29 Ağustos 2015 Cumartesi

'KALPLER ve ZİHİNLER'

1952 yılına kadar gayri nizami savaşlarda temel kural şuydu: “Ara, bul ve yok et.” O yıl Malaya ayaklanmasını bastırmak için bölgeye gönderilen General Gerald Templer buna yeni bir kural ekledi: “Kalpleri ve zihinleri kazanmak.”

Bugünkü Malezya o zamanlar Malaya olarak anılan bir İngiliz sömürgesiydi. 1948 yılında, Komünist Parti’nin silahlı kolu olan MRLA (Malayalı Irkların Kurtuluş Hareketi) yer yer ayaklanmalarla seyreden yaygın bir gerilla hareketi başlatmıştı.

General Templer, bir yandan Orange Gazı (ilk kez Malaya’da kullanıldı) dahil en vahşi yöntemlerle gerilla bölgelerini yaşanmaz hale getirerek “Ara, bul ve yok et” yöntemini sürdürdü; öte yandan da insanların “Kalplerini ve zihinlerini kazanmak” için bir reform programı geliştirdi; her iki yöntemi birlikte yürüttü. Boşaltılan, tahrip edilen köylerde yaşayan insanları sağlık, eğitim ve beslenme standartlarının çok daha yüksek olduğu “yeni köyler”de topladı, bütün ülkeye yayılarak kentlerin çevresine aç ve işsiz yığılmalarını önledi. Elbette Malaya ekonomisinin istikrarlı ve görece gelişmiş olmasının da bunda bir payı vardı. Kore savaşı ülkenin önemli üretim kalemlerinden olan kalay ve kauçuğa talebi artırmıştı. Altyapı sağlamdı.

MALAYA DERSLERİ

Malaya’nın etnik yapısı karmaydı. 1952 yılında nüfusun % 50’si Malay, % 38’i Çinli, % 11’i Hintli, % 1’i ise farklı etnik gruplardan oluşuyordu. Malaya Komünist Partisi’nin üye ve sempatizan kitlesinin yaklaşık % 94’ü Çinliydi. General Templer, bu etnik (ve dinsel) çeşitliliği körükleyerek iç savaş benzeri durumlar yaratacak yerde, bütün Malayalıların “Siyasi ve toplumsal eşitliği”ni savundu.

Malaya deneyimi, askeri başarı siyasi başarıyla desteklenmediği taktirde gayri nizamı savaşın sona ermeyeceğini göstermiştir. Siyasi başarı, askeri harekâtın bir dizi reformla eşzamanlı sürdürülmesini, savaştan sonra reformist uygulamaların kalıcı hale getirilmesini gerektirir. Bunun için sivil hükümetin ilan edilmiş bir siyasi hedefi olmalıdır; hükümet sivil halka karşı her durumda mevcut yasalara ve hukuk kurallarına uygun hareket etmelidir.

En önemlisi, gerillayla mücadele eden askeri birliklerin çok sıkı biçimde denetlenmesi, sivil halkın intikam eylemlerinin hedefi haline getirilmemesi şarttır. Hükümetin milis benzeri illegal örgütler kurarak gerillaya katılımı önlemek için halkı sindirmeye çalışması, halk kitleleri arasındaki çelişkileri azdıracak bir şoven propaganda dilini benimsemesi gerillaya katılımın artmasından, savaşın şiddetlenmesinden başka sonuç vermez. Bu durumda savaş askeri olarak kazanılsa bile siyasi olarak kaybedilir. Bu da gerilla savaşının evreler halinde nüksedeceği anlamına gelir.

Savaş bölgelerinde yaşayan halk, hükümetin hukuka uygun davrandığından emin olmalı ve karşısında her zaman sivil bir yasal muhatap bulmalıdır.

TARİHİN ÖĞRETTİĞİ

İngiliz emperyalistinin Malaya’da uyguladığı yöntem başarılı oldu ve bir gayri nizami harp doktrini haline geldi. Bu doktrine, kısaca Kalpler ve zihinler” (hearts and minds) denilmiştir. General Templer “Malaya Kaplanı” unvanını kazandı, heykeli dikildi vs.

Anglaise emperyal inceliklerinden yoksun olan Amerikan Conisi aynı yöntemi Vietnam’da denemeye çalıştıysa da başarılı olamadı. Bu da doktrine bazı koşulların eklenmesine yol açtı. Sınıra bitişik ya da sınır ötesi gerilla üslerinin varlığı; gerillanın uluslararası kamuoyundan, yabancı ülkelerden destek görmesi; etnik homojenite ve en önemlisi şiddet uygulamasında aşırılık, savaşın uzamasına ve kaybedilmesine yol açıyordu. Emperyalistler, elbette bundan da gerekli dersleri çıkardı.

Her türlü askeri çatışma, ona komuta edenlerin denetiminden çıkma riski taşır. Başkan Kennedy, Domuzlar Körfezi Çıkarma’sında, General (daha sonra Başkan) Eisenhower’ın özgün planı uyarınca hava kuvvetlerinin Küba’ya harekâtı için bastıran generalleri dinlememişti. Johnson ve Nixon ise generallerin her istediğini yaptılar; Vietnam’a sürekli asker sevk edildi, II. Dünya Savaşı sırasında Müttefik hava kuvvetlerinin Avrupa’ya attığından daha fazla bomba atıldı, fakat Ho Şi Minh Yolu’nu (lojistik açıdan belirleyiciydi) kapatmayı bile başaramadılar.

Tarihin öğrettiği şudur: Askeri başarının siyasi başarıyla birlikte kazanılamadığı her gayri nizamı harp yayılır ve içinden çıkılamaz hale gelir; daha çok yıkıma, daha büyük felaketlere yol açar.

Yavuz ALOGAN- Aydınlık/22.08.2015