Trump'ın iktidara gelişi en az ABD kamuoyu kadar, Türkiye kamuoyunda da coşkuyla karşılandı. Coşku ortamını Erdoğan'ın öncülüğündeki hükümet ve ona bağlı medya kuruluşları hazırladı.
15 Temmuz'dan sonra gerilen Türk-Amerikan ilişkilerinin "normalleşmesi" için beklenen adam Trump'dı.
Trump'ın seçim propagandasında ilan ettiği vaatlerden en tutarlı olanı ise İslam karşıtlığıydı. Çünkü; ABD'nin 1990'dan beri Ortadoğu'ya müdahale etmenin bahanesi olarak öne sürdüğü "İslami terörizmle mücadele"yi, yani İslam karşıtlığını fiilen sürdürüyor.
Erdoğan AKP'si Trump'ın İslam karşıtlığını görmezden geldi.
Hükümet medyası ise düzenli olarak, "Türkiye karşıtlığının ardında derin Amerika var. Bir tane Amerika yok. Trump gelince ilişkiler düzelecek." tezlerini işliyordu.
Trump, 8 Kasım 2016'da yapılan Amerikan seçimlerinden zaferle çıktı. 20 Ocak 2017'de yemin etti ve resmen ABD'nin 45. başkanı oldu.
Erdoğan AKP'sinin beklediği adam şimdi ABD'nin başındaydı. İlk önce Trump ve Erdoğan telefonla görüştüler, sonra ABD'ye Türk heyetleri gitti.
16 Mayıs 2017'de ise Erdoğan ile Trump ilk defa yüz yüze geldi.
Ancak bütün görüşmelere rağmen beklenen olmadı. AKP cenahının beklentileri ters yüz oldu.
ABD, PKK/PYD'yi ağır silahlarla donatmayı sürdürdü.
ABD, 15 Temmuz darbe girişiminin Fetullahçı terör örgütünün yaptığına inanmıyordu. Israrla "gerekli belge yok" diyordu.
Erdoğan AKP'sinin "Trump iyi ama çevresi kötü" tezleri yerle bir oldu. Trump sonrası Türk-Amerikan ilişkileri eskisinden de kötü bir hal aldı. Türk-Amerikan gerginliğini oluşturan üst başlıklara, PYD ve FETÖ üst başlıklarından sonra, yeni (Zarrab Davası/İran ambargosunu delme davası, NATO-İsviçre toplantısı skandalı) üst başlıklar eklendi.
***
Dün Trump, dünyayı ayağa kaldıran Kudüs kararını bütün dünyanın gözü önünde TV'den açıkladı ve "Ben artık zamanı geldiğine inanıyorum. Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma vakti gelmiştir. Büyükelçiliği Kudüs'e taşıma talimatı veriyorum." açıklamasında bulundu. Trump'ın bu kararıyla, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyan tarihteki ilk ülke ABD oldu.
Trump'ın skandal Kudüs açıklamalarına Erdoğan'dan da yanıt geçikmedi:
Böyle bir adımı atmak dünyada, özellikle bu bölgeyi ateş çemberinin içine atmaktır. Ey Trump, sen ne yapmak istiyorsun? Bu nasıl bir yaklaşımdır? Siyasi liderler karıştırmak için değil barıştırmak için olurlar. Şu anda Sayın Trump'ın bu açıklamaları adeta mikser görevi görmektedir. Karıştırmaya yöneliktir barıştırmaya değil.
***
Anladığımız kadarıyla Erdoğan bir defa daha aldandı(!)
Büyük olasılıkla da Trump, Erdoğan'ın sorularını yanıtsız bırakacaktır. O nedenle Erdoğan'ın sorularını biz yanıtlayalım:
Bir: İsrail'in 1948'de resmen kurulması; ABD'nin başını çektiği Batı emperyalizminin, "Yahudi Sorunu"nu Batı'dan Ortadoğu'ya taşıması olayıdır. İsrail, ABD emperyalizminin Ortadoğu'yu kontrol etme merkezidir. Özetle, bölgemiz 1948'den beri ateş çemberinin içindedir.
İki: 1948'den beri bütün ABD başkanları ne istiyorsa Trump da onu istiyor. ABD, Birinci Dünya Savaşı'ndan beri emperyalist/hegemonyacı bir devlettir. Emperyalist sömürünün ve baskının doğasında, gelişmekte olan ulusların iç işlerini karıştırmak vardır. Emperyalistler, gelişmekte olan ulusları, o ulusların içinde kargaşalıklar çıkartarak sömürürler. Özetle ABD mikserdir, Trump da o mikserin yeni kullanıcısıdır.
***
ABD, Ortadoğu'yu 70 yıldır mikser gibi karıştırıyor, ateşe veriyor.
Bu karıştırma işleminde şahini de, güvercini de; CIA'sı da, Pentagon'u da, Beyaz Saray'ı da ortaktır.
ABD'nin emperyalist stratejileri konusunda, Amerikan siyaseti içerisinde hiçbir ayrılık yoktur. ABD'de hiçbir şey Amerikan tekellerinin, emperyalist çıkarlarının önüne geçemez.
Uzun lafın kısası; ABD tektir ve emperyalisttir.
Bilmem anlatabildik mi?
Kerem YILDIRIM
aydinlik.com.tr/07.12.2017