21 Haziran 2017 Çarşamba

Komintern’in Emperyalizmin Ortadoğu’daki Siyasasına Karşı Tavrı

Suriye’nin kuzeyinde ABD askerleri YPG’lilerle birlikte…


İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’ndan sonra emperyalistlerin, başta Türkiye olmak üzere, bölge ülkeleriyle kurdukları yeni sömürgeci ilişkilerin zaman içinde deşifre olması, kitlesel direnişler, dünyadaki gelişmeler gibi nedenler yüzünden yıpranmaya başlaması ve yeni projeleri gerektirdiği için bu ülkelerdeki etnik kesimler üzerinden yeni hegemonya biçimlerine dayanan “en” yeni sömürgeci ilişkiler kurmaya başladılar. 

Günümüzde ABD emperyalizmi, Ortadoğu ve Kafkasya üzerindeki yeni hegemonyacı planlarını, bölge ülkelerini etnikçi grupları kullanarak kaosa sürükleyerek ve parçalayarak yaşama geçirmektedir. Bu arada söz konusu emperyalist planın aleti haline gelen Kürt hareketleri bölgede “bağımsız” Kürt devleti vb. kurmanın hayali içindeler. Emperyalizmin bölgeye hâkim olma stratejisinin parçası haline gelerek bağımsız devlet kurulamayacağını, ancak yeni tip sömürge ve Araplar, İranlılar, Türkler başta olmak üzere Ortadoğu ve Kafkasya halklarıyla düşman olunacağını görmek istemiyorlar.

Bu gerçeği anlamak istemeyen bir başka kesim de bir kısım solcularımız. Bu kesimin günümüzde bölgede yürütülen emperyalist planları ve bu planlara bağlı olarak yürütülen faaliyetleri, gelişmeleri; bütün tarihi boyunca dünya sosyalist hareketinin en büyük, en etkin gücü olan Komintern’in konumuzla ilgili görüşlerini göz önüne alarak değerlendirmeleri umuduyla incelemeye devam edelim:

Komintern’in yayın organında (Internationale Presse-Korrespondenz) 5 Ağustos 1930’da yer alan “Kürdistan’daki Olaylar Üzerine” (*) başlıklı yazıda, emperyalist güçlerin Ortadoğu ve Türkiye’de Kürt hareketlerini kullanarak Sovyetler Birliği’ne karşı bölgede tampon bir devlet kurmaya çalıştıkları dile getirilmektedir.

“İngiltere ile Irak arasında yeni imzalanan ve İngiliz emperyalizminin Sovyetler Birliği’ne karşı bir aracından başka bir şey olmayan antlaşmayla, İngiltere’nin Ön Asya’daki savaş hazırlıkları hiçbir şekilde son bulmuş değildir. Aslında dikkati, Kürtlerin yaşadığı ve basının haklarında isyan ve ayaklanma haberleri verdiği bölgelere yöneltmek gerekiyor. Türkiye’de ve İran’da patlak veren ve Kuzey Irak’ta Musul bölgesinde bile ‘Kürdistan’a Özgürlük’ sloganı altında çıkma eğilimi gösteren bu ayaklanmalar, İngiltere tarafından kışkırtılmış, silahlandırılmış ve finanse edilmiştir. Amaç, Türkiye, İran, Irak ve Sovyetler Birliği arasında, tamamen İngiliz nüfuzu altında bulunan ve Sovyetler Birliği’ne karşı askeri bir üs görevini yerine getiren tampon bir devlet kurulmasıdır.”  (Kby)

Bu satırlar bir Türk, İran ya da Irak ulusal gazetesinde yer almıyor. Komünist Enternasyonal’in yayın organında yer alıyor.

Günümüzde de emperyalizm, Suriye-Irak-Türkiye ve İran devletlerinin bir kısım toprakları üzerinde diplomasi, para, istihbarat, eğitim, silah ve asker desteğiyle Kürt kantonları ya da devleti kurdurmaya çalışmaktadır. Emperyalizm yüz yıldır bu amacından vazgeçmiş değil.

Bugün Doğu Akdeniz’den Kafkasya-Orta Asya’ya kadar uzanan bölgeyi kontrol altında tutabilmek ve İsrail’in geleceğini güven altına alabilmek için dinci ve etnikçi kesimleri tahrik etmekte, desteklemektedir. Emperyalizm bu bölgenin petrolüne, gazına ve su kaynaklarına hâkim olmak amacıyla, gelişmelere bağlı olarak bazı farklılıklar gösterse de, Kürt devleti vb. kurdurma hesabından vazgeçmiş değil.

Sosyalizmin yıkılmasından sonra, Rusya da, Sosyalizm döneminden farklı olarak bazı Kürt hareketleriyle ilişkiler geliştirmek suretiyle bu kesimler içinde etkinlik alanı yaratmaya çalışmaktadır. Böylece ABD’nin bütün Kürtleri kontrolü altına almasını önlemek istemektedir. Rusya’nın bu tavrı öncelikle stratejik rakibi ABD’nin Moskova’ya karşı tampon Kürt devleti kurdurma politikasını torpilleme girişimi olmanın yanı sıra Ortadoğu’daki etkinlik alanını Kürt hareketlerinden de yararlanarak genişletme çabasıdır.

Ağustos 1930’da, III. Enternasyonal’in yayın organında, Ağrı İsyanı öncesinde İngilizlerin bölgedeki faaliyetleri hakkında açıklananlar gerçekten de dikkat çekici. Bugünlerde Amerikalıların Suriye’nin kuzeyi başta olmak üzere bölgede oynadıkları oyunlara bakınca bunlar bu işleri İngilizlerden mi öğrenmişler diye sormaya gerek kalmıyor!

“Daha Ocak 1930’da, yani ortada henüz açıkça bir ayaklanma görülmediği sıralarda, ’La Dépeche Coloniale’ (Sömürge Postası) gazetesi İngiliz casusu ve kışkırtıcı ajanı Albay Lavrens’in, Türkiye, İran, Kuzey Irak ve Suriye’de genel bir ayaklanma çıkartabilmek için Kürdistan’da (Kuzey Irak) bulunduğunu yazmıştı. Herkesten önce özellikle Fransız emperyalistlerinin bu tasarılardan büyük bir kaygıyla söz etmelerinin nedeni, ‘Les Troupes Coloniales’ (Sömürge Askerleri) gazetesinin haberine göre, Fransız manda bölgesi olan Suriye ve Lübnan’daki Kürtlerin silahlandırılmış olmasıdır. Buralardaki Kürtler, Suriye ve Arap milliyetçilerine karşı yardımcı polis olarak kullanılmaktaydılar.

Lavrens’in görevi, ‘Kürt Teali Cemiyeti’ ve ‘Vilayet-i-sitte Kürt Cemiyeti’ gibi var olan Kürt ‘özgürlük cemiyetleri’ni canlandırmak ve silahlı ayaklanmaya sürüklemekti.”

İngilizlerin Kuzey Irak’ta 1920’lerde oluşturdukları Kürt özerkliğiyle ilgili Enternasyonal’in yayın organında yapılan değerlendirme, günümüzde Türkiye, Suriye ve İran’daki etnikçi faaliyetlerin geçmişinin anlaşılması bakımından önemli. Bu değerlendirmede Kuzey Irakta kurulan ‘Kürt özerk’ bölgesini emperyalist istihbarat ve propaganda örgütlerinin Türkiye, Suriye ve İran’da yürütecekleri faaliyetlerin merkezi olarak kullandıklarını belirtmesi de önemli.

“Temkinli adamlar olan İngilizler, bu bölgeleri gerektiğinden fazla güçlük çıkarmadan Irak’tan koparabilmek için, buralarda bir çeşit ‘Kürt özerkliği’ oluşturmuşlardır. Amaç, Kuzey Irak’ın, yani bu ‘özerk’ Kürdistan’ın, boyunduruk altındaki Kürtlerin özlemini çekecekleri ve İngiliz propaganda ve istihbarat servislerinin Türkiye, Suriye ve İran Kürtleri üzerinde çalışma yapabilecekleri bir merkez olmasıdır.” (Kby)

Komintern’in yayın organındaki bu yazı, emperyalizmin sözcüleri olan “aydınlar”ın ve “bilginler”in her devirde çokça yürüttükleri bir faaliyetin üstündeki örtüyü kaldırıyor:

Eğer bugün İngiliz ‘bilginleri’, dünya tarihinde önce Kürtlere karşı ‘adalet’ sağlanması gerektiğinden ve ‘gerçek Kürdistan’ın kurulmasına yardımın zorunlu olduğundan dem vururlarsa, doğrusu bu ‘adalet’in fazlasıyla petrol ve kan koktuğunu söylemek gerekir.” (Kby)

Yazı şu çarpıcı açıklamayla bitiyor:

Eğer İngiliz emperyalistleri, aynen daha önce Dünya Savaşında Araplar için yaptıkları gibi, bugün de Kürtler için, ‘Kürtler, bağımsızlığınızı kazanmak için İngiliz himayesinde (yani boyunduruğu altında) mücadele ediniz’ şeklinde bir slogan ortaya atıyorlarsa, bu, İngilizlerin Ön Asya’da Sovyetler Birliği’ne karşı bir savaş üssü kurmak, Musul petrol bölgesine tamamen hakim olabilmek ve Arapların hürriyet mücadelesine karşı Kürtleri kullanabilmek için başvurdukları bir oyundan başka bir şey değildir.”

Emperyalistler bu oyunları esasta bugün de sürdürüyorlar. Oyunun aktörleri hemen hemen aynı. İngilizler, emperyalist dünyanın baş aktörü ABD’nin yanında yine sahnedeler. Yönlendirici güç Yahudi finansı İsrail ile boy gösteriyor. Bölgedeki Kürt hareketlerinin emperyalistlerin “Kara gücü” olduklarını bilmeyen kalmadı. Bugün Kürtleri daha geniş bir alanda Araplara, Türklere ve İranlılara karşı kullanıyorlar.

Emperyalist güçlerin bölgede asıl bulunma nedenleri, dün olduğu gibi bugün de, ne Kürtlerin bağımsızlığını sağlamak ne insan hakları ne de demokrasi getirmek, onların gerçek hedefleri bölgenin petrolüne, doğal gazına, su kaynaklarına hâkim olmak ve dünya siyasası açısından bölgenin jeostratejik öneminden yararlanmaktır. Dünkü ve bugünkü dünya arasındaki önemli farklılık, Kuzeyde Sosyalist bir devletin yerinde stratejik rakipleri Putin Rusya’sının olmasıdır.

Süryani’lerin kaderine emperyalistler hükmedince…

Komintern’in yayın organlarından bir başkası Rundschau’da (Görünüm) 15 Eylül 1933’te yayınlanan Irak’taki Süryani “ayaklanması”yla ilgili değerlendirmede Fransız ve İngiliz emperyalistlerinin oyunları teşhir edilirken, ulusal kurtuluşun ancak halkların emperyalizme karşı birlikte mücadelesiyle mümkün olacağına vurgu yapılmaktadır. (Tabii ki sosyalistlerin de.)

Bu yazıya, emperyalist basının ağız birliği ederek, Irak halkını Hıristiyan azınlığa karşı “katliam” düzenlemekle suçladığı ve böylece İngiltere ve Fransa’nın bu bölgede yürüttükleri emperyalist siyasayı haklı çıkarmaya çalıştıklarından söz edilerek başlanmış.

Yazıda, Birinci Paylaşım Savaşında İngilizlerin Süryanileri özerklik verecekleri yalanlarıyla aldatarak Türklere karşı savaşa soktuklarına vurgu yapılmakta ve emperyalist devletlerin bölgede sergiledikleri çeşitli tezgâhlar anlatılmaktadır. İngilizler, “müttefikleri” Süryanilere Hakkari’yi vaat ederek kandırmışlar ve böylece bu topluluğun İngiliz ordusuna katılmasını sağlayarak Türklere karşı savaşmalarını planlamışlar. Bu amaçla Süryanileri Türkiye’den (Hakkari civarından) Irak’a göçüren İngilizler, onları burada “savaşçı göçebeler halinde” tutmaya çalışırlar. “Dolayısıyla daima İngiliz emperyalistleri tarafından kullanılmaya elverişli koşullarda kalacaklardı.” Nadiren “Kürtlere yakın yerlerde ya da yoksul Iraklı fellahlara ait toprak parçaları” üstüne yerleştirildiler.

Bu tür kışkırtma yöntemleriyle İngiliz emperyalistleri, Iraklı kitlelerin Süryanilere karşı nefret duygularını körüklediler.”

Bu dönemde İngiliz emperyalizminin Irak’ta Süryanilerle Arapları karşı karşıya getiren oyunların benzerini günümüzde Amerikan emperyalistleri Irak ve Suriye’de Araplarla Kürtler arasında da yapmaktalar.

Yazıda, Süryanilerin İngiliz emperyalizmi tarafından silahlandırılması, Irak’taki kışkırtmaları, “İngiltere’nin sömürgelerdeki yeni siyasi çizgisinin, kışkırtma çizgisinin bir halkası” olarak görülüyor. Bu yeni siyasi çizgiye,“Hicaz Kralı İbni Suud ile Yemen İmamı Yahya arasında” İngiliz emperyalizminin kışkırtmalarıyla yaratılan anlaşmazlık, “Doğu Ürdün halkının çeşitli bölümleri” arasına “Siyonistlerin yerleştirilmesi”yle ilgili çıkan anlaşmazlıklar, “Hindistan’la Afganistan sınırında sürdürülen Müslüman kabilelere karşı savaş vb., bütün bunlar, bu yeni emperyalist çizginin yöntemleri”ne örnek olarak verilmektedir.

1930’larda İngiliz basınının, hükümetlerinin sömürge siyasetini yeniden ele almasını istediği ve Sömürgeler Bakanlığının yayın organı “Near East”ın (Yakın Doğu) bu konuda yazdıkları emperyalizmin siyasasını ve genel karakterini gözler önüne sermesi bakımından önemli görünmektedir. Tabii bu arada emperyalizmin kurtuluş vadettiği halkların düşürüldükleri durumlardan da ibret alınması gerekir:

“Süryanilerin trajedisi, tüm uygar dünyanın dikkatini şu nedenlerle üstüne çekmektedir: 1. Bu trajedi bize, barış görüşmeleri sırasında müttefiklerin, küçük halkları koruma meselelerini ihmal etmiş olduklarını göstermektedir. 2. Bu trajedi, büyük devletlerin o küçük halkların savaş sırasında kendilerine nasıl muazzam hizmetlerde bulunduğunu unutmuş olduklarını göstermektedir. 3. Süryanilerin sonu ve diğer küçük halkların kaderi de, büyük devletlerin manda sistemini yavaş yavaş kaldırırken çok iyi düşünmelerini zorunlu kılmaktadır.”

İngiliz emperyalizminin propaganda aracı bir yayın organında dile getirilen bu ifadeler bir günah çıkarma ayininde söylenmiş sözler değildir. Bu ele alınan konular emperyalistlerin unuttuğu şeyler değildi, bilinçli bir tercihti. Komintern’in yayın organında bu konuda şöyle yazılıyordu:

“Küçük milletlerin başlarına gelenler, İngiliz emperyalizminin bilinçli ‘milli katliam’ siyasetinin bir sonucudur. İngiliz emperyalizmi, son zamanlarda, sömürgelerde sarsılan emperyalist mevzilerini sağlamlaştırmak, devrimci hareketi ezmek ve boyunduruk altında tuttuğu ülkeleri ve halkları daha fazla sömürmek için bu siyasetini yoğunlaştırmıştır.

Diğer yandan Süryanilere yönelik Suriye’de izlendikleri siyasette Fransızların İngilizlerle işbirliği içinde oldukları halde Fransız basınının ülkelerinin Irak’taki bu gelişmeler hakkında kendi siyasetlerini haklı göstermeye çalıştıkları görülüyor. Journal des Debats’ta Doğudaki Hıristiyanların (Süryaniler) karşılaştığı sorunların nedeni olarak İngiltere’nin Irak üzerindeki mandasından vaz geçmesi gösterilmekte ve Fransa’nın Suriye’deki mandasını kaldırmaması istenmektedir. Aksi halde Suriye’de iç çatışmaların çıkacağı öne sürülmektedir.

Fransız gazetesinin bu yayınıyla ilgili Komintern’in yayın organında çıkan yazıda altı çizilen hususlar emperyalistlerin böl-yönet, savaştır politikalarının teşhiri ve emperyalist devletlere karşı halkların ortak mücadelesine yapılan vurgu bakımından önemlidir:

“ ‘Journal des Debats’nın sözünü ettiği ‘insanca tutum’, Fransız makamlarının Süryanileri silahlandırarak Irak halkının üstüne saldırtmaları ve diğer yandan da Süryanileri katletmeleri için Kürtleri desteklemeleridir. Bundan amaçları, Suriye sınırında birbirini katleden bir milli gruplar kampı oluşturmak ve onların emperyalist devletlere karşı ortak mücadelesini engellemekti.”

Fransız emperyalizminin bu gelişmelerden yararlanarak Suriye’yi “sürekli olarak sağılacak bir inek durumunda tutmak için de yararlanmak” istedikleri bir gerçekti.

III. Enternasyonal’in yayın organında, “Suriye’nin emekçi kitlelerinin, kendi Komünist Partilerinin önderliğinde Fransız emperyalizmine ve onun oyunlarına karşı nasıl mücadele etmeleri gerektiğini öğreneceklerini ummaktayız.” dedikten sonra, Irak burjuvazisi ve İngilizlerle işbirliği içinde olan Irak hükümetinin Araplarla Süryaniler arasında hazırlanan çatışmadan haberdar olduklarından söz edilmektedir.

Iraklı Komünist grupların ülkede cereyan eden gerici gelişmelere, emperyalist kışkırtmalara karşı pasifliği bırakıp, üzerlerine düşen devrimci görevleri yapması istenen söz konusu yazıda, devrimcilerin görevleri sıralanır. Bu görevler arasında bazıları bugün de Ortadoğu ülkelerinde hala güncelliğini korumaktadır.

Irak’ta yaşayan bütün milliyetlerden emekçilerin ortak düşmanlarının emperyalizm olduğu, emperyalizmin bağımsızlık hareketinin karşısına örgütlediği milli azınlıkları çıkarmaya çalıştığı, bu sömürgeci güçten ancak bütün azınlıkların emekçilerinin de içinde yer aldığı bütünlüklü, ortak kurtuluş mücadelesiyle kurtulmanın mümkün olacağına yapılan vurgu, bu gün de en az dün kadar bölgemizde geçerliliğini korumaktadır.

“Emperyalizm, aslında, Irak’taki kurtuluş hareketinin karşısına milli azınlıkları çıkarmak istemektedir ve Irak’taki Komünist grupların görevi, bu azınlıkların emekçilerine, bütün milletlerin emekçilerinin emperyalizm tarafından sömürüldüğünü ve kendi kurtuluşlarının da ancak emperyalizme karşı ortak mücadele ile mümkün olabileceğini kavratmaktır.”

Kominter’in yayın organı Rundschau’ın 34. sayısında yer alan yukarıdaki yazıda sanki 1933’te değil de bugünlerde emperyalizmin bölgemizdeki oyunlarının açıklanması yapılmakta. Bugün bölge ülkelerinde emperyalist devletlere dayanılarak yürütülen “bağımsızlık” mücadelelerinin gerçek anlamda bağımsızlık savaşları olmadığı Komintern’in görüşleri yönünden de çok açık.

İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı sonundan beri dünya halklarının baş düşmanı ABD emperyalizminin yönettiği, eğittiği, silahlandırdığı milliyetçi (etnikçi) vb. örgütlerin verdikleri mücadeleler, dünyanın neresinde ve hangi koşullar altında yapılıyor olursa olsun, esas olarak emperyalizmin planlarına, hedeflerine hizmet eder. Emperyalizmin etkisi altına girilerek yürütülen mücadelelerin ulusal kurtuluş mücadeleleri olmadığını, bunların emperyalizmin işbirlikçisi ve gerçek kurtuluş savaşlarını torpilleyen hareketler olduğunu Komintern açıkça ilan etmektedir. Umarız Lenin’in kurduğu Komintern’in bu görüşlerinden ders çıkarması gerekenler devrimciliklerinin gereği olarak gerekli dersleri çıkarırlar…

Mehmet Ali Yılmaz

anafikir.gen.tr / 12.05.2017

(*)1930 yılında İran’ın batısında ve Türkiye’nin doğusunda İngilizlerden başka Ermeni Taşnak örgütünün de desteğiyle tertiplenen Ağrı İsyanı üzerine Komintern’in değerlendirmesi. Bu isyan hareketiyle ilgili Komintern yayın organı Internationale Presse-Korrespondenz’de 19 Ağustos 1930’da yer alan “İngiliz Emperyalizminin Ökçesi Altında” başlıklı yazıda, İngiliz emperyalistleri, “Bu çatışmaların rejisörü” olarak gösterilmekte ve “Kendi hakimiyetleri altında bir ‘Kürdistan devleti’ kurmak” istemekle suçlanmaktadır.