4 Şubat 2016 Perşembe

Kimlik siyasetinde en ‘devrimci’ ABD


1990’lar bir dönüm noktası.

Emperyalizmin üzerine cila çektiler önce.

Sicili en kanlı sistemdi. Globalleşme diye kutsadılar.

Hedefleri ulus devlet oldu. Globalleşmenin önünde engel olduğu için.

***
“Emperyalizme karşı mücadele”nin üstü örtüldü.

“Kimlik kavgası”nı koydular önümüze. Formülleri basit:

Millet: Gericiliktir.

Din, mezhep, etnik aidiyet ise: İlericilik.

***
Kimlik kavgası bir operasyondur.

Global çapta yani küresel bir operasyon.

Patenti, projesi ABD’ye ait.

İdeolojik aygıtlarını o temin ediyor.

Liberal aydınları o sürdü sahaya.

Dahası: Askeri lojistiğini sağlıyor.

Yetmeyince: Ordusunu, uçaklarını gönderiyor.

***
Maalesef başarılı da oldular.

Afganistan’dan Afrika’ya uzanan geniş coğrafyaya bakınız.

İç çatışmaların motoru aynı: Kimlik kavgası.

***
“Kimlikçi”lere bakıyoruz. Hepsi “devrimci”. Hem de en “radikal”inden.

Meselâ: Suriyeli muhalifler. Zaman zaman sohbet ediyorum.

Söze “Suriye devrimi” diye başlıyorlar.

Soruyorum: En büyük destekçiniz ABD ve Suudi Arabistan. Bu nasıl devrimcilik?

Biraz vicdanlı olanları utangaç gülümsüyor: “Ne yapalım, başka çaremiz yok.”

***
PKK da öyle: Onların rütbeleri daha yüksek! Hem “devrimci”, hem de “solcu”.

ABD ordusunun desteğinde “devrim” yapıyorlar!

Gurur duyuyorlar ABD’yle silah arkadaşlığından.

Saklamak bir yana övünüyorlar.

Peşlerinde liberal “sol”.

Yakında ABD’yi “demokratik emperyalist” ilan ederler.

***
Oysa: “Kimlik siyaseti”nin nasıl yıkım getirdiğini kendileri de biliyor.

İki laboratuvar ülke var.

Biri: Lübnan. Fransa tarafından kimlik temelli kuruldu. İç savaştan iç savaşa salınıyor.

Diğeri: Irak. ABD 2003’te işgal etti. Devleti yıktı. Kimliklere ayırdı.

Ülke hâlâ iç savaştan çıkamadı.

Sebep: Kimlik siyaseti.

Bu, sadece benim tespitim değil.

İşin tuhafı: PKK’yı yönetenler de böyle düşünüyor.

***
Birkaç gün önce ANF’de bir analiz yayınlandı (18.1.2016).

Cihan Özgür imzalı.

ANF: Malum PKK’nın haber ajansı.

Oradan bir Irak özetlemesi yapalım.

Kimlik siyaseti nelere yol açmış?

***
Uzlaşma değil çatışma: “Renklilik ve zenginlik olarak ifade ettiğimiz toplumsal unsurlar, Irak’ta tam bir parçalanma, bölünme, çatışma sebebi şimdi. Uzlaşı değil çatışma kültürü egemen.”

***
Dışa dayanıyor: “Her kimliksel aidiyetin siyasi temsilcileri farklı bir siyaset izliyor, farklı dış güçlere yaslanarak egemenlik alanı kurmaya çalışıyor.”

***
Toplumu parçalıyor: “Her hane, her mahalle kendisini bir aidiyetle ifadelendirmek zorunda hissi oldukça yaygın. Evlerin üzerinde türlü türlü bayraklar dalgalanıyor. Bazı evlerin çatısında mevziler yapılmış.”

***
Uzlaşma değil nefreti körüklemiş: “Parçalanmış bir toplum, mikro milliyetçiğin, mezhepçiliğin ve etnik kimliklerin tavan yaptığı topraklar. Karşılıklı nefretin, korkunun kol gezdiği bir coğrafya! Nefretin silah olarak ifadeye kavuştuğu, korkunun aynı şekilde yanıt bulduğu bir ülke. Savunma iç güdüsüyle kimliklere sığınılan bir coğrafya; Irak.”

***
Çeteleşme yaratmış: “Siyasi ve duygusal ayrışma, askeri ifade kazanmış. Bu grupların büyük çoğunluğu çetevari tarzda hakim oldukları bölgelerde terör estiriyor.”

***
Iraklı kalmamış: “Kimlik aidiyetinin mikro milliyetçilik boyutuna vardığı, karşılıklı ret, inkar hatta katliam düzeyine ulaştığı Irak’ta artık kimse Iraklı değil.”

***
Son söz: Kimlik siyasetinde kimse ABD’den daha “devrimci” olamaz.
Çünkü en güçlü emperyalist devlet o.

Rafet BALLI / Aydınlık- 23.01.2016