19 Aralık 2012 Çarşamba

OKAN İRTEM/ Gorbaçov Kemal ile oligarşinin TESEV’i

OKAN İRTEM/ Gorbaçov Kemal ile oligarşinin TESEV’i
Cuma, 23 Kasım 2012 / AYDINLIK

İki çözücüydüler; biri Sovyetler Birliği’ni, diğeri ise Türkiye’nin kurucu partisi CHP’yi ayakta tutan bağları çözme işini üstlendi. Adları Mikhail Gorbaçov ve Gorbaçov Kemal’di. Her ikisinin de hüküm sürdükleri dönemde George Soros ile bağlantıları bulunuyordu.


George Soros’un rejimleri


Soros Vakfı Sovyetler Birliği’nde 1987 yılında kapılarını açmıştı. Rejimin çöküşüne kadar da sol düşüncenin geriletilebilmesi için milyonlarca dolar para saçmıştı. Gorbaçov, herhalde Soros’a olan bu borcunu ödemek adına, SSCB’nin çöküşü sonrasında yaptığı bir açıklamada, spekülatör George Soros’u Nobel Barış Ödülü’ne aday olarak gösteriyordu. Ama ödülü kazanan Soros değil, emperyalist düzene katkılarından doları Gorbaçov oldu. Soros’un hanesine ise, eski sosyalist ülkelerde namını ve emperyalist renkli karşı-devrimlerini yürütmek düştü. ABD eski Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’ın yardımcısı Strobe Talbott’ın şu sözleri Soros’un rolünü anlamak açısından çok açıklayıcıdır: “Biz Almanya, Fransa, İngiltere ve tabii George Soros ile birlikte eski komünist ülkelere olan yaklaşımımızı uyumlulaştırmaya çalışıyoruz.” Aranan uyum renkli karşı-devrimlerde bulunuyordu.


SSCB’nin çözülmesinin ardından Sorosçu vakıfların desteği ile Gürcistan, Ukrayna, Yugoslavya gibi ülkelerde karşı-devrimler gerçekleşti. Gürcistan’da yeni kurulan rejimin devlet memurlarına ödediği maaşlar dahi doğrudan Soros’ça ödenmişti. TESEV başkanı Can Paker bir röportajında bunu açıkça söylüyordu: Soros “Gürcistan’la ilgili sorulara cevap verdiği için biliyorum ... memurlarına para ödeyemez duruma düşen hükümete bir süre maaş yardımında bulunmuş.” Her ne kadar Kılıçdaroğlu, “biz TESEV’i kurduğumuzda Soros falan yoktu” dese de, tüm bu ülkelerde Soros’un adı oldukça iyi biliniyordu. CHP kurmayları Soros’un bu faaliyetlerine ilişkin ayrıntılı bilgiyi Mark Mackinnon’ın “Yeni Soğuk Savaş” kitabında bulabilirler.


CHP’de bir Cumhuriyet düşmanı


1990 sonrasında Kafkasya ve Balkanlar’da rejimler çözülürken, 1994 yılında Türkiye’de Soros destekli TESEV kuruluyordu. Basına yansıyan haberlere bakılacak olursa, Kılıçdaroğlu’nun adı da bu örgütün kurucuları arasında yer alıyordu. Nitekim Kılıçdaroğlu da vakfın kurucularından biri olduğunu birkaç gün önce basına açıkladı. Ama Gorbaçov ile Kılıçdaroğlu arasındaki ilişki sadece bu Soros bağlantısından ibaret değildir. Kılıçdaroğlu,Gorbaçov’un ülkesinin tarihine yönelik sadakatsizlik eğilimini de paylaşır. Bu açıdan Kılıçdaroğlu’nun bir süre önce, Tahkikat Komisyonu aracılığıyla İnönü CHP’sini kapatmayı tasarlayan Adnan Menderes’in mezarına çiçek bıraktığı hala hatırlardadır; İnönü CHP’sini sahiplenmemekten hiç çekinmiyordu. Başında olduğu, Cumhuriyet’in kurucu partisine sadakati, Gorbaçov’un Sovyetleri Birliği’ne olan sadakati ölçüsündeydi.


MÜSİAD’tan Zaman’a, Kılıçdaroğlu’ndan Toprak’a


Ama CHP’de Cumhuriyeti çökertme yanlıları bitmemektedir ve üst kademededirler. CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak da 8 Kasım’da, Cumhuriyet düşmanı MÜSİAD’ı ziyaret ediyor ve “MÜSİAD’ı takdirle” izlediklerini söylüyordu. Toprak görüşme sırasında, “MÜSİAD ile CHP arasında diyalog oluşturmak” istediklerini de açıklıyordu. Böylelikle MÜSİAD ilk kez bir CHP heyetini ağırlamış oluyordu. Aynı Toprak yakın zamanda Bursa Girişimci İş Adamları Derneği’ne yaptığı bir ziyarette de, Fethullah Gülen okullarını “yurt dışında Türk bayrağını dalgalandırdıkları” için övüyordu.


TESEV’in raporları


CHP Cumhuriyet karşıtlarıyla diyalog araya dursun, aralarında Etyen Mahçupyan’ın da bulunduğu TESEV Demokratikleşme Programı, 2011 yılında Türkiye’de başörtüsü yasağının kalkmasına ilişkin bir yol haritası hazırlama kararı aldı. Kamuda türban takılabilmesini “demokrasi programı” çerçevesinde değerlendiriyordu. 2012 yılının Şubat ayında da meseleyi Konya’da tartışmaya açıyordu. Raporda “anayasa değişikliği sürecinde başörtüsü yasağı meselesinin ele alınması önemlidir” denilmekteydi. Rejimin değişmesini perçinleyecek anayasa sürecine TESEV’in bir diğer katkısı da, TESEV Anayasa Komisyonu’nun hazırladığı “Türkiye’nin Yeni Anayasası’na Doğru” başlıklı raporla oldu. Komisyonun bu raporunun “Anayasanın Temel İlkeleri” bölümündeki başlıklar konumuz açısından yeterli açıklıktadır: “Devletin herhangi bir resmi ideolojisi olmamalıdır” ya da “Devlet teşkilatı adem-i merkezileştirilmelidir” ifadeleri rapordaki başlıklardan yalnızca birkaçıdır ve bugün AKP


iktidarınca uygulamaya konulmaktadır. Mustafa Erdoğan ve Serap Yazıcı, hazırladıkları raporda, “bu çerçevede yeni anayasa ... lâikliği toplumu sekülerleştirmeyi amaçlayan bir proje olarak gören anlayıştan uzak olmalı” önerisini de unutmamışlardı. Cumhuriyet çözülürken TESEV nelerin değiştirilmesi gerektiğini söylüyordu.


CHP’nin de içinde olduğu Anayasa Komisyonu’na TESEV’in katkıları bunlardı. KıIıçdaroğlu’nun, “suçlayanlar acaba TESEV’in kaç yayınını okumuş, merak ediyorum” diyerek savunduğu raporlarda bunlar savunuluyordu. TESEV yukarıda da belirttiğimiz üzere, 1994 yılında, Türkiye’nin önemli aydınlarının öldürüldüğü ya da yakıldığı 90’lı yılların ortalarında kurulmuştu. Bununla birlikte, TESEV’in geçmişi Nejat Eczacıbaşı tarafından 1961 yılında kurulan Ekonomik ve Sosyal Etüdler Konferans Heyeti’ne kadar uzanmaktadır. Bu kurum, 1994 yılında TESEV haline dönüştürülüyordu. İlk yönetim kurulu başkanı da Bülent Eczacıbaşı idi. 1961 tarihli Ekonomik ve Sosyal Etüdler Konferans Heyeti, Türkiye’nin ekonomik yapısı, rejimi üzerine konferanslar düzenleyen, yayınlar hazırlayan bir heyetti. Türkiye’de ‘demokratik rejimin nasıl kurulacağı’ konulu çalışmalar da düzenliyordu. Bu konferansların katılımcıları arasında 1982 Darbe Anayasası’nın mimarı Sulhi Dönmezer ile 1982 Anayasası’nı hazırlayan komisyonun başkanı Orhan Aldıkaçtı gibi isimler de yer alıyordu. Oligarşinin “demokrasisi” böyle oluyordu.


Gorbaçov Kemal’in oligark dostları


TESEV, pek çok oligarkın katılımıyla kurulmuştu. Kurucuları arasında Ethem Sancak, İnan Kıraç, Can Paker, Feyyaz Berker, Osman Kavala, Jak Kamhi, İshak Alaton, Kemal Kılçdaroğlu, Cüneyt Zapsu, Bülent Eczacıbaşı gibi isimler yer alıyordu. Koç grubunun mensupları da TESEV’de eksik değillerdi. Türkiye oligark ailelerinin neredeyse tüm önemli isimleri buradaydı. Kuşkusuz Kılıçdaroğlu da buradaydı. Demek ki, CHP’nin başına getirilmeden önce oligarklarca tanınıyordu; bunun, CHP başkanı seçilmesini kolaylaştırdığını düşünebiliriz. Baykal’ın da, yerini Kılıçdaroğlu’na bırakırken bu bilgiye sahip olduğunu kabul etmek durumundayız. TESEV’in başkanlığını uzun süredir Can Paker yürütüyor. Paker, Soros’un diğer adı olan Açık Toplum Enstitüsü‘nün de bir süre başkanlığını yapmış bir isim. Aynı zamanda kendi evinde Tayyip Erdoğan ile yemek yiyebilecek ve onu misafir edebilecek kadar AKP’ye yakın. Erdoğan’ın yüzünü okşamakla maruf Mehmet Barlas’ın eşi Canan Barlas’ın ise ağabeyidir. TESEV’in Yüksek Danışma Kurulu üyeleri arasında ise, Kılıçdaroğlu’nun beğeneceği bir isim, Kemal Derviş bulunmaktadır. Zaman gazetesi yazarı ve kadrolu cemaatçi Etyen Mahcupyan da vakfın demokratikleşme programı sorumlularındandır. Söz konusu vakfı zaman zaman ziyaret edenlerden biri de Ahmet Davutoğlu’dur. Kılıçdaroğlu’nun “evet, TESEV’in kurucuları arasındayım. Çok saygın isimler, bu vakfın kurucuları” arasındadır diyerek savunduğu vakıf, işte bu vakıftır. Programının Gorbaçov’un politikaları türünden rejimin ve CHP’nin çözülüşüne açılması boşuna değildir.

Hiç yorum yok :