Ortadoğu’da , özelde de Suriye ve Irak’taki gelişmeler ne anlama geliyor? Bir taraftan Rusya, Suriye ile birlikte Halep’i kuşatıyor ve bölgeyi muhaliflerden temizliyor ve Türkiye’nin muhaliflerle irtibatı kesiliyor. Diğer taraftan ABD ve Rusya birlikte PYD’yi destekliyor. Obama’nın özel temsilcisi PYD bölgesini ve YPG güçlerini ziyaret ederek onların stratejik müttefiki olduğunu fiilen ilan ediyor. Diğer taraftan İran fiilen bölgede, hem Irak’ta hem de Suriye’de bulunuyor ve savaşıyor. Suudi Arabistan yüz elli bin kişilik bir kuvvetle Suriye’de savaşa katılacağını açıklıyor ve bu açıklamasına Birleşik Arap Emirlikleri, Körfez Ülkeleri’nden destek geliyor. ABD bu girişimi desteklediğini ifade ediyor. Türkiye, Ürdün, Mısır vb. ülkelerin bu girişime destek vereceğini, yardım edeceği söyleniyor. IŞİD’in boşalttığı ve çekildiği yerlere Suriye güçleri yerleşiyor. Aynı yerlere PYD/YPG güçleri yerleşmeye çalışıyor. Bu gelişme Türkiye’nin hemen güneyinde Akdeniz’e uzanan Kürt Koridoruna( ABD / İsrail Koridoru) neden oluyor ve Türkiye’nin bekası için çok önemli bir tehdit teşkil ediyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 1 Mart Tezkeresinde yapılan hatayı Suriye’de yapmayacaklarını ifade ediyor. ABD ile güvenlik bölgesi ve uçuşa yasak bölge konularındaki pürüzlerin önemli ölçüde giderildiğini belirtiyor. Barzani bağımsız Kürt devletini ilan etmenin zamanının geldiğini açıklıyor. Batı Suriyeli mültecilerden çok rahatsız ve üzerine düşeni yapmak istemiyor. Merkel Türkiye’ye dördüncü kez Türkiye’ye geliyor. Suriyeli mülteciler en önemli görüşme konusu ancak Türkiye içindeki gelişmeler de gündeme gelebilir. Türkiye güneydoğuda PKK ‘nin başlattığı kalkışma ile mücadele ediyor. PKK’yı imha harekatı başlatan TSK ve Güvenlik Güçleri var gücüyle savaşa devam ediyor. Türkiye üzerine batının baskısını söylemeye gerek yok sanırım.
Bütün bu gelişmeleri nasıl yorumlamalıyız? Bütün bu gelişmelerin bir kısmı ülkelerin içişlerine yönelik. Bir kısmı Rusya ve Suriye lehine oluşan gelişmeleri engelleme amacında. Yeni bir cephe açılabilir mi? ABD önderliğinde Suudi Arabistan ve onu destekleyen ülkelerden oluşan yeni bir harekat başlatılabilir mi?
Böyle bir olasılığın mümkün olmadığını söylemeliyim. Rusya bölgede var olduğu sürece ve tabii İran da , böyle bir ordunun teşkili ve Suriye’de savaşa katılması olanaksız gibi ya da bölge ülkeleri, ABD ve Batı Rusya’nın da katılacağı bir savaşı göze almasını gerektirir. Böyle bir riskin göze alınmasının da çok çok zor olduğunu ifade edeyim. Bu arada Türkiye’nin Güvenlikli Bölge ve Uçuşa Yasak Bölge isteğinin yerine getirilmesi mümkün olmadığı gibi, bu politika ve stratejiyle Kürt Koridorunu ve PYD’nin oluşturduğu yeni Kürt Özerk bölgesini önlemesi mümkün değil diyebilirim.
Aslında bölgede tam bir tiyatro oynanıyor. Herkes kendine verilen rolü oynuyor. Rusya ile ABD bölgeyi paylaşmış ve Suriye konusunda hatta Irak konusunda anlaşmış durumdalar. Sınırların nasıl değişeceği belli sadece diğer devletler için konferanslar düzenlemek ve toplantılar yapmak ihtiyacı var. Onları ikna için. Fransa, İngiltere ve Almanya vb. ülkeler ABD ve Rusya’nın yanında pastadan pay alma ve kendilerine yönelecek tehdidi önleme amacındalar. İran da bölgede önemli ve dikkate alınması gereken bir aktör konumunda. Türkiye’ye gelince sadece kullanılıp bir kenara atılacak ve savaş sonrası ortaya çıkan pisliği temizlemeye memur edilmiş bir ülke konumunda. Yalnız bununla kalsa iyi bir de üzerinde pazarlık yapılan, toprakları birilerine peşkeş çekilen, Kıbrıs, Doğu Akdeniz, Karadeniz , Ege’de hak ve menfaatlerini savunamayan ya da taviz veren bir duruma düşürülmüş. Bütün gücümüzle PKK ile mücadele ediyoruz ve müttefiklerimizin PKK’yı teşviki ile ülkede bir kalkışma ile karşı karşıyayız.
AKP iktidarı, muhalefet , asker ve sivil bürokratlar nasıl bir tehditle karşı karşıya olduğumuzu iyi değerlendirmeli gelişmelerin ne anlama geldiğini gerçekçi bir şekilde analiz etmelidir. Türkiye bu kuşatmadan kurtulacaksa ancak yeni bir değerlendirme, çıkarlarımıza uygun milli politika/ stratejiler belirleme ve uygulamalıdır. Bunun için de devlet aklına ve bu aklı oluşturacak devlet adamlarına ve kurumlara ihtiyaç vardır. Tabii önce milli bir hükümete.
İsmail Hakkı PEKİN- Aydınlık/09.02.2016