22 Kasım 2018 Perşembe

BEHZAT Ç. İLE RÖPORTAJ



"Tüm derdim tiyatroların daha çok ilgi görmesi" diyecek kadar tiyatroya tutkuyla bağlısınız. Nedir tiyatroyu sizin için bu denli özel kılan şey?

Bunu hiçbir zaman sorgulamadım ama canlı olması ve sahnedeyken seyirci ile paylaştığınız duygunun emsalinin olmaması tiyatroyu özel kılıyor. Tiyatro kadar adrenalin sağlayabilen başka bir şey yok hayatta benim için.

Televizyondan kazandığı parayı tiyatroya yatıran birçok isim var...Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Evet, ben de televizyondan kazandığım parayı tiyatroya yatırıyorum. TV ile tiyatro birbirini besleyen dallar aynı zamanda. Ben bir süredir televizyona ara verdim. Dizi sektöründe ağırlaşan şartları artık ruhum kaldırmıyor. Dizi süreleri çok uzun. Bölümleri 180 dakika yapmak için hikayeyi yayıyorlar. Sektörün kartelleşmesini isteyen bazı şirketler, sürelerin kısalmasını istemiyor. Sürelerin kısalması için bu kartel zihniyet ortadan kalkmalı. 

Siz de televizyon dizilerinde oynadınız. Kendinizi nasıl tarif ediyorsunuz peki? 

Kendimi tiyatro sanatçısı olarak görüyorum. Konservatuvardan mezun olmuş diğer arkadaşlarımla birlikte biz tiyatrocuyuz. Canlı iş yapmak her babayiğidin harcı değil. Televizyonda oyunculuk yapmakla tiyatro sahnesinde olmak bambaşka şeyler. Tiyatro eğitimi almamış bir oyuncu belki 30 kişi karşısında oynar ama 800 kişinin karşısında oynayabilir mi? Mühim olan o. Oynayamaz, diyaframı yetmez bir kere. Sözünü iletemez, nefesi yetmez çünkü. Oyuncular, sporcu gibidir. Hareket etmeden oynayamazsınız sahnede. Tiyatro canlı performanstır. 'Hocam olmadı, çekelim bir daha' şımarıklığını kaldırmaz.

'Bir Delinin Hatıra Defteri'yle 4 Kasım'da İstanbul'da tiyatroseverle buluştunuz. Sahnedeki performansınız dakikalarca alkışlandı... 

12 sezondur devam ediyor. 'Bir Delinin Hatıra Defteri' çok özel bir oyun. Zaten bundan dolayı hâlâ sahneliyorum. Oyunda anlatılan dönem her açıdan ele alınıyor. İçinde döneme dair eleştiriler de barındırıyor ama bunu göze sokarak yapmıyor. Bir insanın güncesinden yola çıkarak hayatın her yönünü anlatıyor. Bir aşkın statüko karşısında nasıl yok olabileceğini de buluyorsunuz oyunda, dönemin siyasi ilişkilerinin sorgulanmasını da. Hayatı sorguluyor oyun aslında.

TV dünyasının unutulmaz karakterlerinden 'Behzat Ç.'yi yıllarca oynadınız. Bu proje size ilk teklif edildiğinde bu kadar sevileceğini tahmin ediyor muydunuz? 

Enteresan bir iş olacağını tahmin ediyordum, bu yüzden de büyük bir enerji ile başlamıştım. Serdar Akar'ın ivmesi ve senaryonun kuvvetli olması dizinin sevilmesini sağladı. Dizi televizyonda yayınlandığı döneme göre internette çok daha büyük bir izleyici kitlesine ulaşıyor. Ve gittikçe de artıyor izleyicisi.

Askerliğinizi terörün en yoğun yaşandığı 90'larda, Güneydoğu'da yaptınız. Hiç ölümle burun buruna geldiniz mi askerliğinizi yaparken? 

Askerliğimi yaparken her an ölümle burun burunaydım. Hakkari Yüksekova, Çukurca ve Dağlıca'da askerlik yaptım. Kurşunun nereden geleceğini bilemezdiniz, bastığınız toprağın altında mayın olup olmadığını da. Zaten bunları bilerek gittim askere. Devletim bana 'Güneydoğu'da yapacaksın askerliğini' dedi, gittim, yaptım. 'Bu vatan için öl' deseydi de ölürdük. Türkiye'de herkes bana göre içinde vatan sevgisi ile doğuyor çünkü anne veya babasından geçiyor bu sevgi miras gibi. 5 yaşında andımız ile tanışıyor. Türk'ün ne demek olduğunu bu yaşlarından itibaren anlamaya başlıyor. Annem Arnavut, babam Laz, Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşıyım ve Türk olarak görüyorum kendimi. Misak-i Milli sınırları içindeki her birimiz, vatandaş olarak ülkemizin daha ileriye gitmesi için ne gerekiyorsa yapmalıyız.

Siz böyle diyorsunuz ama dolar yükseliyor diye sevinen bir kesim de var. 'Aynı gemide değiliz' diyorlar ne yazık ki... 

Dolar yükseldiği dönemde benim bankada Türk Lirası param vardı ve ben paramı Türk Lirası'nda tutmaya devam ettim. Dolara çevirmedim, çevirmeyi bile düşünmedim. Ülkemizin daha iyi olmasını isterim her zaman. 'Aynı gemide değiliz' de ne demek? Hepimiz aynı gemideyiz, önce bunu fark edelim. Aynı gemideyiz, rotamızı nereye çevireceğimize de birlikte karar vereceğiz. Birlik duygumuzu kaybetmemiz gerekiyor. Yöneticilere oy vermiş olun ya da olmayın; Türkiye'nin çıkarlarını düşünmek ve korumak zorundayız. Başka Türkiye yok. Başka gidecek yerimiz de yok. Biz bu toprakların üzerinde birlikte yaşıyoruz ve yaşamaya da devam edeceğiz. Toplumsal birlikteliğimizi sanatla, sporla ve diyalog kanallarını açık tutarak daha da iyi bir noktaya getirebileceğimize inanıyorum. Bir sanatçı olarak da bunun için ne gerekirse yaparım.

'Behzat Ç.' dizisinde devlet içindeki illegal yapılanmayla mücadele eden bir polisi canlandırdınız. 'Reaksiyon' dizisinde de ise derin devleti temsil eden bir karakteri oynadınız... 

'Behzat Ç.'de iyi bir polisi oynadım. 'Reaksiyon'da ise eski Türkiye'nin derin devletini temsil eden 'Dayı' rolündeydim. Seyirci bu karakteri de kötü olmasına rağmen sevdi. Sanatçı her rolü oynamalı. Toplumsal alana dair sözü varsa söylemeli. Toplumun yaşam kalitesini artırmak için sisteme yönelik eleştirileri varsa yapmalı. Sanatçının bir ideolojisi olabilir ama hiçbir ideolojiye ait olmamalı. Belki geçmişte sanatçılar bir ideolojiye ait hissediyorlardı kendilerini ama artık 21.nci yüzyıldayız. Her dönem fikrimi cesurca söylerim. Doğruyu, kendi ahlakınıza göre söylemelisiniz.

TV'de oyunculuğun geliştirilmesi diye bir şey yok.

Dizi setlerindeki olumsuz koşullar oyuncuların da performansını etkilemiyor mu sizce? 

Dizilerde oyuncuların performansı diye bir şey yok. Yönetmenin performansı vardır. O kadar kısa zamanda siz hiçbir şey yapamazsınız ekranda. Kendinizi tekrar eder durursunuz. Televizyonda oyunculuğun geliştirilmesi diye bir şey söz konusu değildir. Ancak kotarırsınız işi, ötesine geçemezsiniz. Bu yüzden de dizi sektöründe güzel kızlar, yakışıklı erkekler olsun, çabuk ezber yapsın diyerek oyuncu seçiyorlar. İşi en kısa sürede çekmekle ilgileniyorlar.

Güneydoğu'da yaptığınız askerlik günlerinden sizde en çok ne iz bıraktı? 

Vatani görevimi asteğmen olanak yaptım. Benimle birlikte iki arkadaşım daha vardı asteğmen olan. Biri hat sanatçısıydı, diğeri de Yale Üniversitesi mezunu pırıl pırıl bir ekonomistti. Dağlıca'da mevzide nöbet tutarken biz, bu arkadaşımız da okulda nöbet tutuyordu. Okula teröristler pusu kurdu ve arkadaşımızı öldürdü. Ülkemize katkı sağlayacak bir dimaydı ama teröre kurban gitti o gece. Çok etkiledi beni onun ölümü ve iz bıraktı. Biz zaten ölümü göze alarak gittik Güneydoğu'ya o yıllarda.

TUBA KALÇIK İLE GÜNDEME DAİR
12.11.2018