16 Temmuz 2015 Perşembe

Sola Yutturulmaya Çalışılan Zoka: Kimlik Siyaseti- 1 (Giriş)


Günümüzde kimliklerin tanınması temelinde hareket eden ve “kimlik siyaseti” olarak adlandırılan bir akımın dünyanın pek çok ülkesinde yükselişte olduğu görülmektedir. Türkiye’de Sünni mezhebini eksen alarak siyaset yapan siyasal İslamcılığın 1990’lar boyunca yükselmesi ve en sonunda siyasetin merkezine yerleşmesi ya da CHP Genel Başkanı’nın 18.Olağanüstü Kurultay’da kendisini “Dersimli Kemal’im ben !” diye tarif etmesi kimlik siyasetlerinin ulaştığı etki alanını gösteren örneklerdir. Ancak kimlikleri merkeze alarak siyaset yapma olgusuna dünyanın gelişmiş ülkelerinde de rastlanıyor. Örneğin ABD’de Müslüman zencilerin ayrı statü talebinde bulunmaları veya Güney Amerika kökenlilerin çoğunluğu oluşturdukları Florida Eyalet Meclisi’nde İspanyolcanın resmi dil olmasını talep etmeleri gibi.

   Kimlik siyasetine ilişkin bir tartışmada göz önünde tutulması gereken iki eksen bulunmaktadır.
   Birinci eksen, batılı toplumlarda işçi sınıfının devrimci potansiyelini kaybetmesinin bir sonucu olarak, solun kendisine yeni toplumsal değişme dinamikleri araması ile ilişkilidir. Emperyalizm döneminde batıda işçi sınıfı, azgelişmiş ülkelerin sömürüsünden pay almaya başladı. Bunun sonucunda devrimci niteliğini kaybetti ve reformculaştı. Batılı solcu aydınlar faşizm karşısındaki yenilgi, burjuvazinin ideolojik hegemonyasının ulaştığı düzey, Sovyetler Birliği tecrübesinin yarattığı hayal kırıklığı ve işçi sınıfının reformculaşması gibi nedenlerden dolayı büyük bir karamsarlık içine düştü. Bunun sonucunda faturayı modernleşmeye, rasyonalizasyona ve sınıf merkezli siyasi yaklaşıma kestiler yeni devrimci değişme dinamikleri aranmaya başladılar. Kimlik siyasetlerine giden yolu döşeyen birinci eksen, söz konusu arayıştır.
   İkinci eksen, dünyanın küreselleştirilmesi sürecinin ulus-devletlerle girdiği çatışma üzerinden biçimlenir. Ulusal ekonomisi üzerindeki denetimini korumak isteyen her ulus-devlet, mali piyasaların bütünleştirilmesi anlamına gelen küreselleşme açısından bir engeldir. Bu engelin aşılabilmesi için devreye sokulan siyasal araçlardan biri de ulusal birliğin ve ulus olgusunun inkarına dayanan kimlik siyasetidir. Küreselleşme döneminin kimlik siyasetinin savunucuları, birinci ekseni oluşturan batılı sol aydınların 60'lardan bu yana sürdürdükleri kuramsal envanterden bolca yararlanırlar. (Devam edecek)

Yrd.Doç. Atakan HATİPOĞLU
Adnan Menderes Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi
BİLİM ve ÜTOPYA / Mayıs 2015 / Sayı:251