4 Haziran 2017 Pazar

PKK’nın İnfaz Yöntemleri




Bu meseleyi enine boyuna yazmak isterdik. Ancak sayfamızı dikkate alarak ve okuyucularımızın sabrını gözeterek kısa bir özet sunuyoruz. Buna girişte diyebiliriz.
 
PKK’yı kuran Abdullah Öcalan’ın karanlık ilişkileri hala tartışma konusudur. Uyuşturucu ticaretinden, kara para aklamaya ve insan kaçakçılığına kadar pek çok mafya tipi “organize işleri” bu örgüt kanalıyla sürdürdü. PKK yalnızca siyasal bir örgüt değildir. PKK, başta ABD emperyalizmi olmak üzere bütün emperyalistlerin kullandığı, yönettiği, yönlendirdiği bir suç şebekesine dönüşmüştür.
 
Hangi birini yazalım ki?



ABD’nin yönettiği ve donattığı PKK’nın iç infazları kitaplara konu olmuştur. Bu örgütün saflarını terk edenlerin anlattıkları tüyler ürperticidir. Dağda kendi arkadaşlarınca infaz edilen sayısız PKK militanının akıbetini aileleri bile bilmemektedir. Çoğu aileler çocuklarının PKK için savaştığını ve yaşadığını zannediyor. Güvenlik Kuvvetleri tarafından etkisiz hale getirilmeyenleri örgüt kendisi yok edip ve Güvenlik Kuvvetlerinin üzerine atmıştır. Kör Cemal lakaplı PKK’lının 18 militanı "suçsuz" yere, kendini aklamak için öldürttüğünü söylersek mesele daha kolay anlaşılmış olur. Aynı kişi daha sonra ajan ilan edilip Apo’nun emriyle öldürülmüştür.
 
İşkenceyle öldürmek
 
1980’lerde PKK Merkez Komitesi’ne (MK) seçilen Abdullah Kumral aynı zamanda örgütün Gaziantep sorumlularındandı. Gözükara biri olduğu ve örgütü bölgede geliştirdiği biliniyor. Abdullah Kumral, Apo’nun izlediği siyasete ve örgüt içinde ki olumsuzluklara karşı çıktığı için Apo tarafından kara listeye alındı. Göz hapsine alınan Kumral kaçmaya çalışırken yakalandı ve Bekaa Kampına götürüldü. Değişik işkencelerden geçirildikten sonra kulaklarına tüfek harbisi sokularak öldürüldü.
 
PKK’da işkencenin her türlüsü "ıslah" etmek için kullanıldı, ve hala kullanılıyor. Murat Karayılan'dan, Duran Kalkan’a kadar hepsi Apo’nun emriyle arkadaşlarına işkence yapmış ve infaz etmişlerdir. Bu durum PKK önderliğinin neredeyse bütünü için geçerliydi, ve bugün de geçerlidir.
 
Kurşuna dizmek
 
Apo’nun emirlerine karşı gelmek ölmek demekti. Binlerle ifade edilen yok etmelerde en sık başvurulan yöntem kurşuna dizmekti. PKK’da kurşuna dizilenlerin sayısının 10 binin üzerinde olduğunu iddia edenlerde var. Örgütün yasaklarına uymamak tek başına ajan ilan edilmeye ve kurşuna dizilmeye yetiyordu.
 
Şükrü Karakuş 25 Ağustos 1982 tarihinde gerçekleşen PKK’nın 2. Kongresi’nde Abdullah Öcalan’a karşı çıkmış ve Çetin Güngör’ün (Semir) görüşlerine yakın durmuştur. Semir, Apo’nun ülkeye dönüş ve erken silahlı mücadele başlatma kararlarına muhalefet etmişti. Tabi böylelikle suçu ağırlaşmıştı. Şükrü Karakuş, daha sonra Bekaa’da ki kampa da adı verilecek olan Mahsum Korkmaz tarafından kurşuna dizilecekti.
 
Yakılarak öldürülmek
 
PKK’nın 2. Kongresi sonrası dönem, "iç temizlik", daha doğrusu Apo’ya muhalefet edenlerin yok edildiği ve susturulduğu dönemdir. Başta Çetin Güngör olmak üzere kongrede karşıt tavır alanların bütünü öldürülmüştür.
 
Yok edilme yöntemleri ise askeri darbeler dönemini andırıyordu. En basit şeyden idam kararı verilmesi ve korkunç yöntemlere maruz bırakılması örgüt içinde insanların sinmesine ve suskun kalarak ömür tüketmelerine neden oluyordu. PKK içerisinde fikir üretmek, kendi adıyla yazmak çizmek ve "meşhur" olmak ihanetle eşdeğerdi. Hele hele Apo’dan daha bilinçli görüntüsü vermek bile hain olmanız için yeterliydi. Bu nedenle pek çok PKK’lı yazar kendi ismiyle legal dergilere yazı yazamamışlardır.
 
Murat Bayraklı’da Apo’nun siyasetlerine ve mücadele tarzına karşı çıkanlardandı. Örgütte yaşananların canlı tanığıydı ve pek çok şeyi tasvip etmediği gibi açıkça tavır da alıyordu. İşte bu onun infaz edilmesi için yeterliydi. Murat Bayraklı öldürüleceğini bildiği için yurt dışına kaçtı. Ancak kaçış onu kurtaramadı ve 5 Haziran 1984 tarihinde Batı Berlin’de çöp tenekesinde yakılarak öldürüldü.
 
Kendi mezarını kazdırmak
 
Abdullah Öcalan'ın bizzat tertiplediği infazlar, PKK’nın seçkin kadrolarına da yaptırıyordu. Şu an PKK’nın merkezi kadroları konumundakilerin bütününün eli kanlıdır ve arkadaş katilidir.
 
Resul Altınok, örgüt içinde ki disipline aykırı davranmak ve "önder Apo"nun aleyhinde bulunmak ve ajan faaliyeti yürütmek suçlamalarından dolayı idama mahkûm edildi.  İnfazın yerine getirilmesi içinde Ali Haydar Kaytan ile Ömer Altun görevlendirildi. Bu ikili Resul Altınok’a ilk önce mezar kazdırdılar ve sonra da kazdırdıkları çukura Altınok’u oturtup kafasına kurşun sıktılar.
 
Eli kanlı örgüt aslında bir tür cinayet şebekesiydi. Kurulduğundan beri sayısız cinayet işleyen PKK, kendi dışında ki sol/sosyalist gruplara da kan kusturmuş ve bölgeden silinmelerine neden olmuştu.
 
Parçalayarak yok etmek
 
Avukat Mahmut Bilgili 12 Eylül 1980 darbesi sonrası PKK davalarına bakmıştı. PKK üyeliği suçlamasıyla Diyarbakır Askeri Hapishanesi’nde 5 yıl yattı. Çıktıktan sonra yurt dışına gitti ve orada da örgütün çalışmalarında yer aldı.
 
Abdullah Öcalan Av. Bilgili’den Diyarbakır Cezaevinde yaşananları ve bazı PKK’lılar aleyhine kitap yazmasını istedi.
 
Av. Mahmut Bilgili Apo’nun bu isteğini kabul etmedi ve yerine getirmedi. Tabi bu çok büyük bir suçtu ve idam fermanının boynuna asılması anlamına geliyordu.
 
Av. Bilgili 1987 Mart’ında Hollanda’da bir lokantada öldürüldü ve cesedi parçalanarak yakındaki bir kanalizasyon çukuruna atıldı.
 
Sevdiğinin gözü önünde katledilmek
 
PKK içinde âşık olmak, sevmek ve kız arkadaşı edinmek de yasaklar listesindeydi. Abdullah Öcalan’ın "Kadın Sorunu" üzerine çarşaf çarşaf yazdıklarına bakmayın siz! Yazılanlarla yaşananlar arasında dağlar kadar fark vardı. Kendisinin özel hayatının nasıl olduğunu pek çok eski PKK’lı yazmıştı. Ama iş kendisi dışındakilere geldiğinde yasaklar zinciri başlıyordu.
 
Mehmet Tunç PKK kadrolarındandı. Paris’te yaşadığı dönemde Hevi isimli bir kıza âşık olmuş ve onunla sevgili olmuştu. Bunu duyan Apo, "örgütün kutsal yaşamını yozlaştırmak" suçlamasıyla Tunç'un idamına karar verdi.
 
Mehmet Tunç, sevdiği, birlikte olduğu kızın gözleri önünde kurşuna dizildi. Tunç örgüt içinde yalnız değildi. Çok sayıda kadın ve erkek bu türden suçlamalarla ya örgütten uzaklaştırıldı ya da en sık uygulanan yöntemle öldürüldü.
 
Kayanın altına gömmek
 
Bir örgüt düşünün; hem devrimciyim diyecek, hem sosyalizm lafları edecek, hem de ulusal kurtuluş savaşı vereceğim diyerek saflarında ki binlerce militanını yok edecek. Bu nasıl iştir ve hangi zihniyetin ürünüdür? PKK’nın örgüt içi sorunları çözmede kullandığı yöntemler bize yabancı gelmiyor. İsrail zindanlarında MOSSAD'ın kahraman Filistinlilere yaptıklarını ve CIA’nın dünyanın her yerinde uyguladığı işkence yöntemlerini akla getiriyor.
 
Kör Cemal lakaplı Halil Kaya PKK içinde efsane haline gelmişti. PKK’nın 3. Kongresi’nde Genel Sekreter birinci yardımcılığına getirilmişti. Apo’nun hınk deyicisi ve tetikçisiydi. Apo vur dediğinde acımasızca öldürüyordu. Örgüt içinde cellât olarak da tanınırdı.
 
Ancak gün geldi Kör Cemal’inde kullanım zamanı doldu(!) Bilinen suçlamalarla tutuklandı ve arkadaşı Cemil Bayık tarafından sorgulanarak ölüme mahkûm edildi. Bir dönem Apo’ya gammazladığı Bayık onun karşısında suçlamalarda bulunuyordu.
 
Halil Kaya’yı PKK’nın etkin kadrolarından Halil Ataç cezalandırdı. Ölesiye dövülen ve insanlıktan çıkarılan Kaya kurşuna dizildi ve Zağros Dağlarının eteğinde kayaların altına gömüldü.
 
Boğularak infaz edildi
 
PKK’nın örgüt içi infazlarına bakıldığında nutkunuz kesilir. İşkencenin her türlüsünün kullanıldığı Bekaa Vadisi’ndeki kampta bulunan hapishanede yaşananlar ibretliktir. Ancak, örgüt sadece Bekaa’da değil Türkiye’de de suçladığı kadroları işkenceden geçiriyor ve daha sonra da infaz ediyordu.
 
PKK 5. Kongresi önceki kongrelerden daha sakin geçmişti. Apo en etkili muhaliflerin hayatına son vermişti. Bu kongrede de bazı "hainlere" ihtiyaç duyuyordu.
 
Bir süre önce PKK’dan uzaklaşma eğilimine giren Cemil Işık çete olarak suçlandı. Bunun üzerine izini kaybettiren Işık İstanbul’a gitti. Gözlerden ırak yaşayan Cemil Işık 1992 yılında yaşadığı İstanbul’da polis tarafından yakalandı ve Bayrampaşa cezaevine konuldu. Bu da hayatını kurtarmaya yetmedi ve hapishanedeki PKK’lı bir militan tarafından boğularak hayatına son verildi.
 
Buharlaştırılarak yok etmek
 
PKK cinayet işlemede her yöntemi denemişti. Türkiye’de, Bekaa’da ve Avrupa’da cezalandırmak istedikleri taraftarlarını acımasızca infaz etmişti. Tabi bu örgüt sadece örgüt içi değil örgüt dışında da pek çok kişiyi en ağır şekilde cezalandırmıştı.
 
PKK’nın en korkunç yok etme yöntemlerinden birisi de buharlaştırarak hasımlarını yok etmekti.
 
11 yıl Diyarbakır cezaevinde yatan PKK militanlarından Mehmet Çimen, tahliyesinin hemen ardından tekrar örgütün faaliyetlerine katıldı. Bekaa’da Abdullah Öcalan’ın eğitimine katıldıktan sonra Avrupa Koordinatörü olarak görevlendirildi. Mehmet Çimen dönemi Avrupa’ eylemlerin doruğa çıktığı yıllardı.
 
Mehmet Çimen’in örgüt içinde ki yükselişi ve bireysel çıkışları üzerine Bekaa’ya çağrıldı. Bir süre tutuklu kalan Çimen, kadınlarla ilişkiye girdiği gerekçesiyle sokulduğu banyo küvetinde üzerine asit dökülerek buharlaştırıldı.


PKK’nın iç infazlarından yalnızca bazılarına değinebildik. Liste kitaplara sığmayacak kadar uzundur. Yeri geldiğinde bu mesele üzerine tekrar yazacağız.

Murat İNCE
Aydınlık/01.06.2017