HERKES neyin ne olduğunu aşağı yukarı biliyor aslında.
Abdullah Öcalan’ın İmralı Adası’ndaki görüşme notlarından oluşan,
Mezopotamya Yayınevi’nin çıkardığı “Demokratik Kurtuluş Ve Özgür Yaşamı
İnşa” kitabına baktığınızda da görüyorsunuz.
PYD Lideri Salih Müslim’in ismi 20 kez geçiyor
kitapta.
Ve şöyle ayrıntılar yer alıyor:
21 Temmuz
2013’te Selahattin Demirtaş’ın da bulunduğu
heyetle olan görüşmesinde Müslim’e talimat iletiyor Öcalan: “Salih Müslim de
öyle ikide bir sadece Kürtler adına açıklama yapmasın, birlik adına konuşsun.”
(sayfa 111).
17 Ağustos
2013’teki
görüşmede, yine Öcalan konuşuyor: “Salih Müslim’e selam söyleyin,
o da toyluk yapmasın. Bayrağı indirdik, özerklik niyetimiz yok falan demesine
ne gerek var.(...) Özerkliği niye istemesin? İsteyecek tabii”
(sayfa 131).
Sonra Demirtaş’ın da
bulunduğu heyete dönüyor: “Pratik deneyimlerinizi biraz Salih Müslim’le paylaşın.”
4 Şubat 2015’teki bir görüşmede bu sefer heyet Öcalan’a söylüyor: “Salih Müslim’in de size selamları var. Bir telefon
görüşmesi yaptık. Kobani’de artık yeni bir durumun olduğunu ve sizin
perspektifinize bir ihtiyaç olduğunu söyledi” (sayfa 398).
*
AYNEN de öyle oluyor.
Zira üç ay önce çıkan
kitabı okuduğunuzda, bugün Suriye’de yaşananların Öcalan’ın İmralı’daki heyet
görüşmelerinde ortaya koyduğu perspektifle nasıl uyumlu olduğunu siz de
anlıyorsunuz.
Geçen ekim kurulan “Suriye
Demokratik Güçleri”nin nereden çıktığını anlamaya çalışırken, Öcalan’ın bunu iki yıl önce söylediğini
kitaptan öğreniyorsunuz.
Peki her şey
aslında bu kadar berrakken...
Öcalan,
İmralı’dan sadece PKK’yı değil Suriye’deki Kürtleri de yönlendiriyorken...
Türkiye dünyayı
neden buna ikna edemiyor?
*
AVRUPA’ya bir çalıştay için geçtim.
Dünyanın çeşitli bölgelerinden sınırlı bir gazeteci
grubu, IŞİD’in radyoaktivite yayan patlayıcı (dirty bomb) ya da kimyasal silah
üretebilme kapasitesini de tartışmak için Hollanda Rotterdam’da bir araya
gelecektik.
Rotterdam’a bir saat uzaklıktaki Brüksel’de olduğunu bildiğimden uçağa binmeden Salih Müslim’i aradım.
Nezaket gösterip kabul etti.
Brüksel’deki ofislerinde iki yardımcısıyla
karşıladı beni Müslim.
Odada büyük ekran bir televizyon. Kobani’den yayın yapan Ronahi
TV’yi seyrediyordu.
Söyleşi boyunca hep ihtiyatlıydı. Konuşurken de
yüzünde hep şüpheci bir ifade vardı.
*
KABUL etmiyor tabii.
Ne kendisinin bir PKK geçmişi olduğu iddialarını ne
başında olduğu Demokratik Birlik Partisi PYD’nin PKK’yla organik bağı olduğu
suçlamalarını.
Ancak geçmişten gelen ilişkiler öyle zorlayıcı oluyor
ki Müslim için...
Çoğu zaman çelişkili bir durum içinde kalıyor.
Mesela PKK’yla ilişki yok, dese de 2000’lerin
başında, terör listelerindeki PKK’nın
yerini alması için kurulan, ancak ABD
tarafından da sonra terör listesine dahil edilen Kongra-Gel’e katıldıklarını kabul ediyor.
Amerikalılar PYD’yle
işbirliğini devam ettirmek için PYD’yi, Kongra-Gel’in Suriye kolu olarak tarif eden ABD
Ulusal Terörle Mücadele Merkezi’nin değerlendirmesinden çıkarmış,
geçen hafta da web sitesinden apar topar kaldırmışlardı.
Ama Müslim Kongra-Gel
toplantılarına PYD olarak temsilci
yolladıklarını söylüyor.
*
İŞİN başka bir çarpıcı boyutu.
Söyleşinin ardından benzer çelişkiler Ankara için de
ortaya çıkıyor.
Örneğin Müslim, bilinenin aksine Türkiye’ye en son Ekim 2014’te Kobani’ye yapılan Amerikan silah yardımından birkaç hafta önce
değil, Şubat 2015’te gittiğini
söylüyor.
Niye mi?
Türkiye’nin Suriye’deki Süleyman Şah türbesini tahliyesi sırasında ihtiyaç halinde
Ankara’daki kriz masasıyla koordinasyon yürütmek için.
Ankara’nın o operasyonda PYD’le koordinasyonu defalarca inkâr ettiğini unutmayın.
*
SONUÇTA dediğim gibi aslında herkes neyin ne olduğunu
biliyor.
Ama Müslim’le olan 1 saat 15 dakikalık uzun
söyleşimizi okuduğunuzda da görecekseniz.
Paradigma değişti.
Bunun kanıtı da, her gün YPG’nin koordinasyonuyla Suriye’deki IŞİD hedeflerine düzenlenen
hava saldırılarını haber veren CENTCOM
(ABD Merkez Ordusu) raporları.
Müslim ve ABD Dışişleri Suriye Özel Temsilcisi Michael Ratney’nin görüşme sıklığı.
Biz nasıl bir avuç gazeteci, Avrupa’nın en büyüğü
Rotterdam Limanı’nı bir tekneyle dolaşıp kentin idarecilerinden nükleer madde
kaçakçılığına karşı aldıkları önlemleri dinleyip sonra IŞİD’in yarattığı
tehlikeyi tartıştıysak, dünya da öyle yapıyor.
Ve Suriye’deki
Kürtler de IŞİD’e karşı başarı kazanan ve alternatifi olmayan tek seküler
silahlı güç olarak bu yeni dengenin avantajından yararlanıyor.
Sorun, Ankara’nın değişen bu paradigmaya uygun
politikalar üretip içeride çözüm sürecini yeniden başlatacak adımlar atmak
yerine, sahada karşılığı olmayan politikalarda diretmeye devam etmesi.
Çünkü böyle giderse bundan bir süre sonra Müslim
kendisiyle yine Brüksel’de buluşan başka bir gazeteciye şimdiki gibi tedbirli
davranma ihtiyacı da duymayacak, muhtemelen “Var tabii PKK’yla bağımız. Olmaz
olur mu” diyecek. Ve ip kopacak.
TOLGA TANIŞ
06.03.2016/Hürriyet
SÖYLEŞİNİN TAMAMI İÇİN: