Erdoğan'ı yüzde 51,8'le Çankaya'ya çıkaran 10 Ağustos seçimi partiler ve seçmenler açısından derslerle doludur. Bugün 10 Ağustos'u Erdoğan, CHP, MHP ve Türkiye Cephesi açısından inceleyeceğiz:
ERDOĞAN AÇISINDAN:
1) Erdoğan 55,7 milyon seçmenin sadece 20,8 milyonunun oyunu alarak Çankaya'ya çıktı. Bu, toplam seçmenin sadece yüzde 37'si demek. Yani Erdoğan Çankaya'ya çoğunluğun tercihi olarak çıkamadı.
2) Oysa Erdoğan'ın AKP'si daha dört ay önceki 30 Mart seçimlerinde 20,5 milyon oy almıştı. Üstelik seçmen sayısı da 52,7 milyondu.
Aslında yapısı açısından cumhurbaşkanlığı seçimini kıyaslamak için en uygunu 12 Eylül 2010 referandumudur. Erdoğan orada 22,2 milyon seçmenin oyunu almıştı ve seçmen sayısı da 49,6 milyondu.
Yani aslında Erdoğan ciddi bir oy kaybetmiş durumdadır!
3) Bu rakamlar, Erdoğan'ın başkanlık hayallerini bitirmiştir. Erdoğan artık sadece cumhurbaşkanıdır ve aldığı oy oranıyla ayda bir bakanlar kuruluna başkanlık etmesi mümkün değildir.
4) Yüzde 51,8 AKP'de kâğıtların yeniden dağıtılmasına neden olacaktır. Erdoğan'ın bu oy oranıyla AKP üzerinde tam denetim kurması mümkün değildir. Üç ay sonra sorunlar başlayacaktır.
CHP-MHP AÇISINDAN:
1) Ekmeleddin İhsanoğlu'nun Erdoğan'a kırmızı halı olmaktan öteye gidemeyeceği bir de rakamlarla ortaya çıkmıştır. İhsanoğlu, CHP ve MHP'nin 30 Mart'taki toplam oyunun epey altında kalmıştır.
2) Tarih kitapları şöyle yazacaktır: Erdoğan'ı CHP'nin önceki genel başkanı Deniz Baykal başbakan, şimdiki genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da cumhurbaşkanı yaptı!
3) Yine tarih kitapları şöyle yazacaktır: Gelen bir telefon üzerine Türkiye'yi 3 Kasım 2002'de erken seçime götürerek Erdoğan'a kırmızı halı seren Devlet Bahçeli, 2014'te de Erdoğan'a Çankaya için omuz vermiştir!
4) Erdoğan'ı Çankaya'ya çıkaran Kılıçdaroğlu ve Bahçeli "tıpış tıpış" istifa etmelidir!
TÜRKİYE CEPHESİ AÇISINDAN:
1) Oy kullanmayan seçmen sayısı 14,8 milyondur ve bunun 2,7 milyonu yurtdışında yaşayan seçmendir. Bir de 0,7 milyon geçersiz oy var.
Katılımın genelin çok üstünde olduğu 30 Mart'ta oy kullanmayan seçmen sayısı 6,1 milyondu. Geçersiz oylar da 1,8 milyondu.
Yurtiçinde oy kullanmayan ve geçersiz oy kullananların sayısı 12,8 milyondur. Bu 30 Mart'ta 7,9'du. Yani 4,9 milyon arttı. Hepsi İhsanoğlu'na gittiğinde kuşkusuz seçim sonuçlarını değiştirebiliyordu.
CHP'lilerin bu tablodan hareketle, kaybedilen seçimin sorumlusu olarak oy kullanmayanları ilan etmesi doğru değildir. Çünkü siyasetçi faturayı seçmene çıkaramaz! Yenilginin sorumlusu sandığa gitmeyen seçmen değil, seçmeni sandığa götüremeyen siyasetçidir!
2) 3 Temmuz'a kadar bizim de desteklediğimiz yeni bir aday arayışı gerçekleşmiş olsaydı, Erdoğan birinci turda kesinlikle kazanmayacaktı. Sonuçlar bunu bir kez daha teyit etti.
Ancak hem 3 Temmuz hem de 10 Ağustos geride kaldı ve biz önümüze bakacağız. Orada da tablo lehimizedir. 55,7 milyon seçmenin 34,9 milyonu Erdoğan'a oy vermemiştir ve bu büyük çoğunluktur.
10 Ağustos süresinde, "ne Erdoğan ne Demirtaş" diyerek işte bu oluşacak tabloya işaret etmiştik. Sandığa İhsanoğlu için giden de, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli'nin kaybedecek aday dayatmasına isyan edip sandığa gitmeyen de, Türkiye Cephesi'ndedir. 3 Temmuz ve 10 Ağustos tartışmalarını ve "sandığa gidilseydi Erdoğan kazanamazdı" suçlamalarını bir kenara bırakmalı ve Erdoğan'ı çıktığı yerden indirecek mücadeleyi seferber etmeliyiz.
3) İç ve dış politikaların işaret ettiği gerçek şudur: Erdoğan'la yürümez!
Peki, ne olacak? ABD'nin üç seçeneği var: a) Erdoğan'la düşe kalka devam etmek. b) Restorasyon hükümeti aramak. c) Amerikancı darbe.
Her üçünün de gerçekte seçeneksizlik olduğu ortadadır ve asıl Türkiye'nin bir seçeneği vardır: 34,9 milyona dayanarak ve Erdoğan'ın aldığı 20,8 milyon oyun bir bölümünün de desteğiyle Erdoğan'ı devirmek.
Bu Erdoğan'ı ABD tarafından deliğe süpürülmekten kurtaracak, Türkiye'nin restorasyon hükümetleriyle oyalanması engellenecek ve darbe tehlikesini bertaraf edecek! Yani toplam da AKP'nin de yararına olacak!
Aydınlık / 12.08.2014