Aşağıdaki
makale, yerli ya da yabancı birçok çevrede “Gizli Dünya Devleti’nin en önemli
organlarından biri” olarak tanımlanan “Dış İlişkiler Konseyi” (CFR)’nin yayın
organı “Foreign Affairs”de 29 Haziran 2015 tarihinde Micha'el Tanchum imzasıyla
yayınlanmıştır.
KÜRT BÜTÜNLEŞMESİ
Seçim
Sandığında ve Savaş Alanında Güç Toplama
29 Haziran 2015
Son zamanlarda; Türkiye-
Suriye sınırının her tarafındaki Kürtler, özerklik arayışlarında önemli
ilerlemeler kaydettiler. Bu kazanımlar; Suriye’de savaş alanında olurken,
Türkiye’de seçim sandığında elde edilmiştir. IŞİD’in aşılması zor ablukasına
karşı Kobani’de yaptıkları savunma ile dünya çapında sempati toplayan ve ABD
Hava Kuvvetleri’nin desteğini alan Suriye Kürtleri, stratejik öneme haiz Tel
Abyad’ı 15 Haziran’da IŞİD’den aldılar. Ve bir hafta önceki Türkiye
seçimlerinin bir sonucu olarak, Kürtlerin önderliğindeki HDP, Türkiye’nin
politik görünümünü geri dönülemez bir şekilde değiştirerek parlamentoya girmiş
bulunuyor. Gerçekten de; Kürt odaklı bir partinin ilk kez parlamento’ya
girmesi, Türkiye’deki siyasal haklar açısından bir kilometre taşı
oluşturmaktadır. Ancak; sınırın iki yanındaki olaylar bağlamında gerçek
galipler, Türkiye’nin yasadışı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) (HDP oluşumunu başlatan
bir parti ve militan grubu) ve onun, son zamanlardaki IŞİD’e karşı kazanılan
zaferlerde önemli bir rol oynayan Suriye’deki bağlı kuruluşu PYD’dir.
HDP’nin
Türkiye parlamentosu’na girmesi ve PYD’nin Suriye sınırında kontrolü eline
alması, PKK’nin Ortadoğu’daki 30 milyon Kürdü bir araya getirecek “bir
pan-kürdist” konfederasyonun oluşturulmasını amaçlayan 10 yıllık çabasında yeni
bir bölüme geçildiğine işaret ediyor.
PKK
liderliği, daha önce, bağımsızlık ihtiyacını giderecek bir Kürt otonomisi’nin
yolunu anahatlarıyla çizmişti. HDP -ki
PKK da aynı halk tabanını paylaşıyor- Ankara’da, PKK’nın bir pan-kürdist konfederasyon hayalini
gerçeğe dönüştürmeye başlayacak önemli kazanımlar elde etti. Mart 2005’de, PKK
lideri Abdullah Öcalan, herbiri federal ilişkiler aracılığıyla köken aldıkları
ülkelere – Irak, İran, Suriye veya Türkiye- bağlı dört otonom Kürt bölgesinden
oluşmuş bir konfederasyonun kurulmasını amaçlayan bir yol haritasını ortaya
koyan Demokratik Konfederalizm Deklarasyonu’nu yayınladı. HDP’nin zaferinde
olduğu gibi politik ilerlemeler ve PYD’nin Suriye’deki ilerleyişinde olduğu
gibi askeri zaferler, Öcalan’ın planının gerçekleşmesine yardımcı olmaktadır.
Diğer bir deyişle, PKK’nın geleceği hiç bu kadar parlak olmamıştı.
2012’de
PKK’ya bağlı PYD’nin Suriye Kürdistanı’nda 3 otonom kantonu kurması Öcalan için
önemli bir ilerleme oldu ve İran, Irak
ve Suriye’nin Kürt yerleşimli bölgelerinde bağlı siyasi partilerin
oluşturulması ile başlayan planı, daha sonra Türk Kürdistan’ı ile sınır-ötesi
bir konfederasyonun yolunu açacaktır. Adeta güneydeki emsali olan Kürdistan
Bölgesel Yönetimi’ni ima edecek şekilde, PYD kantonları artık Rojavaye
Kürdistan veya daha çok Rojava olarak bilinir hale geldiler. Sonuçta, Öcalan rakip
Kürdistan Demokratik Parisi önderliğindeki Irak’ın otonom Kürdistan Bölgesel
Yönetimi’ni, PKK hakimiyetindeki bir konfederasyonun içine almayı
amaçlamaktadır.
Ancak,
Kürdistan Bölgesel Yönetimi bu durumu yanıtsız bırakmaktan memnun değildi.
Topluluk sonradan, 2014 Nisanı’nda, Rojava ile Irak Kürt Bölgesi arasında,
görünüşte Suriye’li IŞİD savaşçılarından korunmak amacıyla 10,5 millik bir
hendek kazdı. Hendek, PKK’nın genişlemekte olan alanı ile Kürdistan Bölgesel
Yönetimi’ne ait bölgeler arasında derme çatma bir sınır oluşturmuş oldu. Aylar
sonra, Kürdistan Bölgesel Yönetimi peşmergeleri İŞİD’in kuzey Irak’a ilerlemesi
karşısında bölgeyi terketti.
İŞİD militanları Irak’ın kuzeybatısı’ndaki Sincar
Dağı’nı kuşattığında, PYD’ye bağlı YPG (Halk Savunma Birlikleri) savaşçıları
kuşatma altındaki 10 000 Kürt Yezidisi’ni kurtarmak amacıyla Rojava’ya bir
koridor oluşturdu. Yezidileri İŞİD
militanlarından kurtaran PKK ve YPG savaşçılarının media’daki görüntüleri
PKK’ya geniş çapta değer kazandırdı ve onun pan-Kürdistan hedefini büyüttü.
Benzer olarak; IŞİD’in Suriye kasabası Kobani’ye saldırısı, IŞİD’in Suriye’deki
ilerleyişi karşısında bir ittifak oluşturulmasının ileriye dönük bir yol olarak
görülmesi, Batı ve PKK çizgisindeki Kürt güçleri arasındaki ortaklığı
pekiştirmiş olabilir. Batı öncülüğündeki IŞİD-karşıtı koalisyon, Rojava’yı hava
akınlarıyla destekleyen bir politika izledi. Bu durum, Batı’nın PKK’ya bağlı
örgütlere, daha önce düşmanca olan yaklaşımında belirgin bir değişikliği
gösteriyor. Birleşik Devletler, Sincar saldırısı boyunca hava akınları
düzenleyerek ve Kobani kuşatması
esnasında PYD güçlerine havadan silah ve mühimmat indirerek, karada İŞİD’e karşı
yapılan savaşta Kürt birliklerine
dayandı.
Batı, PYD’nin savaşçılarını canlandırmış olabilir,
ancak Başkan Recep Tayyip Erdoğan Rojava ile araya soğuk bir mesafe koydu.
PYD’nin Suriye’de otonom Kürt kantonları’nı oluşturmasından sekiz ay sonra,
Öcalan 40 binden fazla cana malolmuş 30 yıllık bir ayaklanmayı durduran tek
taraflı tarihi bir ateşkes açıklamasında bulundu. O zamanki Başbakan Erdoğan’ın
hükümeti ile Öcalan arasında yapıldığı ortaya çıkan barış görüşmeleri halkın
geniş çaplı desteğini aldı ve Erdoğan için büyük bir mutabaka varma yolunda
müthiş bir fırsat olarak sunuldu. Eğer Ankara Öcalan ile bir uzlaşmaya
varabilseydi ve bir miktar özerklik benzeri bir yapıya sahip Türk
Kürdistan’ının kuruluşunu sağlayabilseydi, Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KRG)’ni
de içine alan, Ankara’nın yönlendirdiği PKK/PYD’nin öncülüğündeki bir Kürt
konfederasyonu, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni ve Rojava’yı bağlı öğelere
dönüştürmesinin yanı sıra Kürtlerin bağımsızlığına da engel olabilirdi. Türkiye’nin
güney sınırları bir Kürt tampon bölgesi ile güvence altına alınabilir ve
Ankara’nın bir bölgesel güç olarak azalan itibarı eski konumuna
getirilebilirdi. Bütün bunlara rağmen, Erdoğan itiraz etti.
18 Ekim 2014 gibi geç bir tarihte bile (İŞİD’in Kobani kuşatmasının birinci ayında), Erdoğan PPK’ya bağlı bir unsur olarak PYD’nin terörist bir örgüt olduğunu ve bu nedenle İŞİD’den farklı olmadığı fikrini öne sürmeye devam etti. Türkiye Kürtleri, Türk başkanı sevinçli bir şekilde “Kobani düşmek üzere” açıklamasını yaptığında, Kürt müstahkem mevkii’nin İŞİD’in eline düşmek üzere olmasından aldığı açık hazzı görünce bir kez daha afalladılar. Birleşik Devletler PYD’nin yardımına geldi. Ankara, sonradan, 200 Kürdistan Bölgesel Yönetimi peşmergesinin Kobani savunmasına katılmak üzere Türkiye üzerinden aktarılmasına izin verdi; ancak, PYD’nin yeniden ikmal çabaları için bir kara koridoru açılması taleplerini sürekli reddetti. Kobani kuşatması süresince İŞİD’in elinde acı ve ölümleri yaşayan Kürtler için, Erdoğan’ın daha kapsamlı bir işbirliğinden uzaklaşma kararı, siyasi bir dönüm noktasını oluşturdu. Kürtler şimdi, hareket gücüne, meşruiyete ve filizlenen uluslararası desteğe sahipler. Seçim sandığı, onların siyasi meşruiyetleri yolunda sonraki cepheleri olacaktır.
OY
DESTEĞİ
İktidardaki AKP karşıtı kürtler
ve kürt olmayanlar, solcu HDP’ye oy vererek birçok kazanım elde ettiler. Sonuç
olarak, Kürt kökenli parti Türkiye’nin kürt olmayan solun yeterli desteğini
alarak oyların % 13.1’ini elde etti ve % 10’luk ülke seçim barajını rahatça
geçerek parlamento’da 80 sandalye kazandı. HDP’nin zaferi, AKP’nin
parlamento’daki çoğunluğunu sona erdirdi ve Erdoğan’ın,mevcut parlamenter
sistemin yerine, kendisine dizginlenemez bir yürütme erki verecek olan
Başkanlık Sistemi’ni getirecek olan ulusal anayasa’yı değiştirmesine engel
oldu.
A Kurdish People's
Protection Units (YPG) fighter walks near residents who had fled Tel Abyad, as
they re-enter Syria from Turkey after the YPG took control of the area, at Tel
Abyad town, Raqqa governorate, Syria, June 23, 2015.
HDP’nin başarısı, Kürtlerin siyasi temsilinde yeni bir
döneme işaret ediyor. HDP’den önceki Barış ve Demokrasi Partisi (BDP),
Öcalan’ın tek taraflı ateşkes açıklamasından ve AKP hükümeti ile görüşmelerin
başlamasından sonra, 2013’de ülke çapında sadece iki ay süreyle cereyan eden
Gezi Park protestolarını karışmadan izledi. Türkiye solundan birçok kişi,
BDP’nin bu çekimserliğinin Öcalan ve Erdoğan arasındaki karşılıklı alıp verilen
ödünden kaynaklandığına inandı. Daha
kapsamlı liberal çabalar dışında sadece kürt hakları ile ilgili büyümekte olan
bir hareketin önünü almak için, Öcalan BDP’ye, “Kürt hareketi ile Türk solunu
biraraya getirecek”, kapsayıcı yeni bir partinin yeniden kurulması çağrısında
bulundu.
7 Haziran seçimlerinin hız kazandığı süreçte, HDP kendi
Kürt tabanının ötesinde Türk sol eğilimli gençlere, kadınlara ve azınlık
seçmenlerine uzanan bir desteği hedefleyen disiplinli bir kampanya yürüttü. Partinin
seçim başarısından sonra, HDP eş-başkanı Selahattin Demirtaş sonuçları “tüm
ezilen halkların” zaferi olarak tanımladı.
HDP’nin Türkiye’nin Kürt olmayan solu içindeki
kazanımlarına rağmen, oylarının esas kısmı muhafazakar Kürtlerden gelmektedir.
Stockholm Ekonomi Okulu’ndan Profesör Erik Myersson tarafından yürütülen
istatiksel analize göre, yaklaşık 1,5 milyon muhafazakar Kürt desteğini AKP’den
HDP’ye kaydırmıştır. Bir Türk araştırma ve yoklama şirketi, HDP’nin toplam
oylarının yaklaşık üçte biri HDP’ye geçen AKP seçmenlerinden gelmektedir.
SONRA NE OLUR ?
Şimdi
HDP parlamentoya seçildiğine göre, Kürtlere ve Türkiye’nin kentsel solu’na
verdiği sözleri yerine getirecektir. Böylece, Türkiye’nin alt sınıflarının ve
azınlık gruplarının hak ve yetkilerini genişletmeyi amaçlayan programına bağlı
kalmış olacaktır. Bununla birlikte, Türkiye’nin en önemli Kürt bölgesinde
partiye verilen destek HDP’nin Kürt özerkliği hedefini ne kadar iyi
geliştirdiğine bağlı olacaktır. Ülkenin Kürt bölgelerinin, belirli illerde 4-5
veya 3-4 çocuğa ulaşan toplam doğurganlık oranları ile ülkede en yüksek doğum
hızlarına sahip olmakla övünmeleri gözönüne alındığında, Türk solu eğer
parlamentoda siyasi bir güç olarak yer almaya devam etmek istiyorsa Kürt
özerklik ajandasına uyum sağlamalıdır.
Bu
ajandanın başlamasına daha zaman olsa da, YPG güçleri sınırda stratejik konumlu
ve Türk ilçesi Akçakale’ye geçiş noktası oluşturan Suriye kenti Tel Abyad’ı ele
geçirdi. YPG Tel Abyad’ı ele geçirerek, IŞİD’in Rakka’daki başşehrinden
yaşamsal bir kuzey-güney ikmal yolunu kesmiş oldu. Stratejik zafer, Kobani’den
doğuya doğru Irak sınırına komşu bir bölge oluşturarak, Kobani ile Suriye’nin
kuzey-doğu üçgenindeki Kürt Cezire kantonu arasında bağlantı kurmak amacını
taşıyan PYD’nin çabalarında ilerleme sağlamasına neden oldu. PYD, şimdi İŞİD’i,
Kobani ile özerk Kürt kantonu Afrin arasındaki alanlardan temizlemelidir. YPG,
bu hedefe ulaşmak amacıyla, Kürt-Arap karışık bir nüfus yapısına sahip olan
Carablus’u ele geçirmek için şimdiden bir harekat başlattı. İŞİD’e karşı
savaşan PYD güçlerine destekte Türkiye’nin önde gelen sesi olan HDP, şimdi, Türkiye
Parlamentosu’nun koridorlarından yerli ve uluslararası desteği harekete
geçirebilecek güce sahiptir.
Batının
devam eden desteğiyle; Başkan Erdoğan’ın geçen haftaki “kuzey Suriye’de bir
devlet oluşturulmasına hiçbir zaman izin vermeyeceğiz” şeklindeki sert
taahhütüne rağmen, PYD yakında Suriye’de, Türkiye’nin güney sınırı boyunca yer
alan bölgelerin çoğunu kapsayan komşu bir Kürt bölgesi oluşturabilecektir. Türkiye’de,
PKK sempatizanı HDP, ülke içinde Kürtlere bir miktar özerklik verilmesini artan
bir güçle savunacaktır. PKK ve Ankara arasındaki ateşkes devam ettiği sürece,
Kürtlerin demokratik araçlar aracılığıyla özerklik düşlerine erişebilmeleri git
gide daha fazla olanaklı hale gelmektedir. PKK’nın Türkiye-Suriye sınırının her iki
tarafında özerk Kürt bölgelerinin kurulmasına dair tutkusu henüz gerçekleşmese
de, gelişmeler bu amacın daha şimdiden Türkiye ve Ortadoğu’nun siyasi
haritasını değiştirdiği yönündedir.
IŞIK
Makalenin aslı için bkz.