13 Ekim 2013 Pazar

Müyesser Yıldız Taha Akyol'un yalanını ortaya çıkardı


10.10.2013 16:04 ODA TV

Balyoz kararlarını onayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin üyelerini övüp, “Hâkimlerle uğraşmak yanlış” demiş Hürriyet Gazetesi’nin hukukçu Başyazarı Taha Akyol.

Hukuka, adelete inanan bir Allah’ın kulu kalmamışken, “Bu tür davalarda hukuka uygun bir sonuca varılmasının yolunun yine hukuk” olduğunu anlatan Akyol, bakın Yargıtay hâkimlerine nasıl sahip çıkmış:

“Evvela şunu belirteyim: Yargıtay kararını veren 9. Ceza Dairesi’nin başkanı 18 yıldır, üyelerden biri 15 yıldır, biri de 12 yıldır Yargıtay’da tetkik hâkimi ve üye olarak çalışan yargıçlardır. Açıkçası, 2010 referandumundan sonra Yargıtay’a gelmiş isimler değildir. Diğer üyelerden biri ‘Büyük Hizbullah davasını sonuçlandıran hâkim’dir. Beşinci üye de kıdem ve kararlarıyla saygın bir yargıçtır.” 

Türkçesi, “İktidarın, yeni devletin sahiplerinin hâkimleri değiller” demeye getirmiş.

O hâkimlerin özgeçmişini bir de ben anlatayım, kararı siz verin:

Başkan: 1957 doğumlu. Ankara Hukuk Fakültesi’nden 1983’te mezun oldu. Ankara hâkimliği, Ordu Ulubey, İliç, Güneysu, Susurluk Cumhuriyet Savcılıklarından sonra Yargıtay Tetkik Hakimliğine atandı. 16 Mart 2003’te Yargıtay üyeliğine seçildi. Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nca 9. Ceza Dairesi Başkanlığına atanma tarihi 24 Ekim 2011.

Üye Hâkim: 1969 doğumlu. Ankara Hukuk’tan 1987’de mezun oldu. Göreve Ankara hâkimi olarak başladı. 4 ilçede hâkimlik yaptı. Diyarbakır DGM Başkanlığı’ndan sonra Eyüp ve Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına getirildi. Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi Başkanıyken, “Ergenekon Terör Örgütü üyesi olmak, evrakta sahtecilik, tehdit ve iftira” suçlamalarıyla tutuklanan Erzincan eski Cumhuriyet Başsavcısı (CHP Denizli Milletvekili) İlhan Cihaner’in yürüttüğü İsmailağa Cemaati soruşturması kapsamında dinlenen telefon konuşmalarında kaydının bulunduğu ortaya çıktı. 24 Ocak 2011’de Yargıtay üyesi oldu.

Taha Akyol’un, “15 yıldır Yargıtay’da tetkik hâkimi” diye tarif ettiği Üye Hâkim: 1969 doğumlu. 1990 Ankara Hukuk mezunu. Ankara’da hâkim adayı olarak mesleğe başladı. İki ilçede hâkimlikten sonra Yargıtay Tetkik Hâkimliğine atandı. 24 Şubat 2011’de Yargıtay üyeliğine seçildi. Bu dönemde eşi de Yargıtay Başsavcı Yardımcısı oldu. İdari İşlerden Sorumlu ve mevcut Yargıtay Başsavcısına en yakın isimlerden birisi olarak biliniyor. 

Üçüncü Üye Hâkim: 1966 doğumlu. 1991 İstanbul Hukuk mezunu. Bursa hâkim adayı olarak görev başladıktan sonra 4 ilçede hâkimlik yaptı. Son olarak Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi Başkanıyken, 24 Şubat 2011’de Yargıtay üyeliğine seçildi. 

Yine Taha Akyol’un, “Büyük Hizbullah davasını sonuçlandıran hâkim” diye söz ettiği Üye Hâkim: 1969 doğumlu. 9 Eylül Hukuk Fakültesi 1990 mezunu. Uşak hâkim adaylığından sonra iki ilçede Cumhuriyet Savcılığı görevlerinde bulundu. Ardından Yargıtay tetkik hâkimi oldu. 24 Şubat 2011’de de Yargıtay üyeliğine seçildi. Sadece Hizbullah davası değil, Fetullah Gülen’in beraatiyle sonuçlanan dava dosyasını da bu üye inceledi. 

Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde daha kıdemli üyeler varken, Balyoz kararını verecek olan bu üyeleri bizzat Daire Başkanının seçtiğini de ekleyelim. 

Balyoz’un temyiz duruşması 15 Temmuz’ta başladı, 12 Ağustos’a sona erdi. Toplam 17 gün oturum yapıldı. Karar için 9 Ekim tarihi belirlendi. 361 sanığın dosyasının tek tek incelendiği söyleniyor. Toplam 57 günde 361 sanığın dosyasını inceleyebilmek, mucize değilse nedir?

Taha Akyol şunu da söylüyor:

“Hâkimleri suçlamak çıkar yol değildir. Elbette adli hatalar olabilir, fakat eleştirilmesi gereken hâkimlerin kendileri değil, kararlarıdır.”  

Soralım: Hâkimler, kararlarından ayrı düşünülebilir mi? Hâkimler eleştirilmeyecekse, bu kararların sorumlusu kimlerdir?

Akyol’un bir diğer iddiası ise şu:

“Balyoz ve Ergenekon davalarına ‘karşı devrim’ diye bakmanın ve siyasi ajitasyonlar yapmanın hiçbir hukuki anlamı yoktur...  Kararları ‘siyasi ajitasyon’ için kullanmanın sanıklara da hukukun gelişmesine de hiçbir yararı olmaz." 

Yaşananların, “karşı devrim” olmadığını, bizlerin de “siyasi ajitasyon” yaptığını varsayalım. Peki aylarca önce The Economist Dergisi neden şunları yazdı?

“Askerlerin yargılandığı davalarla, bir zamanlar herşeye muktedir Türk ordusu, aciz değilse de sindirilmiş, zayıf ve bölünmüş durumda bırakıldı.”

Davalar için “hukuki yol” önermeye devam eden Akyol, “Bundan sonraki hukuki yol, Anayasa Mahkemesi’ne ‘bireysel başvuru’ ve sonra da AİHM’dir. Anayasa Mahkemesi ve AİHM siyasi ve ideolojik söylemleri ciddiye almaz; ciddiye alınmak için hukuk diliyle konuşmak gerekir” diyor.

Türkiye’nin kelimenin tam anlamıyla “dava cehennemine” atıldığı sırada Anayasa Mahkemesi’nin yeniden şekillendirilmesi, bireysel başvuru yolunun açılması ve AİHM’in, Türkiye’yi sırtından atıp, kendisini yeniden yapılandırmaya başlaması da mutlaka tesadüftür!..

“Kaf Dağı’na yürümeye devam edin. Belki orada adaleti bulursunuz”un ya da “Siz Atatürkçülere ekmek bile yok” demenin hukukçası, o kadar!..

Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler...

Müyesser Yıldız

Odatv.com