30 Mayıs 2012 Çarşamba

YALÇIN KÜÇÜK / Garbaçov Kemal

Çarşamba, 11 Mayıs 2011 AYDINLIK

Garbaçov Kemal

Nasıl ve ne zaman fark ettim; referandumun en sıcak zamanında oldu ve referandumun dışında kalıyordu; önce şunu bağırdım, “girmiyordu”. Önce son derece bilgisiz olduğunu gördüm, sonra yeteneksiz olduğunu anladım ve nihayet hiçbir inancı yoktu; “eroyka” çınladı ve bu bir Garbaçov’dur. Garbaçov’lu dönem inançsızlık ile başlamıştı, önce inançsızlığını keşfetmiştik, aynı ölçüde birikimsizdi; bir kumarbazı tarif ediyordum. Güzel, ancak, beynim ile kalbim ve dilim savaşa başlamışlardı; söyleyemiyor ve yazamıyordum; 13 Eylül 2010 tarihinde, çok acı, beynim savaşı kazandı, kalbimi kırdı ve dilimi esir aldı, bu Garbaçov Kemal’dir. Referandumda yanlışlıkla oy vermediğine hiç inanmadım, taammüden oy vermemişti; aslında “evet” istiyordu ve başta Fethullah Gülen, pek çoklarına sözü vardı, ol tarihten itibaren herhangi bir sözünü önemsemem imkansızdı. Cüreti cehaletinden gelmektedir.

Aydın Doğan gazete ve televizyonları, 13 Eylül sabahı Garbaçov Kemal’i muzaffer ilan ettiler; Garbaçov Kemal, seçim gecesi saklanmıştı, sabah çıktı ve bir yandan akepe ile bir koalisyon ilan etti ve diğer yandan mhp’ye saldırdı. Fethullah Gülen, seçimlere müdahale ettiği için kendisini tersleyen Bahçeli’ye düşük yoğunluklu bir savaş ilan etmişti ve akepe, mhp’siz, iki partili bir sistem planını ilan etmişti, Garbaçov isteklerin içindedir.

Ne yaptım, Kemal’in referanduma girmediğini, sadece ve sadece Hüsamettin Cindoruk ile birlikte, ayrı ayrı, televizyonlarda açıkladık. Mesele ne idi, son on yılın en önemli iki olayından birisi “Cumhuriyet Mitingleri” olmuştu, bu heyecanı söndürme işini Yaşar Büyükanıt üzerine aldı. İkincisi, Sahil Şeridi denilen iklimde Cumhuriyet heyecanı çok yüksekti, coşkuya dönmüştü; Kemal, bu heyecanı çökertmek üzere zuhur etmişti; işini kolaylaştırmamaya çok özen gösterdim. 13 Eylül tarihinde kaleme aldım, çok sınırlı olarak gönderdim ve daha sonra “Sosyalizm Çözülüşü” kitabımda önsöz olarak yayımladım. İki yıkıcı, iki çökertici, aynı yerde ve yan yanadır. İki Garbaçov’un da, bilgisizlikleri, cüretlerini çok aşmaktadır.

Asıl soyadı Karabulut’tur, Alevilik ile bir ilgisini göremiyoruz, “Dersim Arşivi” deyi tutturması Cumhuriyet karşıtlığından gelmektedir, ailesinin Kırım’dan gelme ihtimali yüksektir, karısının adı Selvi/Zilfi olup, damadının soyadı “Nadir” ve torununun adı “Duru”, olmakla bu ad bizde bulunmamaktadır. Yaptığım araştırmalara göre, ömrü boyunca, arkadaşları arasında bir tek Kemalist ve bir tek cehepe’li olmamıştır, uzaktan biri var ve şimdi Sayıştay’dadır. Yüksek Ticaret’in en zayıf olduğu zamanda mezun olmuştu ki, tek iftiharı üçüncülükle Hesap Uzmanı olmasıdır, Kemal Unakıtan’ın da hesap uzmanı olduğunu unutmaktadır. “Memur” değil, “küçük” memur kompleksi var, ne arkadaşları ile viski içip briç oynarken, ne başka bir yerde, henüz hiçbir fikri savunduğu görülmemiştir, her paragrafına üç soru koymaktadır; konuşurken sonsuz soru sadece güvensizlik ifadesidir. Öyleyse tam seçilmiştir ve isabet vardır, demek istiyorum. Çok güzel ve öyleyse, komploda Deniz Baykal ile Önder Sav’ın parmağını teşhis edebiliyorum.

Bu bir komplodur, “com” ve “plot” sözcüklerinden oluşuyor, “birlikte kurmak” diyebiliriz; ama “conspiration” daha uygundur, “birlikte nefes alma” anlamındadır ki, burada, birlikte gizli iş çevirme manasındadır. Daha uygundur, çünkü, artık çok daha net olarak görüyoruz, Kemal Karabulut’un, cehepe’nin başına oturtulması, dört başı mamur bir konspirasyondur ve buradayız. Duruyorum ve bildiğimiz dil jargonuna başvurmadan devam ediyorum.

Tam İsrael-Erdoğan gerginliğinin en yüksek olduğu noktada çıkardılar; laisizmi tehlikede görmedi ve türbanın kapıcısı oldu. Erdoğan-Tel Aviv gerginliğine büyük üzüntüsünü ifade ile çözmeyi vaat etti; ilaveten, Türkiye’deki anti-Amerikan hissiyatı ortadan kaldıracaktı, etrafına nereden çıktıkları belli olmayan sabetayistleri topladı. Böylece, kişisel planda, sınıfsal ve politik düzlem hariç, cumhuriyet yıkıcıları sıralamasında, Memduh Tağmaç, Kenan Evren ve Hilmi Özkök’ten sonra dördüncü sıraya oturmuş durumdadır. Bu ise, Tayyip Erdoğan’ın, başta, Garbaçov Kemal’in eline su dökemeyeceği anlamındadır. Demek yeniden buraya gelmiş durumdayız.

Şimdi yeni bilgilerimiz var, hızla sıralamak istiyorum. Bir, Wikileaks belgelerinden öğreniyoruz, Washington’dan, Hillary Clinton’ın bakanlığından Ankara’daki Amerikan dairelerine gönderilen yazılarda, Kemal Kılıçdaroğlu hakkında bilgi isteniyor ve bunlar arasında “CHP’nin erken bir parti kurultayı toplama yönünde hiçbir planı var mı” sorusu da var. İki, Onur Öymen, 19 Nisan 2011 tarihli Aydınlık’ta verilen habere göre, kendisinde olan bir Amerikan raporunda, rapor 2008 tarihlidir, “yaygın yolsuzluk olaylarına dikkati çekmede katkısı olan Kemal Kılıçdaroğlu” tarifi ile Deniz Baykal’ın yerine geçmesinden söz etmektedir. Üç, eski ancak yeni soruyorum, Aydın Doğan televizyonları, çok reklamlı iki show ile, Uğur Dündar’ı tenzih ediyorum, iki kez, dirijanları yenen yolsuzlukların büyük savaşçısı olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nu çıkarmıştı, benzeri yoktur. Buna şunu ekleyebiliyorum, bu iki show-business’tan, önceden, Deniz Baykal’ın haberi olmadığını biliyorum.

Dört, yalnız, “Memur” Kemal’i, memur kenti Ankara’dan değil, İstanbul’dan belediye başkanı adayı yapmak komplo içindedir ve Baykal’ın eli-mahsulüdür. Bu kadar değil, Fitne’de var, bir meçhul iken, beni ziyarete gelen Gürsel Tekin, bana Baykal’ın kendisini İstanbul’a İl Başkanı yapacağını söylemişti, yazılıdır; benden destek istiyordu. Demek ekibin kurulması daha önceki bir tarihtedir; “tekrar komplo var”, diyorum.

Beş, Kılıçdaroğlu-Gürsel belediye başkanlığı serüveni sırasında, Garbaçov Kemal’in iki veya üç kez gizlice bir Amerikan grubu ile görüşmeler yaptığını duymuştum, ihtimal vermemiştim ve şimdi pek doğru olabileceğini düşünüyorum.

O halde, şöyle özetleyebiliyorum, akepe’nin kuruluşu ve Erdoğan’ın hükümete getirilmesi, bir İsrael-Washington projesi idi, vurgu İsrael üzerinedir. Garbaçov Kemal’in başbakanlığa oturtulması, made in U.S. damgalı olmakla, vurgu, Baykal sözü ile, Pensylvania’dadır. Tabii vurgu orada ise İsrael buradadır. Biz de buradayız.

Özür dileyerek bir tekrar yapmak zorundayım, televizyonda çok açıkladım, Lenin’den öğreniyoruz, bir partiyi tasfiye etmek için üç faktör-sürece ihtiyaç duyuyoruz. Bir, kadroların değişmesi gerekiyor; çok değişmiştir ve hem biz tanıyamıyoruz, hem de yeniler birbirini tanımıyorlar; iki, program ve ideoloji değişmelidir; şimdi “Kemalci Parti”, a- Laisizmi red, b- Mustafa Kemal’den kopma, c- Ordu’ya düşmanlık cephesindedir, akepe’yi aşmak üzere olduğunu görüyoruz. Üç, büyük sermaye tarafından beğenilmesi şarttır; çok beğeniliyor, o kadar öyledir ki, Wall Street Journal’ın ağzı bile açık kalmıştır, bayılıyorlar.

Böylece Garbaçov Kemal’i çözmüş ve tamamlamış bulunuyorum. Ve İzmir Milletvekili Canan Arıtman ile tamamlıyorum, 29 Nisan 2011 tarihli Aydınlık’ta açıklaması var, “Yeni Chp’liler AKP ile hareket edecekler” diyor ki, çok doğrudur, burada çok gecikmiş bir açıklama olmasının dışında bir eksiklik bulamıyorum. Garbaçov Kemal’in seçilebilir yerlere koyduklarının pek çoğu cehepe karşıtıdırlar ve mürtecidirler. Mecliste akepe grubunun mütemmim cüzü durumundadırlar. Burada bir tartışmamız yok ve sadece şimdiye kadar hiçbir partinin bu kadar cüretli ve açık bir ihanetle karşı karşıya gelmediğini ekliyorum.

Bitti, ama, Gürsel Tekin’siz bitirmek çok zor geliyor; bir sorum var. Bir büyük şehrin bir büyük listesinde, beşinci yerde, bir aday oturuyor, artık milletvekili diyebiliyoruz. Güzel, ancak, bu adayın cehepe ile hiçbir ilgisinin olmadığı kesin, ne işi var, soru budur; cevabında, galiba bir eş çıkıyor ve Yargıtay’dadır. İyi bir dairededir; Gürsel Tekin’in iki yıl dört aylık hapis cezası Yargıtay’da, ilgili daireye inmek üzeredir. Peki, ne ilgisi var ve bir ilgisi var mı; Garbaçov Kemal’e sorabiliriz, ancak, ben artık hiçbir sözüne güvenmiyorum.

Şimdi sonuca geldim, Kemal Bey’in hazırladığı liste, aday yoklaması yapılanları ayrı tutuyorum, akepeliler ve cehepe karşıtlarıyla doludur; Garbaçov Kemal’in listesine oy vermek, o halde, akepe’ye oy atmak, demektir. Ben bunu görüyorum ve bunu söylüyorum.

Ne yazık ki, üzülerek ekliyorum, söylediklerim hep doğru çıktılar. Kemal Bey’i çok uyardım, Gürsel Tekin ile Sezgin Abdulla’nın bir kuyu olduklarını ve Kemal Bey’i çekeceklerini ısrarla tekrarladım. Şimdi neredeyiz, Gürsel artık, cehepe’nin her yerde şamar oğlanıdır, yakaladıkları yerde vuruyorlar ve çok seviniyorum, yakalayamıyorlar. Kemal Bey de bunları, Sezgin Abdulla’yı, Diyarbakır’dan alıp İstanbul’dan ve Barzani’nin hatırı için, milletvekili yapmanın hesabını verecektir. Kemal Karabulut’un yaptıklarının yanına kalmayacağını şimdiden söyleyebiliyorum. Söylediklerimin teminatı söylediklerimdir.

Hesap mı, ödemekten kurtulabilir, Pensylvania uçağına bir bilet alabilir, tavsiyemdir. Uçağın merdivenlerinde bekliyorum, gözlerimle, “güle güle” demek istiyorum. Tabii, mendilimi sallarken hem üzülürüm ve hem sevinirim. Kaderimde var.