Vatansever bir adayın yokluğunda gidilen bir Cumhurbaşkanlığı Seçimi, ülkemiz ve bölgemizde hangi siyasal süreçleri güçlendirir? Seçim sonuçları, yalnızca kimin seçileceğine bakarak değerlendirilemez. Seçime, Erdoğan, İhsanoğlu ve HDP'nin göstereceği adaydan oluşan üçlüyle gidilirse, AKP'nin önümüzdeki günlerde Erdoğan'ın adaylığıyla birlikte, peşinen Cumhurbaşkanlığı'nı da ilan edeceğine kuşku yoktur. CHP ve MHP yönetimleri, AKP karşısında "siyasal iflas masası"na oturmuştur. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli, gösterdikleri ortak adayla, teslim bayrağını çekmiş ve ülkemizde "İslam Cumhuriyeti'nin kazanıp, Atatürk Cumhuriyeti'nin kaybettiği"ni ilan etmişlerdir.
MİLLİ ÖFKENİN ETKİSİZLEŞTİRİLMESİ
Bu koşullarda vatansever bir aday çıkarmaktan kaçınanlar, tarihin kaydına, "İhsanoğlu'nun adaylığını içlerine sindiremeyenler" değil, "Atatürk'ten arındırılmış bir Cumhurbaşkanlığı Seçimi'ni içlerine sindirenler" olarak geçecektir. Bugün Atatürk'te birleşen kitleleri seçeneksiz bırakmak, sahneye konan senaryonun temel amacıdır. Erdoğan Yönetimi'ne duyulan öfkenin milli devrim enerjisine dönüşmesinin önüne geçmek, karşı devrimin başlıca hedefidir. Kurgu, bu öfkeyi bölmek ve etkisizleştirmek üstünedir. Cumhurbaşkanlığı Seçimi'ne vatansever bir adayın yokluğunda gidilmesi, bu kurgunun temel öğesidir.
"GÜÇLÜ ERDOĞAN, GÜÇLÜ PKK"
Ama bu kurgunun tek amacı, Erdoğan'ın rakipsiz biçimde Çankaya'yı işgal etmesi değildir. Vatansever bir adayın yokluğunda, PKK-HDP adayı, görünüşte "İslam Cumhuriyeti"ne karşı çıkan tek seçeneği oluşturacaktır. Beklenen, bu durumun PKK- HDP'ye yapılmış bir "kuvvet aşısı" işlevini görmesidir. Çünkü ülkemizde tersine dönmeye başlamış olan bölünme sürecinin önünün yeniden açılması, yalnızca güçlü bir Erdoğan'ı değil, aynı zamanda siyasal inişe geçmiş olan PKK'nın da güçlendirilmesini gerektirmektedir. "Al-ver" ilişkisinde, Erdoğan'ın elini en çok rahatlatacak olan etken, daha güçlü bir PKK'dır.
IŞİD VE SEÇİM KURGUSU
ABD'nin Irak Şam İslam Devleti'ni (IŞİD) bu dönemde sahneye sürmüş olması, bir rastlantı değildir. IŞİD'in saldırıları sayesinde, Kuzey Irak'taki Kürdistan Bölge Yönetimi (KBY), kurulduğu günden beri bağımsızlığını ilan etmeye en yakın hale geldiği dönemi yaşamaktadır. Kerkük'ün peşmergeler tarafından işgali, IŞİD öncesi bütün tarafları ayağa kaldıracak bir olayken, şimdi Irak'ın güvenliğini sağlamada görece rahat nefes almayı sağlayacak bir gelişme olarak değerlendirilmektedir. IŞİD, Türkmenlere karşı temizlik harekatına girişmişken, KBY'ye güvence vermektedir. Süreci örgütleyen ABD ise, Maliki'ye IŞİD'e karşı KBY ile yakın işbirliği önermektedir. Türkiye'ye önerilen de, IŞİD'e karşı KBY ve PKK ile işbirliğini güçlendirmektir.
Ülkemize dayatılan Cumhurbaşkanlığı Seçimi kurgusu ile IŞİD saldırısının okları aynı hedefe yönelmektedir. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli'nin İhsanoğlu'nu aday göstermelerinin sağlanması, yalnızca Erdoğan'ın seçimi kolaylıkla kazanmasını değil, aynı zamanda seçim sonrasında izleyeceği siyasetin peşinen meşrulaştırılmasını da amaçlamaktadır.
SAYGIYLA DUYURULUR
Böyle bir ortamda milleti seçeneksiz bırakarak devre dışı kılmak, en hafif deyimiyle aymazlıktır. Milletimiz, bütün bu tuzakların üstesinden gelecek güce sahiptir. Ama unutulmasın ki, tarihin kimin hakkında hangi kaydı düşeceği temyize açık değildir. İlgili bütün taraflara saygıyla duyurulur.
SEMİH KORAY / AYDINLIK / 27.06.2014