Ne kadar uyanık olursanız olun, ne kadar önlem aldığınızı düşünürseniz düşünün, yaşamın her alanında gafletin, ihanetin ve pervasızlığın sonu yoktur...
Ve de en çok “taviz” denilen bir melanet vardır ki, önü alınamazsa ve durdurulamazsa, kısa sürede kendisini yaratan gücü bile bertaraf edebilecek konuma ulaşabilir... Asıl tehlike işte o zaman başlar!..
Yukarıdaki saptamaları yaşamın her alanını sorgularken kullanabilirsiniz... Ticarette, siyasette, diplomaside, işgalcilikte, taşeronlukta ve tabi ki rantiyecilikte tavizin sonu bazen çok büyük yıkımlara yol açar ki, iş işten geçtikten sonra dize vurup ağlamanın yararı da yoktur!..
Son 20 yılda Ortadoğu’daki kan deryasının giderek büyümesinin, bölünmenin-parçalanmanın, insanları birbirine kırdırabilmenin, baş verilmesinin, katliam yapılabilmesinin ve masumların yerinden-yurdundan edilebilmesinin en büyük nedeni de gaflet ve ihanetten beslenen kör “taviz”kar zihniyettir!..
Kan pazarı kapanmadı!..
ABD ve koalisyon güçleri de tavizden yararlandılar... Çünkü BOP kuşatmasıyla Ortadoğu’da yola çıkarken, “böl-parçala-yönet” siyasetini bu kez savaşla değil, kitleleri rejimlere karşı kışkırtarak uygulamaya çalıştılar...
Böylesi bir sinsi iç savaş kışkırtıcılığı yalnızca suikast-darbe zihniyetiyle değil, “kuzu postunda kurt” misali “Bahar” adı altında iç savaşla “Arap” dünyasına dayatıldı...
Bu iğrenç kanlı “Bahar”ın sonunu biliyoruz... Maşallah son on yılda Ortadoğu’da huzurlu tek ülke kalmadı...
Mezhep, petrol, arazi, din ve aşiret savaşları nedeniyle Araplar yıllardır birbirini boğazlıyor, başkalarının nihai hedefleri uğruna birbirini kırmaya devam ediyor!.. Çünkü taviz bitmiyor!..
İşte petrol uğruna “Arap Bahar” cehenneminin büyütüldüğü bu süreçte, Ortadoğu’da yağmacılara başını eğenler ABD ve Avrupa emperyalizmine biat ederek topraklarını işgale ve ranta açtılar, onurlarıyla direnenler ise ne yazık ki kendi topraklarında, üstelik kendi evlatlarının taşeronluğunda başlarından oldular...
Önce Irak’ta Saddam Hüseyin’in sonra da Libya’da Muammer Kaddafi’nin linç ettirilmesi emperyalist kasaplık ve Arap taşeronluğunun “şimdilik” son örnekleridir!..
Çünkü emperyalizmin Ortadoğu’daki kan pazarı henüz kapanmadı... Ve “taviz” sürerse; gidişat o ki, daha çok baş gidecek ve daha çok ulus dağılacak!..
Uyarı ve linç!..
Tavize karşı uyaranlar da yok değildi... Ancak Ortadoğu’nun çadır devletleri, uyarılara rağmen de bedevi zihniyetinin feodal korumacılığından kurtulamadılar...
Örneğin Kaddafi’nin yıllar önce Irak’ın işgalinin ardından Arap Birliği toplantısında yaptığı “birlik-beraberlik-dayanışma” çağrısını dikkate almayanlar tek tek vuruldular...
Kaddafi’nin, “dün Saddam Hüseyin, yarın belki ben, sonra siz hedef olacaksınız” şeklindeki çıkışının asıl mesajı şuydu; “Araplar bir an önce birlik olup emperyalizme karşı direnirlerse vatanlarını koruyabilirler...”
İnternete bu çok düşündürücü konuşmayı bulup izlediğinizde göreceksiniz ki, Arap liderler Kaddafi’nin o günkü öngörülerini sırıtarak ve laf atarak izliyorlar...
Sonunda ne yazık ki Kaddafi’nin dediği çıktı... Ve Libya lideri de tıpkı Saddam Hüseyin gibi El Kaide türevi Selefi IŞİD’in kiralık katillerince linç edildi...
Ne yazık ki Kaddafi’nin dediği gibi, kendisinden sonra baş verme, vatansız ve “iktidar”sız kalma sırası başkalarına geldi... Çünkü Ortadoğu’da ve Kuzey Afrika’da “Arap Baharı” tehdidi birçok rejimi hızla değiştirdi, Suriye ise 4 yıldır kanlı bir kıskaçta çırpındıkça çırpınıyor...
Kılıçtan kimyasala!..
Gelelim “taviz”in, boş bırakmanın, vurdumduymaz ve pervasız olmanın, ihanete boyun eğmenin, direnmemenin acı ve şoke edici sonuçlarına... Yani başkasının savaşında kendi ırkına karşı savaş açanlara verilen “taviz”in geldiği noktaya...
Taviz ürünü olan IŞİD, Ortadoğu’da devletlerin parçalanması ve coğrafyaların insansızlaştırılması konusunda adeta dozer görevi yapmaya devam ediyor...
Ancak asıl mesele IŞİD’in Suriye’ye, Hizbullah’a, İran’a, ABD’ye ve Türkiye’ye karşı savaşması değil... Yani Suriye karşısında ne olursa olsun “taviz” verenlerin IŞİD belasıyla cebelleşmesi de değil asıl sorun!..
Çünkü artık asıl sıkıntı, sokaklarda kol ve kafa kesmek, insanları kurşuna dizmek ve toplu katliam vahşetini de çoktan aştı...
IŞİD verilen tavizlerden öylesine palazlandı ki, artık makinalı tüfekleri, baş kesen kılıçları ve palalarıyla yetinmiyorlar...
Irak’tan yansıyan son haber yalnızca Bağdat, Şam ve çevresini tehdit etmiyor... Çünkü IŞİD, tüm Ortadoğu ve çevresi için de toplu kıyım denemeleri yapıyor... Medyaya dün yansıyan haberi okuyalım;
“Son iki haftadır IŞİD tarafından havan ve roketlerle hedef alınan Kerkük’ün güneyindeki Tuzhurmatu ilçesinde kimyasal silah korkusu yaşanıyor. Salı günü gerçekleşen son bombardımandan sonra kimyasal maddeden etkilenen 600’den fazla sivilin tedavi altına alındığı bildiriliyor.”
Peki bu saldırıda neler kullanılmış?.. El Cezire Türk’ün sorularını yanıtlayan Haşd El Şabi Türkmen Gücü sözcüsü Ali Haşim Hüseyni şu bilgileri vermiş;
“IŞİD bünyesinde faaliyet gösteren, Saddam döneminde kimyasal silah üretiminde çalışmış uzmanlar, ellerindeki malzemelerle yeni kimyasal silahlar geliştiriyor. Mahmur bölgesinde peşmerge güçlerini hedef alan kimyasal ajanın klor gazı olduğu belirlendi. Ancak Tuzhurmatu’da ne tür bir kimyasal ajan kullanıldığını bilmiyoruz. Maddenin türü, laboratuvar sonuçlarıyla ortaya çıkacak.”
Hadi diyelim bu taviz politikası varken Ortadoğu’nun sonu hiç de iyi değil... Peki; taviz, göz yumma, büyütme-besleme politikası IŞİD’i “kılıçtan kimyasala” kadar getirdiğine göre, acaba ABD ve taşeronları kendilerini güvenli hissedebilecek mi?..
Mehmet FARAÇ- Aydınlık/11.03.2016