11 Kasım 2015 Çarşamba

Vatan artık mücadele programının simgesidir

AKP, senaryosu Amerika tarafından yazılmış bir süreç içinde oluşturularak iktidara getirildi. Bundan 3-4 yıl öncesine kadar AKP iktidarının edimleriyle ABD’nin Türkiye Programı arasında tam bir uyum söz konusuydu. “Çözüm süreci” de, yürütücülüğünü F tipi örgütün yaptığı Ergenekon-Balyoz tertipleri de, adım adım Amerika tarafından planlanmıştı. Amerikan raporlarına bakarak AKP iktidarının yapacaklarını neredeyse birebir öngörmenin olanaklı olduğu bu dönemde, Tayyip Erdoğan otuzu aşkın yerde Büyük Ortadoğu Projesinin Eşbaşkanı olduğunu dile getirmişti.

Dün ile bugün arasındaki fark

Aynı AKP iktidarı altında bugün ABD’nin “bölgedeki kara gücüm” diye nitelediği PKK’nın belini kırmaya yönelik bir harekat sürdürülmekte, Amerika’nın ülkemizdeki 5. kolunu oluşturan F tipi örgüte karşı son derece kapsamlı bir operasyon yürütülmektedir. Henri Barkey’in “AKP ile birlikte Türk Ordusunu kafese koyduk” söyleminin yerini, artık Eric Edelman’ın “Türkiye ile stratejik ortaklığın sona erdiğini” ilan eden raporu almıştır.

7 Haziran’dan 1 Kasım’a bu değişim rüzgarını eylemli olarak arkasına alan AKP oylarını arttırırken, iktidar olmayı hâlâ ABD icazetine bağlayan muhalefet partileri, “Türkiye’ye muhalif” bir konuma düşmüşlerdir. Milletimiz bugün yalnızca bir iktidar seçeneği değil, aynı zamanda bir muhalefet seçeneği arayışı içine girmiştir.

İKİ SÜRECİN KESİŞİM NOKTASI

Bu durum, birbirine eşlik eden iki sürecin kesişim noktasında ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin iflas sürecidir. Bu projenin merkezinde 24 ülkenin sınırlarının değiştirilmesinin yanı sıra, bölgenin emperyalist sisteme “Ilımlı İslam” aracılığıyla bağlanması yer almaktaydı. Ancak Ön Asya ve Kuzey Afrika halklarının mücadelesi, bölgede “Ilımlı İslam” iklimli bir “Pax Americana”yı olanaksız hale getirmiştir. Üstelik bu sürecin “Batı’yla bütünleşmeden yana olan kimi laik kesimleri” de ABD karşıtlığına sürüklemesi, Amerika’yı Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştır. Bu dönüm noktası, ABD ve Batı’nın hızla güç kaybetmeye, inisiyatifin ise yükselen Avrasya’nın eline geçmeye başladığı bir döneme denk düşmüştür. Onun için ülkemiz de dahil olmak üzere, ABD bölgede kendine yeni iktidar seçenekleri yaratmak için eski ayları kırpıp kırpıp yıldız yapmaya çalışmaktadır.

Buna eşlik eden diğer sürecin ardında ise, karşı devrimin yol açtığı ciddi yıkıma karşın, Türkiye’nin Atatürk Devrimi’nin gerçekleştiği ülke olması yatmaktadır. Emperyalizme karşı dik duruş, bağımsızlık, vatanın bütünlüğü ve milletin birliği, ülkemizin toplumsal dokusuna işlemiş değerler olarak vazgeçilmezliklerini sürdürmektedir. Türkiye, son on yıl içinde bu değerler üstünde yükselen kitle fırtınalarına sahne olmuştur. Kimi zaman gizil kalan, kimi zaman da kendini açığa vuran bu güç, dostun da düşmanın da denklemlerindeki yerini korumaktadır. AKP’nin mevcut konumu, bu iki sürecin birleşik etkisinin ürünüdür.

ATATÜRK DEVRİMİ YATAĞINA YÖNELİŞ

PKK’ya ve F tipi örgüte karşı mücadelenin darbe vurduğu güç, Amerika’dır. Onun için bu mücadele, vatan savunmasının bir parçasıdır. Bu süreç, milletin önünü açtığı gibi, sonuna kadar sürdürülmesini sağlayacak olan biricik etken de, milletin örgütlü gücüdür. Ülkemizin geleceği açısından yaşamsal sorun, bu örgütlü gücün inşa edilip pekiştirilmesidir. Önümüzde milletin kendisinin Atatürk Devriminin yatağına yöneleceği çalkantılı bir dönem durmaktadır. Bu dönemde ister muhalefette, ister iktidarda olsun bütün partiler içinde milli - gayri milli ayrışması hızlanacaktır. Belki daha da önemlisi, bu dönem, şu ana kadar herhangi bir parti içinde etkin bir rol almamış yeni halk önderleri yaratmaya adaydır. Çünkü bu mücadele, artık milletin çok daha geniş kesimlerini içine çekecek bir nitelik taşımaktadır. Vatan, artık Türkiye’nin mücadele programının simgesidir.

Semih KORAY- Aydınlık/09.11.2015