17 Şubat 2018 Cumartesi

Suriye’ye Kurulan Kumpas TSK’ya Kuruluyor

Uzak diyarlardan, guatanamolardan, uygar Batı başkentlerinden, hapishanelerden, kamplardan, ölüm lejyonerleri pazarlayan şirketlerden on binlerce yerli ve yabancı psikopat Suriye’ye Şam’ın Şah’ını mat etmek için seferber edildi. Maalesef, bu güruh medyamızda yıllarca hürriyet ve din uğruna savaşan kahramanlar olarak takdim edildi. Katliamlarına, tecavüzlerine, talanlarına, bomba yüklü araçlarla paramparça ettikleri canlara, okul öğrencilerin arasında kendilerini patlatan canilere tek laf etmediler.

Yağmalan tarihi eserler, çarşılar, camiler, kiliseler, havaya uçurulan sahabe makamları, türbeler, talan edilen fabrikalar, yağmalanan tarlalar, bankalar, iş yerleri, kaçırılan çocuklar, şantaj ve para için rehin alınan siviller, kurşunlanan din adamları, suikastlara kurban giden bilim adamları için gözyaşı dökmediler. Çünkü onlar Şam’ın adamlarıydı ve her zulme müstahaktı.

Bugün bile halen medyada, “Esed’in uçakları Doğu Guta’da sivil katliama devam ediyor” haberleri okuyoruz. Bu haberler yazılırken, Doğu Guta’dan atılan füzeler ve havan topları Şam’ın en kadim tarihi mekânı Emevi Camii’ne, Meryem Kilisesi’ne, Sultan Abdülhamit dönemin eseri olan Hamidiye Çarşısı’na ölüm kusuyor. Medyamız ibadet edenlerin, çarşıda rızıklanmak isteyen esnafın, evine eşya satın almaya çıkan kadınların ve sokakta oyun oynayan çocukların, onlarca sivilin katledildiğini anlatmıyor.

Kilis, Reyhanlı veya herhangi bir mekâna atılan havan topları ve füzeler canlarımızı parçalarken hangi öfke ve tepkiyi gösteriyorsak, terör örgütlerin sivilleri kalkan yaptığını yazıyorsak ama buna rağmen sivillerin zarar görmemesi için azami dikkati gösteriyorsak, Suriye halkının ordusu olan SSK’nın da aynı hassasiyetle davrandığına neden inanmak istemiyoruz? Terör örgütlerin sivilleri yıllardır kalkan olarak kullandıklarını, demir kafesler içinde sokakta, evlerin çatılarında tutulduklarını gösteren kanıtları sağır sultanlar bile duydu. TSK personeli girdiği mekânlarda sivil halk tarafından muhabbet ve sevinçle karşılaşıyor derken aynı şekilde SSK’nın girdiği her mekanda sivil halkın onu bağrına bastığını neden görmek istemiyoruz?

ÖSO tarafından yakalanan YPG’linin “Beni Türk askerine teslim ediniz” yalvarışlarını ve dinci bir örgütten kurtulmaya çalışıp Türk askerinin kollarına nasıl tutunduğunu gösteren videoyu seyrettik. Aynı sahneleri terör örgütlerin mekânından kaçabilen ve SSK subaylarına anasına babasına kavuşmuş gibi sarılan Suriyelilerde de gördük. Irak’ta ordunun girdiği tüm mekânlarda yaşanan saadete şahit olduk. Milli bir ordunun halkın tüm fertlerinden müteşekkil olduğunu herkesi temsil ettiğini ve bu doğrunun Suriye için de geçerli olduğunu bilmiyorlar mı? Çok vicdanlı, dindar ve duyarlı medyamız, İdlib’te, Deraa’da, Doğu Guta’da, Kunaytra’da sivillerin artık yeter dedikleri ve “Teröristler dışarı ordu içeri” sloganları atan sivilleri muhalif sitelerde seyretmiyor mu?

SSK’nın yüzlerce kumpasa, kirli medya operasyonlarına maruz kaldığına neden ihtimal vermiyoruz? Suriye askeri kıyafeti giyerek esirleri infaz eden görüntüler, kimyasal saldırıda ölen siviller, hapishanelerde topluca infaz edilenlere ait olduğu iddia edilen fotoğrafların kirli bir medya operasyonuna hizmet ettiğini, bunlar üzerinden Suriye’ye saldırı ve işgalin hedeflendiğini, film stüdyolarında çekilen görüntüleri neden yazmadık?

Şimdi aynı operasyonların TSK’ya karşı yapıldığını, piyasada Türk askerinin kelle kesen, kestiği başlarla, kulaklarla fotoğraf çektiren, tarihi mekanları havaya uçuran, yağmalayan, Kürt kadınlarına tecavüz eden, özellikle Alevi avına çıkmış caniler olarak gösteren, Irak ve Suriye’de çekilmiş ama yeni ve TSK’nın eseri olarak tedavüle sokulan görüntülerin aynısına SSK’nın yıllarca maruz kaldığını ne zaman idrak edeceğiz? Benzer şeyler başımıza gelmeden empati kuramıyor muyuz?

Hükümete yakın Yeni Şafak gazetesinden Mehmet Acet diyor ki; “Esad ile görüşmeye gerek yok. O zaten Moskova’nın kuklası. Ankara, Moskova ile görüşerek Suriye için istediğini zaten alıyor”. Bu anlayış maalesef hükümetin birçok kesiminde de hâkim. Bunlara, PYD onursal başkanı eski kankaları Salih Müslim’in sözünü hatırlatalım; “Ankara-Moskova yakınlaşması bizi rahatsız etmez. Ancak Ankara-Şam yakınlaşması kırmızı çizgimizdir” demişti. Bu ifadenin sizin için bir önemi ve anlamı var mı?

Bölgenin Milli orduları bir araya gelmeden, bölge devletleri ile yekvücut olmadan, Washington-Moskova arasında mekik dokumanın orta ve uzun vadede sadece bölgenin milli olan her şeyi tahrip edeceğini bu çokbilmiş yazarlarımız ne zaman idrak edecek? FETÖ tarafından kirletilen Hero (İngilizce’de kahraman) kelimesine hassas olanlar bunun Surice’de ‘Hür’ olduğunu ve kahraman olunması için önce hür olunması gerektiğini cüzdanı vicdana tercih etmişler ne zaman kavrayacak? Moskova’ya mahkûm Şam ile Washington’a bel bağlayan Ankara’nın hür yaşamış Türk’ü ve Suri’yi derinden yaraladığını bu tarih cühelası kesim ne zaman öğrenecek?

Mehmet YUVA
Aydınlık/08.02.2018