Gerçekten,
bazı önemli haberler sıklıkla gözden kaçıyor…
4
Ağustos 2019 tarihinde, bu tür durumlardan biri ortaya çıktı ve bazı haberlerde
değinildi; ancak, hiç kimse tarafından önemsenmedi. İlk kez, lazer silahı ile
donatılmış bir muharebe aracı, başka bir savaş aracını, savaş alanında imha
etmişti. Gerçek bir savaşta, gerçek bir savaş alanında…Ve bu kimsenin dikkatini
çekmiyordu.
Türkiye,
askeri konularda, teknolojik olarak yenilikçi ülkeler sıralamasında yeterince
kabul görmüyor. Ancak, Türkler bu yüzyılda gezegen ahalisini şaşırtacaklar gibi
görünüyor. Endüstriyel bir güç olarak güçlü bir başlangıç yaptılar ve İslam
dünyası’nda askeri ihalelere katılan herhangi biri, zaten ne kadar güç
kazandıklarını bilir. Rusya’daki gökdelenleri inşa edenlerin Türkler olduğu da
sır değil. Son zamanlarda, Türkiye’nin, düşünsel düzeyde ‘Vikramaditye’ ya da
‘Kuznetsov’ benzeri bir atlama tahtası niteliğinde uçak gemisi inşasını planladığına
dair söylentiler mevcut. Türkler, F-35 programına tam olarak bir bileşen
üreticisi olarak katıldılar ve şimdi kendi savaş uçaklarını oluşturmayı
planlıyorlar.
Ancak,
lazer silahları ile iş farklılaştı. Yunanistan ve Rusya üzerinde (görünüşe göre
İsrail üzerinde de) askeri güç olarak niteliksel avantaj sağlamasının yanı
sıra, bölgede askeri üstünlüğe ulaşmasından kaygı duyulan Türkiye, yenilikçi
silah sistemleri üzerinde uzun vadeli ve ciddi yatırımlar yaptı. 2010'ların
başında, Türk Grubu SAVTAG (TÜBİTAK bünyesindeki Savunma ve Güvenlik
Teknolojileri Araştırma Destek Grubu), 1.25 kW'dan başlayarak 50 kW'a kadar
farklı kapasitelerde silahların deneysel örneklerini gösterdi. Sistemler, bir
devlet araştırma enstitüsü olan TÜBİTAK ile bağlantılı olarak geliştirildi...
ve bu gelişmeleri silah olarak
kullanmayı planladıkları gerçeğini özellikle saklamadılar.
Ne
var ki, tüm gözlemcileri yanlış yola yönlendirdiler; Gerek Türk Savunma
Bakanlığı basın bildirileri ve konuyla ilgili uzman basından gelen haberlerle,
Türk lazer silahlarının ilk olarak Deniz Kuvvetleri için üretileceği ve
bunların da genel olarak ABD Donanması için geliştirilen lazer silahının bir
tekrarı olacağı iması yarattılar. Bu nedenle, hiç kimse özellikle ilgi
göstermedi: Ha..Türkler…Pekala.. lazer istiyorlar…Ne olmuş yani?
2015
Yılında, TÜBİTAK, deneysel lazer uygulaması ile hedefleri başarıyla
vurduklarını duyurdu. Bunun üzerine, programın finanse edildiği, yalnız 2015
yılında programa 450 milyon ABD doları harcandığı açığa çıktı. Tüm Batı
teknolojilerini temin etme imkanı olan ve evvelce AR-GE’den tasarruf eden bir
ülke için, bu çok çarpıcı bir miktar. Buna karşın, dünyada çoğu ülkenin
uzmanlarının dediği gibi, Türkiye’nin kaydettiği gelişme büyük fark attı.
Aynı
yıl, Türkiye’nin en büyük askeri endüstiyel kurumu olan ASELSAN’ın, Türk lazer
silahları programını kanatları altına aldığı anlaşıldı. 7 Temmuz 2018’de, şirket,
patlayıcı maddeleri 200 m. uzaklıktan tahrip edebilme ve küçük boyuttaki
İHA’larını 500 m.den vurabilme kapasitesine sahip bir savaş lazerinin başarıyla
test edildiğini açıklayan bir basın duyurusu yayımladı. Kompak lazer silahı
Türk Otokar yapımı zırhlı araç KOBRA’ya yerleştirildi ve daha önemlisi, lazer
işaretleyicisinin sürekli hedef üzerinde tutulmasına izin veren bir güdüm
sistemiyle donatıldı.
Lazer
gücü, herhangi bir kinetik enerjili mühimmatla karşılaştırılamaz, anlamsız
olur. 76 mm’lik bir toptan fırlatılan bir merminin hedefe aktardığı bu tür bir
enerjiyi, lazer, hedefi sadece tek bir noktadan, çok uzun bir zaman ve devamlı
olarak ısıtarak sağlar. Ve, ASELSAN’ın optoelektronik sistem uzmanları
tarafından başarılan da tam olarak budur. Silah, hedefte özel bir noktaya kitlenir
ve hedef hareket etse bile, tam olarak imha oluncaya kadar onu ısıtır.
Ve
her şey değişti. Bir basın açıklamasında, ASELSAN, güvenli hedef takibi,
sürekli lazer etkisi ve son derece düşük ateşleme maliyeti gibi unsurların
hepsini elde edebileceğini vurguladı. Düşük maliyet meselesi gün gibi açık.
Konvansiyonel bir topun, hedefi kesin olarak vuramayıp mermi harcayacağı
durumda, hedefi kesin olarak vurabilecek düşük güçteki bir lazer silahında,
sadece jeneratör için mazot gerekecek. Kuruluş, lazerle donatılmış bir aracın
fotoğrafını ve metal plakalara yapılan atışların sonuçlarını gösteren bir video
sunumu yaptı. Her nasılsa, olay heyecan uyandırmadı ve haberler dünyada oldukça
soğukkanlılıkla karşılandı. Türkler de, en az onlar kadar soğukkanlı bir biçimde
lazer silahları üzerinde çalışmaya devam etti. Onlar, ürünleriyle ilgili en
enteresan basın açıklamalarını henüz yapmadıklarını biliyorlardı.
Libya’da
süregiden savaş, Recep Tayyip Erdoğan’ın arzu ettiği gibi gelişmedi: üzerine
oynadığı İslamcılar kaybediyor. Bu sorun dün ortaya çıkmadı ve Türkler, uzunca
bir süredir Halife Hafter’in Libya Ulusal Ordu’suna karşı çıkıyorlar. Oysa bu
ordu, Suudi Arabistan ve ABD'den Rusya ve Fransa'ya kadar çok çeşitli ülke ve
güçlerin desteğine sahip. Hafter, Rus paralı askerlerini, ‘Blackwater’un
kurucusu ‘Eric Prince’ın ücretli pilotlarını istihdam ediyor, elindeki MIG-23
uçakları onarılmak üzere Rusya’ya gönderiliyor ve BAE’den ‘Shell’ hava savunma
sistemleri getiriliyor. Ve Hafter, yavaş ancak emin adımlarla kazanıyor.
Ve
Erdoğan, başka yerlerde olduğu gibi yine yanlış ata oynuyor. Suriye’de, Mısır’a
olduğu gibi Libya’da da, Türkiye’nin dost olarak gördüğü ve güvendiği güçler
başarısızlığa uğradı. Gerçekten, Libya’da Türkler hala bir şeylere bel
bağlıyor. Türkiye, ‘sözde hükümet’i ve onun dostları Misrata Tugayları’nı
desteklemeyi sürdürüyor. Bu gruplara, ağır silahlar tedarik ediyor, danışman ve
eğiticiler gönderiyor. Bunların yeterli olmadığını görünce de, Türkler, daha
önce Suriye İdlib’de kullandıkları militanları Libya’ya kaydırmaya başladılar.
Bu bizden uzak savaşın daha fazla ayrıntılarına girmeyeceğiz, bizim için önem
arz eden başka bir şey var.
Türkiye’nin,
bir yandan Hafter’i durdurma kaygısı, diğer yandan dünyada benzeri olmayan
gelişmiş ileri teknoloji silahları kullanabilme ihtiyacı eninde sonunda
kesişecekti. Ve bu gerçekleşti.
BAE’nin
sahip olduğu Çin yapımı bir İHA olan WING LOONG II’nin operatörleri için, bu
sıradan bir keşif ve muharebe göreviydi.
WING LOONG II
Mısrata
Bölgesi üzerinde, Hafter birliklerinin yararına keşif yürüten ve doğrudan bir
saldırı ile imha edebileceği hedefleri arayan dron, bir anti-tank füzesi ile
donatılmıştı. Libya’daki savaş, uzun süredir, en ileri gelişmiş teknolojiler
temelinde yaratılmış silahların ve asimetrik oluşumların eylemlerinin garip bir
karışımı haline dönüştü ve işte İHA’ları da böyle bir karışımın sembollerinden
biriydi. Ancak, kalkış İHA’nın düşürülmesiyle sona erdi. Kısa süre içinde,
dünya bu fotoğraf üzerinde dalgalanma gösterdi.
Ayrıntılar
hemen ortaya çıktı. İHA’nı düşüren Türk silahı, silahlı bir arazi aracının
şasisi üzerine yerleştirilmişti. Daha önceki ASELSAN modeline benzer şekilde,
bir Türk yapımı optoelektronik güdüm sistemi ile donatılmıştı. Sistem, atış
için hedefi doğru olarak incelemenizi, zayıf bir noktasını bulmanızı sağlıyor
ve daha sonra lazer işaretleyiciyi hedef tamamen tahrip olana kadar bu noktaya
tutuyor. Ayrıca, daha önce tanıtılan lazer silahı ile gösterildiği gibi, lazer
pompalanmasında uzun kesintiler olmaksızın sürekli bir lazer modu sağlanıyor.
Silahın gücü 50 kW ve bu, Türk kara savaş aracında şimdiye kadarki en güçlü
lazer silahı.
Önemli
bir nokta da, bunun deneysel bir kurulum olmaması. Bu, bir lazer silahı ile
donatılmış, tamamen işlevsel bir savaş aracıdır ve doğrudan savaşta test
edilmiştir. Hiçbir surette, internet üzerinden elde edilebilen ticari bir
dronla karşılaştırılamaz. Böyle bir silah, korunaksız bir helikopteri
kolaylıkla düşürebilir. Ve Türkiye, bu tür silahları şu anda herhangi bir sorun
olmaksızın büyük miktarlarda yapabilir. Bu taktik bir silahtır, herhangi bir
özel nakil koşulu gerektirmez ve lazerle donatılmış bir savaş aracı, aynı
tipteki herhangi başka bir zırhlı araçla aynı seviyede hareket kabiliyetine
sahiptir. Bu silahlar, silah altındaki sıradan askerler tarafından bile kolayca
kullanılabilir. Ve bu silahın ateşleme maliyeti,
kelimenin tam anlamıyla, ateş etme esnasında
harcanan mazotun fiyatına eşittir. Örneğin, korunaksız bir helikopteri
düşürmenin maliyeti yaklaşık 25 Ruble (2.12 TL)’dir.
Bu
olay, bir “lazer silah yarışı” başlatacak mı?
Bir öngörüde bulunalım: hayır, başlatmaz. Çığır açan haber, dedikleri
gibi, gök gürlemesine neden olmadı. Dünya savaş endüstrisi’nde “Türkler kim ki” değil mi? Türkler silahlarını
geliştirmeye devam edecek ve kimse onları önemsemeyecek. Ve bu durum, herhangi
başka bir savaşta, zırhlı personel taşıyıcıları ve tankları üzerindeki Türk
lazer silahları optoelektronik görüş alanındaki düşman araçlarını kitlesel
olarak yakana, zırhsız araçların motorlarını tutuşturana, helikopterleri ve
İHA’larını düşürene, yerdeki uçakları uzun mesafeden devre dışı bırakana,
piyadeleri sessizce biçene kadar sürecek ve sonra herkes şaşırıp kalacak.
Tüm
bu hikayede ilginç olan şey, aslında lazer konusuna yeni girenlerin, bu konunun
Rusya ve ABD gibi ileri gelenlerinin aşama
kaydetmeyi bile düşünmedikleri bu alanı nasıl ele geçirdikleri. Daha şimdiden,
kelimenin tam anlamıyla, konuyla ilgili haberleri okuyarak öğrenen
rakiplerinden daha hızlılar ve pratik bir şekilde seri askeri ekipman üreterek
alanı başarıyla ve çok süratli bir biçimde ele geçiriyorlar. Bu daha şaşırtıcı,
çünkü Rusya ve Birleşik Devletler lazer
teknolojisinde Türklerden üstünler ve teorik olarak, avantaj kaybı tehdidine
karşı atağa kalkmaları beklenirdi.
Türkler’inkiyle
karşılaştırılamasa bile, Afganistan’dan bazı denemelerin haberini alıyoruz. Ve
daha karmaşık görevler için daha karmaşık bir aygıt, “Relight”, Rusya’da halen
işletimde. ABD, gemiye monte edilmiş ve çalışır durumda bir cihaza sahip. Ancak,
bunlar az sayıdaki örnekler.
Ancak, taktik seviye lazerlere sahip kara savaş
araçları Rusya ya da ABD'de üretilmiyor ve kullanılmıyor. Bunu şu an için
Türkler yapıyor ve çalışmalarının niceliğinin tamamen yeni bir aşama teknolojik
kaliteye dönüşümü çok yakın bir geleceğin konusu. Savaş deneyimleri büyüdükçe,
daha hızlı gelişim gösterecekler. Kelimenin tam anlamıyla, Türkiye’nin
düşmanlarının, kendi tenlerinde hissettikleri zaman bir savaş lazerinin ne
olduğuyla tanışmaları çok uzak değil. Gelecekteki lazer silahları yarışında, Türkler daha şimdiden kendileri için bir ödülü
hakettiler ve bu yarışın sonunda da yerleri ilk sırada olacak.
Alexander
Timokhin
12 Ağustos 2019
ÇEVİRİ: IŞIK
Kaynak: Army Recognition Group SPRL