24 Ocak 2015 Cumartesi

İşte ‘sözde soykırım’ iddialarını çürütecek... 7 acil öneri


Ermenistan ve Ermenistan lobisi ısrarla 1915 tehcir olaylarını bir soykırım olarak görmekte ve bir asırdır bunu dünya kamuoyuna kabul ettirmeye çalışmaktadır.

Çok yönlü propagandayı içeren bu çalışmalarda yanlış, sahte ve çarpıtılmış iddialar ve kanıtlar gösterilmektedir. Bu amaçla sayısız kitap, birçok film, tiyatro oyunu ve diğer yollar kullanılmaktadır. Birçok ülke siyasileri, parlamentoları, sanatçıları, kültür yapımcıları her fırsatta etkilenmeye çalışılmaktadır ve hatta etkilenmektedir de...

Türkiye 100 yıla varan sözde “soykırım” iddiaları ve buna ilişkin çok yönlü çalışmalar karşısında en hafif deyimle pasif kalmış ve son derece yanlış bir strateji izlemiştir. Uzunca bir süre, bu konunun üzerine gidilmeyerek unutulacağı varsayımından hareket edilmiştir. Ermeni lobisinin “Ermeni kimliğini” bir arada tutmanın ve on binlerce diyaspora Ermenisi için bir nevi sürekli çalışma alanı sağlayan ekonomik bir alan oluşturduğu, ancak son yıllarda anlaşılabilmiştir.

Türkiye bu soykırım iddialarını geçersiz kılacak elindeki belge ve bilgileri, bu yanlış yaklaşımı nedeniyle değerlendirememiş, ajitasyon alanı bu nedenle tek taraflı olarak Ermeni lobilerince kullanılmıştır.

Osmanlı devletinde tüm gücü ellerinde bulunduran işgalci İngiltere 3 Ocak 1919 tarihinden 10 Ağustos 1921 tarihine değin, “savaş esirlerine kötü muamele ve Ermeni katliamı” denen olayların araştırılması ve suçluların yargılanması için tüm kurumlarıyla harekete geçer. Osmanlı arşivleri işgal kuvvetlerinin elindedir. Esirlere kötü muamele, Türkiye`deki ve Kafkaslardaki Ermeniler’e kırım yaptıkları iddiasıyla tutuklanan daha çok İttihat ve Terakki Komitesi yetkilisi 147 kişi yargılanmak üzere Mayıs 1919’da Malta adasına götürülürler. İngiliz Kraliyet Başsavcılığı “eldeki belge ve bilgilerin suçlamalar için hukuk mahkemesinde kanıt değeri taşımayacağını, dolayısıyla kimsenin bir hukuk mahkemesi önünde cezalandırılmasının mümkün olmayacağını” İngiltere Dışişleri Müsteşarlığı’na bildirir  (Uluç  Gürkan, Ermeni Sorununu Anlamak, İstanbul, 2011, s.78). Malta’ya götürülen tüm tutuklular 31 Ekim 1921’de, yani 29 aylık tutukluluktan sonra, Türkiye`ye geri getirilirler.

100. YILDA, İVEDİ OLARAK YAPILMASI GEREKENLER

Ermeni soykırım iddiaları daha uzun yıllar Türkiye`yi meşgul edecektir. Bu nedenle aşağıdaki çalışmaların yapılmasını öneririm.

1- Malta kararı, 1915 tehcir olaylarının bir soykırım olmadığının son derece önemli bir kanıtıdır. Malta davası, 100. yılına girilen bu sözde soykırım iddilarına karşı, Türkiye için, uluslararası arenada ve dünya kamuoyunda, “soykırım” yapılmadığını belgeleyen İngiliz Kraliyet Başsavcılığı’nın vermiş olduğu bu takipsizlik kararından daha önemli bir belge olamaz. Türkiye kararlılıkla, önemle ve ısrarla Malta soruşturma ve yargılamasını dünya kamuoyuna taşımalıdır.

2- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), 17.12.2013 tarihli Perinçek kararı, 28 Ocak 2015’te Strazburg’da üst mahkemede görüşülecektir. AİHM bu kararında çok önemli bir gerçeğin altını çizerek, “Tarihsel araştırmalar, doğaları gereği tartışmaya açıktır ve nihai sonuçlara veya nesnel ve mutlak hakikat iddialarına imkan vermezler” demektedir. Son derece önemli olan Doğu Perinçek davasıyla, Türkiye bütün hukuksal olanaklarıyla yakından ilgilenmelidir. Bu konunun herhangi bir parti sorunu olmadığı, Türkiye`yi ve tüm Türk ulusunu ilgilendirdiği unutulmamalıdır. Doğu Perinçek’in yurtdışına çıkış yasağının kaldırılması ve Strazburg’daki davaya katılacak olmasından çok büyük mutluluk duyduğumu belirtmek isterim.

3- Türkiye, dünya kamuoyu önünde ısrarla ve kararlılıkla, sözde soykırım iddalarının ortak bir tarihçiler komisyonu tarafından tüm arşivler kullanılarak araştırılmasını istemelidir. Bu komisyonda eşit sayıda Türk, Ermeni ve uluslararası üne sahip tarihçiler görev almalı ve belirlenen bir süre içinde araştırma sonucunun dünya kamuoyuyla paylasılması ve herkes için bağlayıcı olması istenmelidir. Ermenistan’ın yanaşmadığı bu öneri, Türkiye için son derece inandırıcı ve etkili bir argümandır. Türkiye bu öneriyi ısrarla ve sürekli olarak dünya kamuoyunda işlemelidir.

4- Liselerde tarih derslerinde, üniversitelerin özellikle Tarih, Hukuk ve Siyasal Bilgiler fakültelerinde Ermeni sorunu ve soykırım iddiaları derslerde bilimsel kaynaklar ışığında incelenmelidir. Üniversitelerde, yapılacak doktora çalışmalarıyla Türkiye, Almanya, Fransa, İngiltere, ABD ve Rusya  arşivleri araştırılarak bilimsel çalışmalarla soykırım iddialarının asılsızlığı kanıtlanmalıdır. Bu bilimsel çalışmalar İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Almanca ve Rusça olarak basılmalı ve gerekli yerlere dağıtımı yapılmalıdır. Bu alanda örneğin Prof. Musa Qasımlı ve Dr. Mehmet Perinçek, Sovyet ve Rus arşivlerini tarayarak örnek çalışmalar ortaya koymuşlardır.

5- Parlamentolarında sözde Ermeni soykırımını kabul eden ülkelere, Türkiye üniversitelerinde yapılacak bilimsel çalışmalarla yanıt verilmelidir. Başta ABD, Fransa, Belçika, Hollanda, Almanya, İngiltere ve Rusya gibi ülkelerin işgal ettikleri ülkelerde ve kolonilerinde yaptıkları katliamlar ve kırımlar bilimsel çalışmalarla ortaya konmalıdır. Bu konularda gerektiğinde paneller, TV yayınları yapılarak bu ülkelere anlayacakları dilden yanıtlar verilmelidir. Bu alanda yapılacak tartışmalarda aynı göz hizası ve aynı yöntemler kullanılmalıdır.

6- Ermenistan’ın son yıllarda sözde soykırım iddialarını dünya kamuoyuna taşımasının önemli bir nedeni de 23 yıl önce ağır Sovyet silahları kullanılarak işgal edilen Dağlık Karabağ ve onun çevresindeki 5 bölgenin ve de Hocalı katliamının dünya gündeminden uzak tutulmasıdır. Türkiye başta olmak üzere, diğer Türki Cumhuriyetlerin de bu alanda aktif olarak Azerbaycan’ın yanında yer almaları, bu konuyla önemle ilgilenmeleri ve Birleşmiş Milletler kararlarına uyularak Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarından ivedi olarak çekilmesini istemeleri gerekmektedir.

7- Özellikle Batı Avrupa ülkelerinde ve ABD’de bu alanda çalışan ve çalışmaya gönüllü sivil toplum örgütlerine, Türkiye gerekli desteği sağlamalıdır. Ermeni diyaspora lobisi tarafından yapılan gerçek dışı açıklamalar ve   yayınlara bu ülkelerde anında yanıt verilebilmelidir.
 
Prof. Dr. Hakkı Keskin
22 Ocak 2015 Perşembe / AYDINLIK