16 Mart 2015 Pazartesi

Ukrayna başarısız devlet sahte devrim

Dr.Leonid Savin

Geopolitika Dergisi Genel Yayın Yönetmeni

10 Mart 2015/Aydınlık

Ukrayna ya da daha doğrusu geriye kalanı, servetin yeniden dağıtımı ve Batılı ortaklar yanında ulusötesi şirketlerin desteği ile kalan egemenliğin sona ermesi ıstırabını çekerken, bu jeopolitik oluşumun ve politik reformların son 10 yılda geldiği noktayla ilgili çıkarımları derlemek önem arz ediyor.
 
Konuyu kasten, Rus dünyası ve Lenin, Stalin ve Kruşçev iktidarlarında Ukrayna’ya verilen ortak kültürel - tarihsel alan ile sınır seçimlerinden soyutlayarak ele alıyoruz.
 
Ukrayna’da gerçekleşen olaylara, halihazırda Kiev’in durmadan Washington’a karşı yinelediği saygı ve sevgisini göz önünde bulundurarak Amerikan siyaset bilimi okulu açısından bakalım.
 
Bir süre önce Amerikalı siyaset bilimciler ve uzmanlar başarısız devlet kavramını ileri sürdü. Ukrayna’nın nasıl bu kavrama denk düştüğünü anlamak için Sovyet sonrası dönemde, 1990 sonrasında neler olduğuna bakalım. Cumhuriyetlerin hepsi bağımsızlıklarını ve egemenliklerini ilan etti ama bu birçok bölgede çatışmaları da tetikledi. Bazı cumhuriyetler kendi ülkelerinin idari sınırları içinde dayanıklılık sınamasını geçemedi: Moldova - Transdinyester’in ayrılması; Gürcistan, etnik temizlik yapılması ve Güney Osetya ve Abhazya’nın bastırılması; Ermenistan ve Azerbaycan sınır anlaşmazlığı. İç savaşa karşın Tacikistan hayatta kalabildi. Çeçen krizi ve yükselen ayrılıkçı hareketlere karşın Rusya da bütünlüğünü korudu. Hem Ukrayna hem de Beyaz Rusya en iyi konumdaydılar ama durumları tamamen farklı yönlerde yol aldı. Aleksandr Lukaşenko, Beyaz Rusya’da iktidara gelmesinden sonra ülke egemenliğini pekiştirmeyi seçerek makul bütünleşme süreçlerini de içeren bağımsız politikaları desteklemeye odaklandı. Ancak Ukrayna her iki tarafa da oynamaya kalkıştı. Bir yanda GUUAM bloğu; Rusya’yı çevrelemek için tasarlanmış, ölü doğmuş NATO işbirliği ve Avrupa bütünleşmesi vaat eden proje. Diğer yandaysa, Rusya’dan ucuz enerji alımını sürdürmek ve Sovyet dönemi kaynaklarını kullanmak istediler. Doğaldır ki bu durum sonsuza dek süremezdi ve Batı Ukrayna’da sivil toplum denen şeyin gerçekleşmesini hızla başlattı. Batı’dan gelen büyük fonlar, Polonya ve İsveç’in koçbaşı görevini aldığı Doğu ortaklığı projesini yaratan süreci meşrulaştırmak için kullanıldı. Her şey görünüşte iyi gidiyordu. Binlerce danışman ve ajan Ukrayna’da çalışıyordu. Milliyetçilik daha da sağlamlaşıyordu, demokratikleşme işaretleri belirmişti. Ancak, bir iç çatışma başlar başlamaz güvenlik etmeni ortadan kayboldu.
 
EVLATLARI UKRAYNA’YI TERK EDİYOR
 
Doğaldır ki, bir ailede çocuk ebeveynlerinden kaçarsa bu, ailede bir şeylerin ters gittiğinin göstergesidir ve bu sorunlar ancak bir üçüncü kişinin yardımıyla çözülebilir. Bu arada, Batı Avrupa’da devletler ailelerin çocuklarını nasıl yetiştirdiklerini yakından izler ve gerekirse çocukları yetimhanelere ya da koruyucu ailelere gönderir. Ama aile, sıkıntılı zamanlarda bile güçlü ve bir aradaysa evden kaçmak çocuğun aklına bile gelmez ve reşit olana kadar ebeveynleriyle yaşar. Bu benzetme Kırım için uygundur. Burada yaşayan vatandaşların ezici çoğunluğunun Ukrayna’dan bağımsızlık ve Rusya ile yeniden bütünleşmeden yana oy kullanması, hangi propaganda aracı kullanılırsa kullanılsın ve ekonomik açıdan her ne vaat edilmiş olursa olsun çok zordu. Aynısı Donetsk için de doğrudur. “Çocukların” kaçmak istediği diğer bölgeler de var ama hem gözetimleri çok iyi hem de yaptırımı çok gerçek. Bu nedenle dillerini tutmak ve “dayak ve aşağılamalara” katlanmak zorundalar.
 
Başarısız devlet sınıflandırması Afganistan gibi çok sayıda ülkeye atfedilmiştir. Ancak Afganistan bile ABD ordusu tarafından işgale uğramış ve hala iç çatışmalarla boğuşmasına karşın varlığını sürdürmüş, bütünlüğünü korumuştur. Ukrayna’nın durumu bir farkla, Orta Avrupa’da olması dışında, daha çok Somali benzeridir. Sistem hatalarının ne zamandan beri, 1991’de bağımsızlık ilanı veya Kuşman iktidarı ya da Yuşenko’nun “turuncu” fanatizmi, süregeldiğini anlamak önemlidir.
 
DEVRİM’İN AMACI
 
Bu arada, Amerikan yeni muhafazakârlarından Irving Kristol, demokrasi ve cumhuriyet arasındaki farka dair ilginç bir noktaya dikkat çeker. Demokrasilerde insanların iradelerinin ara sıra iktidar olabileceğini ama bunların cumhuriyette tasmalı onursuzlar olduğunu söyler. Kristol’un sınıflandırmasına göre bu tür duygular bir kalkışmaya dönüşmüşse, Ukrayna’da kabul edilebilirdir, öyle olduğu ilan edilmiş olsa da Ukrayna bir Cumhuriyet değildir. Tarihçi Nikolai Ulyanov’un ayaktakımı yönetimi -kalabalığın iktidarı- hakkındaki açıklamasını anımsamak anlamlıdır. Ulyanov, şimdiki durumu artık yeterince açıklayan formülünde Kazak seçkinlerinin Ukrayna’daki daimi darbesini ve Hetmanet’in yapısını incelemiştir ama artık seçkinlerin dışarıdan güçlerle birleştiğini ve Ukrayna halkının genç ve güçlü temsilcileri canlı kalkan ve piyade olarak kullanılırken devasa sermayeye sahip olduklarını göz önünde bulundurmuştur. Bahsi geçen dış güçler bu seçkinleri kendi -jeopolitik ve ekonomik- çıkarlarına kullanmaktadır.
 
Elbette, özellikle geçiş ekonomisinde olan ülkelerde demokrasinin oluşturulması ve yerleştirilmesi kolay değil. Ama her demokrasinin kendi sorunları vardır. Eski Yunan’da, ABD’de, İsveç, Singapur ve diğer gelişmiş ülkelerde. Bu göstergeler demokrasi ile ilişkili olabilirse de ekonomik refah ve teknolojik gelişme sorunu değildir bahsedilen.
 
İngiliz filozof ve tarihçi Matthew Arnold, “demokrasinin zor yanı yüksek idealler bulmak ve korumaktır... Uluslar, onu oluşturan insanlarının sayısal çokluğu, özgürlüğü ve etkinliği ile tek başına gerçek büyüklüğü yakalayamaz; ama bu sayısallık, bu özgürlük, bu etkinlik sıradan insanın ötesinde bir ideal için çalışmaya başladığında gerçekten büyük olurlar” demektedir. Peki Ukrayna’nın kaba yurtseverleri tek bir ideal koymuş mudur ortaya? Avrupa’ya vizesiz giriş, politik muhaliflere sokaklarda saldırmak ve “umudu olmayanlar Moskovaya” sloganı atmak gerçekten yüksek idealler midir?
 
DEVRİM’ ADI ALTINDA YAPILAN REFORMLAR
 
Şimdi, devrim adı altında yapılan son reformlara bakalım. Burada, tüm liberallerin saygı duyduğu Amerikan siyaset felsefecisi Hannah Arendt’in bir fikri var. “Devrim politik bir olgudur, çok dengeli amaç ve araçlara, özen ve dikkate gerek duyan felsefi ideallerin somutlaşmasıdır” der. Başarılı bir devrimin kılavuzu, sıradan insanların keyfiyeti değildir. Ayaktakımı ve marjinal katmanlar daima devrime katılırlar ama devrimin bir toplumsal ayaklanmaya dönüşmesini önlemek için ayaktakımı daima çeperde tutulmalıdır.
 
Şiddet, devrimin sapmasıdır ve devrimlerde baskın rolü oynayana kadar bu eylemler apolitik ve politik alanın çerçevesinin dışında olacaktır.
 
ODESSA VE DONETSK’TE BİNLERCE KİŞİ ÖLDÜRÜLDÜ
 
Hükümeti devirmenin bir başka yolu daha var. Bu da isyandır. Arendt’e göre isyan, kurumların ve yaşam tarzının ilişkili olduğu fiili durumun kurumlarının tutkuyla inkârıdır. Öte yandan, Ukrayna’da var olan kurumlar gerçekten yıkıldı mı? Göründüğü kadarıyla aynı kurumlarda eski bürokratların yerlerini yenileri almış (çoğu da uygun beceri ve bilgi birikimine sahip değil). Bu da birtakım yeni sorunlara yol açarak yabancı müdürlerin bazı Bakanlık konumlarını almasını başlattı. Aslında yalnızca Sovyet döneminden kalma anıtları ve Donetsk bölgesinin altyapısını yıktılar. Bu nedenle isyan kontrolden çıktı ve bir biçimde bitemedi. Oysa geçirdiği ataklarda, politik simgelerin arkasına saklanmış suç unsurlarının elinden Odessa ve Donetsk’te binlerce kişi öldürüldü, SBU işkencehanelerine binlercesi girdi ve farklı kentlerin sokakları kan gölüne döndü.
 
Buradan, iddia olunan devrimin, Ukrayna’nın çökmesini hızlandıran doğası gereği sahte devrim olduğu çıkarımı yapılabiliyor. Üstelik Ukrayna vatandaşlarının şu anki durumları yalnızca, Sovyet döneminden kalan varlıkların bakiyesi üstünden yabancı ortaklarla yapılan pazarlıklarda jeopolitik yasaları önemsemeyen iktidar gaspı sırasında var olan toplumsal hayalcilik olarak açıklanabilir.
 
Çeviri: Kurtuluş Özgür YILDIZ