19 Mart 2016 Cumartesi

Salih Müslim'le Brüksel randevusu

HERKES neyin ne olduğunu aşağı yukarı biliyor aslında.

Abdullah Öcalan’ın İmralı Adası’ndaki görüşme notlarından oluşan, Mezopotamya Yayınevi’nin çıkardığı “Demokratik Kurtuluş Ve Özgür Yaşamı İnşa” kitabına baktığınızda da görüyorsunuz.

 PYD Lideri Salih Müslim’in ismi 20 kez geçiyor kitapta.

Ve şöyle ayrıntılar yer alıyor:

21 Temmuz 2013’te Selahattin Demirtaş’ın da bulunduğu heyetle olan görüşmesinde Müslim’e talimat iletiyor Öcalan: “Salih Müslim de öyle ikide bir sadece Kürtler adına açıklama yapmasın, birlik adına konuşsun.” (sayfa 111).

17 Ağustos 2013’teki görüşmede, yine Öcalan konuşuyor: “Salih Müslim’e selam söyleyin, o da toyluk yapmasın. Bayrağı indirdik, özerklik niyetimiz yok falan demesine ne gerek var.(...) Özerkliği niye istemesin? İsteyecek tabii” (sayfa 131). 

Sonra Demirtaş’ın da bulunduğu heyete dönüyor: “Pratik deneyimlerinizi biraz Salih Müslim’le paylaşın.”

4 Şubat 2015’teki bir görüşmede bu sefer heyet Öcalan’a söylüyor: “Salih Müslim’in de size selamları var. Bir telefon görüşmesi yaptık. Kobani’de artık yeni bir durumun olduğunu ve sizin perspektifinize bir ihtiyaç olduğunu söyledi” (sayfa 398).
 *
AYNEN de öyle oluyor.

Zira üç ay önce çıkan kitabı okuduğunuzda, bugün Suriye’de yaşananların Öcalan’ın İmralı’daki heyet görüşmelerinde ortaya koyduğu perspektifle nasıl uyumlu olduğunu siz de anlıyorsunuz.

Geçen ekim kurulan “Suriye Demokratik Güçleri”nin nereden çıktığını anlamaya çalışırken, Öcalan’ın bunu iki yıl önce söylediğini kitaptan öğreniyorsunuz.

Peki her şey aslında bu kadar berrakken...
Öcalan, İmralı’dan sadece PKK’yı değil Suriye’deki Kürtleri de yönlendiriyorken...
Türkiye dünyayı neden buna ikna edemiyor?

*
AVRUPA’ya bir çalıştay için geçtim.

Dünyanın çeşitli bölgelerinden sınırlı bir gazeteci grubu, IŞİD’in radyoaktivite yayan patlayıcı (dirty bomb) ya da kimyasal silah üretebilme kapasitesini de tartışmak için Hollanda Rotterdam’da bir araya gelecektik.

Rotterdam’a bir saat uzaklıktaki Brüksel’de olduğunu bildiğimden uçağa binmeden Salih Müslim’i aradım.

Nezaket gösterip kabul etti.

Brüksel’deki ofislerinde iki yardımcısıyla karşıladı beni Müslim.

Odada büyük ekran bir televizyon. Kobani’den yayın yapan Ronahi TV’yi seyrediyordu.

Söyleşi boyunca hep ihtiyatlıydı. Konuşurken de yüzünde hep şüpheci bir ifade vardı.

*
KABUL etmiyor tabii.
Ne kendisinin bir PKK geçmişi olduğu iddialarını ne başında olduğu Demokratik Birlik Partisi PYD’nin PKK’yla organik bağı olduğu suçlamalarını.

Ancak geçmişten gelen ilişkiler öyle zorlayıcı oluyor ki Müslim için...

Çoğu zaman çelişkili bir durum içinde kalıyor.

Mesela PKK’yla ilişki yok, dese de 2000’lerin başında, terör listelerindeki PKK’nın yerini alması için kurulan, ancak ABD tarafından da sonra terör listesine dahil edilen Kongra-Gel’e katıldıklarını kabul ediyor.

Amerikalılar PYD’yle işbirliğini devam ettirmek için PYD’yi, Kongra-Gel’in Suriye kolu olarak tarif eden ABD Ulusal Terörle Mücadele Merkezi’nin değerlendirmesinden çıkarmış, geçen hafta da web sitesinden apar topar kaldırmışlardı.

Ama Müslim Kongra-Gel toplantılarına PYD olarak temsilci yolladıklarını söylüyor.

*
İŞİN başka bir çarpıcı boyutu.

Söyleşinin ardından benzer çelişkiler Ankara için de ortaya çıkıyor.

Örneğin Müslim, bilinenin aksine Türkiye’ye en son Ekim 2014’te Kobani’ye yapılan Amerikan silah yardımından birkaç hafta önce değil, Şubat 2015’te gittiğini söylüyor.

Niye mi?

Türkiye’nin Suriye’deki Süleyman Şah türbesini tahliyesi sırasında ihtiyaç halinde Ankara’daki kriz masasıyla koordinasyon yürütmek için.

Ankara’nın o operasyonda PYD’le koordinasyonu defalarca inkâr ettiğini unutmayın.

*
SONUÇTA dediğim gibi aslında herkes neyin ne olduğunu biliyor.

Ama Müslim’le olan 1 saat 15 dakikalık uzun söyleşimizi okuduğunuzda da görecekseniz.

Paradigma değişti.

Bunun kanıtı da, her gün YPG’nin koordinasyonuyla Suriye’deki IŞİD hedeflerine düzenlenen hava saldırılarını haber veren CENTCOM (ABD Merkez Ordusu) raporları.

Müslim ve ABD Dışişleri Suriye Özel Temsilcisi Michael Ratney’nin görüşme sıklığı.

Biz nasıl bir avuç gazeteci, Avrupa’nın en büyüğü Rotterdam Limanı’nı bir tekneyle dolaşıp kentin idarecilerinden nükleer madde kaçakçılığına karşı aldıkları önlemleri dinleyip sonra IŞİD’in yarattığı tehlikeyi tartıştıysak, dünya da öyle yapıyor.

Ve Suriye’deki Kürtler de IŞİD’e karşı başarı kazanan ve alternatifi olmayan tek seküler silahlı güç olarak bu yeni dengenin avantajından yararlanıyor.

Sorun, Ankara’nın değişen bu paradigmaya uygun politikalar üretip içeride çözüm sürecini yeniden başlatacak adımlar atmak yerine, sahada karşılığı olmayan politikalarda diretmeye devam etmesi.


Çünkü böyle giderse bundan bir süre sonra Müslim kendisiyle yine Brüksel’de buluşan başka bir gazeteciye şimdiki gibi tedbirli davranma ihtiyacı da duymayacak, muhtemelen “Var tabii PKK’yla bağımız. Olmaz olur mu” diyecek. Ve ip kopacak.

TOLGA TANIŞ

06.03.2016/Hürriyet

SÖYLEŞİNİN TAMAMI İÇİN: