi (İP) zaten hapisanedeydi, duvarların içine atılan bir partiydi. Türkiye’ye bakarsanız seçimde İP yoktu. Toplum İP’i göremedi bile. Güvenle söylüyorum. Bu sonuçlar Türkiye’nin geleceğini temsil etmiyor. Arkada kalan Türkiye’nin sonuçlarıdır. 3-5 ay sonra bambaşka bir Türkiye’de olacağız.
 
- AKP iktidarı?
 
AKP kesinlikle çıkmazdadır, onu yıkacağız. Önümüzdeki büyük halk hareketinin başında İP olacak. Geleceğin özgür seçimlerinde de İP’i çok önemli konumlarda göreceğiz.”
 
ABD’nin iktidar projesi
 
- Seçimde ABD’nin rolü nedir?
 
Başlangıçta ABD, Erdoğan’ın artık Türkiye’yi yönetemeyeceğini gördü. Ve Gül-Gülen-Kılıçdaroğlu projesine yöneldi. Ama tutmadı.
 
- Bu durumda Erdoğan ABD’ye karşı da kazanmış mı oldu?
 
Hayır. Çünkü, Washington yönetimi de Gül-Gülen-Kılıçdaroğlu projesinin gerçekçi olmadığını gördü ve seçim sonuçlarını bekleyen bir yönelişe girdi.”
 
- Sonuçlar belli oldu. ABD’nin AKP ve Erdoğan politikası için öngörünüz?
 
Artık, Erdoğan Türkiye’yi yönetemez. Seçim sonuçları kimseyi yanıltmasın. Kuşkusuz Washington da bunu görüyordur. Özellikle önümüzdeki ekonomik deprem koşullarında Türkiye’yi denetim altında tutabileceği bir hükümet arayışı içinde olacaktır. Belki bunu bugünden tasarlıyordur.
 
- 17 Aralık operasyonu, ABD-Erdoğan ilişkilerinde nereye oturuyor?
 
Erdoğan’ı tehdit eden bir operasyon yapıldı. Yıkmak için mi, yoksa itirazsız denetim altına almak için mi? İki ucu da açık. Süreç daha bitmedi.
 
Cemaat’le kavganın neresindeler?
 
- Bazı çevreler, sizin Erdoğan-Gülen kavgasında Erdoğan’a yakın durduğunuzu ileri sürüyor. Siz neredesiniz?
 
Bu iddiayı öne sürenler, sürece Fethullah Gülen’in yanından bakıyorlar. Oradan bakarsanız İP’i yanlış yerde görürsünüz? Türkiye’de bu kamplaşma içinde yer almayan bir tek İP var.
 
- Ama Erdoğan, F örgütünün inine girerse elini tutmayız dediniz.
 
Elbette. Gladyoya karşı yürütülen her mücadele Türkiye’nin özgürleşmesine hizmet eder.
 
- Gladyo sadece F örgütü mü? Erdoğan bunun dışında bir kuvvet mi?
 
Erdoğan, Gül ve Gülen, bunlar gladyonun tepesindeki isimler. Toptan yıkılıp gidiyorlar. Ancak, bir de Gladyo aygıtının yasa dışı uygulaycıları var. Aralarında keskin çelişmeler ortaya çıktı. F örgütünün inine girilmesi son tahlilde Gladyonun ağır yara alması anlamına geliyor.
 
- Bu durumda Gladyo Gladyoya karşı mücadele mi ediyor?
 
Tam öyle değil. Gladyonun operasyon kadroları F örgütünden. Bu operasyon elemanlarına karşı yapılacak her uygulama halkın yararınadır.
 
Halk hareketi ekonomiden çıkacak
 
- Dikkatimi çekti. Sol gelenek vurguyu siyasal krizlere yapar. Siz ise ekonomik kriz vurgusunu sık ve ağırlıklı yapıyorsunuz. Neden ekonomi?
 
Önümüzdeki yakın geleceği ekonomik deprem belirleyecek. Bu, matematik bir olgu. Sıcak para ekonomisinin sonuna gelindi. Kapıya dayanan yakıcı borç 2014 yılında 200 milyar doların üstünde. Bunun anlamı ithalatta daralma, yükselen fiyatlar, sanayi üretiminde küçülmeler, iflaslar, işten atmalar... Çarşı pazarda kepenkler inecek. Kriz elbette büyük halk hareketlerine neden olacak. Hem de yakında.. Bütün süreci bu olay belirleyecek.
 
Renkli kaos ihtimali var mı?
 
- Halk hareketi beklentisi birçok çevrede var. Siz ekonomi yüzünden mi patlayacağını düşünüyorsunuz?
 
Evet. PKK Güneydoğu’da özerklik inşa etmeye kalkışırsa, Türkiye’de vatan bütünlüğü için de çok güçlü halk eylemleri olacak. İkisi birleşecek.
 
- Başka çevrelerde de konuşuluyor. Yaygın sokak hareketleri geliyor diye. Hatta takvim bile veriliyor. Sezgim o ki, bazı “renkli kaosçular” bile devrede. Siz nerede duruyorsunuz?
 
Hiç kimse herhangi bir zemini olmadan herhangi bir toplumsal hareket tertipleyip ateşleyemez. Önümüzdeki dönemde, derinleşen ekonomik kriz ve vatan bütünlüğü zemininde büyük toplumsal hareketler olacağı apaçık görülüyor. Bu hareketleri ABD güdümlü merkezler kendi amaçları için kullanmak isteyeceklerdir. Ama halk hareketinin doğası, „Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganının dile getirdiği yöndedir.
 
- Size ulaşan bilgi var mı? Renkli sokak hareketleri niyetleri olduğuna dair.
 
Turuncu karşı devrimciler bugün zaten iktidarda. Batılı emperyalistlerin, Türkiye’yi Erdoğan eliyle yönetmekten pek şikayetçi olduğunu sanmıyorum. Ancak, artık Türkiye’yi Tayyip Erdoğanlar eliyle yönetemezler. Bu koşullarda Atlantik güçleri, AKP iktidarına karşı yükselen halk hareketine kendi amaçları doğrultusunda yön vermek isteyeceklerdir. Ama halk hareketi bu müdahaleyi etkisiz hale getirecek dinamiklere sahiptir.
 
İlhan Selçuk teklifimi mümkün görmedi
 
- 2007 ortasında Ergenekon operasyonu başladı. Sıranın sizlere geleceği de açıkça konuşuluyordu. Önlemek, toplumu uyarmak için neden toplu bir duruş sergileyemediniz?
 
Uğraştık aslında. 2007 sonlarında İlhan Selçuk’la sık sık konuştuk. Kemal Alemdaroğlu, Uçkun Geray, Servet Cömert, Ferit İlsever, Haluk Dural bunların tanığıdır. Tam da gelmekte olan operasyonu tarif ettik. Ülke bütünlüğünün, TSK’nın, Cumhuriyetin hedef alındığını anlatmaya çalıştık.
 
- Söylemek yetmez. Çare ortaya koymalıydınız.
 
Onu da yaptık. Dedik ki: TSK’den emekli bazı komutanlar, Alemdaroğlu, sen, ben halkın karşısına çıkalım. Operasyonun amacını açıklayalım. Cepheden göğüsleyelim... Bir seferinde Ankara’ya gidiyordu. Yine önerdim: Gitmişken bunun görüşmelerini yapın, cepheden meyda okuyalım. “Kimseyi ikna edemeyiz” dedi.
 
- Selçuk gözaltına alındı ve bırakıldı. Değerlendirmesi ne oldu?
 
“Doğu bu süreci gördü, Uyardı. Dediklerinin hepsi yaşandı” dedi. Zaten „Ergenekon Mergekekon’” kitabında bunları vurgulayarak yazdı...”
 
- Sizin meşhur bir bildiriniz var. İlk gözaltına alındığınızda bir bildiri yayınladınız. Olacakları kahin gibi bir bir saydınız.
 
Doğru. 21 Mart 2008’de gözaltıa alındım. 22 Mart sabahın avukatıma o bildiriyi not ettirdim. Operasyonun amacını o günden anlattım.
 
Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’i ikna ettim ama...
 
- Operasyon öncesi başka girişimleriniz?
 
‘Yine 2007 yılında Doğan Güreş’i aradım. Eski Genelkurmay Başkanı. Cumhurbaşkanı seçimi süreciydi. Size şunu öneriyorum dedim: Yaşayan eski genelkurmay başkanları bir araya gelin. Necdet Üruğ, Necip Torumtay, siz, İsmail Hakkı Karadayı, Hüseyin Kıvrıkoğlu. Toplumun karşısına çıkın. Bir cümlelik bir açıklama yapın: Atatürk Cumhuriyeti’ni yıktırmayacağız!
 
- Cevabı?
 
Güreş dedi ki: Çok doğru. Gelip sizi partide de ziyaret edeceğim. Fakat saydığınız bu arkadaşları bir masada yan yana getiremeyiz.
 
- Tepkiniz?
 
“Fenerbahçe Orduevi bir mezarlık mı komutanım?” dedim.
 
- Kenan Evren’in adı geçmedi.
 
O da genelkurmay başkanlığı yaptı.
Onu saymadım. 12 Eylülcü olduğu için.
 
- Ergenekon’da tutuklanacağınızı biliyordunuz. Yurtdışına çıkmayı düşündünüz mü?
 
Hiç düşünmedim.
 
- Çıksanız daha iyi olmaz mıydı?
 
Tam tersi. Operasyonu İP Genel Başkanı olarak cepheden göğüslemem lazımdı. Başka türlü püskürtemezdik. İP’in mücadelesi olmadan Türkiye bu operasyonun altında kalırdı. Ne yazık ki TSK direnemedi ama İP direndi. Diğer kuvvetleri de ayağa kaldırdı. Bunu seçim öncesinde komutanlarımızın İP’e destek bildirisi de saptıyor.
 
- Ben size, ‘operasyon geliyor’ diye yurtdışına çıkma teklifleri yapıldığını biliyorum...
 
Tehlike anlarında bu tür teklifler gelir. Gitmek, savaştan kaçmak olurdu. 12 Mart (1971) ve 12 Eylül’de (1980) benzer durumlar oldu. Türkiye’de kalmanın o darbeleri göğüslemekte ne kadar önemli olduğunu kendi tecrübelerimizle yaşadık. Bir köye cip girdiği zaman tavuklar sağa sola kaçışır. Biz tavuklar gibi olamayız.
 
04.04.2014- Aydınlık