3 Aralık 2021 Cuma

Salgının Ortasında Kitlesel Aşılama


Salgının ortasında, sızdıran Covid-19 aşılarıyla kitlesel enfeksiyon önleme ve kitlesel aşılama, yalnızca yüksek düzeyde bulaşıcı varyantlar üretebilir.

 Geert Vanden Bossche


Yeni Afrika Varyantları Üzerindeki Görüşüm

 27 Kasım 2021

Dünya şaşırmış olabilir, ancak bu şaşkınlık bizi kapsamıyor. Omicron'un Delta'ya nal toplatıp toplatmayacağı zamanla görülecek (teyit edilecek). Eğer hal böyleyse, kesinlikle iyi durumda değiliz.

CoV durumunda, doğal bağışıklık bireyi ve 'sürü'yü korur (sterilize edici bağışıklık, doğal seleksiyon baskısı yok, sürü bağışıklığı), sızdıran aşılarla uyarılan sonradan kazanılmış (edinsel, adaptif bağışılık) bağışıklık tam tersi bir etkiye sahiptir.

Büyük Q, böyle bir bağışıklık kaçış varyantının, C19 hastalığından iyileşen insanlarda doğal olarak edinilmiş antikorlara direnip direnemeyeceğidir. C-19 hastalığından kurtulan aşılanmamış kişilerde bile, artık viral enfeksiyonu kontrol edemeyecekleri için ADE konusunda gerçekten temkinli ve endişeliyim. ADE 'artmış virülansa' karşılık gelebilir. Tahmin etmek zor.

Toplu aşılama, virüsün evrimsel yörüngesini birkaç yüz yıldan (?) bir yıla indirdi. Doğal olarak hazırlanmış bireylerin bu hızla başa çıkabileceğini umuyoruz.

Devam eden kitlesel aşılama, yalnızca SARS-CoV-2 Spike proteininin evrimsel kapasitesini Omicron versiyonunun ötesine taşıyacaktır.

30 Kasım 2021

"Omicron daha bulaşıcı!", 

“Omicron daha hafif bir hastalık seyrine neden olur!”,

“Omicron aşı aracılı bağışıklıktan kaçar!”,

“Omicron, spike (S) proteini içinde şaşırtıcı sayıda mutasyona sahiptir!”,

“Omicron çok fazla mutasyona sahip olduğunda kendini yok edecektir; bu mutasyonlar,  viral replikasyonu etkisizleştirerek son bulacaktır!'

"Omicron kaygı vericidir.",

"Omicron zararsızdır.",

"Omicron bir HIV hastasından kaynaklanmıştır.",

" Güney Afrika, Omicron'u yaymakla suçlanacak!"

'Yukarıdakilerin hepsinden bağımsız olarak yeni aşılara ihtiyacımız var: Anti-Omicron aşıları! Bu tür aşılar Omicron'u evcilleştirecek, pandemiyi durduracak ve Omicron'u endemik olmaya zorlayacak!

Ne önemli kanaat önderleri ne de halk sağlığı bu pandeminin evrimsel kinetiğiyle ilgili hiçbir şeyi anlamıyor; bu durum, Omicron'un ortaya çıkmasıyla da zerre kadar değişmedi. Sabit fikirli bilim adamları, durmadan ortaya çıkan SARS-CoV-2 varyant bolluğunun moleküler damga koleksiyonu üzerinde çok zaman harcıyorlar, ancak ayrıntılarla uğraştıkları için büyük resmi göremiyorlar. Klinisyenler, hastalığın farklı tezahürleri karşısında şaşkına dönüyorlar. Aşı endüstrisi, yakında tıbbi “vade mecum”dan yasaklanacak olan bir ad ("aşı") taşıyan bir ürünü satabildikleri sürece, yukarıdakilerin hiçbirini umursamıyor.

Kibirli megalomani ile birleşen bilimsel saflık, halk sağlığı-kanaat önderleri ve endüstrinin güçlü ittifakının, geniş çapta bağışıklık baskısı altına alındığında SARS-CoV-2'nin evrimsel kapasitesini önemli ölçüde hafife almasına yol açtı. Omicron'un bunun sadece bir örneği olduğuna ve benzer S-yönelimli mutasyon barındıran diğer varyantların yakında diğer ülkelerde ortaya çıkacağına şüphe yok. Gerçekten de, geniş çaplı enfeksiyon baskısıyla birleşen SARS-Cov-2 bulaşıcılığı ile ilgili toplumsal düzeyde yetersiz bağışıklık baskısının özdeş koşullarının farklı sonuçlara yol açacağına inanmak için neden yok. Bunun yerine, (toplu aşılama sayesinde) toplumlarını daha bulaşıcı varyantlar için mükemmel bir üreme alanı olarak hizmet etmeye hazırlayan ülkeler, Omicron ve emsallerine yüksek düzeyde misafirperverlik göstereceklerdir.

Bilimsel olarak sapkın anlatı yangını körüklemeye devam ederken, Omicron'un kontrolden çıkan pandemi treninin son istasyonu olacağına inanmak zor. Omicron'un başlangıçta hafif bir hastalık olarak başlaması muhtemeldir; çünkü önceki asemptomatik enfeksiyondan (örneğin, daha önceki baskın diğer bir varyant ile) kaynaklanan kısa ömürlü, zayıf işlevsel anti-S antikorları (Ab'ler) artık Omicron'u tanıyacaktır. Gerçekten de, Omicron'a olan direncin, sadece aşı antikorlarıyla değil, aynı zamanda asemptomatik/hafif enfeksiyondan kaynaklanan doğal olarak indüklenen düşük afiniteli antikorlarla da sınırlı olması yüksek olasılıktır. Sonuç olarak, önceki böyle bir enfeksiyondan kaynaklanan antikorlar, virüse bağlanmak için ilgili doğuştan gelen antikorlar ile artık rekabet etmeyecektir. Daha önce asemptomatik/hafif enfeksiyona yakalanan bireyler, bu nedenle, Omicron’un üstesinden gelmek için ilk bağışıklık savunma hatlarına güven duyabileceklerdir. Bu durum, uzmanlarımızda, virüsün (hatta Omicron’un) daha az virülan hale gelmekte (Delta’dan) ve endemiye geçiş yolunda olduğu izlemini yaratacaktır. Bununla birlikte, tüm bu “hafif hastalık” modeli, Omicron baskın hale geçene ve yüksek enfeksiyon oranına sahip olana kadar geçerli olacaktır. Bu olduğunda, kısa ömürlü, düşük afiniteli anti-S antikorları, önceki enfeksiyondan kısa bir süre sonra tekrar enfeksiyona maruz kalma olasılığının artmasının doğrudan bir sonucu olarak, toplumun artan bir kısmında doğuştan antikorkarla rekabete başlayacaktır. Yüksek Omicron  enfeksiyon oranları, kısa ömürlü, işlevsel olarak zayıf anti-S antikorların popülasyonun büyük bölümünde azalmasını önleyecektir. Bu durum, anti-Omicron aşıları ve devam eden kitlesel aşılama (kaçınılmaz?) ile birlikte, büyük popülasyonların Omicron'un bulaşıcılığı üzerinde bağışıklık baskısı uygulamasına olanak verecektir. Bununla birlikte, bu bağışıklık tepkilerinin hiçbiri viral bulaşmayı azaltma yeteneğine sahip değildir (şu anda endüstri tarafından kullanılan C-19 aşılarının bulaşmayı engelleyemediği yaygın olarak kabul edilmektedir).

Kitlesel aşılama, C-19 aşılarına karşı viral direnci teşvik etmektedir. Viral direnç, SARS-CoV-2'nin (örn., Omicron) bulaşıcılığını artırır ve sonuçta SARS-CoV-2'nin izin verilen hücrelere girmek için alternatif hücre yüzeyi belirleyicilerini kullanmasını sağlayabilir.

Sürekli yetersiz bağışıklık baskısının, nihayetinde, S proteini’nin allosterik mutasyonlarına yol açacağı kanaatindeyim(1). Bu tür mutasyon(lar), nötralize edici Ab'ların S proteinine bağlanmasını engellemeyecek, ancak, reseptör bağlanma alanını (RBD) bu nötralizan antikorlar tarafından tanınmayacak şekilde değiştirecek ve girişe izin veren konak hücrelerinde alternatif reseptör moleküllerine bağlanmasını sağlayacaktır. Böyle bir allosterik mutasyon, virüsün ACE2'ye bağlanmasını engeller mi? Olabilir ya da olmayabilir. SARS-CoV-2'nin reseptör aracılı girişinin ACE2 ile sınırlı olmadığı iyi belgelenmiştir(1). Her halükarda, bu mekanizma, aşılama veya doğal hastalıktan iyileşme sonucu elde edilen nötralize edici antikorların virüsü nötralize etmesine artık izin vermeyecek, ancak yine de virüse bağlanmalarını mümkün kılacaktır. Virüsü nötralize etmeden hala ona bağlanabilme kapasitesi olan antikorlar, “Antikora Bağlı Hastalık Artışı” (ADE)’na neden olma riski taşır. Virüsün yapısal virülansının değişmesi pek olası olmasa da (virülans genleri üzerinde bağışıklık baskısına dair bir kanıt bulunmadığından), ADE'nin ortaya çıkması, viral patojenisiteyi arttırdığı ve hızlandırdığı için aynı etkiye sahip olacaktır. Bu olduğunda, yıkıcı hastalığa neden olmak için farklı bir yol kullanmasına rağmen, Marek hastalığı için tarif edilene benzer bir durum yaratmamız muhtemeldir(2). Marek virüsü, aşılanmamış tavuklarda, konağın (kümes hayvanları) doğuştan gelen bağışıklık savunmasını kırarak çok öldürücü olurken, allosterik bir SARS-Cov-2 varyantı aşılı tavuklarda sadece doğuştan gelen bağışıklık yanıtını kırmakla kalmayacak (doğuştan gelen antikorların aşı ile baskılanmasına bağlı), aşı antikorlarına direnç gösterecek (ACE2 içindeki geleneksel reseptör alanlarını baypass ederek) ve ADE’ye bağlı olarak daha da patojenik bir hale dönüşecektir.

Kitlesel aşılamanın virüsü, (ihtiyaç duyduğunda) girişine izin veren hücreler üzerindeki değişik reseptör alanlarını kullanma yeteneği de dahil olmak üzere, evrimsel kapasitesinden tam olarak yararlanmaya yönlendireceği yadsınamaz. Böyle belirgin bir mutasyonla gelebilecek olan sağlığın bedelinin, artan patojenite ile karşılık bulması muhtemeldir. Bu dinamiklerin eninde sonunda, doğuştan bağışıklığı olan bireylerin doğal seçilimine izin verirken, bağışıklığı olmayanları da ortadan kaldıracağından gerçekten korkuyorum. Böyle bir doğal seleksiyon, doğuştan gelen bağışıklık virüsü sterilize ettiği ve yayılmasını engellediği için, SARS-CoV-2’nin yok olmasına yol açabilmekle birlikte, akıl almaz sonuçları olabilecektir (pandemiyi virüsün yok edilmesi yoluyla sona erdirmek için ödenen bedel, sürü bağışıklığı oluşturarak ve virüsün endemik bir duruma girmesine izin vererek ödenen bedelle kıyaslanamaz.) Kitlesel aşılamayı zorunlu kılanlar, ikinci yerine ilkini tercih ediyor, bu şimdiye kadarki en ölümcül günah olarak hatırlanacak bir eylem.

References:

  1. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/labs/pmc/articles/PMC7883063/
  2. https://journals.plos.org/plosbiology/article/file?id=10.1371/journal.pbio.1002198&type=printable


Geert Vanden Bossche,

DVM'sini Belçika'daki Ghent Üniversitesi'nden ve Viroloji alanında doktora derecesini Almanya'daki Hohenheim Üniversitesi'nden aldı.

Geert, üniversite’deki kariyerinin ardından, “GSK Biologicals”, “Novartis Vaccines”, “Solvay Biologicals” gibi çeşitli aşı şirketlerinde aşı Ar-Ge’si ve yeni aşı geliştirmede birçok görev üstlendi.

Daha sonra Bill & Melinda Gates Vakfı'nın Seattle'daki (ABD) “Global Health Discovery” ekibine Kıdemli Program Görevlisi olarak katıldı; daha sonra, kurucusu ve finansörünün  Bill & Melinda Gates Vakfı’nın olduğu Cenevre'deki GAVI’de Kıdemli Ebola Program Yöneticisi olarak çalıştı. Burada, bir Ebola aşısı geliştirme çabalarına katıldı.

Ayrıca; GAVI’yi, DSÖ dahil diğer ortaklarla birlikte, Ebola ile mücadeledeki ilerlemeyi gözden geçirmek ve küresel pandemi hazırlığı için planlar oluşturmak amaçlı forumlarda temsil etti.

2015 yılında Geert, Gine'de DSÖ tarafından yürütülen aşılama denemelerinde kullanılan Ebola aşısının güvenliğini detaylı bir şekilde inceledi ve sorguladı. 2015 yılında DSÖ tarafından Lancet'te yayınlanan verilere ilişkin kritik bilimsel analizi ve raporu, Ebola aşılama programında yer alan tüm uluslararası sağlık ve düzenleyici makamlara gönderildi.

Geert, GAVI’den sonra Köln'deki “Alman Enfeksiyon Araştırma Merkezi”nde “Aşı Geliştirme Dairesi Başkanı” olarak görev aldı. Şu anda, öncelikle Biyoteknoloji/Aşı danışmanı olarak hizmet vermekte ve aynı zamanda “Natural Killer Hücre” bazlı aşılar üzerine kendi araştırmasını yürütmektedir.