27 Aralık 2014 Cumartesi

"DİL" ÜZERİNE UÇUŞMALAR ! BİRİ "BAŞBAKAN", DİĞERİ CUMHURBAŞKANI; AMA İKİSİ DE AYNI KİŞİ ! DİSSOSİYATİF KİMLİK BOZUKLUĞU NEDİR ?


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
   24.04.2012 tarihinde, Türkiye Yazarlar Birliği, Türkiye Dil ve Edebiyatı Derneği, Türk Dil Kurumu ve Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen “Anayasanın Dili” Sempozyumunda yaptığı konuşmada, Dünyadaki her dilin aslında zengin ve edebi eser üretmeye, bilim dili kurmaya, kanun dili oluşturmaya müsait olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan sözlerini şöyle sürdürüyor:
 
“Diller arasında bir ayrıma gitmek, açık söylüyorum bir ırkçılıktır. Zaman zaman söyleniyor, 'Türkçe ile felsefe, bilim yapılmaz, bilim dili kurulmaz' deniyor. Bunların tamamı ırkçılık kokan açıklamalardır. Irkçılık ihtiva eden bir düşünüş biçimidir. Dünyadaki tüm diller gibi Türkçe de zengin kelime hazinesiyle, bu dili konuşan herkese sonsuz, sınırsız, engin bir muhayyile sunabilecek güce sahiptir."
 
 
   Burada, yeri gelmişken sempozyumun düzenleyicilerinden "Türkiye Yazarlar Birliği"nin, 2001 yılında "Fethullah Gülen"e, "Üstün Hizmet Ödülü"nü verdiğini anımsatalım !
 
 
   24.12.2014 tarihinde, TÜBİTAK'ın 2014 yılı Bilim, Özel ve Teşvik Ödülleri Töreni'nde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,
"..En büyük sıkıntılardan birini de maalesef dilde yaşadık. Bizim bilime son derece müsait dilimiz varken, bir gece yattık sabah kalktık baktık ki o dil yok. İşte şimdi yabancı dillerle bilim öğrenen ve öğreten bir ülke derecesine getirildik. Binlerce kelime ve kavram unutuldu. Kelime ve kavram üretmeye elverişli olan dil yapısı adeta törpülendi.

Türkçenin mevcut kelime hazinesiyle felsefe yapamazsınız. Ya Osmanlıca, ya da İngilizce Fransızca kelimelere başvuracaksınız. Bu sorunların hepsini aşmak zorundayız.”
  2012 yılında, Fethullah Gülen'e ödül vermiş olan Türkiye Yazarlar Birliği'nin düzenleyicilerinden olduğu sempozyumda konuşma yapan "Başbakan", 2014 yılında bu kez "Cumhurbaşkanı" olarak TÜBİTAK"ın ödül töreninde "paralel yapı"dan yakınıyor ve 'Bilimi teşvik etmesini beklediğimiz TÜBİTAK'ı gizli bir yapılanma sardı hakim oldu ve başka gayelere hizmet etmeye başladı. Kriptolu telefon yaptık diyerek Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Genelkurmay Başkanı ve bakanları dinleyip bilgileri başka ülkelere servis ettiler. Bu vatana, insanlığa ve bilime ihanettir' diyor.
 
KISA BİLGİ NOTU:
 
Dissosiyatif bozukluklarda, tıbben gösterilebilir bir bedensel (örneğin nörolojik) neden bulunmadığı halde, bellek, kimlik ya da bilinç işlevlerinin bütünlüğünde bozulma (bölünme) ya da değişme görülür.
Dissosiyatif bozukluklar tüm psikiyatrik bozukluklar içersinde etiyolojik olarak çevre etkenlerine en fazla bağlı olanıdır. Dissosiyasyon her insanda bulunan bir kapasitedir. Bu nedenle, şizofreni ve bipolar bozukluk gibi genetik yönü belirgin olan bozuklukların aksine, erken yaşta (genellikle 10 yaşından önce) başlayan kronik psikolojik travmatizasyon normalde sağlıklı bir gelişim beklenen bireyde de dissosiyatif bozukluk oluşturabilir. Dissosiyatif bozukluk hastaları psikiyatride en yüksek oranda çocukluk çağı travmatik yaşantısı bildiren tanı grubudur.
Bu grup bozukluklardan "dissosiyatif kimlik bozukluğu"nda geçerli bazı tanı kriterleri:
  • İki ya da daha fazla birbirinden ayrı kimlik ya da kişilik durumunun varlığı
  • Bu kimlik ya da kişilik durumlarından en az ikisi zaman zaman tekrarlayarak kişinin davranışını denetim altında tutmaktadır.
  • Önemli kişisel bilgileri sıradan bir unutkanlıkla açıklanamayacak biçimde anımsayamama