“Tarafınızı seçecek, ya benden ya ötekinden yana olacaksınız.” Böyle demekteler bize, herkese…
“Ben milli iradeyim, halk oyuyla geldim, istediğimi yaparım” diye söze başlıyor iktidarda olan.
“Gazetecileri içeri tıkar, gazetelere el koyabilirim; kadınlara sokağa çıkmayın der, gün gelir sokağa çıkma yasağı koyarım sivil yerleşimlerinde halka zulmetmek için; büyük ülkelere ülkeyi satar, zayıf gördüklerime savaş açarım; okulları imam mektebine çevirir, imamları bakan-hâkim-hekim yaparım; istersem ben de Kürdüm der, dilersem Kürtleri düşman ilan ederim; bir gün çözümcü olur, ertesi gün savaşçı; İsrail’e van minüt diye dayılanır, bir dakika biter yaltaklanırım; işçiyi sopalar, öğrenciyi döverim; halka küfreder, karşılığında herkese hakaret davası açarım; ya bendensindir ya da düşman.”
“Ben ulusal kurtuluşum, Kürtlerin kaderini tayin edeceğim, istediğimi yaparım” diye söze başlıyor dağda olan.
“Yeri gelir çözüm sürecine laf söyleyeni eleştirir, gün gelir Erdoğan’ı faşist ilan ederim; ister Gezi’de diktatörü kurtarırım, ister herkesi Gezi ruhunu canlandırmaya çağırırım; ABD’yle stratejik ortak olabilir, aynı anda emperyalizmin oyunlarından bahsedebilirim; cephe önerisi yapar, olmadı tehdit ederim; sivil halkın katline karşı duyarlılık isterim, sivillerin bombalanmasını meşru görürüm; Erdoğan’ı dün biz kurtardık diye övünür, bugün Erdoğan’ı düşürünceye kadar savaşacağız derim; tarafınızı seçin.”
Taraf olmayanlar düşman ilan edilecek besbelli. Siyasi iktidar böyle söylüyor. PKK ise “herkes safını belirlesin” demekte.
Neye göre karar vereceğiz?
Türkler ve Kürtler mi burada taraflar? Ya etnik kimlikler üzerinden bir ayrışma ve çözüm istemiyorsak! Ya Türksek ve Kürtsek veyahut değilsek!
Amerikancılarla ABD emperyalizmine karşı olanlar mı taraflaşmış? AKP bir ara Arap dünyasına, hatta Asya’dan Latin Amerika’ya her bir yere “Amerika’nın çanına ot tıkayacağız” diye fısıldıyordu tam da BOP’un eş başkanlığı ile övünürken. NATO’yu “sınırlarımızı lütfen koruyunuz” diye ülkeye davet etmekten hiç sıkılmıyor ama muhalifleri kökü dışarıda diye suçlayabiliyordu. Beri tarafta “ABD’ye düşman değiliz”den “biji Obama”ya veya “Biz ABD çıkarlarına daha çok hizmet ederiz”e varan bir çizgi… Üstüne yaşasın devrim mücadelesi! Buradan da taraf çıkmıyor.
Bir tarafta laiklikten yana olanlar, diğer tarafta yobazlar mı var? İktidar yobazların elinde o kesin de, diğerlerinin laiklikle pek ilgisi yok. O kadar yok ki, Türkiye’nin aydınlanmacı-ilerici birikimine “laiklik elitizimdir, inkarcı ve imhacı politikaların aracıdır” diye saldırıldı yıllarca. Şimdi ise Saidi Nursi’de ortaklaşıyorlar.
Piyasa düzenine, kapitalist sisteme gelince… Her şeyin başı ve sonuna… Temel meseleye… Bu konuda bir taraflaşma söz konusu mu? Patronların egemenliği ile emekçilerin iktidarı karşı karşıya mı? Taraflaşma bunun üzerine mi?
Yok.
Peki neyin kavgası bu?
“Kürt halkının eşitlik, özgürlük, adalet kavgası”.
Bir halkın eşitlik, özgürlük, adalet arayışına kimse bir şey diyemez. Ancak eşitlik, özgürlük, adalet nasıl gelecek; bu konuda tartışmak mümkün.
Düne kadar “birlikte, kardeşçe yaşam” deniyordu. Deniyordu ama “Kürt” olmayan bir eşitlik, özgürlük, adalet arayışına tepeden bakarak, hatta onu meşru görmeyerek hangi kardeşlik? Nasıl bir Türkiye sorusuna yanıt vermeden nasıl bir birliktelik? “Kürtler özgürleştiğinde Türkler de özgürleşecek” bir yanıt olabilir mi?
Yanıt olmadığı için şimdi iş, ölçüsüz şiddette birbiriyle yarışan iki taraf arasında seçim yapma dayatmasına geldi dayandı. Ve hızla Türklerle Kürtlere indirgenen bir taraflaşmaya…
Biz yokuz ya da aslında böyle bir taraflaşma yok.
Bu sömürü düzeninin, kapitalizmin, burjuva diktatörlüğünün herhangi bir temsilcisinin hele hele bugünkü diktatörün “hainleeeeer” diye bağırması umurumuzda değil.
“Ne yaparsak yapalım, bizi desteklemek zorundasınız, çünkü biz mazlum bir halkın temsilcileriyiz” diyenlerle de yolumuz ayrı.
Bilinsin ki, bu sıkışmayı aşmak isteyenler çoğalıyor. Ankara’daki patlama bu “taraflaşma”da saf belirlemeyi değil, bu “taraflaşma”dan çıkışı hızlandırdı. Hükümete kızgınlık artıyor; halklara karşı “misilleme” hakkına da!
Evet, taraflaşma gerekiyor.
Kemal OKUYAN / sol.org / 16.03.2016