15 Aralık 2014 Pazartesi

"ZAMAN" GAZETESİ ARŞİVİNDEN YAKIN TARİHE NOTLAR




Hukuk ve üslup- Ahmet SELİM (20.02.2011)
....
Deliller toplanıyor, savcılık sorguluyor, mahkeme tutuklama kararı veriyor.


Şimdi biz ne düşünmeliyiz?


Beklemekten başka bir tavrımız olabilir mi?

Bir gün yazılan yazı ertesi gün havada kalıyor ise, o yazı yazılmaması gereken bir yazıdır.

Bir kanaat, hatta bir inanç sahibi de olabilirsiniz yargılanacak kişi hakkında. Mesela kesinlikle masum olduğuna inanabilirsiniz ama bunu yazamazsınız, medyaya açıklayamazsınız. Bizim vicdanî kanaatlerimiz ve inançlarımız sadece bizi bağlar. Yargı ve hukuk, apayrı bir konudur.

Hayatımızda bunun çok çeşitli örneklerini yaşamışızdır.

Bazen yasalara göre suç işleyenler, yaptıkları işin kendi ideolojilerine göre suç olmadığı fikrine sahip olabilirler mesela. Ama hukuk yasalara göre işler. Bizim sübjektif değerlendirme ölçülerimize göre değil.

"Beraat-i zimmet asıldır" kuralı da yanlış anlaşılıyor. Evet, aksi sabit olmadıkça (sübut bulmadıkça) kimseye suçlu diyemeyiz. Fakat yargılanmakta olan biri için, "bu beraat etmelidir, masumdur" diyemeyiz. Sanık (şüpheli) demek, beraat etmesi yargı kararına bağlı olan kişi demektir. Biz hariçten, dosya hakkında ne savcı gibi ne avukat gibi konuşup yazabiliriz. Yasaların istediği budur. Eleştiri genellikle, sonuçlandırılmış davalarla ilgili olmak durumundadır....