20 Mart 2014 Perşembe

Michael Rubin: Erdoğan tarihe Türkiye’yi bölen adam olarak geçecek

‘Tarihçiler, Erdoğan’ı ‘Türkiye’nin toprak bütünlüğünü değiştirecek süreci başlatan adam’ olarak tanımlayacak. Türkiye’yi hemen şimdi bir özerklik beklemiyor ama Türkiye’nin 21. yüzyıldan şimdiki topraklarıyla ayrılacağını düşünmüyorum’
 
Michael Rubin ile BDP’nin seçimlerden sonra ilan etmeyi planladığı özerkliği ve yaklaşan ekonomik krizi konuştuk. Washington’un NeoCon kanadının önemli isimlerinden Rubin, Erdoğan’ın tarihe Türkiye’yi bölme sürecini başlatan adam olarak geçeceğini belirtiyor. Pentagon’a da danışmanlık yapmış olan Rubin’in sözleri, Washington ku-lisleri ve Kürt siyaseti açısından büyük önem taşıyor.
 
‘Erdoğan Öcalan’ı tartışmasız lider yaptı’
 
- AKP, PKK ve Öcalan müzakere yürütüyor. Öcalan Suriye’nin kuzeyindeki bölgelerde özerklik ilan etti. Bazı çevreler Öcalan’ın “Kürdistan”ın dört parçasında da milli bir lider olmaya çalıştığını öne sürüyor. Bunun doğru olduğunu düşünüyor musunuz? Eğer böyleyse, AKP ile Öcalan arasındaki müzakereler de göz önüne alınınca mümkün mü?
 
Başbakan Erdoğan, Abdullah Öcalan’ın kariyerini tek başına yeniden hayata döndürdü. Barış görüşmeleri başarılı olsun ya da olmasın, Erdoğan Öcalan’ı müzakerelere dahil ederek, Öcalan’ın Kürtlerin tartışmasız lideri olduğunu teyit etmiştir...
 
Öcalan Türkiye’deki Kürtler arasında geniş çaplı desteğini koruyor ve Suriyeli Kürtler arasında da şimdiye kadar en çok desteği alan Kürt lider.
 
“İran Kürdistan”ında da desteği var ve “Irak Kürdistan”ında, -özellikle de Süleymaniye bölgesinde- geniş bir alanda hayranlık duyulmakta.
 
Kürtlerin çoğu şu an Öcalan’ı liderleri olarak görüyor, ancak Barzani -etki olarak- bir validen biraz fazlasından öteye geçemiyor.
 
Bununla birlikte, Öcalan’ın hedeflediği adımlar da evrim geçirdi:
 
Herhangi bir ülkeyi bölmeyi amaçladığını ya da bağımsız bir “Kürdistan” oluşturmaya çalıştığını reddediyor. Bunun yerine, değişik ülkelerde federasyondan bahsediyor. Bu yapı içinde Kürt federal birliklerin kendi aralarında özel bir ilişki yürütmesi gerektiğini belirtiyor. Yani Türkiye, Suriye, Irak ve İran’ın parçaları olmaya devam ederek...
 
- BDP seçimlerden sonra “özerklik” ilan edeceğini ilan etti... Bu sizce mümkün mü? Değilse, bunu ilan etmekteki amaçları nedir?
 
Bu, yalnızca BDP’nin cevap verebileceği bir sorudur. Ancak, Kürt barış sürecine gelecek olursak Erdoğan’ın hedefi ateşkes yapmaktı ve bu hedefe ulaştı. Ancak PKK’nın çok daha geniş talepleri var... PKK’lı bir militanın bana esprili bir şekilde söylediği gibi: “Biz Öcalan Diyarbakır Belediye Başkanı olsun diye savaşmadık”...
 
‘Türk ekonomisi uçurumun kenarında’
 
- İktisatçılar Türkiye’nin kapısını büyük bir ekonomik krizin çaldığını belirtiyor...
 
BDP de özerklik ilan etmeyi planlıyor... Bu iki olayın aynı döneme denk gelmesi bir tesadüf mü? Her iki olayın gerçekleşmesi durumunda sonuç ne olur?
 
Tekrar söylüyorum, ben siyasi partilerin “yapmayı planladıklarından” ziyade, yaptıklarıyla ilgileniyorum. Özellikle de planların yüzde 90’ının hayata geçmediğini göz önüne alınca...
Ekonomiye gelirsek, Türk ekonomisi derin bir uçurumun kenarında duruyor...
 
Ben Erdoğan’ın, Gezi olaylarıyla başlayan ve günümüzde yeniden alevlenen protestolarda yangına körükle gitmesinin nedeni olarak, krizin suçunu muhaliflerin üstüne atmak için yaptığını düşünüyorum. Erdoğan, Türk ekonomisinin uçurumun kenarında olduğunu biliyor ve bu nedenle, başkanlığını yaptığı bu balonunun patlamasının suçunu siyasi muhaliflerin üstüne atabilmenin koşullarını yaratıyor. Muhalefeti suçlu ilan edebilme olanağını yaratmaya çalıştığını düşünüyorum. Yangına körükle gitmesinin nedenlerinden biri bu...
 
- Krize gelecek olursak...
 
İlk bakıştı, Türkiye’nin borcu GSYİH oranına kıyasla iyi görünüyor, ancak Türkiye’nin karşı karşıya olduğu gerçek ekonomik kriz bireysel borçlarla ilgilidir. Ki bu bireysel borçlanma AKP göreve geldiğinden beri patlama yapmıştır. Herhangi bir siyasi istikrarsızlık Türkiye ekonomisini daha çok zorlukla karşılaşılmasına neden olacaktır.
 
‘Türk ordusu etkisini yitirdi’
 
- AKP hükümetinin olası bir özerklik ilanını engellemeye çalışacağını düşünüyor musunuz? Yoksa AKP, Öcalan ile iyi ilişkilerini sürdürecek mi?
 
İngilizcede bir deyim var: “Nüfus kaderdir (demography is destiny)”...
 
Hemen köşebaşında Türkiye’yi bir özerkliğin ya da bir federasyonun beklediğinden emin değilim, ama Türkiye’nin 21. yüzyıldan, bu yüzyıla girdiği şekil veya boyutta ayrılacağını sanmıyorum.
 
Tarihçiler, Erdoğan’ı “Türkiye’nin topraklarını değiştirecek süreci başlatan adam” olarak tanımlayacak.
 
AKP’ye gelirsek: Atatürk’ün yolunda giden CHP haricinde, hiçbir parti karizmatik liderini yaşatamamıştır: Menderes ve Özal’ın destekçilerine sormak yeter... PKK’nın da AKP’den daha uzun yaşayacağını sanmıyorum...
 
- CHP de Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı kabul etti. Özerklik ilan edilirse sizce CHP’nin buna tavrı ne olur?
 
Tekrar ediyorum; bu, yalnızca CHP’nin cevap verebileceği bir sorudur.
 
Ama Erdoğan’ın “barış süreci”, -PKK ve Kürt milliyetçi taleplerine gelince- siyasi manzarayı temelden ve sonsuza dek değiştirdi.
 
- Olası bir “özerklik” ilanında sizce Türk ordusunun konumu ne olur?
 
Türk ordusu kendi eski halinin bir gölgesi haline geldi.
 
Türkiye’nin anayasasını ve Atatürk’ün vizyonunu koruma misyonu konusunda başarısız oldu.
 
Ordunun bugünkü duruşunun ne olduğu, büyük oranda önemini yitirmiştir.
 
‘Barzani paranın müptelası oldu’
 
- Barzani ile Maliki arasında bir gerginlik varmış gibi görünüyor. Irak’ta neler oluyor?
 
Başbakan Nuri El Maliki ile Mesut Barzani’nin arasını bozan bazı meseleler var.
 
Örneğin, petrol ile ilgili çözülmemiş anlaşmazlıklar; Kerkük’ün statüsünü belirleyecek referandumun yapılmasını gerektiren Irak Anayasası’nın 140. maddesinin uygulanmasındaki eksiklikler ve peşmergelerin diğer tartışmalı bölgelere dağıtılması meselesi.
 
Barzani’nin, -Tarık El Haşimi gibi- Maliki tarafından teröristlikle suçlanan siyasilere sığınma hakkı tanımak istemesi, aralarındaki gerilimi daha da şiddetlendirdi.
 
Bunu söylemişken, Irak’taki bazı alaycı çevreler, Maliki ile Barzani’nin bazen koreografisi dikkatlice hazırlanmış bir karşılıklı bir dansın içinde olduklarını öne sürüyorlar:
 
Her ikisi de kendi tabanlarını harekete geçiriyor ve yerli rakiplerine karşı desteklerini kuvvetlendiriyorlar, ancak hem Barzani hem de Maliki aralarındaki çatışmayı şiddete dönüştürecek kadar zorlamaktan kaçınıyor.
 
- Barzani kendi kaderini tayin hakkından (self determinasyon) söz etti. Sizce bu adımı atabilir mi?
 
Barzani için Kürt milliyetçiliği, samimi bir inançtan ziyade siyasi güç için kullanılan bir araç gibi duruyor.
 
Bu adamın Saddam Hüseyin’i, -siyasi rakibi Celal Talabani’ye Erbil’i kaptırmamak için, 1996 yılında Kürtlerin başkenti Erbil’e davet ettiğini hatırlarsınız.
 
Eğer Barzani self determinasyon gibi bir adım atmak isteseydi, bugüne kadar çoktan yapardı.
 
Ancak Irak petrollerinden cebine akan paraların bağımlısı oldu ve güney Irak’tan akan petrolden elde ettiği karı kaybetmek istemiyor.
 
Michael Rubin kimdir?
 
Michael Rubin, Amerikan muhafazakâr kanadı NeoCon’ların önemli isimlerinden. Amerikan derin devleti CFR üyesi. ABD’nin Irak işgalinden hemen öncesinde ve birinci yılında, 2002 ile 2004 yılları arasında Amerikan Savunma Bakanlığı Pentagon’a İran ve Irak konusunda danışmanlık yaptı. Bağdat’ın düşmesinden sonra, 2003 ve 2004 yıllarında Irak’taki Koalisyon İşgal Yönetimi’nde görev aldı. Şu an Amerikan Girişim Enstitüsü adlı kuruluşta çalışmakta. Ayrıca Amerikan Donanması Askeri Akademisi’nde öğretim görevlisi ve Amerika’da yayınlanan Middle East Quarterly (Ortadoğu bülteni) dergisinin editörlüğünü yapmaktadır.
 
Yale Üniversitesi’nde, İsrail’de Kudüs İbrani Üniversitesi’nde ders verdikten sonra, 2000 ve 2001 yıllarında Çekiç Güç uygulaması sırasında Kuzey Irak’taki Süleymaniye, Selahaddin ve Dohuk Üniversitelerinde öğretim görevlisi olarak çalıştı.
 
Şafak Terzi / AYDINLIK / 20.03.2014