15 Aralık 2017 Cuma

Kudüs... Ey Kudüs. Üç Faşist Bir Kudüs!

İsrail ile Suudi Arabistan anlaştı.
Hedef İran.

Önce Suudilerin kör müftüsü 14 Kasım’da fetva verdi: İsrail ile savaş caiz değildir!

Onunla da yetinmedi.

Suudi Arabistan Müftüsü ve Ulema Heyeti Başkanı Abdülaziz Al-i Şeyh verdiği fetvada ayrıca, Hamas’ın terör örgütü olduğunu ve Lübnan’daki Hizbullah'a karşı İsrail ordusuyla iş birliği yapılabileceğini de söyledi.

Vahabi – Siyonist ittifakı açık seçik ortadaydı.

Hatta İsrail’in Dürzü kökenli İletişim Bakanı Eyüp Kara, kör müftüyü verdiği skandal fetvadan ötürü tebrik etti.

Bu arada, dünyanın tepsi gibi düz olduğunu savunan bu kör müftü, daha evvelden, “aç kalırsanız karınızı yiyebilirsiniz” diye de fetva vermişti.

Ardından Trump’ın Kudüs açıklaması geldi.

İmzasına harcadığı mürekkeple pehlivan tefrikası yazılacak megaloman ve ırkçı Trump, Kudüs’ü başkent olarak tanıyacağını açıkladı.



İran düşmanlığında Trump da Suudi-İsrail ikilisine katıldı.

Evine yolsuzluk baskını yapılan İsrail Başbakanı ırkçı faşist Binyamin Netanyahu da sevindirik oldu.



ÜÇ LİDER ÜÇÜ BİRBİRİNDEN BETER


Cinayet romanlarında bir suç işlendi mi klasiktir, ondan kim yararlanır diye bakılır.

Evet, birincisi ırkçı faşist Trump
2018 Mayıs’ı göremez, azledilecek diyorlar.

Neredeyse tüm seçim ve beyaz saray ekibi görevden ayrıldı.

En güvendiği yardımcısı Mike Flynn, itirafçı oldu.

Trump, Neocon İsrail lobisinin düşmanıydı.

Ama damadı (Trump’ın kızını bile Musevi yaptı) ve danışmanı Neocon Jared Kushner, geçen ayki İsrail ziyaretinde tezgahı kurmuşa benziyor.

Bir anda Kudüs hamlesi yaptı.

Mabadı kurtarmak için çok radikal ve riskli bir hareket.

İkinci nemacı aşırı Yahudi sağcısı Netanyahu

Irkçı yobaz Likud Partisi lideri.

Sabra ve Şatilla Kasabı Ariel Şalon’un dışişleri bakanı ve 1996-99 arası ile 2009’dan beri başbakan.

Uzun süredir iktidarda olması yıprattı.

Suriye, Mısır, Lübnan, İran ve tüm Ortadoğu’da çıkan çatışmalarda parmak izleri var.

Yolsuzluk ve baskıcı rejim batağında Kuzey Irak’ta başı sıkışan Barzani’nin fiyaskoyla sonuçlanan Kürdistan ilanının baş destekçisi.

Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden projelerde, Trump’ın ki kadar uzun olmasa da imzası var.

Yolsuzluk soruşturmaları yüzünden sıkıştı.
Almanya’dan denizaltı alımında başı dertte, danışmanı Kasım başında tutuklandı.
19 Kasım’da da Netanyahu, işadamlarından rüşvet ve pahalı hediyeler aldığı gerekçesiyle resmi konutunda 6. kez sorguya alındı.



Netanyahu’nun Amerikalı milyarder Kumarhaneler Kralı Sheldon Adelson ile çok ‘duygusal’ İlişkileri var.

Martha Gelhorn Gazetecilik ödülüne sahip Amerikalı gazeteci Jonathan Cook, bunu patron ve çalışan ilişkisine benzetiyor.

Yahudi asıllı Kumarhane patronu Adelson’un arası Trump ile de güzel.

Netanyahu, Trump’ın Kudüs’ü başkent olarak tanıma kararına işte ondan göbek attı.

Sıkıştığı cendereden kurtulmak için fırsatı yakaladı.

Kudüs kumpasındaki üçüncü isim ise Suudi Arabistan’ın genç darbeci prensi.


Amerikancı saray darbesiyle tüm sülalesini otel hapsine sokan Veliaht Prens Muhammed bin Selman, İran’a karşı İsrail’in en sadık bendesi.

Yazının başında söylediğim, kör müftü fetvası aslında Selman’ın fetvası.

Selman efendi de Kudüs olayından pek memnun, çünkü Suriye ve İran’a karşı uğradığı hezimetten çıkış için bir sıçrama tahtası.

Birleşik Arap Emirlikleri’nin açık ara önde komplocu Şeyhi Zayed bin Sultan El Nahyan de onun yancısı bu arada.

Ortak hedef İran.

Astana’dan sonra Cenevre’de gündeme gelecek Suriye çözümünü baltalamak için büyük fırsat.

İsrail’in ABD ve Suudi müttefikleriyle saldırgan bir politika izleyeceği de açık seçik belli.

Sina’da camiye saldırıp, Filistin anlaşmasını sabote edip, Lübnan ve Suriye’ye dalıp, İkinci İsrail Kürdistan’ı kurdurmanın peşindeler.

Yani bu Kudüs kararı, hem içeride sıkışmış liderlerin rahatlamasına, hem de saldırgan planlarını uygulamalarına yarayacak.

KUDÜS… EY KUDÜS



Neolitik çağlardan beri Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’nun yerleşim yeri olan Kudüs’e birkaç kez gittim.

Yazın en sıcak zamanında bile akşamları tatlı bir esintisi vardır.
Sivrisinek tutmaması da en eski yerleşimlerden olmasında önemli rol oynar.

Ama asıl önemi tabii 3 Semavi dinin, Musevilik, Hristiyanlık ve İslamiyet’in kutsal şehri olmasıdır.

Türklerin ataları İskitler de bir dönem Kudüs’ü işgal etmişti.

Tarihte hep savaşlara konu oldu.

5 tane Haçlı Seferi yapıldı.

En son barış döneminde Osmanlı’daydı.
Osmanlı padişahı Abdülhamit de, tam 100 yıl önce 9 Aralık 1917’de İngilizlere teslim etti.

Ondan sonra da ikinci dünya savaşı ardından dolar ve Amerikan imparatorluğu döneminin en büyük kazığı olarak Ortadoğu’nun kalbine İsrail devleti çakıldı.

Larry Collins ve Dominique Lapierre, “Kudüs..Ey Kudüs” isimli kitaplarında, Kudüs’un tarihini, İsrail’in kuruluşunu ve 1948 Arap İsrail savaşını adeta bir roman tadında anlatır.

Kudüs’un ve Ortadoğu’nun nasıl elimizden çıktığını merak edenler de Falih Rıfkı Atay’ın Zeytindağı kitabını okuyabilir.

Bu arada, iç politikada sıkışmışlıkla radikal kararlar almanın bir örneğini daha yeni Barzanistan’da yaşadık, gördük.

Ne referandum sonucu kaldı ortada, ne de Barzani.

Zaten ABD Dışişleri Bakanı T-Rex Rex Tillerson da son dakika açıklaması yapıp, 2 yıl daha gitmeyiz Kudüs’e filan dedi.

Yani Tarzan zor durumda.

Koltuğu kaybetmemek için Kuzey Kore’ye mi çatsa, Ortadoğu’da savaş mı çıkarsa bilemedi Trump palyaçosu.

Bence bu hamlesinin tek faydası, Türkiye’deki gündemin değişmesi açısından AKP’ye olacaktır!

Kudüs de er veya geç tüm dinlere ve insanlara saygılı Filistin Devleti’nin başkenti olacaktır.

Hüseyin VODİNALI
aydinlik.com.tr/09.12.2017