25 Temmuz 2015 Cumartesi

Teröristler: ABD onları yaratıyor, Türkiye onları eğitiyor, Katar onları finanse ediyor


Eskiden, terörist örgüt kurmanın, desteklemenin ve terörist örgütleri siyasi olarak korumanın bir suç olduğuna inanırdık. 

James Lewis, 26 Şubat 2015 tarihinde “American Thinker”da, “ Eğer (Amerikalı) müttefik şefler, insanlığa karşı işlenen suç girişimlerini desteklemekten sorumlu iseler, öyleyse Devlet Başkanı’nın da bunda sorumluluğu vardır- ve tabii ki, İŞİD ve türevleri ile gizlice anlaşan, bu oluşumlara para sağlayan ve eğiten Türkiye, Katar gibi ülkelerin ve Müslüman Kardeşler gibi oluşumların da..” diye yazdı.

Lewis, “…Obama yönetimi’nin, esasen Savunma Bakanlığı da dahil olmak üzere tüm devlet kurumlarımıza nüfuz etmiş olmasına rağmen, Müslüman Kardeşleri kucaklamasının özellikle Ortadoğu ve terörizme karşı küresel savaş’a ilişkin politikalarımız üzerinde olumsuz etkileri olmuştur… Müttefik Şefler Kadrosu, bugün Irak ve Suriye’de İŞİD’I bertaraf etmek amacıyla ne yapmaktaysak, tümünün yanlış olduğunu bilmektedirler. Yönetimin gönülsüz savaş politikalarına göz yumarak, IŞİD’in Kobani’nin Suriyeli yerleşik halkına, Kürtlere ve diğer azınlıklara uygulayacağı katliamdan sorumlu tutulmaktan kaçamayacaklardır.” diye ilave ediyor. 

İŞİD’in (ISIS ve ISIL olarak da biliniyor) terörist ordusu, ağırlıklı olarak Müslümanlardan kurulu olmakla birlikte yabancıları da içermektedir. Askeri deneyime sahip hatırı sayılır sayıdaki Müslüman olmayan katılımlarla sayısını yüksek seviyelere çıkarmıştır. Yakın zamanda İngiliz bir kadın, Müslüman olmayan eski bir İngiliz ordusu subayı erkek kardeşinin İŞİD güçlerine katılmasından utanç duyduğunu belirmiştir. O yalnız değil, başkaları da var.

Birçok kişi, İŞİD’in 4 yıl önce Birleşik Devletler tarafından Suriye diktatörü Başer El Esad rejimini yıkmak üzere oluşturulduğunu bilmiyor ya da unuttu.

Az sayıdaki kişi de, Suriye’nin kuzey komşusu Türkiye’nin bir Müslüman Kardeşler çoğunluk hükümeti tarafından yönetildiğinin farkında. Bir NATO üyesi olarak Türkiye uzun süredir ABD çıkarları adına, örgüte günlük mühimmat ve yedek parça akışını da kapsayan, eleman,istihbarat sağlama, eğitim ve silahlandırma desteğini sürdürmektedir. Yine Suriye sınırında bulunan Irak, Lübnan ve Ürdün, ABD çıkarlarına uygun olan bu hizmetleri sunmamaktadır.

Bölgenin en büyük Amerikan deniz üssünü barındıran küçük, ancak zengin bir Arap devleti olan Katar da, bol miktarda finansman sağlanmasında oldukça gönüllü davranmıştır.

Katar’ın sağladığı diğer önemli hizmet (propaganda), “Suriye’de savaşmanın kafirlere karşı bir cihat” (yani bu da tüm Suriyelilerin “kafir” olduğu anlamına geliyor) olduğuna Müslümanları inandırarak, örgüte adam kazandırma kampanyasıdır. Sonuç olarak; geçen dört yıl içinde 10 milyondan fazla kişi bu ülkeyi terketmiş ve çok sayıda diğer vatandaşlar ülke içinde yer değiştirmiştir.

Müslüman Kardeşler’in ruhani lideri Mısır doğumlu Katar’lı Şeyh Yusuf Karadavi gerekli fetva’yı vermiş ve Katar’ın TV kanalı El-Cezire’de, Suriye’ye karşı terörist kampanyayı herkesin önünde açıkça “mübarek” ilan etmekle kalmamış, Müslümanları heryerde IŞİD’e katılmaya çağırmıştır.

IŞİD’e eleman akışı, kuzeyde Kanada ve güneyde Malezya gibi uzak yerlerden katılımlarla ve bunların Türkiye’den kolaylıkla geçişleriyle gerçekleşti. Türkiye’de Türk istihbaratı tarafından dostça karşılandılar, eğitime ve endoktrinasyona tabi tutuldular ve daha sonra alanda Türk görevlilere teslim edildiler.

Bu tuhaf perde arkası dolayısıyla, Suriye karşıtı Amerikan terör kampanyası IŞİD’e uluslararası yeni katılımlarla yolunda gitti. Katar finasmanı, Amerikan donanımı ve Türk eğitimi ile cennette bir evlilik yapılmış durumu söz konusu idi. Suriye ordusu ve güvenlik güçleri yorgun olmalarına rağmen, halen yenilmemişti.

Ancak daha sonra, bu zekice hazırlanmış planda birtakım sorunlar baş gösterdi.

İŞİD militanları, Batılıların kafalarını kesmeye ve tüm dünyanın bu tüyler ürpertici katletme olaylarını görebilmelerini sağlamak amacıyla  sosyal medyanın evrensel ulaşım araçlarını kullanmaya başladılar. Ve teröristlerin bazıları İŞİD’e katılma nedeni olan şehit olarak ölme ve doğrudan cennete gitme yerine, büyük bir hayalkırıklığıyla  anavatanlarına dönmeye başladılar.

Bu noktada, ABD uluslararası topluluğa IŞİD’e karşı olduğunu göstermek zorunda kaldı; buna karşın, şimdiye dek Türkiye ve Katar’ın İŞİD savaşçılarına eleman kazandırmayı, onları eğitmeyi ve silah, finans desteği sağlamayı sürdürmelerini engelleyecek hiçbir girişimde bulunmadı.

6 Martta, Malezya polisinden bir yetkili “New Straits Times”da, “uluslararası yaptırım kuruluşlarının yardımıyla, 60’dan fazla Malezyalı’nın Suriye’de İŞİD militanlarına katılmış olduklarını saptadıklarını” belirtti. Bu işlere bulaşmış herhangi bir Malezyalı’nın, dönüşlerinde tutuklanacağını ve soruşturulacağını da ilave etti.

İŞİD’li teröristlerin Kanada’yı da içine alan diğer ülkelerdeki evlerine dönüş vakaları oldukça benzer özellikler taşıyor.  Sınırlardaki daha ihtiyatlı incelemeler nedeniyle, devşirilen hiç kimse için olağan şekilde yaşama geri dönüş mümkün olmayacak.

Suriye’deki İŞİD terör kampanyasının organizasyonu, eleman sağlanması, bunların eğitimi, silahlandırılması ve gerekli dini, siyasi kılıfın sağlanması sürecini başlatmasından dört yıl sonra, aynı süreç benzer şekilde Libya ve Mısır’da da işletiliyor olmakla birlikte, ABD uluslararası sahnede kendisinin tayin ettiği ahlaki olarak adaletin yılmaz savunucusu rolünü oynamaya devam etmektedir.  

Ancak masumiyeti aşınmaktadır. Terörizme el altından verilen bu cömertçe destekten sonra, Beyaz Saray’ın 18-19 Şubatta Şiddet ve Aşırılığa Karşı Mücadele Zirvesi’ne ev sahipliği yapması, Obama yönetimi’nin samimiyetsizliğini göstermektedir.

Bazı şeyler bu resimde çok yanlış görünüyor.

Dr. Mohamed Elmasry*
8 Mart 2015
Kaynak: The Canadian Charger
*Dr.Elmasry, Mısır doğumlu bir Kanada vatandaşı; Waterloo Üniversitesi'nde Bilgisayar Mühendisliği Profesörü olarak görev yapıyor.
Makalenin aslı için bkz.