Yıldız Mahkemesi 27 Haziran- 29 Haziran 1881 tarihleri arasında yargılamanın Yıldız Sarayı'nın bahçesinde kurulan bir çadırda yapıldığı, Osmanlı padişahı Abdülaziz'i öldürmekle suçlanan sanıkların yargılamak için kurulmuş özel bir mahkemeydi.
30 Mayıs 1876 tarihinde Osmanlı padişahı Abdülaziz tahttan indirilerek Feriye Sarayı'nda hapsedilmişti. Ancak 4 gün sonra tahttan indirilmiş olan padişah bilekleri kesilmiş olarak ölü bulundu. Çok sayıda yerli ve yabancı doktorların Abdülaziz'in naaşını muayenesi sonucu ölüm nedeni ihtihar olarak kabul edildi. Ancak bu olaydan tam 5 yıl sonra padişah II. Abdülhamit'in emriyle ve yeni görgü tanıklarının ortaya çıkmış olduğu gerekçesiyle eski padişahın ölümünden suçlu görülen kişilerin yargılanmasına karar verildi.
Sanıkların en başında ünlü Osmanlı devlet adamı ve eski sadrazam Mithat Paşa yer alıyordu. Ayrıca Abdülaziz'in tahttan indirilmesi karışmış olan Damat Mahmud Celaleddin Paşa ve Damat Nuri Paşa ile Abdülaziz'in tahttan indirilmesine fetva vermiş olan şeyhülislam Hasan Hayrullah efendi de sanıklar arasında yer alıyordu. En önemli tanıklar ise Abdülaziz'in çocuk yaştaki cariyelerinden Pervin Felek Hanım ile cinayeti işlediğini itiraf eden Pehlivan Mustafa Çavuş idi. Mahkeme kurulunun başkanı Ali Sururî Efendi ve ikinci başkanı ise Rum asıllı Hristo Forides Efendi idi. Sanıkların mahkeme öncesinde sorgulanmalarında ve mahkeme kararının gözden geçirilerek onaylanmasında Plevne Savunması kahramanı Gazi Osman Paşa ve zamanın Adliye Nazırı olan Mecelle ve Tarih-i Cevdet kitaplarının yazarı Ahmet Cevdet Paşa da rol oynamıştı. Mahkeme normal bir mahkeme salonu yerine Yıldız Sarayı'nın bahçesindeki bir avluda yapıldı. Mahkemenin yerli ve yabancı gözlemcilere açık olarak yapıldığı ilan edildiyse de mahkemeyi izlemek isteyen birçok kişiye izin verilmediği ileri sürülmüştür.
Savcı, sanıklar ve tanıklar dinlendikten sonra 29 Haziran 1881 günü mahkeme kurulu başkanı Ali Sürûri Efendi kararı açıkladı. Abdülaziz'in öldüğü sırada hapis halinde bulunduğu Feriye Sarayı'nın görevlilerinden Pehlivan Mustafa, Cezayirli Pehlivan Mustafa ve Boyabatlı Pehlivan Hacı Mehmed ile Mâbeynci Fahri Bey, Ali Bey, Necib Bey, Midhat Paşa, Damat Mahmud Celaleddin Paşa ve Damat Nuri Paşa idama, Seyyid Bey ve Albay İzzet Bey de 10 yıl hapse mahkûm edildi.
Bu karar 9 Temmuz 1881 günü toplanan 25 kişilik bir temyiz kurulu tarafından tekrar gözden geçirildi. Bu kurulun üyeleri arasında Gazi Osman Paşa ve Ahmet Cevdet Paşa da vardı. 25 kişi arasından 15 kişi mahkemenin kararının aynen uygulanması, 10 kişi ise cezaların hafifletilmesi yönünde oy kullandı. Böylece onaylanmış olan idam cezalarını II. Abdülhamit Taif'te çekilmek üzere müebbet hapse çevirdi. Taif'te zor koşullar altında hapis hayatı yaşayan Mithat Paşa ve Damat Mahmud Celaleddin Paşa 8 Mayıs 1884 gecesi muhafızları tarafından boğularak öldürüldüler. Eski şeyhülislam Hasan Hayrullah Efendi de 1898'de gene Taif'te öldü.
Yıldız mahkemesinin tarafsızlığı uzun yıllar boyunca tarihçiler tarafından tartışılmıştır. Konuyu ayrıntılı olarak ve orijinal belgelere dayanarak incelemiş olan tarihçi İsmail Hakkı Uzunçarşılı "Midhad Paşa ve Yıldız Mahkemesi" adlı eserinde Abdülaziz'in intihar sonucu öldüğü ve Yıldız mahkemesinin II. Abdülhamit tarafından kendisine karşı olan devlet adamlarını ortadan kaldırmak amacıyla sahnelendiği sonucuna varmıştır.
VİKİPEDİ'NİN KAYNAKLARINDAN "BİLGİ COM"DA YILDIZ MAHKEMESİ
"Otuz ikinci Osmanlı Pâdişâhı Abdülazîz Hanın tahttan indirilerek şehit edilmesine sebep olanları yargılamak için kurulan mahkeme. Yıldız Sarayı yakınındaki Malta Karakolunun yanında kurulan bir çadırda görüldüğü için bu ad verilmiştir.
Sultan Abdülazîz Han; Sadrâzam Mütercim Rüşdî Paşa, Serasker Hüseyin Avni Paşa, Şeyhülislâm HayrullahEfendi ve Midhat Paşanın gizli çalışmaları neticesinde 30 Mayıs 1876da tahttan indirildi. Hüseyin Avni Paşanın ayda yüz altın lira maaşla Feriyye Sarayına bahçıvan adıyla aldığı Cezayirli Mustafa, Yozgatlı Mustafa Çavuş ve Boyabatlı Hacı Mehmed adlı pehlivanlar tarafından 4 Haziran 1876da şehit edildi. Fakat intihar süsü verilerek olayın üzerine gidilmedi.
Sultan Beşinci Murâd Hanın kısa saltanatından sonra pâdişâh olan Sultan İkinci Abdülhamîd Han, amcası Abdülazîz Hanın şehit edilmesiyle ilgili olarak el altından soruşturmaya başladı. Bizzat veya vâsıtalı olarak yaptığı soruşturma neticesinde amcasının iddia edildiği gibi intihar etmeyip, sûikastle öldürüldüğü kanaatine vardı. Olayın resmî olarak soruşturulmasını istedi.
Soruşturma neticesinde hazırlanan raporda Abdülazîz Hanın ölümünün intihar olmayıp suikast sebebiyle olduğu belirtildi.
Sultan İkinci Abdülhamîd Han, bakanlar dışında birçok devlet adamının katılmasıyla bir heyet toplayarak mahkeme kararlarının aynen tatbiki veya değiştirilmesi hakkında tek tek tekliflerinin bildirilmesini istedi. 9 Temmuz günü Yıldız Sarayında eski sadrâzamlardan Safvet Paşanın başkanlığında toplanan 25 kişilik heyetten 15 kişi kararların aynen uygulanmasını, 10 kişi ise cezâların hafifletilmesini istedi. Sultan İkinci Abdülhamîd Han, heyet üyelerinin yazılı mütâlaalarını tek tek inceledikten sonra kendi yetkisine dayanarak îdâm cezâlarının hepsini ömür boyu hapse çevirdi. Sivil ve askerî rütbelerini, nişanlarını ve madalyalarını kaybeden mahkûmların on birinin de cezâlarını Hicaz eyâletindeki Taif Kalesinde çekmeleri kararlaştarıldı. Mahkûmlar cezâlarını çekmek üzere Taife gönderildi. Böylece Osmanlı târihinde karanlıkta bırakılmak istenen bir cinâyet de aydınlığa kavuşturuldu."
Görüldüğü gibi, Vikipedi'nin kaynağı siteye göre olay gayet basit:
1) YILDIZ MAHKEMESİ, otuz ikinci Osmanlı Pâdişâhı Abdülazîz Hanın tahttan indirilerek şehit edilmesine sebep olanları yargılamak için kurulmuştur.
2) Zamanında olaya "intihar" süsü verilerek, üzerine gidilmemiştir.
3) Ancak olaydan 5 yıl sonra, Sultan İkinci Abdülhamîd Han bizzat veya vâsıtalı olarak yaptığı soruşturma neticesinde amcasının iddia edildiği gibi intihar etmeyip, sûikastle öldürüldüğü kanaatine varmış ve olayın resmî olarak soruşturulmasını istemiş.
4) "Ulu Hakan" Sultan İkinci Abdülhamîd Han, bakanlar dışında birçok devlet adamının katılmasıyla bir heyet toplayarak mahkeme kararlarının aynen tatbiki veya değiştirilmesi hakkında tek tek tekliflerinin bildirilmesini istemiş. 9 Temmuz günü Yıldız Sarayında eski sadrâzamlardan Safvet Paşanın başkanlığında toplanan 25 kişilik heyetten 15 kişi kararların aynen uygulanmasını, 10 kişi ise cezâların hafifletilmesini istemiş. Hoşgörülü ve bağışlayıcı Sultan İkinci Abdülhamîd Han ise, heyet üyelerinin yazılı mütâlaalarını tek tek inceledikten sonra kendi yetkisine dayanarak îdâm cezâlarının hepsini ömür boyu hapse çevirmiş.
5) Sivil ve askerî rütbelerini, nişanlarını ve madalyalarını kaybeden mahkûmların on birinin de cezâlarını Hicaz eyâletindeki Taif Kalesinde çekmeleri kararlaştarılmış ve mahkûmlar cezâlarını çekmek üzere Taife gönderilmiş. Böylece Osmanlı târihinde karanlıkta bırakılmak istenen bir cinâyet de aydınlığa kavuşturulmuş."
Söz konusu site'deki "masal" böyle bitiyor. "Masal" diyorum, çünkü gerçek bir tarihsel öykü bugüne aktarılıyorsa bunu yapan kişinin kaynak göstermesini bekleriz, böyle bir kaynak yok (Bu aktarma işini yapan kişi eğer bugün 150 yaşında ve hala yaşıyorsa o başka !). Masal biraz erken de bitirilmiş; Taif süreci ve bu süreç sonunda oradakilere, örneğin Mithat Paşa ve Damat Mahmud Celaleddin Paşa'ya ne olduğu konusunda bir bilgi vermiyor bize...Merak ediyoruz doğrusu; "zamanında amcasının iddia edildiği gibi intihar etmeyip, sûikastle öldürüldüğü kanaatine varmış ve olayın resmî olarak soruşturulmasını istemiş olan" bağışlayıcı ve demokrat ulu hakan, Taif'te olanlar için de soruşturma istemiş mi acaba? Ne de olsa işin içinde bir "boğulma" (ya da boğdurulma) eylemi var; Bu işi "Ulu Hakanımız" yaptırtmayacağına göre, mahkumlar ya intihar etmiş olabilirler ya da bir örgüt (örneğin Ergenekon) işi olabilir değil mi ? Masal yazıcılarımız, masal dinlemekten hoşlananlarımız için bu boşluğu doldurmalılar bence...(ETÖ iyi boşluk doldurur, onlara öneririm!)