7 Şubat 2016 Pazar

Solun salgın hastalığı: “bokunda boncuk bulmak”

Boncuk Oyunu Hermann Hesse’nin 1943 yılında yayımladığı bir romandır. Ancak bu yazıyla, adı dışında hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Bazı olguları sayfalarca anlatsanız dahi 2-3 sözcükten oluşan bir deyim kadar etkili olamazsınız.

Türkçede biraz kaba da olsa güzel bir deyim vardır: “bokunda boncuk bulmak”…

Bokunda boncuk bulmak, “posteylülist” bir solcu hastalığıdır. Yeterince karıştırılırsa her bokun içinde boncuk bulabilir. Bunun için her kokuya dayanacak dayanıklı bir burun ve ilkelerini yitirmiş olmak yeterlidir.

 “Adam”(1), yıllarca iktidara övgüler düzer,  iktidar partisinin gençlik kollarında ders verir; sen onda boncuk bulursun.

“Adam”, sultan kahvaltılarında reçellik yapar, sen onda hala boncuk bulursun.

“Adam” Metin Lokumcu’ya ergenekoncu imasında bulunur, M.Lokumcu’nun çevresindekilere darbeci der (2); sen onda boncuk bulursun.

“Adam” en şiddetli saldırılarda iktidarın gönüllü PR malzemesi olur, “akil adam” olarak halka iktidarı parlatır, sen onda boncuk bulursun.

“Adam” iktidarla girebildiği her türlü ilişkinin içindedir; iktidarın kanallarında dolarla maaş alıp program yapmakta, her gün bir iktidar borazanı kanallarda izleyicilere “evrenin sırları”nı anlatmakta, iktidarın “sol” yandaşı olarak ideoloji üretmektedir. Sen, böyle bir “ifrazat”ı bile karıştırıp boncuk buluyorsun.

“Adam”, dünyanın en alçak mezhep savaşının arefesinde,  “yargıdaki Alevi vesayeti”nden söz etmişti (3). Şimdilerde tu kaka ilan edilse de zamanında, hayvanat bahçesine seçilecek hayvanların bile malum bir gruptan olması için neredeyse mülakatla alındığı bir dönemde, bir devletin bütün organlarının kılcallarına kadar tek bir cemaate kapalı gişe sunulduğu o dönemde,  “bokunda boncuk bulunan adam”ın aklına Türkiye’de cemaat diye gele gele Alevi cemaati gelmekteydi. Sen bunda bile boncuk bulabildin.

Ne denebilir ki sana? Bulduğun şeyin boncuk olmadığını nasıl anlatmalı?

“Adam”, 15 yıl sivil toplum-vesayet edebiyatı yapmış ve sonunda ulaştığı nokta hükümet destekçiliği olmuştu. Sen onda boncuk bulmuştun.

“Adam”, iktidarı desteklerken kendisini hep solcu, sosyalist, komünist diye tanımladığı için onda sürekli boncuk buldun. Ne de olsa senin için “beyan” esastı.

Avrupa’da 40 yıl önce yenmiş, yutulmuş, bitmiş düşüncelerle geviş getiren bu “fikir acentaları”na yıllarca büyük düşünür muamelesi yaptın. Yıllarca kendi yayın organlarını sonuna kadar bu “geviş getirici”lere açtın. Taşrada birçok destekçin için adeta bir var olma sembolü olan gazetelerini bu “gevişken”lere açtın, sayfalarını bu kusmuklarla yıkadın, okurlarının bilincine bu kusmukları pompaladın. Bizzat senin yayın organlarının sayfalarında sana ve değerlerine küfretmelerine izin verdin.

Yıllardır boncuk arıyorsun, yüzlercesini buldun da.

Romanlarında, senin “kavgamızda yaşıyor” ya da “ölümsüzdür” diye her yıl andığın kahramanlarının aslında birer psikopat, seks manyağı kişiler olduğunu yazan küfür romancısı, yıllardır senin başucu yazarındı. Öğlen mezarı başında anıp “ölümsüzdür” diye slogan attığın yoldaşının, zavallı bir korkak olduğunu öğrendin o “demokrat” yazarın başucundaki romanından. İdam sehpasında kendi taburesini tekmeleyen kahramanlarının, bu küfür romanlarında aslında korkudan altına işediğini okurken hiç utanmadın. Bu aşağılık yalanlar, bu iğrenç küfür romanları seni hiç rahatsız etmedi. Çünkü sen “boncuk avcılığı” yapmaktaydın. Bütün değerlerini aşağılayan, bütün kahramanlarına hakaret eden küfür romanlarını “başyapıt! başyapıt!” diye göklere çıkardın.

Adam bildiğin bir arabesk şarkıcısıdır. Çok dinlenmekte, kasetleri çok satmaktadır. Açıktır ki bu durum senin için bir nitelik belirtisi olamaz. Adam, “sevelim, sevilelim”,  “dünya hepimizin” diye iki suya tirit cümle söylediğinde, sen hemen kendi derginin kapağına koyup adama Marx muamelesi yaptın. Sayısız kez senin dergilerine kapak oldu, gazetelerinde söyleşi yaptın, sıradan şarkılarındaki derin kerametler üzerine zorlama yazılar yazdın. Bulduğun şeyin boncuk olmadığını anlaman için iktidarın kahvaltısında muktedirle el ele, göz göze mi görmen gerekiyordu? Yanılan o arabesk şarkıcısı değil sendin, sensin, hep sensin.

           Yanılgın hep bu boncuk arayışı içinde olmandan kaynaklanmaktaydı.

Yazar, Orhan Kemal’in sanat anlayışıyla taban tabana zıt bir yerdedir. Her fırsatta toplumcu gerçekliği aşağılamakta, toplumcu gerçekçiliğin karşıtı olduğunu hiç mi hiç saklamamaktadır. G. Lukacs için, “Macar köylüsünü başımıza estet diye çıkardılar” ifadesini kullanan, Orhan Kemal ile taban tabana zıt bir yazarın Orhan Kemal’in sanat anlayışına tamamen zıt romanında bile boncuk bulup bu romana Orhan Kemal ödülü verdin. Bu kitabın, “Gezide ölenlere ithaf edildiğini görmek”, boncuk bulman için yeterliydi belki.

Piyasa edebiyatının aparatı sıradan yazarların roman diye çıkardığı beşinci sınıf gülünç kitapları yıllarca “başyapıt” diye okurlarına pompaladın, onlara ödüller verdin. “Boncuk ihtiyacı”nı yıllarca bu “büyük muhalif”! edebiyatçılardan karşıladın. On yıllarını hapiste geçiren sayısız yazarın, hiçbir hükmü olmadan yıllarca hapiste kalan sayısız insanın gık demeden hapis yattığı bir ülkede, bu piyasa yazarları ödenmemiş çek nedeniyle bile mahkemeye düştüğünde, bu durumu onların “muhalif”liğinin bedeli olarak yorumladın; bunu düşünce suçu olarak yansıttın ve böylece gerçekten bedel ödeyen onlarca-yüzlerce insana hakaret ettin. Gerçekten bedel ödemekte olan yazarlar için tek satır bile yazmamışken bu sahte muhaliflerin öksürmelerini bile manşetten verdin. Yeni kitabının çok satması amacıyla planlanmış suya tirit demeçleri, her an çark edilebilecek elastik sözleri, hesap kitap yapılarak söylenmiş sevimli “muhalif” sözleri, “ünlü yazardan hükümete sert eleştiri” diye yazdın. Avrupa fonlarıyla yazılmış akmaz kokmaz yazılarını, okurlarına  “muhalefet manifestosu” ya da “ünlü yazar iktidara rest çekti” diye sundun. 

Bunların birer vasat edebiyatı üreteçleri, toplumu aptallaştıran ve estetik beğenilere tecavüz eden berbat yazarlar olduğu anlaman için 30 yıl geçmesi mi gerekiyordu?

Bu yazı uzatılabilir, “boncuk arayışı”nın yüzlerce örneği isim isim, olgu olgu verilebilir, onlarca sayfa daha yazılabilir.

Ancak şimdi anlayabildin.

Acaba anlayabildin mi? 

Yıl oldu 2015... Şimdi bile bunca şey olmuşken, 2015 yılında, , “AKP otoriterleşiyor mu?” diye bir yazı yazdığında, “helal olsun adama/kadına” diyerek boncuk bulmak için eşelemeye devam ediyorsun.

Hıyarım var diyene tuzlukla koşmak “posteylülist” bir solcu hastalığıdır.

Bulduklarının boncuk olmadığını anlaman için bu kişilerin illa ki iktidarın danışmanı mı olması gerekiyordu? 

Bulduklarının boncuk olmadığını anlaman için illa iktidarın bakanı mı olması gerekiyordu?

Bu boncuk bulma arayışı ile karıştırdıkça ortalığa yaydığın dayanılmaz kokunun sorumlususun.

Artık boncuk aramaktan vazgeçmedikçe bu dayanılmaz kokuda senin de payın olmaya devam edecek. Her şeyi ait oldukları yere göndermeyi öğrenmedikçe, bu katlanılmaz “boncuk imparatorluğu” ağırlaşarak bilinçlerimiz üzerinde tepinmeye devam edecek. Ne dersin? Artık bu “boncukoyunu”na son verme zamanı gelmedi mi?

Taylan Kara
İnsanBU
06.02.2016

1. Adam: Burada kullanılan “adam” sözcüğü, sözlük anlamıyla değil, Murat Belge’nin linkteki yazısında Metin Lokumcu hakkında kullandığı anlamıyla kullanılmıştır.