Cuma, 08 Haziran 2012, AYDINLIK
Aydın Doğan’ın Fatih Çekirge’yi Hürriyet’in başına getirmesi imkansızdır, Doğan’a en ağır sözler Cem Uzan’dan gelmişti; Doğan bunları “küfür” sayıyordu, Çekirge ol tarihte, Cem Uzan gazetesinin, Star, başındadır. Doğan, Çekirge’yi gazeteye de sokmak istemiyordu, Ertuğrul Özkök’ün ısrarı üzerine aldı, önce sadece internet işlerine verildi, önemsizdir. Oradan Hürriyet’in başına sıçratıldı, Hürriyet’in satıldığının kanıtıdır. Ve ben Hürriyet’in satıldığında ısrar ettim, artık ayan beyan ortadadır. Sevindim mi, hayır; Kant iyiyi istemenin bizatihi iyi olduğunu yazıyordu ve ben, daha kötüyü istemenin de kötü olduğunu ekliyorum.
Akepe’nin gazetesi: Hürriyet
Kim aldı, 28 Mayıs 2012 tarihli Hürriyet’te, başlıkta Fatih Çekirge’nin yazısı şudur: “Başbakan ve eşi stattakilere karanfil atıyordu. Bir delege sordu: ‘Acaba kaç kişi var?’ Manzarayı gösterip cevap verdim: Baksanıza şu sevgi seline... Bu sevgi zorla olur mu? Görkemin, sevginin, sayısı, kaçı olur mu?” Bir sosyalist kongre için yazılabilecek coşkulu bir şiirdir, pek güzeldir. Ve ben bu edebiyatı okur okumaz, “Bizim Fatih’i yine sıçrattılar” dedim, yazacaktım, geciktim ve şimdi tamamlıyorum. Artık Hürriyet, akepe’nindir ve ben bunu, yakın zamanlarda “atılan manşetlerden ve müthiş Erdoğan reklamlarından çıkarıyordum. Hürriyet, Menderes döneminin iktidar gazetesi “Zafer” olmuştur ve başına bir Çekirge kondurulmuştur. Güzel ve bu Çekirge, son demlerde bütün gecelerini, Erdoğan’ın yüksek “danışmanları” ile, Mücahit Aslan başta, geçiriyordu. Pek güzel ve şimdi Cem Uzan’ın gazetece yöneticiliğinden, Erdoğan’ın yayın yönetmenliğine geçiyordu. Yaşama bir sosyalist olarak başlayan Fatih’e “bravo” diyorum. Ayrıca ekliyorum, “iyi yetişmiştir”; çok meşhur bir hocası vardı, yakinen biliyorum.
Erdoğan’ın yayın direktörü
Tanıtımını bizim Sabancılar’ın gelini Vuslat yapmış, Sabancılar’ı tanırım, Adana’ya, Erozanlar’a gelin giden Teyzem, Hacı Ömer’i, epinyme, omzunda iple hamallık yaparken hatırlıyordu. Biz de Hacı Ömer, mahdumu Sakıp’la, Kemal’le, Soğukoluk’ta poker oynardık, maşallah hızlı zenginleştiler, Kayseri’den geldiler.
Seromoni için birinci sayfaya değil, on üçüncü sayfaya bakılmasını tavsiye ediyorum, Vuslat Sabancı, Çekirge ile Doğan Hızlan’ı kollarından tutuyor, yakalamış, artık ne de olsa Adana sıcaklığını duymuştur.
Enis ise ötelenmiştir. Ne kadar üzgün ve kırgın bir hali var, göz yaşlarımı tutuyorum. Fikret Ercan sessizdir, idari işleri seviyordu; Fatih Çekirge, yeni adıyla Yayın Direktörü’dür. Bir kolunu Sabancı ve diğerini İslamcı sermaye tutmaktadır. Ve Erdoğan’ı kutluyorum, daha münasibini bulabileceğini sanmıyorum. Yalnız çabuk batırabilir; dualarını eksik etmemesi yerindedir. Demek ki iyilik istiyorum.
Ben yayın yönetmenlerinin eskisini severim
Satış-alış, à la manière Aydın Doğan, söz etmiştim, ve “satacaksınız”, kızınızı vereceksiniz, ama eliniz içinde kalacaktır, ne kadar kalır, bilemiyorum. Ancak kıymet-i harbiyesini görmüyorum ve kamuflaj için de gereklidir. Ve Enis Dostum artık bir Yalova Kaymakamı olarak oradadır. Ama üzülmemeli, güzel lokantalar bizi bekliyor ve ben yayın yönetmenlerinin eskisini seviyorum, güzel şarap tadı veriyorlar.
Tahsil dönemi
İzmirli’dir, Ertuğrul’un Hürriyet’e sızdırmasında “İzmirli” etkisi büyüktür. Çekirge de, Nuray Başaran ile İsmail Küçükkaya’nın elinden tutmuştu, elim sende oynadılar, İzmir Oyunu, diyoruz. Sonra Küçük Fatih benim elime geldi, Türkiye İşçi Partisi’nde, Ankara’da, Yalçın Küçük’ün rahle-i tedrisinden geçti. Behice Boran - Yalçın Küçük ayrımında ise, bu aslında Türkiye Komünist Partisi - “Millici” Sosyalistler bölünmesiydi, Yalçın Küçük ile birlikte kaldı ve Türkiye Komünist Partisi’ni reddetti. Herhalde hayatındaki tek red budur. Reddi sevmiyor.
**
Okumayı-yazmayı orada öğrendi, “Sosyalist İktidar” Dergisi’ni kurduk, Fatih yazı işlerindedir. Yetiştiriyorduk. Şimdi yazılarında ayrıntıya düşkünlük görülüyor, ben “aşk, devrim ve bilim ayrıntıdadır” diyordum, ayrıntıyı görmesini öğrendiler. Yalnız sadece ayrıntıyı değil, aşkı da tahsil etti, Nur’u severdim, güzel kızdır, Türkiye İşçi Partisi ve Sosyalist İktidar’da bizimle beraberdi ve evlendiler. Nur ve Fatih’in bir çocukları var; ikinci red mi, bilmiyorum, Nur’dan gelmiş olabilir ve Nur’un şimdi en lüks mağazalardan birinin yöneticisi olduğunu duyuyorum. Yalnız herhalde fakir ve mücadele dolu günlerini arıyordur. Hep oradayım.
İmambayıldı & Patlıcan
Bilimsel olarak ve modellerle bakıyorum. Satılmış olduğunu görmüştüm ve doğru çıkmıştır. Bundan sonrası ayrıntıdır ve Hürriyet’imiz artık islami sermayenin elindedir. Doğru, Tayyip Erdoğan başbakanlık sonra en çok bunu istiyordu, tebrik ediyorum. yalnız imambayıldı aldığını düşünebilir ve patlıcan çıkabilir, “dikkat dikkat” diyorum.
Yedikat iniş
İlk gidecek olan Sedat Ergin’dir ve Sedat da bunu hissetmiş görünüyor, güzel yazılar çıkarıyor. Bir yer buluruz, ilk gazetesi Cumhuriyet şimdi çok geride, Sedat’ın da sağında, amma olabilir, “why not” veya “pourquoi pas”, lafımızdır. Çok ilginç, her ikisini de aynı dönemden tanıyorum, emeğim var. Yükseliyorlar ve iniyorlar; ancak biz gelinceye kadar indikleri yer yine de yüksektir. Bizde iniş yedi kattır ama korkmasınlar, sevgimiz daimidir. Bir iyilik yaparım.
**
Böylece bitirmiş oluyorum.
Ama maalesef bütün yazılarımı bitiriyorum.