Hangi mücadeleyi yürütürseniz yürütün, siyasetten savaşa, ekonomiye vb. yürüttüğünüz mücadelenin bir stratejisi ve bir de çıkış stratejisi olmalıdır. Nedir strateji? Strateji, zaman ve mekân faktörlerini dikkate alarak güç oluşturma ve gücü kullanma sanatıdır. Güç oluşturulması ve gücün kullanılması, ortaya koyduğunuz hedefe ulaşılması ve hedefin ele geçirilmesi içindir. Oluşturacağınız güç sizin ekonominizle ve sosyal yapınızla, sizi destekleyenler ve ikna ettiklerinizle doğrudan ilgilidir. Güç kullanımı zaman ve mekân faktörleriyle yakından bağlantılıdır. Bunları dikkate almazsanız felaketle karşı karşıya kalırsınız. Tabii bir de çıkış stratejinizin olması gerekiyor. Çıkış stratejiniz olmazsa, stratejinizi uygularken ortaya çıkan olumsuz bir durumdan sıyrılamazsınız, batağa saplanır ve çıkamazsınız. Zaman zaman da durum değerlendirmesi yapmanız gerekir. Durum tespiti yapmayı ihmal ederseniz o zaman kendinizin ve karşınızdakinin durumunu bilemezsiniz ve ortaya çıkan/çıkacak fırsatları ve riskleri göremezsiniz. Böylece kendinizi karşınızdakinin inisiyatifine terk eder ve sonuçta kaybedersiniz. Bütün bunları niçin mi anlatıyorum? Çünkü durum tespiti ve muhasebe yapmamız gereken bir dönemdeyiz. Hem de sadece partiler ya da aydınlar değil, milletçe yapmak durumundayız. Böylesine muhasebe yapanların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor ya da yok gibi. Ben yapayım, belki faydası olur ve tarihe not düşerim diye değerlendirdim. Gerçi Türkiye harap olduktan sonra tarihe not düşmüşsün düşmemişsin ne faydası olacak ki?.. Tespit ettiğim öngörüler neler onlara bakalım, ama kızmadan, üzülmeden ve duygusal davranmadan.
-Recep Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanı seçilecektir.
-Türkiye, parlamenter sistemden başkanlık sistemine rejim değiştirecektir.
-İslami bir yönetim oluşacaktır.
-Kürt özerk bölgesi tesis ve ilan edilecektir.
-Başka özerk bölgelerin de ortaya çıkması muhtemeldir.
-Eğitim ve öğretimin başka dillerde yapılması kabul edilecektir.
-Anayasa ve temel yasalar bunlara göre değişecektir.
-Anayasa ve temel yasalar İslami ağırlıklı olacaktır.
-Laiklik sadece lafta kalacak veya başka bir karşılığı kullanılarak anlamını yitirecektir.
-Demokrasi sadece hayal olarak kalacaktır.
-Ülkede otokratik ve teok-ratik bir yönetim şekli oluşacaktır.
-Vahşi kapitalist sistem acımasız bir biçimde devam edecektir.
-Ege ve Doğu Akdeniz'deki hak ve menfaatlerimiz yok olacaktır.
-Ülkede etnik, mezhepsel ve laiklikten kaynaklanan iç savaş çıkacaktır.
-"Ermeni soykırımı" iddiası kabul edilecek, Türkiye toprak ve tazminat verecektir.
-TSK bölgemizdeki çatışmalarda, ABD stratejisi kapsamında kullanılacaktır.
-Dış politikamız ABD menfaatleri doğrultusunda belirlenecek ve uygulanacaktır.
-Ortadoğu ve Afrika'daki sınırlar ABD ve Batı planları kapsamında değiştirilecektir.
-Irak ve Suriye bölünecektir.
-Kuzey Irak'ta "bağımsız Kürt devleti" oluşacaktır.
-İran bölünecektir.
-Türkiye'dekiler dahil dört parçadaki Kürtler birleşerek "bağımsız ve büyük Kürdistan" kurulacaktır.
-Bölgede Suudi Arabistan, Ürdün, Katar, Türkiye ve Mısır dahil ABD müttefiki ülkeler parçalanmaktan kurtulamayacaktır.
-Filistin sorunu, Sina Yarımadası'nın Mısır'a ait olan bölümü verilerek çözülecektir.
-Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan'ın sınırları da değişecektir.
BAŞARININ SEBEBİ
Bu yazdıklarımın, bazılarına hayal gibi ya da çok abartılmış olarak geleceğini düşünmüyoruz. İktidar da, muhalefet partileri de aynı doğrultuda hareket ediyor. Hep birlikte ABD'nin ve İsrail'in planlarına hizmet aşkıyla yanıp tutuşuyorlar. Cumhurbaşkanı seçimiyle bütün bunlar olur mu diye aklınıza gelebilir. Zaten bölgemizde ve ülkemizde ABD planları gereği yapılanlar ortada. Planın her bir unsuru/ bölümü yürürlüğe girdikçe ve bunlara karşı çıkılmadıkça arkasından bir sonraki bölüm geliyor. Yazdıklarımın her biri, gerçekleşme ihtimali olan öngörüler. Bir kısmının bazı taraflarıyla ya gerçekleşmiş durumda ya da gerçekleşme aşamasında olduğunu kolaylıkla tespit edebiliriz. Hayal kurarak, umut ederek veya konuşarak bu gidişe karşı koymanın sadece abesle iştigal olduğunu bilmemiz gerekir kanısındayım. ABD KK'nın eski komutanı emekli Org. Gordon O. Sullivan ve icra subayı emekli Alb. Michael V. Harper'in birlikte yazdıkları ve ABD KK'larının yeniden yapılanması, çağa ve gelişen teknolojiyle uyumlu hale getirilmesini anlatan kitabın ismi "Umut Bir Yöntem Olamaz"dır. Kitapta bu işi başarmak için yapılanlar, faaliyetler, değişiklik, örgütlenme, eğitim ve modernizasyon dahil neyi nasıl başardıklarını anlatılır. Başarılı işlerin arkasında büyük bir gayret, örgütlenme ve öngörünün yattığını ve sadece umut ederek veya başkaları bir şey yapsın diye bekleyerek hiçbir şeyin başarılamayacağı belirtilir. Eğer muhalefet partileri Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihe gömülmesini önlemek ve kötü gidişe dur demek istiyorlarsa, Cumhurbaşkanlığı seçimindeki politikalarını, tercihlerini bir daha gözden geçirmeliler. Milletvekillerine sesleniyorum: Neye imza attığınızı, imzanızın nelere sebep olacağını bir daha düşünün. Millete sesleniyorum: Gündelik yaşam içinde birçok şeyi fark etmeyebilir ya da umursayabilirsiniz ama ülkede yapılanlar hepimizin geleceğini ilgilendiriyor. Gelmekte olan karanlık gelecekten ne iktidar, ne muhalefet ne de birey ve toplum olarak hiç kimse kendini kurtaramaz. Bu işe önayak olanlar ve işbirliği yapanlar kadar, yapılanları ve olanları/olacakları görüp hiçbir şey yapmayanların da sorumlu olacağını unutmayın.
MÜCADELE EDELİM
Bütün bu olanlar Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçilmesi dahil ne iktidara, ne kendisine ne de muhalefete yarayacaktır. Sadece ABD, AB ve İsrail yararlanacaktır bu gelişmelerden. Ülkemiz ve Müslüman dünyasına layık görülen ise sadece ölüm, acı ve yıkımdır. Öngörüsüzlük hem iktidar hem muhalefet hem de onların liderlerinin sonu olacaktır. Ama asıl felaket ve acı, bölge halklarının üzerine düşecektir.
Umarım bu karanlık ve yıkım dönemi uzun yılları kapsamaz. Ancak bütün bunları tersine çevirecek, ABD'nin oyunlarını durduracak ve onların planlarını uygulanmaz hale getirecek bir fırsat var önümüzde:
Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve bunun için gösterilecek aday. Bu kadar basit mi diyebilirsiniz. Değil elbette. Ama her mücadele basit bir adımla başlar ve sonra kartopu gibi büyüyerek önüne gelen her şeyi alıp götüren bir çığ haline gelir.Yapılacak iş, önce milletvekillerine ve özellikle de CHP milletvekillerine düşüyor. Cumhuriyetin kurucu felsefesini benimsemiş ve ülkemiz/bölgemiz üzerindeki oyunlara/planlara karşı çıkacak bir aday gösterilmesi birinci yapılacak iş. Sonrası halka düşüyor. Böyle bir adayı Cumhurbaşkanı olarak seçmek. AKP'nin ve muhalefet partilerinin adaylarını destekliyorsanız o zaman olacakları baştan kabul ediyorsunuz demektir. Cumhuriyetin kurucu felsefesini benimsemiş Emine Ülker Tarhan gibi bir cumhuriyet aydınının kendi partisinden ve MHP'den 20 milletvekili tarafından aday gösterilememesi; muhalefetin içine düştüğü acizliğin, iktidarla, uluslararası komployla işbirliğinin bir göstergesidir sanırım. Umarım uluslararası komploya karşı koyacak bir güçbirliği oluşur ve bu komploya karşı ilk zafer Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kazanılır ve uluslararası komplonun önüne set çekilir. Onun için Gordon O. Sullivan'ın kitabının adını ödünç alarak seslenmek istiyorum: "Umut Bir Yöntem Olamaz". Umudumuzu kaybetmeyelim ama son dakikaya kadar da mücadele edelim. Mücadele asla bitmez, her aşamada mücadele edilir ve önünde sonunda istenilen hedefe ulaşılır. Yeter ki örgütlü olsun, yeter ki ülke ve halkın yararına olsun. Bazı karanlık dönemler yaşanır ama Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti sonuçta daima ileriye, çağdaşlığa, demokrasiye doğru yol alır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. 200 yıllık mücadele bize bunu gösteriyor.
İSMAİL HAKKI PEKİN / 03.07.2014- AYDINLIK