11 Kasım 2011 Cuma

ARKADAŞ, NEO-CHP TUNCELİ MİLLETVEKİLİ VE "DERSİM" UZMANIYMIŞ; OKUYALIM, YARARLANALIM !


ZAMAN-10.11.2011

CHP'li Hüseyin Aygün: Dersim katliamının sorumlusu devlet ve CHP'dir

CHP Tunceli Milletvekili Aygün, 'Dersim olayları' konusunda çarpıcı açıklamalar yaptı. Olayların sorumlusunun devlet ve o dönem iktidarda olan CHP olduğunu kaydederek, "CHP, Kılıçdaroğlu döneminde bu konuda tarihiyle yüzleşiyor. 'Bunu CHP yaptı' deyip, bunun üzerinden bir politika üretmek de doğru değil, çünkü o dönem başka parti yoktu." dedi.

CHP'li Hüseyin Aygün, Cumhuriyet tarihinin en acı sayfalarından biri olan 'Dersim olayları' konusunda uzman bir isim. 'Dersim 1938 ve Zorunlu İsyan' ile '0.0.1938, Resmiyet ve Hakikat' kitaplarının yazarı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun davetiyle milletvekili adayı olan ve Tunceli'den seçilen Aygün, 73 yıl önce yaşanan olaylarla ilgili resmî tezlerin gerçeği yansıtmadığı görüşünde. Zaman'a konuşan Aygün, Dersim meselesinin 500 yıllık bir konu olduğunu belirtti. "Dersim, etnik kimliği ve dinî inançları bakımından farklı özellikler taşıyan, bu farklılık sebebiyle de 500 yıldır yok edilme siyasetiyle karşı karşıya kalan bir bölge." diye konuşan Aygün, "Cumhuriyet, esasen o politikada bir değişiklik meydana getirmiyor; önce merkezleşme yönünde kararlar alınıyor, bölgeyi merkezî yönetime bağlama yönünde bazı raporlar hazırlanıyor. Bu raporlar, 500 yıllık Dersim sorununu barış içinde çözmeye yönelik öneri getirmiyor. 1937-1938'de jenosite (soykırım) varan bir operasyonla Dersim meselesi tarihe havale edilmiş oluyor. Ama böyle de bitmiyor, bu sorun devam ediyor." ifadelerini kullandı.


Ordu harekat yapınca insanların kendini korumak için silahlandığını aktaran CHP'li vekil, "Resmiyette ise bir isyan olduğu ve devletin de bunu bastırdığı tezi savunuluyor. Çünkü Başbakan'ın deyimiyle '50 bin insanın öldürüldüğü' bir operasyonun meşrulaştırılması için orada bir isyan oluşturulması gerekiyordu. Dersim isyanı, sonradan icat edilmiş bir şeydir, öyle bir şey gerçekte yoktur." dedi. Dersim katliamının sorumlusunun devlet ve o dönemin CHP iktidarı olduğunu vurgulayan Hüseyin Aygün, şöyle devam etti: "Ancak CHP'de bu konuda kendi tarihiyle yüzleşme ve uygulanan politikaların toplumun önünde saydam bir şekilde tartışılması yönünde bir tavır alındığını Kılıçdaroğlu döneminde görüyoruz. Tabii 'bunu CHP yaptı' deyip, bunun üzerinden bir politika üretmek de doğru değil, çünkü o dönem başka parti yoktu zaten."

Mustafa Kemal Atatürk'ün 'katliamdan haberdar olmamasının mümkün olmadığını da dile getiren Aygün, "Bu dönem boyunca izlenen bütün politikalarda Atatürk devletin başındadır. Fakat Aleviler, bütün bu dönemi Mustafa Kemal'den ayırmak için onun 'büyük lider' kimliğine de gölge düşmemesi için fotoğrafını alıp Hazreti Ali ile yan yana asmışlardır. Bu katliamdan haberdar olmadığına kendilerini inandırmışlardır." yorumunda bulundu.

KÜRT SORUNU BAĞIŞ VE DİYALOGLA ÇÖZÜLÜR

Kürt sorununa da temas eden Hüseyin Aygün, çözümün barış ve diyalogla olacağına inandığını dile getirerek, "Öcalan'la yapılan görüşmeler çok değerlidir ve bu sürecin yeniden başlaması gerekir. Ama örgütün de silah kullanmayacağını inandırıcı bir şekilde topluma ve hükümete anlatması lazım. Birbirimizi öldürmeden konuşmalı, çözüm aramalıyız. Hükümet aslında görüşmeler yaparak, müzakere yaparak bu iradeyi ortaya koydu. O yolun devam etmesi gerekir." şeklinde konuştu. Sorunun çözümünde 'kırmızı çizgi' söylemini de yanlış bulduğunu aktardı.

Ergenekon süreci derin devleti felç etti

Hüseyin Aygün, Ergenekon ve Balyoz davasını da değerlendirdi. "Ergenekon diye bir gizli örgütün, yapılanmanın olduğunu biliyorum." diyen Aygün, operasyonun başlamasıyla yasadışı eylemlerin bittiğini, bölgede faili meçhullerin neredeyse durma noktasına geldiğini anlattı. 'Veli Küçük'lerin tutuklandığı dönemi olumlu bulduğunu' belirtirken, "Derin devlet ve gizli kontgerilla çekirdekleri felç oldu. Gerçekten kontgerillanın tasfiyesinin, derin devlete son verme adımı olarak görüyordum." diye konuştu. Ancak yapılan son tutuklamaları eleştirerek şunları kaydetti: "Ahmet Şık'ların, gazetecilerin, Ergenekon'dan kuşku duyduğunu söyleyenlerin, eser yayınlayanların tutuklanması nedeniyle ben biraz sulandığını düşünüyorum. Daha çok 'muhalifleri tasfiye etme hareketi' gibi duruyor. Dolayısıyla çok büyük bir fırsatın heba edildiği görüşündeyim."