Her yakın zulmün büyük hisseli yakın ortağı (*)
Çevresi, çevresinin çevresi… Murat Belge, Hopa’da ölen Metin Lokumcu’nun çevresini bu sözlerle Ergenekoncu ilan etmişti.
“Emekli öğretmen Metin Lokumcu’yu Ergenekon’a mı bağladınız?” sorusunu, “Kendisini değil ama onun bir çevresi var, çevresinin çevresi var. Toplumda her şey böyle olur. O kişiyle sınırlı değil” diye yanıtlamıştı. (1)
M. Belge, M. Lokumcu’nun ölümünü “birilerinin AKP’ye oy kaybettirme çalışmasına” bağlayarak 3 Haziran 2011’de köşesinde şunları yazmıştı:
“Türkiye seçime yaklaşırken ben de birkaç günlüğüne Türkiye’den uzaklaştım. Ben yola çıkarken Hopa’da adam öldüğü, bir başkasının ağır yaralandığı haberini okuyordum. Nedir, nedendir, Türkiye’de ‘siyaset’ denince böyle bir şey anlamak gerekir? Ortalık kan revan içinde kalmadıkça siyaset siyaset olmaz? Birileri bununla AKP’ye oy kaybettireceğini umuyor herhalde." (2, 3)
M. Belge, M. Lokumcu’nun ölümünü, “Yalnız Hopa’daki gariban adamın bu kadar heyecanlanacağı bir durum yoktu. Biraz da yapay olarak pompalanan, ucu Ergenekon’a uzanan bir gerginlikti” diye yorumlamıştı.
***
M. Belge'nin çevresi
M. Lokumcu hakkında, herhangi bir kanıt göstermeye gerek duymaksızın bu suçlamayı getiren M. Belge, “çevresi, çevresinin çevresi” diye tanımladığı şeyi acaba kendisine uygulamış mıydı?
M. Belge’nin “çevresinde, çevresinin çevresinde” acaba kimler vardı?
Bu soruyu yanıtlamak için fazla soyutlama yapmaya ve “çevresinin çevresi”ne gitmeye de gerek yok aslında; Murat Belge boğazına kadar Fethullahçı çeteyle, Hrant Dink’in artık afişe olmuş katilleriyle yan yana durmaktaydı. (4, 5)
M. Lokumcu’nun çevresini böyle suçlayan M. Belge, Fethullahçı çetenin (pardon o “hizmet hareketi”ydi di mi!) Abant toplantılarının nadide demirbaşlarından biriydi. Yıllarca Fethullah Gülen'in sağ kolu olan Nurettin Veren’in ifadesine göre Abant toplantılarına katılanlara, zarf içinde 2-3 bin dolar verilmekteydi. (6)
Şimdiye kadar gazeteci Aydın Engin dışında kimse bu ifadeyi yalanlamamıştır. (7)
***
Fethullahçı mı? o da ne?
M. Belge 2009 yılında konusu “cemaat” olan üç ayrı yazı yazmıştı. Bu üç yazıda cemaat diye andığı tek şey Alevi “cemaati” idi. (8)
Devletin bütün kademelerinin adı anılmayan, ancak herkesin bildiği malum “cemaat”e teslim edildiği bir dönemde, Alevi “cemaati”nin yüksek yargıda örgütlü olduğunu iddia etmişti. M. Belge’nin 2009 yılında Türkiye Cumhuriyeti devletinde cemaat diye gördüğü tek şey Alevilerdi!
Fethullahçılar, devletin her kademesine itinayla yerleştirildiği için, artık “neresi devlet, neresi Fethullah çetesi” ayırt etmek mümkün olmadığından olsa gerek, bu “sevgi pıtırcıklarından” tek bir kelime bile söz etmeme başarısını gösterebilmişti. Bu yazılarında çok önemli bir saptama yapmış olmalı ki malum yazılara hemen aşağıdaki köşe yazarları atıfta bulunmuştu:
- Vakit gazetesinden Ali Karahasanoğlu (9)
- Milli gazeteden Ekrem Kızıltaş (10)
- Zaman gazetesinden Ali Ünal (11)
Kısacası iddia şuydu: “Bu Aleviler yargıda örgütlenip Müslümanları ya da Sünnileri ezmektedir.”
M. Belge, yazıyı şöyle bağlamıştı:
“Ama TSK içinde Suriye’dekine benzer bir Alevi örgütlenmesi var mı? TSK her haliyle kapalı kutu. Birileri, birtakım gözlemler yapıp bu yolu açmış olabilir. Ama bunun olduğunu sanmıyorum. Yüksek Yargı’daki durum var. Alevilik orada örgütlü: kimi düşman, kimi dost olarak gördüğü de kendi açısından açık seçik ortada. Kararları da bunu gösteriyor. Biz aramızda konuşuyoruz, 'Yüksek Yargı' diye. Oysa orada cemaat ilişkileri geçerli. Ve modernleşen Türkiye’den söz ediyoruz." (12)
M. Belge dünyanın en kanlı mezhep savaşlarından birinin arifesinde, “yargıdaki Alevi vesayeti”nden söz etmişti. Hayvanat bahçesine alınacak hayvanların bile Fethullahçı çeteden olması şartının arandığı bir dönemde, bir devletin bütün organlarının kılcallarına kadar tek bir cemaate kapalı gişe sunulduğu bir zaman diliminde, M. Belge’nin aklına Türkiye’de cemaat diye gele gele Alevi “cemaati” gelmekteydi!
M. Belge, kimin nerede ne kadar örgütlendiğini 17-25 Aralık sürecinde ya da 15 Temmuz darbe girişiminden sonra anlamış mıdır acaba?
Acaba M. Belge, bu müthiş öngörüsü hakkında şimdilerde ne düşünmektedir? M. Belge, Fethullahçı çetenin kör kör parmağım gözüne faaliyetlerine karşı neden bu kadar “aşırı kör” kalmıştı? Yoksa kandırılmış mıydı?
***
Az öncesine kadar çok iyiydi, sonra tu kaka oldu
Kandırılma ya da yanılma M. Belge’nin yabancısı olduğu bir şey değildir.
Yazdığı sayısız yazıyla yıllarca AKP’yi destekleyen M. Belge, sonrasında “Daha önce bizim desteklediğimiz, doğru işler yapan adam uydurma bir Tayyip Erdoğan’mış” diyerek pişmanlığını dile getirir. (13)
Kendi beyanına göre yanılmıştır.
***
M. Belge, 2010 referandumu hakkında ise “Ben de doğrusu kendimi kandırılmış hissediyorum. ‘Elim kırılaydı da oy vermeseydim’ diyecek halim yok. O zamanın şartlarında doğru davrandığımı düşünüyorum" diye yazmıştır. (13)
Biraz pişman mı olmuştur ne!
***
2010 referandumu öncesinde (10. 09. 2010) M. Belge, "AKP bir plebisiter diktatörlük kurmayı planlıyor mu?" diye sormuş ve şöyle cevaplamıştı:
“Varolan koşullarda bence bu anlamlı bir soru sayılmaz... tersine [pakette] demokrasi yönüne ağırlık koyan değişiklikler öngörülmüş." (14)
Aynı M. Belge, 27 Eylül 2014’te ise “AKP'nin HSYK açıklamaları korkunç, plebisiter diktatörlüğe doğru gidiliyor" diye yazmıştır. (15)
Bunları bir başkası değil Murat Belge yazmıştır. 4 yıl önce kendinden emin ve karşı iddiaları küçümser bir tavırla söylediklerini çok değil 4 yıl 3 hafta sonra aynı sözcükleri kullanarak bizzat kendisi yalanlamıştır.
Öngörüsü bu derece kısa sürede yanlış çıkan M. Belge, bugün dünyanın, “K. Marx’ın 137 yıl önce söylediği gibi” olmadığını söylemektedir! (16)
***
Çözüm sürecinin akil adamı M. Belge, sonrasında ise bu durumuyla ilgili “bizler orada konu mankeniydik” açıklaması yapar. (17).
***
Kendini “bir komünist olarak” tanımlayan M. Belge, 1993 yılında “Tansu Çiller’in danışmanı olma” teklifini de “Böyle bir şey istenirse memnuniyetle yaparım” diye karşılayacak kadar da “geniş gönüllü”dür! (18)
O zamanlar bu bir şaka olarak kalsa da bu hevesini sonradan akil adam olarak gidermiştir.
***
İktidarla iç içeyim ama en muhalif de benim!
M. Lokumcu’nun çevresini, çevresinin çevresini darbecilikle suçlayan “muhalif” M. Belge, iktidarla ve zamanın “paralel iktidarı”yla girebildiği her türlü ilişkinin içindeydi. En küçük bir muhalif duruş gösterenlerin işten atıldığı ve sesinin kesildiği bir dönemde televizyonlarda sayısız program yaptı, gazetelerde sayısız yazı yazdı, Abant Toplantıları dahil sayısız toplantıya davet edildi, saray kahvaltılarında ağırlandı, akil adamlık yaptı.
***
M. Belge’nin işlevini en iyi açıklayan AKP milletvekili Muhsin Kızılkaya olmuştu:
“…ben de kibirli bir sosyalist, devrimciydim. Sonra Birikim Dergisi’nde Ömer Laçiner, Murat Belge’lerin yazdıkları beni çok etkiledi. İslami hareketlere, muhafazakârlara hoşgörüyle yaklaşıp onların memleketi dönüştürebileceğine, vesayetçi rejimi kırabileceğine dair bir inanç gelişmişse bende, tek müsebbibi Birikim Dergisi; Laçiner, İnsel ve Belge’dir." (19)
***
Bu örnekleri uzatabiliriz.
- Bir referandumun demokrasinin önünü açacağını söylüyorsunuz. Çok değil birkaç yıl sonra bu referandum ülkedeki bütün kurumları tek elde toplamanın yolunu açıyor ve bunu da bizzat kendiniz söylüyorsunuz.
- Bir siyasal hareketin, bir partinin ülkeyi demokratikleştireceğini söylüyorsunuz. 2-3 yıl sonra aynı siyasi partiye karşı diktatörlük suçlaması yapıyor ve sanki bu iktidarın pekişmesinde hiç payınız yokmuş gibi hiçbir utanma belirtisi göstermeden ona karşı açıklamalar yapıyorsunuz.
Bütün bu dönüşleri de “Bizim önyargımız yok iyi yapılan işleri takdir ederiz, kötü yapılanları eleştiririz” gibi bir pişkinlikle açıklıyorsunuz.
***
M. Belge’nin son 15 yılda siyasetle ilgili söyledikleri yanlış çıkmıştır. Yanlış çıktığını da bir başkası değil bizzat kendisi söylemiştir. M. Belge kendi söylediklerinin hepsinin sadece birkaç yıl sonra tam tersini yazmıştır. Dün “demokratik” dediğine ertesi gün “diktatör” demiştir. Dün öve öve bitiremediğini birkaç gün sonra yerin dibine sokmuştur.
***
M. Belge otobüs sürücüsü olsaydı, çoktan ehliyeti elinden alınırdı.
M. Belge komutan olsaydı, emrindeki birliği çoktan esir düşerdi.
M. Belge doktor olsaydı, öldürdüğü hastalar nedeniyle hapse girerdi.
M. Belge müteahhit olsaydı, yaptığı evler yıkıldığı için iflas ederdi.
M. Belge bir gemi kaptanı olsaydı, gemilerinin hepsini batırırdı.
Ancak M. Belge, M. Belge olduğu için Archeproject kapsamında hâlâ topluma siyaset anlatmaktadır! (20)
Samuel Beckett’in meşhur sözünü (**) uyarlayacak olursak M. Belge’nin ilkesi (ilke mi!) şudur:
“Hep konuştun, hepsi yanlış çıktı. Olsun. Gene konuş, gene yanlış çıksın. Daha çok yanlış çıksın, Hiç ama hiç utanma!“
*
Görüşleri bu kadar yanlış, bu kadar kısa süre içinde çürütülen, neredeyse her söylediğinin tam tersi çıkan (bu bir yorum değil bizzat kendi beyanıdır) bir kişinin söyledikleri-yazdıkları nasıl ciddiye alınabilir?
Geçmişinde bunca körlük vakası olan bir kişinin hiçbir şey olmamış gibi hala öngörülerde bulunması, hala entelektüel diye ortalıkta ahkam kesmesi ancak ve ancak utanmazlıktır.
***
Ceset yaşıyor mu!
Yıl olmuş 2017. Ben Murat Belge hakkında yukarıda yazdıklarımı tekrar tekrar yazmak zorunda kalıyor ve hâlâ topluma yukarıdaki deli saçması görüşleri anlatıp yanlışlığını kanıtlamaya uğraşıyorum. Karşımızda “düşünsel bir ceset” var. Bu yazı ile “cesedin ceset olduğunu”, kalbinin atmadığını, yaşam belirtisi göstermediğini, çoktan çürümüş olduğunu, yani kısacası “cesedin bir ölü olduğunu” gösteriyorum. Çünkü bu “düşünsel cesedi” bize “normal canlı bir insan” diye tanıtan, yutturmaya çalışanlar var.
2017 yılında sözünü ettiğim bunca olaydan sonra hâlâ M. Belge’nin entelektüel sefaletini kanıtlamak zorunda kalmak ciddi bir zaman yitimidir. Bu ülkede bu tutum hâlâ prim yapıyorsa, yukarıdaki gibi bir düşünce dünyası bu ülkede hâlâ geçer akçe ise, bu bizim büyük beceriksizliğimiz ve hatta suçumuzdur.
Öte yandan ne kadar can sıkıcı olursa olsun, M. Belge’nin sanki hiçbir şey olmamış gibi hâlâ ortalıkta bilirkişi edasıyla dolaşarak fütursuzca ahkâm kesme girişimlerinde bunları hatırlatmak da bir görevdir.
***
Sizi hiç unutmayacağız Murat Belge. Bu topluma, bu toplumun aklına, bilincimize verdiğiniz korkunç zararları daima teşhir edeceğiz.
Siz utanana kadar…
Hiç bıkmadan her fırsatta size kendinizi hatırlatacağız. Siz utanana kadar…
Taylan Kara
insanbu.com/09.06.2017
(*) Ece Ayhan’ın “Ala ala hey” şiirindeki mısranın özgün hali şudur: “Her yakın zulmün küçük hisseli uzak ortağı”
(**) S. Beckett’in sözünün özgün hali şudur: “Hep denedin hep yenildin. Olsun. Yine dene, yine yenil, daha iyi yenil.”
Kaynaklar:
1.http://www.birgun.net/haber-detay/murat-belge-lokumcu-nun-cevresi-ergene...
2. http://www.soldefter.com/2011/06/04/murat-belge-diye-biri-varmis/
3. http://taraf.com.tr/murat-belge/makale-potsdam-dan.htm
4. http://odatv.com/cemaat-hatirasi-1002131200.html
5.http://haber.sol.org.tr/yazarlar/taylan-kara/hrantin-arkadaslari-grubund...
6.http://www.birgun.net/haber-detay/cemaat-abant-toplantilarina-katilanlar...
7.http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/584526/9_bin_dolari_kim_zimmetin...
8.http://www.kriter.org/index.php option=com_content&task=view&id=1499&Ite...
9.http://www.habervaktim.com/…banin_adi_ali_onun.html
10.http://www.milligazete.com.tr/…ciplak-mi-145698.htm
11.http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=921451
12.http://www.haksozhaber.net/cemaat-ve-yargi-13475yy.htm
13.http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/395439/Murat_Belge_den_itiraf...
14.http://www.3b-liberal.com/index.php?sid=yazi&id=33407
15.http://t24.com.tr/haber/murat-belge-akpnin-hsyk-aciklamalari-korkunc-ple...
16.http://t24.com.tr/k24/yazi/belge-populizm,1217
17.http://t24.com.tr/haber/murat-belge-2010-referandumunda-evet-diyenler-ka...
18.http://www.gazeteciler.com/haber/belge-ve-altan-kimin-danman-olacakt/189266
19.http://odatv.com/eskiden-sosyalisttim-murat-belge-ve-ahmet-insel-okudukt...
20.https://arkhesiyaset.wordpress.com/