YAVUZ ALOGAN;'Bozuk Selam' etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
YAVUZ ALOGAN;'Bozuk Selam' etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Kasım 2016 Çarşamba

Bozuk Selam

Dünyada Genelkurmay Başkanı’nın nasıl selam verdiğine dikkat edip bunu sosyal medyada eleştiren başka bir halk yoktur. Başka ülkelerde sıradan insanlar kendi Genelkurmay Başkanlarının nasıl selam verdiğini umursamazlar, hatta onu görmezler bile, hareketlerine dikkat etmezler. Bizde durum farklıdır.

10 Kasım törenlerinde Sayın Akar’ın Anıtkabir’de verdiği selam sosyal medyada tepkilere yol açtı. Ben de üşenmeyip tören videolarını inceledim. Yurttaşlar haklı. Gerçekten de Genelkurmay Başkanı’nın selamı bozuk.

Askerî selamlama biçimleri şunlardır: elle, başla, tüfekle selamlama; topuk selamı ve tören selamı. Son ikisi kural değildir. Fakat elle ya da başla selam verirken topuk şaklatmak makbuldür. Törenlerde de uzaktan görülecek şekilde dirsek omuz hizasından kırılarak selam verilir. Hareketin kararlı ve hızlı olması beklenir. Bunu beceremeyen askere, komutanı “asker, selamın bozuk!” ya da “selamını düzelt, asker!” diye bağırır.

Elle selamlamada başparmağın ucu işaret parmağının ikinci boğumuna getirilir, parmaklar bitişiktir ve avuç içi gösterilmez. Askerlikte selamlamanın tarihsel kökeni Roma lejyonları kadar gerilere gider. Selam vermek, “düşman değilim, seninle kader birliği ettim” anlamına gelir.

Askerlikte ritüeller önemlidir. Tekmil vermeler, taidat törenleri, iki flama arasında komutana bakıp selam vererek kaz adımlarıyla yürümeler vs... Bunların hepsinin bir mantığı vardır; yüzlerce yıllık göreneklerden gelen, askerler arasında “birlik beraberlik” ruhu yaratan ve muharebe meydanında topluca hareket alışkanlığı kazandıran zorunlu ritüellerdir.

Modern ulusal ordular 19. asrın başlarında kuruldu. Le Grand Armée denilen ve zorunlu askerlik hizmetine dayanan Fransız ordusunu Napoleon Bonaparte “silahlı ulus” olarak tanımlamıştır ki bunu, kulağımıza yabancı gelmeyen bir ifadeyle, “ordulaşmış millet” diye tercüme edebiliriz.

Milletin sürekli ordulaşması elbette gerekmez. Bu çok feci olurdu. Militarist bir toplum istemeyiz. Fakat ufukta büyük savaşların göründüğü dönemlerde ordu millet beraberliği şarttır. GKB bunu göstermek için 10 Kasım’da “Ata’nın huzurunda ordu millet el ele” etkinliği yapma girişiminde bulundu. Gerçi bir Pantheon’da 1881 balon uçurarak şamata yapmanın pek iyi bir fikir olduğunu söyleyemeyiz (bu gidişle çocuk parkı, futbol sahası, balon falan derken orada caz konserleri verilip, defileler yapılacak herhalde).Yine de niyet, engellenmiş olsa bile, önemlidir.

Kurmayın değerlendirme hatası yapma lüksü yoktur. Dediğini yapar, yapamayacağını demez. Millet şimdi, “Ordu saray el ele millet tek başına Anıtkabir’de” diye düşünmez mi?

Astsubayın generalin üstünde dedektörle silah arayıp kimlik tespiti yaptığı orduda “birlik beraberlik” ruhundan, “askerî hiyerarşi”den söz edilemez. “Bloomberg komplosu”yla orduyu kendisine bağlayan Hitler bile bu tip gösterilere cesaret edememişti. Kendisini Başkomutan ilan edip Reich’ın subaylarına biat yemini ettirene ve Gestapo’yu askeriyenin içine iyice yerleştirene kadar iktidarından emin olamadı.

TSK’da reformasyon şarttır. Bu reformasyonu ancak asker reformcular yapabilir. Akademisyenler ve sivil siyasetçiler askerî reform yapamazlar. NATO askeriyesinin Amerikanca’dan tercüme edilmiş bütün Sahra Talimnameleri yırtılıp atılmalı, yenileri yazılmalıdır. Devletin ordusu olur, partinin ordusu iç savaş etkenidir. İmamlar camide, askerler kışlada olur. Kışlada cemaat, cemaatte asker; imamdan bordo bereli olmaz. Bunlar beka sorunudur! Apaçık ortada duran gerçeğe ince yorum gerekmez.
Ama önce “bozuk selam”ı düzeltmek gerekir.

Yavuz ALOGAN
Aydınlık/15.11.2016