ABD Başkanı Barack Obama’nın IŞİD’e karşı açıkladığı strateji, önceki gün yazdığımız “ABD’nin Yeni Ortadoğu Planı”nı büyük ölçüde doğruladı.
Planı, hem başta Obama olmak üzere ABD’li yetkililerin açıklamalarından, hem de ABD basınında çıkan haberlerden hareketle sistemleştirmiştik. Kısacası açık kaynaklardı...
Bunu, olan bitenin gayet açık ilerlediğini, ortada gizli kapaklı işler dönmediğini söylemek için özellikle belirtiyoruz.
Zaten Obama da 15 dakikalık konuşmasında açık açık, ABD’nin üç yıl boyunca Ortadoğu’da neler yapacağını söyledi; tabi becerebilirse...
Dolayısyla artık mesele ABD’nin ne yapacağını anlamak değil, nasıl bir önlem alınacağıdır!
OBAMA’NIN STRATEJİSİNİN ÖZELLİKLERİ
Obama’nın açıkladığı stratejinin ruhunu yansıtan üç önemli vurgu var:
1) ABD, IŞİD nerede ise orayı vuracak yani önce Irak’ı sonra da Suriye’yi vuracak! IŞİD Lübnan’a ya da başka bir ülkeye yönelirse, orayı da vuracak!
2) ABD, IŞİD’i havadan vuracak, karadan taşeronlarına vurduracak!
3) ABD’nin IŞİD’e karşı mücadelesi uzun soluklu olacak, 3 yıl ya da gerekirse daha da uzun sürecek!
Bu üç maddeden anlamamız gereken şudur: Obama, “teröre karşı terör” konseptine yönelmiştir!
2,5 savaş konseptini zorunlu olarak iptal eden ve son güvenlik doktriniyle 1,5 savaş konseptine geçen ABD, Suriye ve Ukrayna zorluklarından sonra “teröre karşı terör” konseptine geçmiş oldu!
Bu konseptin üç önemli özelliği vardır:
1) ABD, hedef ülkede terör örgütü ya da örgütlerini destekleyecek.
2) ABD daha sonra hedef ülkedeki terör örgütüne karşı, başka terör örgütlerini destekleyecek.
3) ABD terör örgütleri üzerinden taşeron ülkeler ile hedef ülkeleri karşı karşıya getirecek.
Aslında bu konsept, Ağustos 2013’deki kimyasal komplo sonrasında kabul edildi ve IŞİD’in Musul’u işgaliyle de hayata geçti.
HEDEF BÖLGEDE SÜREKLİ İSTİKRARSIZLIK
Peki ABD “teröre karşı terör” konseptiyle neyi amaçlıyor?
Arkada kalan yıllar şu gerçeği ortaya çıkardı: ABD, hedef ülkeyi doğrudan işgal edebilme kabiliyetini yitirdi. Pentagon savaşı kazansa bile Washington bunu uzun süreli bir işgale ve hedef ülkede ciddi bir rejim değişikliğine dönüştüremiyor.
Zaten 2010’da kabul edilen Asya-Pasifik merkezli yeni güvenlik doktrini de bu gerçekten hareketle kabul edilmişti.
ABD, yönelimini değiştirecek ve Ortadoğu’daki işlerini taşeronlarına devredecekti.
Devretti de... Suriye savaşı, ABD’nin taşeronlarına açtırdığı bir savaştı, ancak başarı getirmedi. Suriye direndi, Esad yıkılmadı!
ABD bu zorunluluklar nedeniyle “teröre karşı terör” konseptine yöneldi ve artık amacı, hedef bölgede sürekli istikrarsızlık yaratmaktır!
Böylece doğrudan müdahale edebileceği fırsatlara hazır zemin olacaktır, hesabı budur...
İşte ABD, IŞİD’in Musul’u işgali üzerinden de, daha ilk günden beri belirttiğimiz gibi “Kürt Koridoru” planını canlı tutmaya çalışmaktadır.
Hesabı basittir: “Koridoru kuramayacağım ama kurulabileceği koşulları bekleyecğim, koşulların oluşması için zemini kaygan tutmaya çalışacağım!”
PROBLEMİN KAYNAĞI ÇÖZÜM OLAMAZ!
ABD “teröre karşı terör” konseptiyle, aynı zamanda taşeronlarını suça bulaştırmış olacak ve onları bu suçlar üzerinden hedefine daha bağımlı hale getirecektir.
Bugün Türkiye’nin önündeki en büyük tuzak budur!
TSK’nin herşeye rağmen ABD’nin IŞİD planlamalarına direnmeye çalışması, “insani amaç” şeklinde bir hat çizerek müttefiklik ilişkisini onun ötesine götürmemeye çabalaması önemlidir ve desteklenmelidir.
Fakat asıl önemli olan mesele, yukarıda da belirttiğimiz gibi, ABD’nin ne yapacağını anlamak değil, nasıl bir önlem alınacağıdır!
Bugün IŞİD’e karşı ABD’yi desteklemek, bölgedeki her ülke için, yapılacak en büyük hatadır. Zira IŞİD, ABD’nin “teröre karşı terör” konseptinin manivelasıdır. IŞİD’i yaratan ABD’nin probleme çözüm olacağını sanmak, en hafif ifadeyle saflıktır.
Çözümün adresi; NATO’nun çekirdek koalisyonu değil, bölgenin kendi işbirliğidir.
Çözümün yöntemi; bölge ülkelerinin sınırlarını kontrol etmesi ve komşusuna düşmanlığı kesmesidir.
Çözümün hedefi; emperyalizmi bölgeden çıkartmaktır!
Aydınlık / 12.09.2014