Hüseyin ZERAY
"Elmalı"
Tual Üzerine Yağlıboya
HDP’nin İDEALİ: KİMLİKLERİN KONFEDERASYONU 1
Halkların Demokratik Partisi (HDP) programı incelendiğinde, Kürt etnik
kareketinin, batı merkezli kimlik siyasetinin ideolojik envanteri ile kurduğu
ilişkinin ilginç kombinasyonlar yarattığı görülmektedir. Bilindiği gibi HDP, Barış
ve Demokrasi Partisi (BDP)’nin ülkenin batısından oy alabilmek amacıyla
daha “sol” bir görüntü verme arayışının sonucunda kurulmuştu. Kürt etnik
partisi ile bazı sol grupların ittifakı biçiminde inşa edilen HDP, bileşiminin dengelerini korumaya çalışan
dikkatli bir dil oluşturmaya çalışmış görünmektedir. Örneğin programın giriş
bölümünde bir ezen-ezilen vurgusu
yapılmıştır. Ancak geleneksel sosyalist partilerin temel kabullerinden farklı
olarak, insanlık tarihinin sınıflar
mücadelesi olduğu şeklindeki gerçek, kimlik siyasetini ve etnisizmi
perdeleyecek biçimde eşitlik, özgürlük ve adalet arayışı için mücadeleler
tarihi olarak tanımlanmıştır. Kimin kime
karşı yürüttüğü bir hak, özgürlük ve adalet mücadelesinden bahsedildiği
belirsiz bırakıldığından, hem sosyalistlerin hem de etnisistlerin kendilerine
göre yorumlayabilmelerine imkan tanımıştır.
HDP’ye göre,
temel mesele ırkçı, milliyetçi, militer, cinsiyetçi, muhafazakar ve piyasacı
güçlere karşı geniş bir toplumsal cephe yaratmaktır. Tüm insanlığın dil, din, renk, ırk, cinsiyet farkı
olmaksızın yaşadığı bir toplum ütopyasına duyulan özlemin varlığını sürdürdüğü
belirtilmektedir. Ancak bu hedefe varmak için ne gibi bir programın
öngörüldüğüne bakıldığında işler değişmektedir. Örneğin dünyada kapitalist
emperyalist sistemin hakim olduğu söyleniyor. Egemenlerin her türlü örgütlülüğü
etkisizleştirmesine karşı durmak gerektiği belirtiliyor. Fakat ilk cümle ile
ardından gelen cümle arasında mantıksal bir bütünlük olmadığı göze
çarpmaktadır. Emperyalist sistemin temel amacı her türlü örgütlülüğü
dağıtmaktan ibaretmiş ve bütün mesele bir biçimde örgütlü olmakmış gibi bir
anlam çıkıyor. İktidarlara ve sisteme karşı direnişin en önemli adımı ortak
mücadele ve dayanışma ruhunu yeniden kurmak olarak konuluyor.
HDP programında
insanlığın evrensel mücadeleleri ifadesi olarak anlatılan ve akla emperyalizme
karşı mücadeleyi getiren (ama böyle ifade edilmiyor) yerlerde hemen yerel mücadele
kavramı da belirtiliyor. Evrensel ve yerel mücadele ifadesi, aydınlanma çağı
değerleri doğrultusunda yürütülen adil, özgür, eşit vs. bir dünya arayışı ile
yerel, kimliklere dayalı mücadeleyi aynı platforma çıkarıyor. Bu ikisinin
bileşimi, emek mücadelesinin önündeki engelin inkarcılık, asimilasyon ve baskı
olarak tanımlanmasıyla yapılıyor. Dolayısıyla aslında
sosyalist amaçlar için yürütülecek mücadele öncelikle yerel kimliklerin
tanınmasını sağlayacaktır. Türkiye’ye sosyalizmi getirecek olan kimlikleri
inkar edilen etnik gruplar olmaktadır. Sınıf kimliği üzerinden etnik grupların
eşitleşmesi ve özgürleşmesi değil, belli etnisitelere özgürlük sağlanması ve bu
engelin ortadan kalkması sayesinde emek mücadelesi verilmesi öneriliyor.
Böylece açıkça bir esas ve tali ayrımı yapılmaktadır. Önce tüm kimlikler
(halklar, mezhepler, cinsler) özgürleşecek, sonra bunların birliği sayesinde
egemenlere karşı emek mücadelesi yürütülecektir. Bu nokta etnik milliyetçiliğin
postmodernizme yelken açtığı yerdir.
HDP programının ruhu, cinsel ya da
etnik kimlik sahibi olmanın aynı toplum projesine sahip olmakla eşit olduğunun
varsayılması üzerine kuruludur. Kimlik siyasetlerinin, insanları bireysel
ya da kolektif kimliklerine hapsetme potansiyeli taşıdığı ve bu açıdan özcü bir
nitelik sahibi olduğu eleştirilerine yukarıda değinilmişti. Bütün LGBT’ler,
etnik, dinsel veya kültürel grupları ezenlere, sömürücülere karşı bir araya
getirme iradesini açıklayan HDP, bu kimliklere sahip olmanın otomatik olarak sınıfsız sömürüsüz bir
dünya istemeyi gerektirdiğini düşünmektedir. Buna göre hiçbir gay liberal
olmayacaktır ya da Kürt olmak sosyalist olmaya eşit olacaktır !
Hiç kimse farklılığından dolayı dışlanamaz, ezilemez gibi son derece
haklı görünen bir dizi ifadeden, sosyal bütünleşmeye karşı hiçbir kaygısı
olmayan bir etnisist siyasetin meşrulaştırımına sıçramaktadır. Bir başka
deyişle, mesele, Kürtlerin veya diğer etnik grupların kamusal tanınırlıklarını
sağlamaktan öte, etnisiteye ait bir iktidar alanı yaratmaktır. HDP programı barış, adalet, özgürlük, eşitlik,
ezilenler gibi kavramların mütemadiyen tekrarlandığı bir kavramlar geçidi
izlenimi vermektedir. Bu koşullarda bir demecinde “kimlik siyasetini artık
bıraktık” diyen Selahattin Demirtaş’ın HDP
programını okumadığını varsaymak zorundayız.
HDP programı, partinin farklı uluslardan tüm halkların birlikte ezenlere
karşı mücadelesini savunmaktadır. Ancak ulus kavramına yüklenen anlamın etnik
indirgemecilik taşıdığı görülüyor. Yani HDP’ye göre Türk ulusu, etnik olarak Orta Asya kökenli Oğuz boylarının
adından başka bir şey değildir. Bu nedenle Türk
olmayı bir etnik dayatma olarak gördüğünü bildirmektedir. O halde Türkiye
sınırları içinde çok sayıda “ulus” bir “uluslar
konfederasyonu” olarak yaşayacaklardır. Bu etnisist, indirgemeci ve giderek
ırkçı bakış açısının hem Türkiye adını hem de bu coğrafyada yaşayan “ulusların”
ortak bir adı olması gereğini sorun etmemesi mümkün değildir.
Emperyalizme karşı olduğunu bildiren pari,
tüm dünya halklarının üzerindeki emperyalist baskıya vurgu yapmaktadır.
Programda devletler düzeyinde değil Ortadoğu, Kafkasya, Balkan ve tüm dünya
halkları üzerindeki emperyalist baskıdan sözediliyor. Burada emperyalizmden kastedilenin ilk anda
anlaşılan şey olmayabileceği görülmektedir. Sömürge Kürdistan tezine uygun
olarak Türkiye gibi bölge ülkelerinin “emperyalist” niteliğine gönderme
yapıldığı anlaşılmaktadır. Program, HDP’nin emperyalist askeri üslere ve kurumlara karşı da mücadele
edeceğini bildiriyor. Ancak
Kürt etnik partilerinin geleneğinde İncirlik üssü türünden Amerikan üslerine
karşı bir eylem hatırlanmıyor. Emperyalizm bahsinde okun ucu ısrarla Türkiye’ye ve ulus devlet
politikalarına yöneltilmektedir. Bir başka örnek olarak, Kıbrıs’tan Türk
ordusunun çekilmesi istenmekte, fakat AB ve Yunan devletinin politikaları için
özel bir söz söylenmemektedir. HDP, bu tür durumları program boyunca “her türlü baskıya” karşı olmak
deyiminin içine saklamaktadır.
Yrd.Doç. Atakan HATİPOĞLU
Adnan Menderes Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi
BİLİM ve ÜTOPYA / Mayıs 2015 / Sayı:251