11 Şubat 2018 Pazar

Washington Köşeye Sıkıştı


Amerika’nın Kötü Tercihleri Niye Suriye’de Türkiye ile Sıcak Bir Savaşa Yol Açabilir?

ABD’nin Suriye’deki tutarsız tercihlerinin sonuçları su yüzüne çıkmaya başladı. Savaş, kaos, ihanetler ve güvenilmez ittifaklarla, jeopolitik hedeflerini geliştirmek adına sarfedilen takıntılı çabalar, bizi, Kuzey Suriye’de Türkiye ile olan sınırda Kürtlerin yerleşim bölgesi Afrin’deki son olaylara getirdi.

Özellikle Kuzey Suriye’deki ittifak ve gruplaşmaların genel görünümünün değerlendirilmesi o kadar basit değil ve epeyce ayrıntıya girmeyi gerektiriyor. 

Suriye’deki Kürtler (PKK/YPG) esasen ABD’nin müttefiki olup, kontrolleri altındaki bölgeyi, ülkedeki kaosu yaymak amacıyla ilave cihatçılar yetiştirmek üzere kullanmaktadırlar. Özellikle, Suriye’de, her türlü uluslararası normu ihlal eden 10'dan fazla ABD askeri üssü mevcut. 

Medyaya göre, Kürtler, DAEŞ ile savaşabilmelerinden dolayı mükemmel savaşçılardır. Ancak duruma daha dürüstçe bakılacak olursa, ABD ve bölgedeki, özellikle İsrail, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri gibi müttefik ülkelerle DAEŞ arasındaki danışıklı döğüş gün gibi ortada. DAEŞ,  yıllar boyunca, sağlık hizmeti, silah, lojistik, istihbarati, finansal ve diplomatik destekten yoksun bırakılmadı. SDF adı altındaki Kürtlerin, savaşçılarının Suriye Arap Ordusu’na bitişik alanlara yer değiştirmelerine gönüllü rıza göstererek sıklıkla DAEŞ’li teröristlerle sorunsuz bir uyum içinde oldukları açık olarak görünüyor. Amerikalı ve İsraill politikacılar ve generaller, açıkça, eğer bu durum Esad’ın yararına sonuçlanacaksa DAEŞ’e karşı savaşmanın uygun olmadığını ifade ettiler.

Suriye’deki Kürt bölgesi, Fırat’ın batısı ve doğusu arasında bölünmüştür. Afrin kantonu, hem karada hem havada Rus koruması altındadır (Rus askeri polisi, birkaç gün öncesine kadar Afrin’de bulunuyordu). Fırat’ın doğusundaki Irak’la bağlantılı ve açıkça bağımsızlık isteyen Kürt bölgesi Amerika’nın kontrolü altındadır ve açıkça Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit etmektedir. Bu, Washington’daki neokonlara umut vermeye devam eden  2009’da Brookings tarafından tasarlanan bir Amerikan stratejik B Planının sonucudur. Ancak bu, göreceğimiz gibi boş bir umut.

Afrin bölgesinde yerleşik Kürt varlığı, Halep’te, şehrin kurtuluşunda Suriye Arap Ordusu ile birlikte savaştı. Erdoğan, Azez’e ilerleyerek Afrin kantonu ile Fırat’ın doğusundaki Kürtler arasında tampon bir bölge oluşturmaya karar verdiğinde, Türklerin ve Özgür Suriye Ordusu’nun saldırılarına da direndi. Halep’in kurtuluşunun ardından, Şam ve Afrin Kürtleri arasındaki ilişkiler, Rus diplomasisi sayesinde başlangıçta bir miktar ilerleme gösterdi. Şam ve Kürtler arasındaki geçici uzlaşma, Moskova’nın, Afrin’e sembolik sayıda Rus askeri polisini Afrin’e yerleştirdiğini, çok daha önemlisi, hava savunmasının Suriye’de konuşlandırılan Rus S-400 hava savunma sistemlerinin operasyonel menzili ile garanti altına alındığını gördü.

Bu arada, Ankara, Moskova ve Tahran arasında diplomatik görüşmelerle sağlanan mutabakat, hem Amerikalılar, Avrupalılar, Suudiler ve Katarlılar tarafından kontrol edilen bölgelerin ve hem de Suriye üzerine yapılan Cenevre barış görüşmelerinin önemini azaltarak meyvesini verdi.  

Son birkaç gündür yaşanan olaylar, ABD’nin alçakça eylemlerinin, Kürtlerin acziyetinin ve Şam ile Moskova’nın mükemmel diplomatik ve stratejik faaliyetlerinin birleşik sonuçlarıdır.

İran, Rusya, Suriye ve Türkiye için başlangıç noktası, Suriye’nin toprak bütünlüğüne dair taşıdıkları kaygılar oldu. Muhalif ülkelerin ABD, İsrail ve Suudi Arabistan’ın olduğu aşikar. 

Rojava Kürtleri bağımsızlık talep ediyorlar ve bu nedenle kendilerini rahatlıkla ABD’nin müttefiki olarak görüyorlar, açık olarak İsrail (bağımsızlık referandumu olayındaki gibi) ve hatta Suudiler tarafından destekleniyorlar. 



Afrin Kürtleri farklı bir konumdalar; bu nedenle, Moskova, aylarca süren diplomatik çalışmaların sonucunda, stratejik bir üçlü çıkarma olanağı sağlayarak kendisini mükemmel bir durumla yüz yüze buldu. Moskova, önce, Suriye Arap Ordusu’nun Afrin’e girişine izin vermeyi ve kantonların 2011’de başlayan kaostan önceki sınırlarına ( O zamanlar, Kürtler Şam bayrağı altında olsalar da gerçekte önemli otonomiye sahiptiler) dönmeyi reddeden Kürtlerin blöfünü gördü. Moskova, muhtemelen Erdoğan’a, Afrin’deki Kürtlerin Şam birliklerinin şehre girişini reddetmesi halinde Ankara’nın askeri harekatının meşru olacağı güvencesi vermişti. Belki de, Putin Erdoğan’ı “Zeytin Dalı Harekatı”nın ertelenmesi konusunda ikna edebilirdi, ancak o bunu yapmadı ve bunun nedeni de muhtemelen oyundaki stratejik değerlendirmelerle ilgili.

Şam, Moskova ve Tahran’ın amacı, ABD’ni Suriye’den çıkartmaktır. Tabii ki şu anda, bölgede, Amerika’nın vekilleri ile savaşıyorlar. Ancak, ülkede dikilen kaos fidanları uzun vadede kökünden sökülmek zorunda. Erdoğan’ın Afrin Bölgesi’ndeki askeri eylemi, Washington ve Ankara’nın çıkarlarını doğrudan çatışma rotasına sokuyor. Erdoğan, Putin’in ne yaptığının farkında, ancak, Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğünden ziyade Trump’ın sınırları boyunca Kürtlerle ne yaptığıyla daha çok ilgileniyor.

Washington köşeye sıkıştı ve Suriye resmi’ndeki bir miktar ağırlığını sürdürmek boş ümidiyle, NATO’nun önemli bir üyesine karşı Kürt bir müttefiği korumayı hızlandırdı. Amerikan pozisyonunun zayıflığı, Kürt müttefiklerini, Suriye’nin yararına ne istiyorlarsa elde etmek amacıyla Kürtlerle birlikte tüm gerekli olan manivela gücüne sahip olacak Moskova ve Şam’ın ellerinde kaderlerine terk etmeye yol açacaktır. Halihazırda, Suriye ordusu birliklerinin, Kürtlerin daveti üzerine Afrin’e girdiğine dair söylentiler mevcut. Kürtler bunu yalanlıyorlar, ancak onların, eğer NATO müttefikleri arasında gerçek bir savaştan kaçınılabilirse, Washington’u Kürt müttefiği ile olan bağını koparmaya zorlamak için önündeki yolu açık bulan Erdoğan’a ne kadar süreyle direnebileceklerini göreceğiz.

Biz sadece, Moskova’nın, Esad’a karşı iki NATO üyesi pahasına, Suriye’nin toprak bütünlüğünü güvenceye alabilen diplomatik becerisini inceleyen dünyanın birçok yerinde bulunan elçiliklerdeki düşünce ve izlenimleri hayalimizde canlandırabiliyoruz.

Federico PIERACCINI | 01.02.2018




ÇEVİRİ: IŞIK