SÜLEYMAN ŞAH OPERASYONU etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SÜLEYMAN ŞAH OPERASYONU etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Şubat 2015 Pazartesi

Suriye, Güvenlik Konseyinden Gerekli İcraatları Almasını Talep Etti

 
 
ŞAM – Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanlığı Uluslararası Güvenlik Konseyinde; Türkiye’deki rejimin 22 Şubat Pazar gecesi Suriye topraklarına bulunduğu açık saldırıyı kınamasıyla birlikte BM misakı ve ilgili kararları kapsamında gerekli icraatları almasını talep etti.
 
Bakanlık bugün BM genel sekreteri ve Güvenlik Konseyi başkanına gönderdiği iki eş mektupta; Türkiye’nin bulunduğu bu çirkin saldırının Suriye Arap Cumhuriyeti, egemenliği ve topraklarına açık ve net bir düşman saldırı niteliği taşıdığına dikkat çekti.
 
Suriye’nin daha önce BM genel sekreteri ve Güvenlik Konseyi başkanına gönderdiği resmi mektuplarda Türkiye’deki rejimin Suriye’yi devlet ve halk olarak hedef alan, masum sivillere karşı insanlık dışı vahşetlerde bulunan terör örgütlere muhtelif tür desteğine dikkat çektiğini hatırlatan bakanlık; bu rejimin dünyanın her yerinden gelen yabancı radikal teröristlerin Suriye’ye girişlerini kolaylaştırmakla yetinmediğini, onlara güvenli barınak, eğitim, silah ve finans sağladığının bir kez daha altını çizdi.
 
Bakanlık Türkiye’deki rejimin BM’nin terör örgütleri listesinde yer alan Kaide Örgütünün Suriye’deki kolları olan Nusra Cephesi, IŞİD ve daha başka terör örgütlere destekle yetinmediğini, Türk yüzlere asker ve askeri araçla bizzat kendisinin 22 Şubat Pazar gecesi Suriye topraklarına açık ve aleni bir saldırıda bulunduğuna vurgu yaptı.
 
Türkiye dışişleri bakanlığının bu saldırının arifesinde Suriye’nin İstanbul’daki büyükelçiliğine Süleyman Şah Türbesini mezarını başka bir yere nakletme niyetini bildirdiğine dikkat çeken Bakanlık; fakat 1921 yılında dönemin işgalci Fransız yönetimi ile Türkiye arasında imzalanan anlaşma gereğince Türk otoritelerin Suriye Cumhuriyeti hükümetinin onayını beklemediğinin altını çizdi.
 
Tarihte ‘Ankara Anlaşması’ olarak bilinen söz konusu anlaşmanın Süleyman Şah Türbesiyle ilgili bentlerine ışık tutan Bakanlık; anlaşmanın Türkiye hükümetinin sadece mezarı koruma ve üstüne Türk bayrağı asma hakkı tanıdığının altını çizdi.
 
Bakanlık Türkiye rejiminin mezarı başka bir yere taşıması ardından mezar yeri yada Suriye toprakları üzerinde hiçbir mülkiyeti kalmadığı gibi bundan sonra da anlaşma metnine geri dönme yada dayanak olarak almanın hiçbir şekilde mümkün olmadığının altını çizdi.
 
Mektubunda Süleyman Şah Mezarının 1970’li yıllarda Suriye ve Türkiye arasında ikili anlaşma kapsamında kamu mülkü olan bir araziye taşındığına işaret eden Bakanlık; temelde o zamanda da Türkiye’nin türbenin bulunduğu topraklar üzerindeki mülkiyet hakkını kaybettiğine vurgu yaptı.
 
Bakanlık dolayısıyla Türkiye rejiminin şu an Suriye topraklarına bulunduğu saldırıyı aklama çabaları ve iddialarının hiçbir geçerliliği ya da doğrululuğu olmadığına vurgu yaptı.
 
Türkiye dışişleri bakanlığının 21 Şubat Cumartesi günü Suriye’nin İstanbul’daki Konsolosluğuna gönderdiği belgede Suriye toprakları ve ulusal egemenliğine saldırısını 29 Eylül 2012 tarihli 419 sayılı genel konsolosluk tezkeresiyle aklamaya çalıştığına dikkat çeken Bakanlık; Türkiye rejiminin türbe yerinin Türkiye’ye ait topraklar olarak göstermeye çalıştığına işaret etti.
 
Bakanlık 419 sayılı söz konusu tezkerenin, türbe yerinin Türkiye toprakları olduğunu içermediğini, sadece ve sadece Suriye hükümetinin o süreç içinde türbenin maruz kaldığı hasarı belirleyecek teknik bir komite teşkil edeceğine taahhüt ettiğini içerdiğine vurgu yaptı.
 
Bakanlık mektubunda Türkiye dışişleri bakanlığının 21 Şubat 2015 tarihinde Suriye konsolosluğuna gönderdiği belgede; türbenin güvenlik nedenlerinden dolayı taşınacağını belirttiğine dikkat çekti.
 
Mezarın yerini değiştirmekle Türkiye rejiminin yapması gerekenin bu mezarı Suriye topraklarına değil de Türkiye topraklarına taşıması gerektiğini vurgulayan Bakanlık; öyle ki Türkiye’nin bundan sonra Suriye toprakları üzerinde Süleyman Şah türbesi için toprak, mülkiyet yada hak talep etmesinin kesinlikle artık mümkün olmadığının altını çizdi.
 
Sözlerine devam eden Bakanlık; Süleyman Şah türbesinin IŞİD teröristlerinin bulunduğu bir bölgede yer aldığını, bu terör çetelerinin de bölgede sivil halka ait ev, kilise, mezar ve türbeleri yıkmasına rağmen Süleyman Şah türbesine hiçbir zarar vermediklerine bir kez daha dikkat çekti.
 
Mezarı taşıma sırasında da Türk askerleri ile IŞİD çeteleri arasında hiçbir çatışmanın yaşanmadığına dikkat çeken Bakanlık; tüm bunların Türkiye rejimi ile dünya güvenliği ve istikrarını tehdit eden IŞİD Örgütü arasındaki derin bağları ve koordinasyonu net bir şekilde yansıttığına vurgu yaptı.
 
Türkiye rejiminin mezarı taşımak için askeri güç kullandığının altını öznemle çizen Bakanlık; bunun BM’de üye olan bağımsız ve egemen devletlere karşı güç kullanma niteliği taşımasıyla uluslar arası kanunlar ve BM misakına teşkil ettiği ihlalin ciddiyetine vurgu yaptı.
Bakanlık aynı zamanda Türkiye sınırlarına yakın düşen Eşme Köyüne işaretle Türkiye ordusunun Suriye Arap Cumhuriyeti topraklarının parçası olan bir köyü güç kullanarak işgal ettiğinin altını çizdi.
 
Bunun Ankara Anlaşmasıyla hiçbir ilişkisi yada bağlantısı olmadığına dikkat çeken Bakanlık; Türkiye rejiminin bu yönde öne sürdüğü neden ve gerekçelerin tamamının geçersiz olduğunun altını çizdi.
 
Türkiye rejiminin 1921 tarihli Ankara anlaşmasının hüküm ve bentlerini açık ve net bir şekilde ihlal ettiğine önemle dikkat çeken Bakanlık; Türkiye rejiminin bunun tüm sorumluluk ve sonuçlarına katlanacağına vurgu yaptı.
 
Bakanlık mektubunun sonunda Güvenlik Konseyinden söz konusu mektubu konseyin resmi belgelerine eklemesini talep etti.
 
KAYNAK: SANA
23.02.2015
http://sana.sy/tr/?p=24698

IŞİD Haseke Kırsalında Türkiye’ye Geçit Açma Amacıyla Köy ve Beldelere Saldırdı

 
 
HASEKE – IŞİD terör çeteleri Haseke kırsalının batısına düşen Tel Hürmüz, Tel Şamiram, Tel Rumman, Tel Nasra, AğiybşTuma Yalda ve Havuz köy – beldelere insanlık dışı vahşi terör saldırılarında bulundu.
 
SANA’ya konuşan yerel kaynaklarağır makineli silahlarla donatılmış IŞİD çetelerinin Tel Temir Nahiyesine tabi bir dizi köy ve beldeye saldırdıklarını belirtti.
 
Kaynaklar teröristlerin söz konusu köy ve beldelerde onlarca masum insani vahşice katledip, yüzlerce aileyi evlerinden ve barklarından tehcir ettiklerini ifade etti.
 
Kaynaklar teröristlerin masum sivil vatandaşlara ait onlarca evin yanı sıra Suriye’de en kadim kiliselerden biri sayılan Tel Hürmüz Kilisesini de yağmalayıp ateşe verdiklerini belirtti.
 
Amaç Silah ve Terörist Geçişi İçin Türkiye’ye Geçit Açmaktır
 
IŞİD çetelerinin Ras el Ayn Kasabasına yakın Tel Temir Bölgesindeki köy ve beldelere saldırı amacının silah ve askeri destek için Türkiye’ye geçit açmak olduğunun altını çizen yerel kaynaklar; IŞİD ile Türkiye’deki rejim arasındaki bağlantılar ve işbirliğine vurgu yaptılar.
Yerel kaynaklar IŞİD çetelerinin Erdoğan rejimi ile koordinasyon ve işbirliği içinde sınırdan silah ve terörist geçirdiğinin altını çizdi.
 
Koalisyon Uçakları Katliamları İzliyordu
 
IŞİD çetelerinin bölgede bulundukları tüm vahşetlerin esnasında Washington komutasındaki uluslar arası koalisyon uçaklarının havada uçtuklarına dikkat çeken yerel kaynaklar, IŞİD’in masum sivil vatandaşlara, mülklerine ve ibadet yerlerine karşı vahşetinin joalisyon uçakları tarafından izlendiğinin altını çizdi.
 
KAYNAK: SANA
23.02.2015
http://sana.sy/tr/?p=24677

İhvancı Erdoğan Rejimi Tarihte Görülmemiş Bir Hırsızlık ve Saldırıya İmza Attı

 
 
ŞAM – İhvancı Erdoğan rejimi, IŞİD terör örgütünün himayesi ve yardımıyla Suriye topraklarında, Suriyelilere ve Ermenilere karşı işlediği katliamlarla tarihe geçen Osmanlı Sultanlığının Kurucusunun mezarının bulunduğu Süleyman Şah türbesindeki kalıntıları çalarak tarihte eşi görülmemiş bir hırsızlık ve saldırıya imza attı.
 
Sabah şafağın sökmesiyle “sıfır sorun” politikasının sahibi, Erdoğan Rejimi hükümetinin lideri Ahmet Davutoğlu, kameraların karşısına çıkarak “Başarılı ve Kapsamlı Askeri Operasyon” olarak isimlendirdiği saldırıyı anlatmaya başladı.
 
Davutoğlu; gece düzenlenen operasyonla Süleyman Şah Türbesindeki kalıntıların ve Türbeyi korumakla görevli 40 askerin, IŞİD terör örgütünün hâkim olduğu bölgeden alındığını anlattı.
 
Musul’ta Türkiye Konsolosluğunda IŞİD Teröristlerinin Türk Yetkililerden Aldıkları Talimatlar Kirli Ticareti Gün Işığına Çıkarttı
 
Daha öncesinde de Erdoğan rejimi Irak’ın Musul kentinde IŞİD terör örgütü tarafından rehin alınan 49 Türk diplomatın kurtarılması çalışmaları sırasında Musul’da Türkiye Konsolosluğunda IŞİD teröristlerinin Türkiyeli yetkililerden telefonlar aracılığıyla aldığı talimatlar IŞİD ile Türkiye’deki Erdoğan hükümeti arasındaki kirli ticareti gün ışığına çıkardı.
 
Süleyman Şah Türbesi ile Türkiye arasındaki yolda IŞİD teröristlerinin yoğun bir şekilde yayılmış olduğunu ortaya koyan onlarca rapora rağmen Davutoğlu kameralar karşısında Süleyman Şah türbesindeki kalıntıların 100 askeri araç, 39 tank ve 572 askerin katıldığı operasyonla hiçbir çatışma yaşanmadan “iade” alındığını söylüyor.
 
IŞİD Teröristleriyle Dolu 35 Km Yolun Herhangi Bir Çatışma Olmadan Geçilmesi İşbirliğinin Şüphe Götürmez Kanıtıdır
 
Siyasi gözlemci ve analistler; İhvancı Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti başkanının açıklamalarının, söz konusu operasyonun IŞİD teröristleri ile Türkiye Askerleri arasındaki güvenilir işbirliği ile düzenlendiğinin yansıması olduğunu ifade ettiler. “Sıfır Dost” teorisinin sahibinin gururla anlattığı güçlerin Türbe ile Türkiye Sınırı arasında IŞİD teröristleriyle dolu 35 km uzunluğundaki yol boyunca herhangi bir saldırıya maruz kalmadan gelmesinin başka bir açıklaması olamayacağını vurguladılar.
 
Hatırlanacağı üzere IŞİD karanlık tekfirci terör örgütü daha öncesinde de Deyrezzor’da Osmanlı yeniçerileri tarafından katledilen onlarca Ermeni şehidin kalıntılarının bulunduğu Ermeni Şehit Kilisesi ve 1886 yılında kurulduğundan bu yana dünyanın dört bir yanında müminlerin ziyaret ettiği bir merkez haline gelen Ammar Bin Yaser türbesini de tahrip ederek yağmalamışlardı.
 
Ammar Bin Yaser Türbesini tahrip eden bu karanlık tekfirci teröristler aylardır Süleyman Şah Türbesinin güvenilir koruyucuları olarak kalmış olmaları, Suriye uygarlığının tahrip edilmesi ve halkının katledilmesinde karanlık tekfirci IŞİD teröristleri ile Erdoğan rejimi arasındaki koordinasyon ve işbirliğinin şüphe götürmez kanıtını teşkil ediyor.
 
Davutoğlu Kendi İddialarını Kendisi Çürüttü
 
Davudoğlu’nun, yüzlerce kişinin huzurunda ve Erdoğan rejiminin IŞİD teröristlerine sınırsız bir destek sunduğu bilgileri ışığında dile getirdiği “Süleyman Şah Türbesine olası bir saldırıya cevap vermeye hazırız” iddiaları kendiliğinden çürümüş oldu.
 
Çalıntı Petrolün Satışına Aracılık Eden Erdoğan Rejimi Teröristlere Sahte Evrakla Araç da Sağladı
 
Türkiye basını ve istihbarat birimleri, IŞİD teröristlerinin Suriye ve Irak’tan çalınan petrolleri satın alan ve satışına aracılık eden Erdoğan rejimi ve tüccarların aynı zamanda “Joker” adı altında IŞİD teröristlerine Suriye halkı ve yönetimine karşı saldırılarda kullanmak üzere, sahte evrak ve sembolik fiyatlarla 5200 araç sattıklarını ortaya çıkardı.
 
Erdoğan İstanbul’da bulunan Suriye konsolosluğuna, 1921 yılında Türkiye hükümeti ile Fransız işgali otoriteleri arasında yapılan anlaşma gereğince, Süleyman Şah türbesine yönelik operasyon düzenleneceğini ve türbede bulunan kalıntıların başka bir yere alınacağı bilgisinin verildiğini ancak, her zaman olduğu gibi, Suriye hükümetinin cevabını beklemeden operasyonu başlattıklarını açıkladı.
 
Davutoğlu Kameralar Karşısında Fransız İşgali Otoriteleri ile Türkiye Hükümeti Arasındaki Anlaşmalara Uygun Hareket Edildiğini İddia Ediyor
 
Davutoğul kameralar karşısında Süleyman Şah Türbesi operasyonu ile ilgili açıklamalarında Türkiye’nin, uygulanmakta olan anlaşmalara büyük bir önem verdiğini yansıtmak için büyük bir çaba harcadı. Operasyonu “Suriye Topraklarında Bölgenin Güvenliği İçin Kalıntıların Daha Sonra Tekrar Süleyman Şah Türbesine Nakledilecek” şeklinde tanımlayarak Fransız İşgali Otoriteleri ile Türkiye Hükümeti arasında 94 yıl önce imzalanmış anlaşmaya işaret ediyor.
 
Kirli ticaret peşinde sürüklenen, tekfirci karanlık terör gruplarına her türlü desteği sunan dünyada ve Suriye’de masum insanların kanına eli bulaşmış Erdoğan rejiminin bugüne kadar ifşa olan politikaları; uluslararası toplum, BM Güvenlik Konseyi ve Birleşmiş Milletler Örgütüne net bur tutum belirlemeyi dayatıyor.
 
KAYNAK: SANA
23.02.2015
http://sana.sy/tr/?p=24640

Mikdat: Saldırı Türkiye Rejiminin Gerçek Yüzünün Yansımasıdır

 
 
ŞAM – Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Yardımcısı Faysal el Mikdat, Türkiye rejiminin Suriye’ye karşı bugünkü yeni saldırısının Türkiye’nin Suriye toprakları, egemenliği ve Türkiye halkı ile Suriye arasındaki dostane ilişkiye karşı yeni bir ihlal teşkil ettiğini dile getirdi.
 
Bugün el Meyadin televizyonunda bir programa katılan Mikdat saldırıyı; silahlı terör gruplarına sınırsız finans, silah ve lojistik destek veren ve Suriye’ye karşı ardı ardına saldırılar düzenleyen Türkiye rejiminin gerçek yüzünün yansıması olarak nitelendirdi.
 
Recep Tayip Erdoğan ile IŞİD terör örgütü arasındaki dostane ilişkilerin; Türkiye rejimini Suriye toprakları ve egemenliğine karşı böylesi alçakça bir ihlale teşvik ettiğine dikkat çeken Mikdat; Türkiye rejiminin, bu saldırısının ve bütün saldırılarının sonuçlarına tahammül etmek zorunda kalacağını belirtti.
 
Suriye’nin geçmiş yıllar boyunca bu konuyla, belli icraatlar aracılığıyla ilgilendiğine işaret eden Mikdat; Suriye’nin, topraklarını savunma hakkına sahip olduğunu ve Türkiye hükümetinin yaptığı bu son icraata gerektiği şekilde cevap verileceğinin altını çizdi.

 1921 yılından bu yana Suriye’nin, Süleyman Şah türbesiyle ilgili, Fransız işgalciler ile o zamanki Türkiye hükümeti arasındaki uzlaşmaya saygı çerçevesinde teamül ettiğine ancak Türkiye’nin konuyla ilgili tarihi gerçekleri çarpıttığına dikkat çeken Mikdat; ellerini Suriye halkının kanına bulayan Ahmet Davutoğlu’nun konuyla ilgili açıklamalarının Türkiye’nin Suriye ile ilgili politikalarının net bir yansıması olduğunu belirtti.
 
Davutoğlu’nun açıklamalarını Suriye’ye karşı saldırıların ve savaşın süresinin uzatılmasını hedefleyen ABD – Türkiye anlaşmasının da yansıması olarak nitelendiren Mikdat; söz konusu açıklamaların Türkiye ile IŞİD arasındaki direk işbirliğinin kanıtını teşkil ettiğini vurguladı.
 
Suriye’nin; Türkiye-IŞİD ve el Kaide’ye bağlı diğer terör örgütleri arasındaki koalisyon ilişkisini dünya kamuoyuna havale ettiğini dile getiren Mikdat; Suriye’nin bu son saldırıyla ilgili bütün gelişmeleri takip ederek ve araştırmalarını sürdüreceğini, bu saldırının bedelini Erdoğan-Davutoğlu hükümetine ödetileceğinin altını çizdi.
 
KAYNAK: SANA
22.02.2015
http://sana.sy/tr/?p=24563

Türkiye Rejimi Kaide Örgütünün Kolları Olan Terör Örgütlere Destekle Yetinmedi

 
 
ŞAM – Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanlığında yetkili bir kaynak; Türkiye’deki rejimin, edatları olan Kaide Örgütünün kolları IŞİD, Nusra Cephesi ve daha başka terör çetelere verdiği destekle yetinmeyerek bugün erken saatlerde Suriye topraklarına çirkef bir saldırıda bulunduğunu belirtti.
 
SANA’ya bugün açıklama yapan kaynak; Türkiye dışişleri bakanlığının Süleyman Şah mezarını başka bir mekana taşıma operasyonundan bir gün önce Suriye’nin İstanbul’daki Konsolosluğuna resmi bir şekilde bildirdiğine dikkat çekti. Kaynak; fakat Türk otoritelerin 1921 yılında Türkiye ile o dönemin işgalci Fransız otoriteleri arasında imzalanan anlaşmanın öngördüğü gibi bu konuda Suriye’nin onayını beklemediğine vurgu yaptı.
 
Kaynak Türkiye rejiminin gerçek niyetlerinde dikkat ve şüphe çekici bir meseleye vurgu yaptı. Süleyman Şah Türbesinin Rakka kırsalında IŞİD teröristlerinin yoğun olarak bulundukları bir bölgede olduğuna işaret eden kaynak; IŞİD çetelerinin bölgede bulunan tüm mezarlar, türbeler ve kiliselerin yanı sıra çok sayıda mescit ve camiyi de yıkmalarına rağmen Süleyman Şah türbesine hiçbir şekilde saldırmadığının altını çizdi.
 
Kaynak IŞİD terör çetelerinin Süleyman Şah Türbesine herhangi bir saldırıda bulunmamalarının tekfirci terör örgütü ile Türkiye hükümeti arasındaki derin ilişki ve bağların bir kanıtı olduğuna dikkat çekti.
 
Açıklamasının sonunda kaynak; Türkiye rejiminin Süleyman Şah türbesine ilişkin anlaşmanın hükümlerini ihlal etmesinin, bu ihlalin yol açacağı sonuçlardan Türkiye otoritelerinin sorumlu olacağını vurguladı.

KAYNAK: SANA
22,02,2015
http://sana.sy/tr/?p=24520

Sosyalist Arap el Baas Partisi : "Suriye ve Halkına Yönelik Düşmanlığın Bir Parçası Olup İki Kardeş Halk Arasındaki İlişkilere Bir Darbedir"

 
 
ŞAM – Sosyalist Arap el Baas Partisi Ulusal Yönetimi Türkiye rejiminin Suriye topraklarına yönelik çirkin müdahalesini şiddetle kınadı.
 
Parti Ulusal Yönetimi bugün yayınladığı ve bir nüshası SANA’ya ulaştırılan beyanında; bu saldırının Ankara’daki zorba rejimin Suriye ve Irak’ta terör örgütlere her türlü desteğiyle birlikte Suriye ve halkına yönelik düşmanlığının bir parçası olduğunu vurguladı.
 
Türkiye rejiminin Suriye’nin egemenlik ve bağımsızlığına karşı bulunduğu bu ihlalin uluslar arası kanun, karar ve iradeye açık ve net bir ihlal teşkil ettiğine dikkat çeken parti yönetimi; Suriye ve Türkiye’de iki kardeş halk arasındaki tarihi derin ilişkilere de büyük bir darbe niteliği olduğunu belirtti.
 
Parti yönetimi bu ihlalin aynı zamanda tüm bölge halklarını tehdit eden teröre karşı büyük fedakarlıklarla ordusu ve halkıyla savaşan komşu bir devlete de insanlık dışı düşmanca bir saldırı teşkil ettiğinin altını çizdi.
 
Türkiye’deki ihvancı rejimin bölge Kaide Örgütünden türeme terör örgütlere her türlü desteğin yanı sıra Suriye ve halkına karşı tutumlarıyla bölgesel ve evrensel güvenliğe büyük bir tehlike teşkil ettiğine dikkat çeken parti yönetimi; dünyadaki hegemonyacı despot güçleri, Siyonist Hareket ve bölgedeki gerici Arap rejimleriyle iş birliği içinde yürütülen bu düşmanca tutumların barış sever hür tüm güçler tarafından kınanması gerektiğinin altını çizdi.
 
Suriye halkının tarih boyunca onur, egemenlik ve toprak bütünlüğünü şan ve kahramanlıkla savunduğuna dikkat çeken parti yönetimi; tekfirci ve gerici dayatmalara boyun eğmeyen bu şanlı halkın egemenlik ve bağımsızlığını nasıl savunacağını çok iyi bildiğini ifade etti.
 
KAYNAK: SANA
22.02.2015

Ankara'da "Şah Fırat " Tartışması

 
 



AKP Hükümeti’nin, Suriye’de Türkiye Cumhuriyeti toprağı olan Halep ili Karakozak Köyü’ndeki arazide son 1 yıldır Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) terör örgütü tehdidi altındaki Şah Süleyman Türbesi’ni “Şah Fırat Operasyonu” ile taşıması, Türkiye siyasetinde tartışma yarattı. Muhalefet, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez toprak terkedilmesini “mobil egemenlik” deyimiyle eleştirirken; Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Suriye’deki Kürt Yönetimi PYD-YPG ile işbirliğini yalanladı.
 
Suriye’deki Şah Süleyman Türbesi’nin AKP Hükümeti’nin talimatı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yönetiminde Türk Silahlı Kuvvetleri’nce taşınması operasyonu, muhalefet cephesinde farklı yorumlara neden oldu. CHP ve MHP, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez toprak terk edilmesini eleştirirken; HDP ise, Rojova-Kobani gibi Kanton olarak adlandırılan kentleri yöneten PYD-YPG ile işbirliğine dikkat çekti.
 
CHP ‘Mobil Egemenlik’ önerdi
 
Ortadoğu’da diplomasi tecrübesine sahip Emekli Büyükelçi, CHP İstanbul Milletvekili Osman Korutürk, Başbakan Davutoğlu’nun Mısır’daki Türk Başkonsolosluğu işgali döneminde “Kimse Türkiye’nin gücünü test etmesin” sözünü anımsattı. Korutürk, “IŞİD işte bu gücü test etmiş ve testin sonucu ne yazık ki Türkiye’nin vatan toprağını terk etmesi sonucunu doğurmuştur” dedi. Türkiye’nin dış politikada ortaya attığı “Değerli Yalnızlık” kavramıyla dünyada alay konusu olduğunu kaydeden Korutürk, geçmişte Türkiye’nin Irak’ta İran’ın ve İran’da Irak’ın temsilciliğini yaptığını anımsatarak, bugün ise AKP yönetimiyle Türkiye’nin bölgesinde sorunlu olduğunu söyledi. Davutoğlu’nun, vatan savunması amacıyla geri çekilme dediği operasyon için gerçekte ricat yani vatan toprağını terk etme demek gerektiğini söyleyen Korutürk, bu nedenle Hükümet’e “mobil egemenlik” önerdi.
 
MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri de, “Bir çakıl taşını dahi bırakmama Türk geleneğinden zoru görünce kaçma geleneği AKP’ye gelmiştir. Kaçmanın yüreksizliğinde adı Şah Fırat hamasi operasyonu oldu” diye konuştu.
 
ABD gibi bayrak dikme tartışması
 
CHP’li Korutürk, ayrıca Şah Fırat Operasyonu’nda, ABD’nin Vietnam Savaşı’ndaki Iowa’da tepeye bayrak dikme fotoğrafı gibi propaganda amaçlı Eşme’den paylaşılan fotoğraf ile Bayrak Kanunu’nun çiğnendiğini söyledi.. Türk Bayrağı’nın törenle göndere çekilmesi gerektiğini kaydeden “Iowa’da Amerikalılar’ın bayrak dikişini taklit eden tarzda bayrak direğiyle birlikte sökülmez direğiyle birlikte takılmaz Türkiye’de. Biz Amerika değiliz. Bayrak Kanunu açıktır” dedi.
 
MHP’li Tuğrul Türkeş de, TBMM Genel Kurulu’ndaki konuşmasında, Türkiye’nin ABD’yi adeta taklit eder görüntüsünü yarattığını söyledi.
 
Türkiye, Kürtler ile işbirliği yaptı mı?
 
Şah Fırat Operasyonu ile ilgili en sıcak tartışma konusu ise, Şah Süleyman Türbesi’nin taşındığı Eşme Köyü’nün PYD-YPG kontrolü altındaki arazi ile yan yana olması oldu. PYD-YPG cephesi kaynaklı mesajlarda ve HDP’lilerce, AKP Hükümeti’nin bu operasyonu Kürtler ile işbirliği halinde gerçekleştirdiğinin açıklanması gerilim yarattı.
 
PYD-YPG işbirliği, TBMM Genel Kurulu’nda Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın operasyonla ilgili bilgi verdiği konuşması ardından da milletvekilleri arasında tansiyonu yükseltti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, IŞİD’in Kobani’ye saldırdığı dönemde PYD için “terörist” ifadesini kullanmış olması muhalefet tarafından sıkça hatırlatıldı.
 
TBMM Genel Kurulu öncesinde MHP’li Yeniçeri, Davutoglu’na Suriye’deki Kürt yönetimi PYD-YPG ile işbirliği yapılması için sert ifadeler kullanarak, “Eğer bir yanda aslan köpeklere baş olursa köpekler aslanlaşır. Köpek, aslanlara baş olursa aslanlar köpekleşir. Bir devletin başı da yöneticisinin çapı kadardır. Bu hükümet şeytanla bile işbirliği yapar işbirliği yapmadığı tek grup Türk Milletidir” dedi. HDP’li İdris Bayülken ise, Türkiye’nin dış politikasında iflas yaşadığını açıklayarak, “Türkiye IŞİD ile olan ilişkiler noktasında Rojava'da Kürt kazanımlarına karşıt bir pozisyon belirleme noktasında Suriye'de halkların iradesinden çok savaşın bir tarafı olma durumu noktasında tam bir iflası yaşamıştır. Önümüzdeki günlerde Türkiye'nin bu iflaslarla yüzleşmesi Suriye ve Rojava politikasında köklü değişimlere gitmesinin bizce tam zamanıdır” dedi.
 
MHP’li Oktay Vural’ın, kürsüde PYD ile PKK bağlantısını anımsatarak, terörizm ile işbirliği vurgusu hem AKP’den hem de HDP’den tepkilere neden oldu. Milli Savunma Bakanı Yılmaz’ın, yeniden kürsüye gelerek “PKK da DAİŞ (IŞİD için AKP’nin kullandığı ifade) de teröristtir” demesi tartışmaları alevlendirdi. HDP’liler, Kobani’de halkını IŞİD gibi katliamcı bir terör örgütüne karşı savunan PYD’ye aynı şekilde terör örgütü denemeyeceğini söyledi. Ancak MHP’liler itirazlarını sürdürdü. Bu arada Vural’ın, Bakan Yılmaz için “Sıvışma Bakanı” ifadesi dikkat çekti.
 
Cumhurbaşkanlığı: PYD terör örgütüdür
 
Bu arada Cumhurbaşkanlığı Basın Sözcüsü İbrahim Kalın düzenlediği basın toplantısında, Kürtler ile işbirliği konusunda ve Eşme’nin Kürt kontrolünde olmasıyla ilgili şunları ifade etti:
“Operasyonun selameti açısından müttefiklere bilgi verildi, Suriye’ye de nota iletildi. örgütlerle işbirliği söz konusu değildir. Gerek Genelkurmay gerek istihbarat gerekse Dışişleri Bakanlığı o coğrafyayı çok iyi bilir. Hiçbir sorun yaşanmaması da bu bilgi birikimiyle alakalıdır. Suriye krizi, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan en büyük krizdir. Artık bu krize nitelikli müdahale yapılması gerekmektedir. Hamdolsun bu operasyonla olası bir çatışma ve can kaybı önlenmiştir. PYD bizim için bir terör örgütüdür. Bizim Suriye Eşmesi olarak belirlediğimiz yer Türkiye cumhuriyetinin koruması altındadır. Biz şu anda burada bir sorun görmüyoruz. Bu türbe en yakın zamanda tarihi önemine uygun şekilde inşa edilerek Türk askeri tarafından korunmaya devam edilecektir.”
 
KAYNAK: AMERİKA'NIN SESİ

Suriye’de 'Süleyman Şah' Operasyonu

 
 
Türkiye, uzun zamandır Irak Şam İslam Devleti militanlarının tacizi altında bulunan Suriye’nin Halep şehri Karakozak köyündeki Süleyman Şah Türbesi’nde bulunan askeri personelini operasyonla tahliye etti. 8 aydır türbede görev yapan 44 bordo bereli asker Türkiye getirilirken operasyon sırasında IŞİD’in eline geçmemesi için türbe ve karakol kullanılmaz hale getirildi.
 
Başbakan Ahmet Davutoğlu, 'Şah Fırat' adı verilen operasyon başladıktan on iki saat sonra Genelkurmay Karargahı’nda Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz ve Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’le birlikte kameraların karşısına geçti.
 
Türkiye, Suriye’de çifte operasyon gerçekleştirdi
 
Bölgede çatışmaların artması üzerine Türkiye’nin uluslararası hukuktan doğan haklarının korunması için Ocak ayında Genelkurmay Başkanlığı’na direktif verildiğini söyleyen Başbakan, cumhurbaşkanının onayıyla Cumartesi akşamı operasyon başlatıldığını açıkladı.
 
Davutoğlu, ‘saat 21.00'de eş zamanlı olarak iki operasyon birden başlatılmıştır. Birincisi Mürşitpınar'dan birliklerimiz Suriye'ye girmişler ve süratle Karakozak Köyü'ne doğru hareket etmişlerdir ve Süleyman Şah Saygı Karakolu'na bir an önce ulaşmak için gerekli çalışmaları yapmışlardır. Aynı saatte, saat 21.02'de başka bir birliğimiz ve tank birliğimiz Eşme civarından yine Suriye topraklarına girerek yakında bir mekanda, Suriye toprakları içinde Süleyman Şah'ın yeni kutsal mekanının tanzimi ve nakl-i kuburun (mezarlığın taşınması) gerçekleştirilmesi için bir toprak parçasını kontrol altına almış, bayrağımızı saat 21.02 itibarıyla Suriye içindeki bu toprak parçası üzerinde dalgalandırmıştır’ dedi.
 
Davutoğlu: 'Hiçbir merciden izin alınmadı, yardım talep edilmedi'
 
Operasyon sırasında bir Türk askerinin kaza sonucu hayatını kaybettiğini belirtenen Başbakan Davutoğlu, operasyona 39 tank, 57 zırhlı araç ve 572 personelin katıldığını bildirdi.
 
Davutoğlu bir gazetecinin "Operasyon için herhangi bir izin alındı mı? Herhangi bir ülkeye haber verildi mi? Bölgedeki PYD, Özgür Suriye Ordusu gibi güçlerle işbirliği yapıldı mı?" sorusu üzerine, "Operasyonun kararı Ankara'da alınmıştır. Hukuk devleti kuralları içinde, bize verilen yetkiler çerçevesinde tabii elimizdeki Meclis tezkeresi de göz önüne alınarak, tamamiyle hukuk devleti kurallarıyla içinde Ankara'da alınmıştır. Hiçbir merciden ne izin ne yardım talep edilmiştir" dedi. Başbakan, sivillerin zarar görmemesi için koalisyon güçlerine bilgi verildiğini söyledi.
 
Erdoğan: 'Türbedeki tüm emanetler Türkiye’ye getirildi'
 
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da yazılı bir açıklama yaparak Türk Silahlı Kuvvetleri ve hükümeti tebrik etti. Operasyonun sevk ve idaresini bizzat takip ettiğini belirten Erdoğan,"Gece boyu gerçekleştirilen Şah Fırat operasyonuyla Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu'ndaki tüm emanetler ve orada görev yapan askerlerimiz, salimen ülkemize getirilmiş bulunmaktadır. Operasyon, devletimizin kararı ve uygulamasıyla başarılı bir şekilde tamamlanmıştır. Daha önce iki defa yeri değiştirilmiş Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu, yine uluslararası hukuk ve anlaşmaların bir gereği olarak yeni mekanında bayrağımızı dalgalandırmaya ve ecdadımızın hatırasını yaşatmaya devam edecektir" dedi.
 
CHP: 'Cumhuriyet tarihinde ilk kez toprak kaybeden Türkiye mat oldu'
 
Cumhuriyet Halk Partisi ise yaşananları toprak kaybı olarak yorumluyor. Genel merkezde basın toplantısı düzenleyen CHP Genel Sekreteri, Türkiye’nin şah çekmediğini mat olduğunu söyledi.
 
Tekin, "2 gün önce çağrı yaptım. Gelin Süleyman Şah Türbesi'ne hep beraber gidelim dedim. Sorun yok dediler. Ne yazık ki çok üzücü bir olay ile Türkiye karşı karşıya Eğer yüreğiniz yetiyorsa gidin kendi topraklarınıza el koyun. 'Şah' değil 'Mat' operasyonu olmuştur. 90 yıllık Cumhuriyet tarihinde ilk defa savaşmadan topraklarımızı kaybediyoruz, bu kabul edilebilecek bir durum değildir’ dedi.
 
Bu kaybın ardından operasyonun allanıp pullandığını belirten CHP Genel Sekreteri, operasyonun PYD kontrolunda yapıldığını iddia etti.
 
Kürt medyası: 'TSK-YPG ortak operasyon yaptı'
 
Kürt medyası da CHP gibi Şah Fırat operasyonunun PYD’yle Kobani’yle ortak gerçekleştiği iddiasında. Türk birliğini Kobani merkezden geçerken çekilen fotoğraflarını yayınlayan Dicle Haber Ajansı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin inşaata başladığı Eşme köyü civarındaki arazinin PYD kontrolunda olduğunu yazdı.
 
Kürt medyası, Kobani Kantonu Eş Başkanı Enver Müslim’in Perşembe günü Ankara’da yaptığı temaslarda türbenin Eşme köyüne nakline karar verildiğini, Türk askerinin geçiş yolunu güvence altına almak için üç gün boyunca YPG’nin IŞİD mevzilerine yönelik operasyon yaparak bölgeyi temizlediğini öne sürdü.
 
Ertuğrul Günay: 'Türkiye, Lozan’dan bu yana ilk kez toprak kaybetti'
 
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin eski kültür bakanı ve İzmir bağımsız milletvekili Ertuğrul Günay ise türbenin terk edilmesini eleştirdi. Twitter hesabından açıklamalarda bulunan Günay, Lozan’dan bu yana Türkiye’nin ilk kez toprak kaybettiğini iddia etti.
 
"Osmanlılar'ın atası Süleyman Şah'ın türbesinin terkedilmesi hakkında çok şey yazıp söyleyeceğiz; özü şudur: Dün, ecdadın kemikleri sızladı. 1938-39'da, Dünya Savaşı eşiğinde Hatay'ı vatan topraklarına katmayı başaran Türkiye, dün Lozan'dan bu yana ilk kez toprak kaybetmiştir."
 
Türbedeki kişi kim?
 
Süleyman Şah türbesinde kimin mezarının bulunduğu hala tartışma konusu. Resmi Türk Tarih Tezi’ne göre, türbede yatan kişi Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Osman Gazi’nin dedesi Süleyman Şah. Ancak bazı kaynaklara göre, ise mezarda yatan kişi Anadolu Selçuklu İmparatorluğu’nun kurucusu kabul edilen Kutalmışoğlu Süleyman Bey.
 
Türbenin Türkiye Cumhuriyeti toprağı olmasının tarihi
 
Osmanlı İmparatorluğu’nun 1. Dünya Savaşı’nı kaybetmesi sonucu kaybedilen Caber Kalesi ve Süleyman Şah Türbesi, Kurtuluş Savaşı sonrası Ankara hükümeti ile Fransa arasında 21 Ekim 1921’de yapılan Ankara Anlaşması’yla yeniden Türk toprağı oldu.
 
Lozan Antlaşması da Ankara Antlaşması’nı teyit etti.Anlaşmanın 3. maddesinde Caber Kalesi ve türbe müştemilatı ile bırlıkte Türkiye Cumhuriyeti toprağı olarak kabul edilirken Türkiye'ye burada asker bulundurma ve bayrağını çekme hakkı tanındı.
 
1939 yılında Caber Kalesi’nden birkaç yüz metre uzağa taşınan Süleyman Şah türbe ve mezarı, 1975'te baraj inşası dolayısıyla Karakozak Köyü’ne nakledildi.
 
KAYNAK: AMERİKA'NIN SESİ