29 Kasım 2015 Pazar

Geçmiş olsun Galatasaraylılar!..

Galatasaray yönetiminin transfer edilecek futbolculara ilişkin aldığı karardan sonra, geçen hafta bu sütunlarda olumlu görüş belirtmiş sarı-kırmızılı takımın doğru yolda olduğunu vurgulamıştım. Dileğim, genç futbolcuların kulübe kazandırılmasının bir felsefi tabana oturtulması, alınacak oyuncular ya da onların başına getirilecek teknik adamların ilkeler doğrultusunda belirlenmesiydi. Evet, Galatasaray yönetiminin söylemi alınacak futbolcuların son durağının kendileri olmaması şeklindeydi. Ne var ki takımın başına getirilen teknik direktörün son durağının Galatasaray olacağı bir yana, Mustafa Denizli’nin genç oyunculardan nefret ettiği gerçeğidir.

28 yıldır Türk futbolunun en tepe noktalarında dolaşıp duran, Türk futboluna düşünsel olarak hiçbir katkı yapmayan ama nalıncı keseri gibi hep kendilerine yontan iki teknik adamdan biri olan Mustafa Denizli’ye ilişkin görüşlerini, Çarşamba günü Aydınlık’taki köşesinde çok güzel özetleyen değerli büyüğüm Halit Deringör’ün dediği gibi, Giritli tam bir düzen adamıdır. Türk futbolu için ilerici, devrimci görüşler öne süren herkes halının altına süpürülürken siyasi iktidarlarla kol kola yürüyen Mustafa Denizli ve Fatih Terim bir türlü zirveden inmiyorlar. Hatta sömürü düzeninin yürümesi için bu iki teknik adam iktidardakilere her türlü yardımı yapıyor, gerektiğinde kişiliklerinden ödün bile veriyorlar.

Dönüp geriye bakalım. 30 yıla yakındır Türk futbolunun başında bulunan bir dedikleri iki edilmeyen Mustafa Denizli ve Fatih Terim, futbolumuza hangi düşünsel yeniliği getirmişlerdir? Acaba Arsenal’ın üniversiteli menajeri Herbert Chapman gibi WM sistemini mi buldular? Piontek gibi 3-5-2 sistemini mi dünya futbol kültürüne armağan ettiler? Özkan Sümer gibi “şok pres” mi yaptırdılar? Ya da Hollandalı efsane futbol abamı Marinus “Jacobes” Hendricus Michels (Rinus Michels) gibi total futbolu mu dünyaya tanıttılar. Düşünsel ve kalıcı olarak ne bıraktılar Türk futboluna? Mustafa Denizli ile Rinus Michels’in bir ortak yanları var gibi. Michels’in tam adına baktığınızda o ortak yanını bulacaksınız. Kendine entelektüel bir hava verip çalışmayı hiç sevmeyen Denizli’nin yıllardır zirveden inmemesinin nedeni belki de Rinus Michels’in adındaki sözcükte saklı.

Geçmişte Cumhuriyet gazetesi okumakla kendine değer katmaya çalışan Mustafa Denizli bugün Cumhuriyet karşıtları ile işbirliği kurarak “her dönemin adamı” olduğunu kanıtlamıştır. TRT’ye transfer olarak iktidar yalakalığı yapan Mustafa Denizli belki de iktidarın emriyle Galatasaray’ın başına geldi, Rizespor’a gittiği gibi? Tıpkı Fatih Terim gibi...

***
Her yaşa ve her yaş insanına sonsuz saygım var. Ancak bazı işkolları var ki heyecan ve çalışma gücü(dinamizm) ister. Teknik direktörlük bunların başında gelir. 70 yaşına merdiven dayamış, Beşiktaş’ta çalıştığı dönemde kalp sorunu yaşamış (kendisine her zaman sağlıklı günler dilerim) Mustafa Denizli’nin yeniden bir büyük heyecana kapılmasının başka bir nedeni Galatasaray Kulübü’nün ekonomik bakımdan batma noktasına gelmesi olabilir. Medyada Denizli’nin alacağı ücrete ilişkin herhangi bir yazı ya da haber gözüme ilişmedi. Ancak günümüzde Galatasaray’ın başına geçebilecek bir hocanın kapıyı yıllık 3-5 milyon avrodan açtığını düşünürsek Mustafa Hoca ucuz, uygun biri olabilir. Hoca giderinden yılda 2 milyon avro kazançlı çıkmak ekonomik darboğazlarda önemli bir hamle sayılmalı. Ekonomik darboğaza giren şirketlerin çok reklam yapması gibi bir durum söz konusu...

Hürriyet gazetesi tarafından reklamı yapılan, hocasız kalan her büyük takıma Denizli’yi öneren medyadaki görüntüler yandaş tepkisinin önünü da alacağı düşünülmüş olmalı. Herkes her şeyi düşünüyor da, Mustafa Denizli bir büyük takımın başına geçersem nasıl bir planlama yaparım diye hiç düşünmemiş. Baştan da söyledim ya, bunlar futbol üzerine kafa yormazlar. Kafa yoracakları çok daha özel zevkleri vardır. Onların çoğunluğunu Denizli’nin yakınında olanlar ve eski İzmirlilerin çoğu bilir. Galatasaray hocalığını hiç düşünmediği yardımcı seçme konusundaki kafa bulanıklığından belli. Yani Denizli artık bu işleri bırakmış, televizyonlarda boş konuşmak tembelliği ile gününü gün etmenin derdinde. Denizli’nin bir çalışma grubu bile yok. Yardımcı alma konusunda Fatih Terim ve Hamza Hamzaoğlu’ndan fikir almak düşüncesi onun paylaşımcılığından ve demokratlığından değil ekip anlamında yoksunluğundan kaynaklanmaktadır.

Bu durumda söylenecek son söz şudur: “Geçmiş olsun Galatasaraylılar”. Bu sezon herhangi bir kupada söz sahibi olmayacaksınız. Bu yargıya varmamdaki ana neden Denizli’nin takıma bir şey katamayacağı ve Atlatico Madrid karşılaşmasında takımın durumudur. Ben Galatasaray tarihinde böylesine kötü bir oyun anımsamıyorum. Hoca değişikliği ilk başta yeni bir kan olarak algılanır ve futbolcular eskisinden daha iyi mücadele ederler. Ama Galatasaray öyle bir haldeki, içinde bulunduğu durumdan daha ileriye gitmez, hatta daha da geriye gider. Futbolda peşin konuşmanın insanları büyük yanılgılara düşürdüğünü bilirim, ne var ki bundan sonra Galatasaray dilden düşmez. Çünkü Mustafa Denizli çalışmayı sevmez, futbolcu da böyle hocaları çok sevdiği için hep birlikte geriye giderler...

Metin TÜKENMEZ / Aydınlık- 27.11.2015