13 Haziran 2012 Çarşamba

ÖZDEMİR İNCE/ Başbakan Erdoğan’ı kendisiyle yüzleştirelim mi? (3)

ÖZDEMİR İNCE/ Başbakan Erdoğan’ı kendisiyle yüzleştirelim mi? (3)
Çarşamba, 23 Mayıs 2012, AYDINLIK

Arşivde araştırma yaparken, 21 Nisan 2007 tarihinde Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanmış, konuyla ilgili bir yazımı buldum. Adı “Şu feleğin işine bak!” Birlikte okuyalım:
***
[15 nisan 2007 tarihli Aydınlık Dergisi’nden ilginç şeyler öğrendim. Çoğunuzun dergiyi okuduğunuzu sanmadığım için bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum:

[Tarih: 16 Şubat 1997. Cumhuriyet Gazetesi’nden Leyla Tavşanoğlu, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’le röportaj yapıyor. Bir yanıt şöyle: “Perinçek: ABD Tayyip Erdoğan’ı Başbakan, Abdullah Gül’ü de Dışişleri Bakanı yapacak. CIA’nın yan kuruluşlarından Rand Corporation’ın yayın organında da bu yazıldı.”

Doğu Perinçek, bu saptamayı 3 Kasım 2002 seçimlerinden 5 yıl 8 ay önce yaptı. Aydınlık da 20 Ekim 1996 tarihinde “Abramowitz, Tayyip’i Erbakan’ın yerine hazırlıyor” kapak haberiyle ABD’nin Erdoğan’a verdiği görevi duyurmuştu.

Gülen AKP mimarı

Erdoğan’la Abramowitz’in ilk teması kapatılan Refah Partisi’nin ilçe başkanıyken kuruldu. Bu temasın ardından Tayyip İlçe Başkanlığı’ndan İl Başkanlığı’na ve oradan da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na çıkarıldı.

CIA İstasyon Şefi Graham Fuller, 2001’de “İslami hareketin liderliği” görevini, Tayyip Erdoğan’ın “yenilikçileri”ne verdi. Fuller, Aktüel Dergisi’nin 520. sayısında Fazilet içerisinde “yenilikçi kanat İslami hareketin lideri olacak” dedi. Erdoğan’ın kuracağı partinin “mimarlığını” da Fethullah Gülen yaptı.

Tayyip Erdoğan, CIA şefleriyle görüştükten sonra TÜSİAD’a “Turgut Özal’ın bıraktığı yerden gideceğim” sözünü verdi.

15 nisan 2007 tarihli Aydınlık’ta bunlar yazılı.

20 Ekim 1996

Ben kartezyen, rasyonel ve kuşkucu bir insanım. Eğer Aydınlık Dergisi’nin 20 Ekim 1996 tarihli sayısının kapağının tıpkı basımını 15 Nisan 2007 tarihli derginin 6. sayfasında görmeseydim, alıntıladığım satırlar bana bir komplocu palavra olarak gelebilirdi.

Aydınlık Dergisi’nin kapağında “Merak edilen gizli mesajı açıklıyoruz: Abramowitz Tayyip’i Erbakan’ın yerine hazırlıyor” diye yazan 20 Ekim 1996 tarihli sayısını mutlaka okumuşumdur. Ama okuduğuma dair en küçük bir bilgi kırıntısı yok belleğimin bir yerinde. Demek ki okuduktan sonra bir falcılık palavrası olduğunu düşünerek unutmuş olmalıyım.

Ama Aydınlık Dergisi R.T.Erdoğan’ın Türkiye Cumhuriyeti başbakanı olacağını 3 kasım 2002 seçimlerinden tamı tamına 5 yıl 8 ay önce ilan etmiş. Cumhurbaşkanı adayı olmasına kendisi mi yoksa aynı merciler mi karar verecek? 2007 yılının Şubatı’nın 20. günü benim gözüm iyice korkmuş durumda.

Şeyhin şeyhi kim?

AKP, MKYK’sı 7 saat süren toplantıdan sonra cumhurbaşkanı adayını tek başına seçmesi için parti başkanı ve Başbakan R.T.Erdoğan’ı yetkilendiriyor. Midemi bulandıran bu değil. Demokrasinin “D”sinden habersiz bir partiden beklediğim birşey. Tarikatların sivil toplum örgütü kabul edildiği bir ortamda, kuşkusuz, “Şeyh”in tek karar mercii olması pek doğal. Ama şeyhin şeyhi kim? Bunlar kabul edilir gibi değil. Benim midemi bulandıran, kendilerini amorf demokrasinin savunucusu ilan etmiş kalem erbabının bu açık-seçik mutlakiyetçi (otokratik) duruma itiraz etmemeleri. Bu türden insanlarla karşılaşmamak için köşe bucak kaçıyorum. Olur da karşılaşır, ellerini sıkmak zorunda kalırım, elim kirlenir diye !... ]
***
5 yıl sonra, 2012 yılının Mayıs ayında bu yazıyı yazarken, şaşkınlıktan ağzım bir karış açık! Helal olsun vallahi! Bir ülke halkı nasıl oluyor da böylesine bir mandepsiye bastırılır, tuzağa düşürülür, kandırılır.

Şimdi hemen saldıracaklar: Büyük Türk milleti asla mandepsiye basmaz, çürük mal almaz! Türk halkına hakaret etme! Müslüman Türk halkına yukardan bakma! Ne olacak pis jakoben herif!

28 Şubat, RTE’nin okuduğu şiir yüzünden kısa süren hapishane keyfi, ardından CHP sayesinde milletvekili seçilip başbakanlık koltuğuna kurulması... Bunların hepsi bir siyasal tiyatro oyunun sahnelenmesi olabilir mi, olamaz mı?

3 Kasım 2002 seçiminden sonra hiçbir ünvana sahip olmayan RTE’nin Beyaz Saray’a bir başbakan gibi kabul edilmesini de unutmayalım. Beyaz Saray’a davet eden adam onun pek yakında en sadık başbakan olacağını biliyor mu, bilmiyor mu? Adamın arkasında, Allah var, sarayı beyaz koskoca ABD var, cinci ve büyücü, dilbaz ve râvi Fethullah Hoca var; CIA’nın Graham Fuller’i var, IRI’si (Uluslararası Cumhuriyetçi Enstitü) ile, NDI’si (Ulusal Demokrasi Enstitüsü), Freedom House var; bilumum yerli ve yabancı Sefil Toplum Örgütleri (NGO’lar) var, var oğlu var! Bir tek Dalay Lama eksik! Belki o da vardır!

Acıyan bize acısın!