25 Ağustos 2019 Pazar

Türkiye Libya'da İHA Çin Yapımı Wing Loong II'yi Lazer Silahı ile Düşürdü



Gerçekten, bazı önemli haberler sıklıkla gözden kaçıyor…

4 Ağustos 2019 tarihinde, bu tür durumlardan biri ortaya çıktı ve bazı haberlerde değinildi; ancak, hiç kimse tarafından önemsenmedi. İlk kez, lazer silahı ile donatılmış bir muharebe aracı, başka bir savaş aracını, savaş alanında imha etmişti. Gerçek bir savaşta, gerçek bir savaş alanında…Ve bu kimsenin dikkatini çekmiyordu.

Türkiye, askeri konularda, teknolojik olarak yenilikçi ülkeler sıralamasında yeterince kabul görmüyor. Ancak, Türkler bu yüzyılda gezegen ahalisini şaşırtacaklar gibi görünüyor. Endüstriyel bir güç olarak güçlü bir başlangıç yaptılar ve İslam dünyası’nda askeri ihalelere katılan herhangi biri, zaten ne kadar güç kazandıklarını bilir. Rusya’daki gökdelenleri inşa edenlerin Türkler olduğu da sır değil. Son zamanlarda, Türkiye’nin, düşünsel düzeyde ‘Vikramaditye’ ya da ‘Kuznetsov’ benzeri bir atlama tahtası niteliğinde uçak gemisi inşasını planladığına dair söylentiler mevcut. Türkler, F-35 programına tam olarak bir bileşen üreticisi olarak katıldılar ve şimdi kendi savaş uçaklarını oluşturmayı planlıyorlar.

Ancak, lazer silahları ile iş farklılaştı. Yunanistan ve Rusya üzerinde (görünüşe göre İsrail üzerinde de) askeri güç olarak niteliksel avantaj sağlamasının yanı sıra, bölgede askeri üstünlüğe ulaşmasından kaygı duyulan Türkiye, yenilikçi silah sistemleri üzerinde uzun vadeli ve ciddi yatırımlar yaptı. 2010'ların başında, Türk Grubu SAVTAG (TÜBİTAK bünyesindeki Savunma ve Güvenlik Teknolojileri Araştırma Destek Grubu), 1.25 kW'dan başlayarak 50 kW'a kadar farklı kapasitelerde silahların deneysel örneklerini gösterdi. Sistemler, bir devlet araştırma enstitüsü olan TÜBİTAK ile bağlantılı olarak geliştirildi... ve bu gelişmeleri silah olarak kullanmayı planladıkları gerçeğini özellikle saklamadılar.

Ne var ki, tüm gözlemcileri yanlış yola yönlendirdiler; Gerek Türk Savunma Bakanlığı basın bildirileri ve konuyla ilgili uzman basından gelen haberlerle, Türk lazer silahlarının ilk olarak Deniz Kuvvetleri için üretileceği ve bunların da genel olarak ABD Donanması için geliştirilen lazer silahının bir tekrarı olacağı iması yarattılar. Bu nedenle, hiç kimse özellikle ilgi göstermedi: Ha..Türkler…Pekala.. lazer istiyorlar…Ne olmuş yani?

2015 Yılında, TÜBİTAK, deneysel lazer uygulaması ile hedefleri başarıyla vurduklarını duyurdu. Bunun üzerine, programın finanse edildiği, yalnız 2015 yılında programa 450 milyon ABD doları harcandığı açığa çıktı. Tüm Batı teknolojilerini temin etme imkanı olan ve evvelce AR-GE’den tasarruf eden bir ülke için, bu çok çarpıcı bir miktar. Buna karşın, dünyada çoğu ülkenin uzmanlarının dediği gibi, Türkiye’nin kaydettiği gelişme büyük fark attı.

Aynı yıl, Türkiye’nin en büyük askeri endüstiyel kurumu olan ASELSAN’ın, Türk lazer silahları programını kanatları altına aldığı anlaşıldı. 7 Temmuz 2018’de, şirket, patlayıcı maddeleri 200 m. uzaklıktan tahrip edebilme ve küçük boyuttaki İHA’larını 500 m.den vurabilme kapasitesine sahip bir savaş lazerinin başarıyla test edildiğini açıklayan bir basın duyurusu yayımladı. Kompak lazer silahı Türk Otokar yapımı zırhlı araç KOBRA’ya yerleştirildi ve daha önemlisi, lazer işaretleyicisinin sürekli hedef üzerinde tutulmasına izin veren bir güdüm sistemiyle donatıldı.

Lazer gücü, herhangi bir kinetik enerjili mühimmatla karşılaştırılamaz, anlamsız olur. 76 mm’lik bir toptan fırlatılan bir merminin hedefe aktardığı bu tür bir enerjiyi, lazer, hedefi sadece tek bir noktadan, çok uzun bir zaman ve devamlı olarak ısıtarak sağlar. Ve, ASELSAN’ın optoelektronik sistem uzmanları tarafından başarılan da tam olarak budur. Silah, hedefte özel bir noktaya kitlenir ve hedef hareket etse bile, tam olarak imha oluncaya kadar onu ısıtır.

Ve her şey değişti. Bir basın açıklamasında, ASELSAN, güvenli hedef takibi, sürekli lazer etkisi ve son derece düşük ateşleme maliyeti gibi unsurların hepsini elde edebileceğini vurguladı. Düşük maliyet meselesi gün gibi açık. Konvansiyonel bir topun, hedefi kesin olarak vuramayıp mermi harcayacağı durumda, hedefi kesin olarak vurabilecek düşük güçteki bir lazer silahında, sadece jeneratör için mazot gerekecek. Kuruluş, lazerle donatılmış bir aracın fotoğrafını ve metal plakalara yapılan atışların sonuçlarını gösteren bir video sunumu yaptı. Her nasılsa, olay heyecan uyandırmadı ve haberler dünyada oldukça soğukkanlılıkla karşılandı. Türkler de, en az onlar kadar soğukkanlı bir biçimde lazer silahları üzerinde çalışmaya devam etti. Onlar, ürünleriyle ilgili en enteresan basın açıklamalarını henüz yapmadıklarını biliyorlardı.

Libya’da süregiden savaş, Recep Tayyip Erdoğan’ın arzu ettiği gibi gelişmedi: üzerine oynadığı İslamcılar kaybediyor. Bu sorun dün ortaya çıkmadı ve Türkler, uzunca bir süredir Halife Hafter’in Libya Ulusal Ordu’suna karşı çıkıyorlar. Oysa bu ordu, Suudi Arabistan ve ABD'den Rusya ve Fransa'ya kadar çok çeşitli ülke ve güçlerin desteğine sahip. Hafter, Rus paralı askerlerini, ‘Blackwater’un kurucusu ‘Eric Prince’ın ücretli pilotlarını istihdam ediyor, elindeki MIG-23 uçakları onarılmak üzere Rusya’ya gönderiliyor ve BAE’den ‘Shell’ hava savunma sistemleri getiriliyor. Ve Hafter, yavaş ancak emin adımlarla kazanıyor.

Ve Erdoğan, başka yerlerde olduğu gibi yine yanlış ata oynuyor. Suriye’de, Mısır’a olduğu gibi Libya’da da, Türkiye’nin dost olarak gördüğü ve güvendiği güçler başarısızlığa uğradı. Gerçekten, Libya’da Türkler hala bir şeylere bel bağlıyor. Türkiye, ‘sözde hükümet’i ve onun dostları Misrata Tugayları’nı desteklemeyi sürdürüyor. Bu gruplara, ağır silahlar tedarik ediyor, danışman ve eğiticiler gönderiyor. Bunların yeterli olmadığını görünce de, Türkler, daha önce Suriye İdlib’de kullandıkları militanları Libya’ya kaydırmaya başladılar. Bu bizden uzak savaşın daha fazla ayrıntılarına girmeyeceğiz, bizim için önem arz eden başka bir şey var.

Türkiye’nin, bir yandan Hafter’i durdurma kaygısı, diğer yandan dünyada benzeri olmayan gelişmiş ileri teknoloji silahları kullanabilme ihtiyacı eninde sonunda kesişecekti. Ve bu gerçekleşti.

BAE’nin sahip olduğu Çin yapımı bir İHA olan WING LOONG II’nin operatörleri için, bu sıradan bir keşif ve muharebe göreviydi.

WING LOONG II

Mısrata Bölgesi üzerinde, Hafter birliklerinin yararına keşif yürüten ve doğrudan bir saldırı ile imha edebileceği hedefleri arayan dron, bir anti-tank füzesi ile donatılmıştı. Libya’daki savaş, uzun süredir, en ileri gelişmiş teknolojiler temelinde yaratılmış silahların ve asimetrik oluşumların eylemlerinin garip bir karışımı haline dönüştü ve işte İHA’ları da böyle bir karışımın sembollerinden biriydi. Ancak, kalkış İHA’nın düşürülmesiyle sona erdi. Kısa süre içinde, dünya bu fotoğraf üzerinde dalgalanma gösterdi.

Ayrıntılar hemen ortaya çıktı. İHA’nı düşüren Türk silahı, silahlı bir arazi aracının şasisi üzerine yerleştirilmişti. Daha önceki ASELSAN modeline benzer şekilde, bir Türk yapımı optoelektronik güdüm sistemi ile donatılmıştı. Sistem, atış için hedefi doğru olarak incelemenizi, zayıf bir noktasını bulmanızı sağlıyor ve daha sonra lazer işaretleyiciyi hedef tamamen tahrip olana kadar bu noktaya tutuyor. Ayrıca, daha önce tanıtılan lazer silahı ile gösterildiği gibi, lazer pompalanmasında uzun kesintiler olmaksızın sürekli bir lazer modu sağlanıyor. Silahın gücü 50 kW ve bu, Türk kara savaş aracında şimdiye kadarki en güçlü lazer silahı.

Önemli bir nokta da, bunun deneysel bir kurulum olmaması. Bu, bir lazer silahı ile donatılmış, tamamen işlevsel bir savaş aracıdır ve doğrudan savaşta test edilmiştir. Hiçbir surette, internet üzerinden elde edilebilen ticari bir dronla karşılaştırılamaz. Böyle bir silah, korunaksız bir helikopteri kolaylıkla düşürebilir. Ve Türkiye, bu tür silahları şu anda herhangi bir sorun olmaksızın büyük miktarlarda yapabilir. Bu taktik bir silahtır, herhangi bir özel nakil koşulu gerektirmez ve lazerle donatılmış bir savaş aracı, aynı tipteki herhangi başka bir zırhlı araçla aynı seviyede hareket kabiliyetine sahiptir. Bu silahlar, silah altındaki sıradan askerler tarafından bile kolayca kullanılabilir. Ve bu silahın ateşleme maliyeti, kelimenin tam anlamıyla, ateş etme esnasında  harcanan mazotun fiyatına eşittir. Örneğin, korunaksız bir helikopteri düşürmenin maliyeti yaklaşık 25 Ruble (2.12 TL)’dir.

Bu olay, bir “lazer silah yarışı” başlatacak mı?  Bir öngörüde bulunalım: hayır, başlatmaz. Çığır açan haber, dedikleri gibi, gök gürlemesine neden olmadı. Dünya savaş endüstrisi’nde “Türkler  kim ki” değil mi? Türkler silahlarını geliştirmeye devam edecek ve kimse onları önemsemeyecek. Ve bu durum, herhangi başka bir savaşta, zırhlı personel taşıyıcıları ve tankları üzerindeki Türk lazer silahları optoelektronik görüş alanındaki düşman araçlarını kitlesel olarak yakana, zırhsız araçların motorlarını tutuşturana, helikopterleri ve İHA’larını düşürene, yerdeki uçakları uzun mesafeden devre dışı bırakana, piyadeleri sessizce biçene kadar sürecek ve sonra herkes şaşırıp kalacak.

Tüm bu hikayede ilginç olan şey, aslında lazer konusuna yeni girenlerin, bu konunun  Rusya ve ABD gibi ileri gelenlerinin aşama kaydetmeyi bile düşünmedikleri bu alanı  nasıl ele geçirdikleri. Daha şimdiden, kelimenin tam anlamıyla, konuyla ilgili haberleri okuyarak öğrenen rakiplerinden daha hızlılar ve pratik bir şekilde seri askeri ekipman üreterek alanı başarıyla ve çok süratli bir biçimde ele geçiriyorlar. Bu daha şaşırtıcı, çünkü  Rusya ve Birleşik Devletler lazer teknolojisinde Türklerden üstünler ve teorik olarak, avantaj kaybı tehdidine karşı atağa kalkmaları beklenirdi.

Türkler’inkiyle karşılaştırılamasa bile, Afganistan’dan bazı denemelerin haberini alıyoruz. Ve daha karmaşık görevler için daha karmaşık bir aygıt, “Relight”, Rusya’da halen işletimde. ABD, gemiye monte edilmiş ve çalışır durumda bir cihaza sahip. Ancak, bunlar az sayıdaki örnekler.

Ancak, taktik seviye lazerlere sahip kara savaş araçları Rusya ya da ABD'de üretilmiyor ve kullanılmıyor. Bunu şu an için Türkler yapıyor ve çalışmalarının niceliğinin tamamen yeni bir aşama teknolojik kaliteye dönüşümü çok yakın bir geleceğin konusu. Savaş deneyimleri büyüdükçe, daha hızlı gelişim gösterecekler. Kelimenin tam anlamıyla, Türkiye’nin düşmanlarının, kendi tenlerinde hissettikleri zaman bir savaş lazerinin ne olduğuyla tanışmaları çok uzak değil. Gelecekteki lazer silahları yarışında,  Türkler daha şimdiden kendileri için bir ödülü hakettiler ve bu yarışın sonunda da yerleri ilk sırada olacak.

Alexander Timokhin

12 Ağustos 2019

ÇEVİRİ: IŞIK

Kaynak: Army Recognition Group SPRL